Lübnan’da sokakların öfkesi büyüyor

Lübnan’da Pazartesi günü yeni başbakanın belirlemek için parlamento tartışmalarından önce, iktidar karşıtı protesto gösterileri hafta sonu şiddetlendi. Sokaklar baskıyı, polis şiddeti arttırdı.

Eylemciler, 17 Ekim’den bu yana siyasi sınıfın yolsuzluklarına karşı, sistem değişikliği talebiyle eylemler gerçekleştiriyor.

Pazar günü binlerce Lübnanlı başkent Beyrut’un merkezinde sokaklara döküldü. Eylemde, istifacı Başbakan Saad Hariri karşıtı sloganlar atıldı.

Hariri, halk hareketi karşısında 29 Ekim’de istifa etmek zorunda kalmıştı. Ancak hafta başından itibaren parlamentonun yeni başbakanı belirlemek için tartışmalar yürütmesi bekleniyor. Eylemciler, Hariri’nin yeniden görevine devam etmesini reddederken, teknokrat ve bağımsızlardan oluşan bir hükümet kabinesi kurulmasını talep ediyor.

Eylemciler 60 gündür, siyasi sınıfın talepler karşısında sessiz kaldığını belirterek tepkisini ifade ediyorlar.

Hafta sonu yapılan eylemler polisin sert müdahaleleri sonucu çatışmalı geçti. Cumartesi günü Beyrut’ta en az 90 eylemci gaz bombaları ve plastik mermileriyle yaralandı.

ONLARCA KİŞİ YARALANDI

Bir gün sonra, yeniden sokaklara çıkan eylemciler bir kez daha polis şiddetiyle karşılaştı. Parlamentoya giden caddeyi kapatan polis bariyerini aşmaya çalışan eylemcilere, yoğun gaz bombaları ile müdahale edildi. Bir çok eylemci, polis tarafından coplandı. Polis plastik mermi de kullandı. Eylemciler taşlarla karşılık verdi.

Akşam saatlerinde çatışmalar şiddetlendi. Eylemciler, istifacı Hariri’nin partisine ait bir binayı ateşe verdi. İkinci bir saldırı Dışişleri Bakanı Cibran Basil’in başında bulunduğu Hristiyan Özgür Yurtseverler Hareketi’nin Akkar kentindeki irtibat bürosunu hedef aldı. Ayrıca Basil’in partisi bir başka kasabadaki bürolarının da yakıldığını bildirdi Lübnan sivil savunma ve Kızıl Haç’a göre 130’u aşkın kişi yaralandı.

İçişleri Bakanı Raya El Hasan Pazar günü yaptığı açıklamada iç güvenlik güçlerini, şiddetin sorumlularını belirlemek için “hızlı ve şeffaf” bir soruşturma başlatmaya çağırdı.

Uluslararası Af Örgütü için Lübnan üzerine çalışan Diala Haydar, Twitter’da yaptığı açıklamada güvenlik güçlerinin “aşırı güç kullandığı”, sivil kıyafetli, bazıları maskeli kişilerin eylemcilere saldırdığı tepkisinde bulundu.

HARİRİ YENİDEN BAŞBAKAN OLABİLİR

Lübnan’da Başbakan’ın istifasından bu yana partiler henüz kimin yeni başbakan olacağı konusunda anlaşmadı. Lübnan siyasi sistemi, farklı dini topluluklar arsında dengenin güvenceye alınmasını zorunlu kılıyor. Bu sistem sonu gelmeyen pazarlıkların yolunu açıyor. Diğer bir ifadeyle, yeni bir hükümetin oluşması, ekonomisi çöküşün eşiğinde olan bir ülkede belirsiz bir süreye yayılabilir. Ancak Batılı ülkelerin bir ittifakı olan Sünni Müslüman siyasetçi Hariri’nin Başbakanlık görevi için tek aday olarak görüldüğü belirtiliyor. Bu nedenle Pazartesi günü yeniden Başbakan olarak atanabileceği ifade ediliyor. Hariri’nin İran’ın desteğindeki Hizbullah ve ittifaklarını ile anlaşmazlık halinde olması, gelecek hükümetin bileşimini oluşturma önünde engel oluşturuyor.

KRİZİN NEDENLERİ

Lübnan uzun zamandır ağır bir sosyo-ekonomik krizden geçiyor. Son protesto eylemleri hükümetin WhatsApp üzerindeki aramalara sürpriz vergi açıklaması ile patlak verdi. Vergiler tepki karşısında hemen çekilse de, gerçekte bardağı taşıran son damla oldu. Krizin daha köklü gerekçeleri var. Ülkede zaten su, elektrik ve sağlık hizmetlerine erişim gibi temel ihtiyaçlar, 1975-1990 iç savaşından sonra 30 yıldır düzenli bir şekilde karşılanmıyor.

Sistemin giderek yoksullaştırdığı halk yığınları, Ekim ayından beri öfkesini benzeri görülmemiş bir ayaklanma ile sokaklara taşıyor. Tepkinin hedefi açık: Çok sayıda insanı yoksullaştıran ve küçük bir azınlığı zenginleştiren siyasi ve ekonomik sistem.

Lübnan’da 7 milyarder, 13,3 milyar dolarlık servete sahip. Bu da orta gelirli nüfusun yüzde 50’sinin sahip olduğu gelirlerden on kat daha fazla. Lübnan zenginlerinin yüze 1, diğer bir ifadeyle 42 bin kişi, tüm nüfusun zenginliğinin yüzde 58’ini elinde bulunduruyor. Halk temiz su ve elektrik kesintileri ile karşı karşıya kalırken, işsizlik ve fiyat artışları yükselmeye devam ediyor. Yolsuzluk, endemik bir hal almış, kamu alt yapıları çok kötü durumda. Tüm bunlar, halkı sokaklara döken nedenlerin başında geliyor.

Ancak sadece bununla da sınırlı değil. Irak’ta olduğu gibi, Lübnan’da da İran rejimine yönelik tepkiler sokaklarda yansımasını buluyor. Hem Irak hem de Lübnan, İran’ın etkisi altında bulunuyor. Mezhepçilik de tepkilerin hedefinde yer alıyor. Lübnan’da sokaklara çıkan yüzbinler, farklı dini topluluklar arasındaki denge üzerine kurulu siyasi sisteme son verilmesini istiyor. Lübnan Anayasası’na göre Parlamento başkanı bir Şii, Başbakan bir Sünni ve Cumhurbaşkanı bir Hristiyan olmalı. 1989’da iç savaşın sonlanmasını sağlayan bu anlaşma, bugün adam kayırma ve kendi toplumsal iç yapılarına hapsolmaya götürmekle suçlanıyor. Eylemciler, iç savaş sonrasından bu yana aynı kalan siyasi sınıfın tamamen yenilenmesini talep ediyor.