Kolombiya halkı bir araya gelebileceğini gördü

Kolombiya’da devam eden eylemleri yorumlayan Gazeteci Aykan Sever, ülkede artan şiddet, yoksulluk ve kokain kartellerinin etkisinin artık kapatılamayacak seviyelere geldiğini söylerken, haklın da artık farklı bir yol arayışında olduğunu ifade ediyor.

Kolombiya’da 28 Nisan’da başlayan hükümet karşıtı gösteriler devam ediyor. Ivan Duque hükümeti tarafından vergi yasası adı altında halktan 6,3 milyar dolar toplamayı amaçlayan tasarı sonrası ülkede başlayan eylemler, hükümetin geri adım atmasına rağmen bitmedi. Çünkü Kolombiya halkı başta kişi temel hak özgürlüklerinin esas alınmasına dayalı bir dizi hak talebinde ısrarlı. Ulusal Grev Komitesi yayınladığı deklarasyonla ülkenin militarize edilmesinden katliamların durdurulmasına ve sorumluların yargılanmasına dair bir dizi madde sıraladı.

ANF’ye eylemleri değerlendiren ve aynı zamanda Latin Amerika ülkelerini yakından takip eden Gazeteci Aykan Sever, protestoların bitmemesinin ana nedenlerinden biri olarak Kolombiya’da artık birçok şeyin üstünün kapatılamaz noktaya kadar gelmesini gösteriyor. Sever’e göre bir diğer ana gerekçe ise halkın bir araya gelerek siyaset yapabildiğini görmesi.

Kolombiya’daki eylemler vergi yasası üzerine başlamış olsa da ülkeyi bu noktada getiren süreçte neler yaşandı?

Kolombiya’da süren eylemler için tek bir neden olduğunu söylemek zor. Ülkenin ekonomisi zaten iyi değildi. Korona ile birlikte bu süreç iyiden iyiye kötü gitmeye başladı. Salgın ile birlikte informal sektör diye bahsedilen, yani toplumun çoğunluğunun yer aldığı ve çalıştığı yerler kapatıldı. Bu kapanma ile birlikte şehirlere yığılan nüfus, yoksullukla karşı karşıya kaldı. Bunun yanı sıra artan suç oranının da bunda ciddi bir etkisi vardı. Aslına yoksulluk ve suç her zaman vardı ama bu süreçte daha da yoğunlaştı arttı. Hatta suç oranı bu dönem Latin Amerika’nın hepsinde arttı sadece Kolombiya’da da değil. Ama Kolombiya bu işten fazlasıyla olumsuz etkilenen ülkelerden biri oldu.

Peki hükümet kanadında durum neydi?

Uribe-Duque iktidarına güvensizlik vardı ama bahsettiğim bu süreçle birlikte güvensizlik daha da arttı. Muhalefet partileri de bu iktidara karşı bir alternatif üretemedi. Muhalefetin politika belirleyememesi halkın sokağı tercih etmesinde önemli bir belirleyici oldu. Salgın öncesi yapılan anketlerde Ivan Duque’nin %20 oranında bir güvenoyu vardı, zaten popülaritesini kaybetmişti. Muhalefet o dönemden başlayarak erken seçime yönelik bir politika geliştirebilirdi. Fakat bunu yapmayıp 2022’de gerçekleşecek seçime yatırım yapmayı tercih ettiler. Bugün de var olan halk kitlelerinin eylemlerini iktidarı düşürmeye ve ülkeyi erken bir seçime götürmeye yöneltmek yerine, hala önümüzdeki yıl yapılacak seçimi bekliyorlar. Bu da ne kadar statükocu olduklarını kanıtlıyor.

Öte yandan Alvaro Uribe’nin kokain kartelleri ile olan ilişkisi, Ivan Duque’nin onun kuklası olması da önemli noktalardandı. Duque iktidara geldikten sonra barış antlaşması ile birlikte büyük toprak sahipleri kırdaki egemenlik alanını genişletti. Bununla birlikte kokain üretimi 4- 5 katına çıktı. Bu eski Başkan Juan Manuel Santos suçsuzdur anlamına gelmiyor aksine barış döneminde bunun zeminini hazırlayan odur.

