Tuzak: Eylemimi sonuna kadar sürdüreceğim
Mustafa Tuzak: 20 yıllık tecridi kaldırabilecek tek güç bizim irademizdir. Önderliksiz bir yaşamı asla kabul etmeyeceğiz. Bu tecrit son bulana kadar eylemimi sürdüreceğim.
Mustafa Tuzak: 20 yıllık tecridi kaldırabilecek tek güç bizim irademizdir. Önderliksiz bir yaşamı asla kabul etmeyeceğiz. Bu tecrit son bulana kadar eylemimi sürdüreceğim.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrite karşı Avrupa’da süresiz dönüşümsüz açlık grevine katılanlardan birisi de Mele Mustafa Tuzak. Duisburg’ta 13 Ocak’tan bu yana açlık grevinde olan Tuzak, eyleminin 22. gününde.
1969 Muş/Varto doğumlu Tuzak, doğduğu köy Dadina’da (Ilcıklı) büyümüş. 1980-1987 yılları arasında Medrese eğitimi alan Tuzak, ortaokulu İmam Hatip’te tamamlamış. 93’te ise Tuzak ailesi Bursa’ya göç etmiş. Köyünden ayrılmadan Kürt özgürlük hareketiyle tanışan Tuzak, 91’de Dadina’da 11 kişilik bir gerilla grubu ile karşılaştığını ve çok etkilendiğini anlatıyor. ”İlk etkilenmem o zaman oldu. Daha önce de Halepçe Katliamı benim canımı çok yakmıştı” diyen Tuzak, 93’te Avrupa’ya çıkmış. Yunanistan ardından Almanya’ya gelen Tuzak, iltica etmiş. Sürgündeki hayata tutunmaya çalışırken bir yandan da derneklerle ilişkiye girdiğini, eylemlere katıldığını anlatan Tuzak, ağırlıklı İslami hareketin çalışmalarında yer almış. Kürtlerin Avrupa’da gerçekleştirdiği yerel, merkezi birçok eylemine aktif olarak katılmış olan Tuzak hakkında 94 yılından beri yaşadığı Almanya’da açılmış çok sayıda dava ve kesilmiş ceza var.
İLK AÇLIK GREVİ DEĞİL
Tuzak, Almanya’da Kürtlere yönelik baskıların da canlı şahitlerinden. Ve bu açlık grevi, ilk değil. Daha öncede birçok kez Avrupa’da Kürdistanlılar tarafından gerçekleştirilen açlık grevlerine katılmış. İlki, 1995 yılında Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki cezaevlerinde PKK’li tutsakların başlattığı açlık grevine destek için Berlin’de gerçekleştirilen açlık grevi eylemi. Alman ve Türk basınının karalama kampanyası sonucu Berlin’deki açlık grevi hedef gösterilmiş, polis saldırısı sonucu eylem alanı savaş meydanına dönmüştü. Açlık grevinin 8. günü olan 26 Temmuz’da yaşanan saldırıda, hamile olan Gülnaz Bağıstani hayatını kaybetmişti. Bağıstani ve doğmamış bebeğinin naaşı, Berlin’de otuz bin kişinin katıldığı bir yürüyüşle kaldırılmıştı.
21 GÜN HASTANEDE KALDI
Yaşananlardan çok etkilendiğini ve 48 saat boyunca hiçbir şey içmediğini belirten Tuzak, ”Arkadaşlar fark edince su verdiler. Ancak mide kanaması geçirdim. Hastaneye kaldırıldım. Bir süre sonra serumu çıkartıp derneğe geri geldim. Ertesi gün polis gelip beni zorla hastaneye götürdü ve 21 gün hastanede kaldım” dedi.
