Kasım Engin, Bekaa’daki Öcalan’ı anlattı

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Kasım Engin, 1990’da Öcalan ile tanıştı ve Beka’da eğitim gördü. Engin, tanışmasını, ilk karşılaşmasını ve nasıl etkilendiği Şopên Rojê ekibiyle paylaştı.

Soğuk bir havada esen rüzgar eşliğinde geçmişe, 1990’lara doğru yolculuk yapıyoruz. PKK Yürütme Komitesi Üyesi Kasım Engin’e bu hafta konuk olduk.

Kasım Engin, Şopên Rojê ekibine Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile ilk karşılaşmasını, o an yaşananları ve sonraki bazı tanıklıklarını anlattı: Önderlik ile Kasım 1990’da tanıştım. Lübnan’dan Bekaa’ya gittiğimizde Önderliği ilk defa orada yakından gördüm. İlk görüş bir merasimde gerçekleşti. 4. Kongre tartışmalarının olduğu bir sürece denk geldi. O yüzden kampa gittiğimde, Önderlik yaklaşık 15 gün sonra geldi. Bizim kampta yaklaşık 400 arkadaş bulunuyordu. Önderliğin geleceği an büyük bir tören yapıldı. Önderlik geldiğinde törende bayılanlar oldu. Bunu daha önce de duymuştum fakat o an gözlerimle tanık olduğumda açıkçası beni şaşırtmıştı. Törende selam verirken elini uzattığında o an Önderliğin ne kadar heybetli olduğunu daha yakından gördüm ve büyük bir heyecan da duydum.

DEĞERLENDİRMESİ ÇOK ETKİLEDİ

Daha önce Önderliği, sosyalizmi kitaplardan okumuştum. Bu sadece teorik bir çabaydı. Önderliğin kamp sürecindeki bir toplantı değerlendirmelerini dinleyince içimden ‘yaşasın Sosyalizm’ demiştim. İnsan eksenli yaptığı değerlendirme, beni oldukça etkiledi. Reel sosyalizmin neden yıkıldığını, kendi tarihimizden örnekler ve yaşadığı tecrübelerle anlattıkça daha iyi anlayabiliyordum.

ALMAN GAZETECİYE CEVAPLAR

Mahsum Korkmaz Akademisi’ne Alman bir gazeteci geldi. Türkçe biliyordu. Belki o zaman bilinçli de yollanmıştı. Bir gün Önderlik İle beraber okula girdi. Değerlendirmeler başlarken Önderlik, gazeteciye “Siz zirvede yıkılışı yaşıyorsunuz. İnsanlıktan uzaklaşıyorsunuz. Fakat bizler en aşağıdayız. En aşağıdan başladık ama insan ekseninden ele aldık” dedi ve felsefik bir tartışmaya başladı. Bizler de bu tartışmaya dahil olduk. O sırada ben de ayağa kalkıp Almanca bir kaç şey söyledikten sonra “Kapitalizm insanı öyle bir hale getiriyor ki insan kendisinden uzaklaşıp yabancılaşıyor ve en sonunda intihar derecesine geliyor. Ben kendimde bu buhranı yaşadım ve intiharın eşiğine geldim…” dedi. Önderlik, bana dönerek “gerçekten mi” deyip gülümseyerek gazeteciye döndü ve şunları ekledi: “Bak biz gençleri intihardan kurtarıyoruz.”

Ondan sonraki dönemlerde Önderliği daha yakından tanıma gibi bir şansım da oldu. Dil bildiğimden kaynaklı da tercümanlık da yapıyordum. Alman gazeteci, bir gün kampla ilgili sorular sorunca Önderliğe sormasının daha doğru olacağını söyledim. Önderliğin yanına geçip “Bu kampta feci şeyler yaşanmış. Bu doğru mu” diye sordu. Herhalde Önderlik cevap vermez diye düşündüm. Tam o sırada Önderlik, şöyle cevap verdi: “Daha kötü şeyler de yaşandı. İnsan kaçırmalar, arkadaşları incitme... Tabi siz bunları kolay mı zannettiniz. Biz burada insanları değiştirmeye çalışıyoruz. Biz yapılanları erkenden gördük ve müdahale ettik. Peki siz ne yaptınız? Onlar kaçıp Almanya’ya gelince sizler de onları bize karşı kullandınız. Örneğin Nusret Aslan, arkadaşlara karşı şahitlik yaptırıyorsunuz.”

Gazeteci de şaşırdı. Buna karşı gazeteci konuyu değiştirip “Yazılarınız çok uzun okunmuyor” deyince Önderlik yine gayet sakin bir şekilde şöyle karşılık verdi: “Bu yazılar sizin için değil ki. Bu yazılar yıllarca ezilmiş, özünden uzaklaştırılmak istenen Kürt halkı içindir. Tarihimizde o kadar tahribat var, özel savaş halkımıza karşı yürütülüyor ki; ben bunları tekrar tekrar söylemek, yazmak zorundayım.”

AÇIKTI, ÇÜNKÜ GÜVENİYORDU

Gazeteci şaşkınlıkla bakakaldı. Önderlik çok açıktı. Çünkü kendisine güveniyordu. Ben yıllarca bunu sorguladım. Mesela birileri bizleri eleştirince ya da sorular sorunca bazen cevap bile vermeyiz. Önderlik öyle değildi. Her şeyi açık söylerdi fakat kendisine güvendiği için de karşısındakinin ne kadar yanıldığını, yanlışlarını ona anlatarak gösteriyordu.