Kolombiya’dan Türkiye’ye geldiği açıklanan bir kokain gemisi de yakalandı hatta…

Evet, kamuoyunda şu an tartışılan daha önce Mehmet Ağar’a gittiği söylenen şimdi ise yine Kolombiya’dan büyük ihtimal devlet ve iktidara yakın kimselere giden kokain dolu bir gemiden söz ediliyor, Panama’da yakalandı. Ama korona dönemi ile birlikte dünyadaki sevkiyat trafiğinin sekteye uğramasıyla kokain sevkiyatı da azaldı. Deminki örnek gibi çok fazla yakalanma da oldu. İktidarın bu tarz akçeli işlerinin aksaması aynı zamanda oligarşi içerisinde de belli çekişmelere sebep oldu.

Ne gibi?

Hem Uribe’nin eski dönem yaptıkları için yargılanması söz konusu oldu hem de Başkan Duque’nin bu işlere karıştığını dair gündem kamuoyundaydı. Kolombiya'da yapılan haksızlıklar artık gizlenemeyecek seviyeye geldi. Artı bu sosyal liderlere, barış antlaşması sonrası yine gerillalara yapılan suikastlar, toplu katliamlar saklanamaz hale gelmesinin yanı sıra hala artan biçimde devam ediyor. Zaten Duque bunları yapacakları vaadi ile iktidara geldi, bugün Kolombiya’yı yöneten oligarşi dediğimiz kesimin desteğiyle iktidara oldular.

Peki suikastlardan da bahsettiniz. Özellikle FARC ile yapılan barış anlaşma sonrasında yaşananların bu eylemlere giden süreçteki rolü neydi?

Bugüne gelmesinde işin bir diğer yanı ise Barış Antlaşması’ndan sonra 8 milyona yakın insan kırlardan kente zorla göç ettirilmesiydi. Kırlar büyük oranda boşaltıldı bu aynı zamanda maden şirketlerinin de önünü açan bir hamleydi. Kırsalın insansızlaştırılması bir yanıyla bu dediğim şirketlere kapı açan ekonomik bir boyuta sahip iken, diğer yandan gerillanın önünü kesen, onu işlevsizleştiren de bir adımdı. Bu da halk açısından bir sıkışmayı ortaya çıkardı. Şehirlere sıkışan bu halkı farklı arayışlara da itti bu politika.

Bugün sokağa inerek doğrudan siyasete müdahil olmak gibi mi?

Şöyle ki Kolombiya’da 1948 yılından beri devam eden iç savaşın yarattığı bir dehşet ve sinmişlik var. Bu iç savaş için 2016’da bir barış anlaşması için yapıldı ve bunun için de referanduma gidildi fakat halkın oylamaya katılımı %30’du yani bir hayli düşük. Ama bundan sonra bir değişim de oldu özellikle seçimlerde %40’a varan bir katılım vardı. İnsanlar hakkını hukukunu sokakta aramaya başladı. Özellikle bu bahsettiğimiz şehirlere sıkışan nüfus, politika yapma ihtiyacı duydu. Bugün bir şekilde şimdiye kadar sinmiş o tavırlarını ortadan kaldırmış oldular. Örneğin 1 yıl önceki eylemler daha çok gençlerin ve öğrencilerin ağırlıkta olduklarıydı. Şimdi devam edenler ise toplumun çok geniş kesimlerine yayılmış durumda. Belki ciddi büyük kazanımlar elde etmeden de bitebilir. Ama Kolombiya halkı hep birlikte hareket edebileceğini gördü. Bu aynı zamanda Kolombiya’da yeni politik hatların da oluşmasına yol açabilir ya da mevcut statükocu partileri de değişime zorlayarak yeni siyasi kanallar açabilir.