AKP-MHP faşizminin açlık grevlerindeki tutsakların annelerine yönelik insanlık dışı saldırılarına yönelik Strasbourg direnişçilerinin mesajında, saldırıların rejimin yıkılma korkusunun ifadesi olduğu ve faşizme karşı başarının anneler tarafından sağlanacağı vurgusu yapıldı.
Başta Gebze olmak üzere birçok yerde cezaevlerinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı süresiz-dönüşümsüz açlık grevlerinde olan çocukları için eylemde olan annelere AKP-MHP faşizminin polislerince saldırılar düzenlenmişti.
Kürt annelerine yönelik infial yaratan saldırılara yönelik Fransa’nın Strasbourg şehrinde 132 gündür açlık grevinde olan eylemciler adına yapılan açıklamada ise, Kürt halkının bu saldırıların hesabını soracak güçte olduğu vurgulandı. Eylemciler adına Mustafa Sarıkaya tarafından yapılan açıklamada, halkın geleceğine yönelik soykırım ve katliam tehditlerini ilk annelerin sezdiği dile getirilirken, saldırıların sebebinin her alanda ciddi bir kriz içinde olan rejimin kaybetme ve yıkılma korkusu olduğuna dikkat çekildi.
Leyla Güven öncülüğünde tecride karşı 171 gün önce başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi direnişinin zafere ulaşacağı ifade edilen açıklamada, faşizme karşı başarının Kürt annelerinin olacağının altı çizildi.
‘ANNELER FAŞİST SALDIRILARA BARİKAT OLDULAR’
132 gündür Strasbourg’da tecride karşı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi direnişinde yer alan 14 eylemci adına yapılan açıklama şöyle: “Sömürgeci, soykırımcı, faşist rejimin saldırılarının en yoğunlaştığı dönemde o faşist saldırıları kırma, geriletme mücadelesinin öncüsü kadınlar ve özellikle anneler oluyor. Kürdistan ve Türkiye’nin özgürlük ve demokrasi mücadelesinde son 40 yıldır anneler ve kadınlar hep öncü rol oynadılar. Topluma tam olarak suskunluğun, biat etmenin, boyun eğmenin dayatıldığı ortamlarda ve buna denk gelen saldırıların en yoğunlaştığı dönemlerde buna engel ve barikat oluşturmak annelerin bedenleriyle gerçekleşti. Buna tanıklık ediyoruz.
‘SOYKIRIM VE KATLİAMI İLK ONLAR SEZDİ’
Kutsal ve gerçekten de soylu bir mücadelenin öncülüğünü yapıyorlar. Her zaman yaşanan faşist soykırımcı saldırıların derin acısını anneler yaşadı. Çocukları şahsında tüm geleceklerinin büyük bir soykırım ve katliamla karşı karşıya olduklarını, bırakıldıklarını ilk onlar sezdi, onlar anladı. Ve dolayısıyla ilk karşı koyuşu da en güçlü bir şekilde, meydanı hiç boş bırakmadan onlar geliştirdi. Şimdi öyle bir dönemi yaşıyoruz.
‘FAŞİST SALDIRILARIN SEBEBİ YENİLME KORKUSU’
Bu saldırıların doğru görülmesi gerekiyor: Hep beraber izliyoruz. Sanırım siyasetle ilgili olsun, olmasın, tüm çevreler izliyor. Sömürgeci, soykırımcı faşist rejim en zor dönemini yaşıyor. Tam anlamıyla bir tıkanıklığı, bir kriz halini yaşıyor. Ekonomiden siyasete, sosyal, kültürel ve psikolojik alana kadar tam bir kriz hali yaşanıyor. Artık 5 yaşındaki çocuklara tecavüz ediliyor; insanlar patates, soğan kuyruklarında bekliyor. İnsanlar tek bir farklı ses çıkaramaz duruma sürüklenmek isteniyor. Tüm özgürlükler, demokratik haklar, yaşam hakları olağanüstü bir saldırı yönelimi altında. Bu aynı zamanda soykırımcı rejimin hem içerde hem dışarıda yaşamış olduğu büyük krizi, büyük yıkımı ifade ediyor. Korkuları biraz bundan; saldırganlıkları da bu korkudan besleniyor. Yenilme, yıkılma ve kaybetme korkusu büyüdükçe farklı bir alternatifleri de olmadığı için, hep saldırılara yöneliyorlar; saldırının dozajını arttırarak ayakta kalmaya, kendilerini iktidar gücü olarak sürdürmeye çalışıyorlar.
‘ANNELERİN ÇIĞLIĞI TOPLUMUN VİCDANI, AHLAKI VE GELECEĞİNİ TEMSİL EDİYOR’
Ama anlaşıldı ki, artık bu yetmiyor. Hem halkımızın sokak sokak, gençleriyle, kadınlarıyla, anneleriyle direnişi hem de zindanda, sokakta, yurtdışında, dağda, ovada köyde ve her dört parça Kürdistan’da halkımızın ortaya koyduğu yenilmez, direnme iradesi (faşist rejimi) ciddi zorluyor. Tüm politikaları boşa çıkıyor. Bu anlamda saldırganlıkla ayakta kalmaya çalışıyor. Bu aynı zamanda büyük bir zaafiyete ve zayıflığa işarettir. Dolayısıyla annelerin çığlığı, annelerin ağızlarından çıkan çocuklarına ve özgürlüğüne sahip çıkma haykırışı kesinlikle bu toplumun vicdanını, ahlakını ve geleceğini temsil ediyor. Bu başaracaktır.
‘HALK SALDIRILARIN HESABINI SORACAK GÜÇTE’
Biz de Strasbourg eylemcileri olarak faşist-soykırımcı rejimin annelere yönelik vahşi, insanlıkla, ahlakla bağdaşmayan o saldırılarının elbette karşılıksız kalmayacağını biliyoruz. Herşeyin bir hesabı vardır, zamanı gelir herşeyin hesabı sorulur. O yerde sürüklenen annelerimizin elbette hesabı sorulacaktır. Halkımız bu hesabı soracak güçtedir. Mücadelemiz bu hesabı soracak güçtedir. Hiç kimsenin bu konuda bu konuda en ufak bir tereddüt yaşamasına gerek yok, biz bunu çoktan aştık.
‘DİRENİŞ HAMLESİ ZAFER ÇİZGİSİNDE YÜRÜYOR’
Tecridi yıkma, faşizmi yenilgiye uğratma ve ülkeyi özgürleştirme direniş hamlesi kesinlikle başarı ve zafer çizgisinde yürüyor. Halkımız zaferle çıkacaktır, başaracaktır. Tecridin yıkıldığı, faşizmin alaşağı edildiği ve ülkemizin özgürleştiği ve de özgür Önderlikle buluşacağımız zamanlar çok da uzak değil. Özgür Kürdistan’da hep beraber, tüm toplumların kardeşçe ve demokratik olarak yaşayabileceği bir ortamı yaratma mücadelesinde önemli sonuçlar alacaktır bu direniş hamlesi.
‘BAŞARI ANNELERİN OLACAK’
Annelerin ısrarı, çığlığı ve giderek her tarafa yayılan direniş hamlesinin çığlığı ve boyun eğmezliği bunun garantisidir. Direnenler başaracaktır ve bu başarı da annelerimize yakışacaktır. Şimdiden onların başaran direnişini kutluyoruz ve kutsal direnişlerini büyük bir coşku, moral ve heyecanla selamlıyoruz. Anneler, ayrıca biz eylemcilerin de temel moral kaynaklarıdırlar. Bunu da bilmelerini istiyoruz.”