7 GÜN KARIN İÇİNDE BEKLEDİK
15 Şubat uluslararası komplosu ardından Kürt Halk Önderi Öcalan’ın Suriye’den çıkmak zorunda kaldığını hatırlatan Tuzak, o günlerde Avrupa’da gerçekleşen eylemlere dikkat çekerek şöyle devam etti: ”Önderliğin Roma’ya gelmesi ile onun yanına gittik, orada yine 11 gün açlık grevinde kaldım. Oradan Mannheim’e geri döndük. 99’da Önderlik yakalandığında Yunanistan Konsolosluğunun önünde eylem yaptık. Daha sonra Strasbourg’a geçtik. Yedi gün orada karın içinde bekledik, gerçekten bu mücadele o kadar büyük ki hala da inanamıyorum biz o koşullarda nasıl durduk. Bu muhteşem inanç ve iradedir.
ONLARCA GÜN AÇLIK GREVİNDE KALDI
2000’de Köln’de 10 gün, 2006’da Dortmund’da 7 gün, 2007’de Önderliğin zehirlenme haberi ardından CPT’nin harekete geçmesi talebiyle Strasbourg’da açlık grevi başlatıldı. Orada 39 gün açlık grevinde kaldım. 39 günden sonra beni hastaneye kaldırdılar ve serum vermek istediler ben serumu kolumdan çıkartıp attım. Şehit Rojbin (Fidan Doğan) arkadaş kolumun üzerine elini koydu, o zaman sanki Rojbin heval bana diyordu ki “Yaşaman lazım yoldaşım hep beraber yaşayacağız.” 2012’de açlık grevleri sürecinde 20 gün, yine Cizre öz yönetim süreçlerinde Strasbourg’da 19 gün, 2018’de Köln’de 3 gün açlık grevinde kaldım.”
BU SÜRECİN DIŞINDA KALAMAZDIM
Öcalan’ın 20 yıldır İmralı’da rehin tutulduğunun altını çizen Tuzak, ”Bir halkın Önderliğine yapılan bu zulüm tahammül edilecek gibi değil. Bu sürecin dışında kalamazdım. Önderliğin felsefesi, inancı ve iradesini göz önünde bulundurursak geç bile kaldığımızı düşünüyorum” dedi.
YAPTIKLARIMIZ YETERSİZDİ
Bugüne kadar yapılanların tecridi kırmaya yetmediğinin altını çizen Tuzak şöyle devam etti: ”Önderlik için imza toplandığı süreçte Lüksemburg’dan 12 gün boyunca Strasbourg’a kadar yürüdük. Daha sonra Stuttgart’tan Strasbourg’a, Dormtund’dan Köln’e, Duisburg’dan Düsseldorf’a yapılan bütün yürüyüşlerde yer aldım. Strasbourg nöbetlerinde 21 gün kaldım. Bu kadar şeye rağmen ben tatmin olamıyordum eksik kaldığımızı ve yaptıklarımızın yetersiz olduğunu düşünüyordum. Önderlik olmadığı sürece bizlerin güzel bir yaşama ulaşacağımıza inanmıyorum.”
ÖNDERLİKSİZ YAŞAM ASLA
Bu dönemin öncülüğünü Leyla Güven’in yaptığını ifade eden Tuzak, ”Bu tecrit son bulana kadar eylemimi sürdüreceğim. Önderliksiz bir yaşamı asla kabul etmeyeceğiz” diyerek ekledi: ”Önderliğimiz tecrit altında olduğu sürece biz Kürt halkı bir bütün olarak tecrit altındayız demektir. Kürt halkı olarak kendimize ve değerlerimize sahip çıkmalıyız. Biz nerede kaybediyoruz bu sorunun cevabını bulmamız gerekiyor. Daha geç değil herkes kendi değerlerine bir an önce sahip çıkmalı ve 20 yıllık tecriti kaldırabilecek tek güç bizim irademizdir. Kürt halkının dağları, ovaları, şehirleri, yolları hepsi şehit kanı ile sulanmış bu yüzden inancımız yüksek olacak. Şehitler ölmüyor her zaman bizimle beraberdiler. Bu yüzden inancımızı yitirmeden sonuna kadar gideceğiz. Nasıl ki Mandela serbest kaldı, halkı ona sahip çıktı bizde Önderliğimize sahip çıkıp sonuna kadar örgütlü bir şekilde mücadele etmeliyiz.”