20 yıllık tecride karşı, 100. gününde bir direniş: Leyla

15 Şubat Uluslararası Komplosu’nun üzerinden 20 yıl geçti. Bu süre boyunca işkence yöntemi olarak kullanılan tecrit politikasına DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, 100 gündür süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemini sürdürüyor.

Bugün takvim yaprakları 15 Şubat'ı gösteriyor. Bundan tam 20 yıl önce, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, başını batı emperyalistlerinin çektiği uluslararası bir komplo ile Türk devletine teslim edildi. Kürt halkının belleğinde 'kara gün' olarak yer edinen bu gün, 20 yıldır lanetleniyor ve Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşması için çeşitli eylemler gerçekleştiriliyor. Öcalan esir düştüğünde 'Güneşimizi karartamazsınız' ve fedai eylemleri yapılırken, bir diğer eylem biçimi de açlık greviydi.

Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle zaman zaman dönüşümlü eylemler yapılmış olsa da, 12 Eylül 2012 yılında Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde on binlerce siyasi tutsağın başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemleri kritik aşamaları geçerek, 68'inci gününde amacına ulaşmış ve Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılarak, ailesiyle görüştürülmüştü.

MAHKEMEDE TAHLİYE TALEP ETMEDİ

Şu anda da yine aynı taleple açlık grevi eylemlerinin sürdüğü bir süreçten geçiyoruz. 20 Ocak 2018’de Türk devletinin Efrîn'e yönelik işgal saldırılarına karşı açıklamalar yapması nedeniyle gözaltına alınarak tutuklanan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davasının 7 Kasım tarihindeki duruşmasına SEBGİS ile bağlanarak, Kürt Halk Önderi Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için açlık grevi eylemine başladı.

Hakkında 25 yıldan 46,5 yıla kadar hapis cezası istenen Güven, 7 Kasım’da görülen duruşmasına daha öncekilerden farklı olarak ters kelepçe takılarak götürülmek istendi. Bu yaklaşımı reddeden Güven, mahkemeye gitmeyip duruşmaya cezaevinden SEGBİS aracılığıyla katıldı. Duruşmada Efrîn’e dönük saldırılara karşı çıkıp, bunu “işgal” olarak nitelendirdiği için tutuklandığını hatırlatan Güven, tahliye edilse bile Rojava’ya yapılacak bir operasyonun işgal olduğunu tekrar söyleyeceğini vurguladı. Güven ayrıca tahliye talep etmediğini söyledi.

GÜVEN: TECRİT BİR HALKA UYGULANIYOR

Türk yargısının durumuna ve mahkemenin iktidara mahkumiyetine dikkat çeken Güven, bir daha mahkemede savunma yapmayacağını vurguladı. Siyasete, Kürt Halk Önderi Öcalan'ın kadın paradigmasından etkilenerek başladığını kaydeden Güven, bir “insanlık suçu” olarak tanımladığı Öcalan üzerindeki tecride karşı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlayacağını duyurdu.

Güven, eyleme başlama kararını şöyle açıklamıştı: "Ben siyasette Sayın Abdullah Öcalan'ın kadının siyasette yer alması perspektifinden esinlenerek aktif olarak yer aldım. Bugün, Sayın Öcalan üzerindeki tecrit sadece bir kişiye değil, bir halka uygulanıyor. Tecrit bir insanlık suçudur. Ben de bu halkın bir parçası olarak, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlıyorum. Bundan sonra mahkemeye hiçbir savunma yapmayacağım. Yargı, hukuksuz kararlarına son verene kadar ve tecrit kaldırılana kadar eylemime devam edeceğim. Gerekirse eylemimi ölüm orucuna da dönüştüreceğim."

DİRENİŞ YAYGINLAŞTI

Güven, yaptığı bu açıklamadan bir gün sonra (7 Kasım'da) süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başladı. Eylemi boyunca sürekli talebini öne çıkarak, en küçük desteğe büyük değer veren, direnişçilere ve halka moral verip motive etmeye çalışan Güven, sonuç alıncaya kadar devam etmekte kararlı. Artık yürüyemeyen, yazamayan, okuyamayan, seyredemeyen, kesik kesik konuşabilen Güven, önceki gün fenalaşınca hastaneye kaldırıldı, ancak tedaviyi kabul etmeyince evinde getirildi. Güven’in 100 gündür Amed’deki evinde sürdürdüğü süresiz-dönüşümsüz açlık grevi, 16 Aralık’tan itibaren Türkiye ve Kürdistan'daki tüm cezaevlerinde de yayıldı.

Güven'in eyleminden sonra Hewlêr'de HDP'li Nasır Yağız, cezaevindeki siyasi tutsaklar, Strasbourg'da Kürt siyasetçiler, Galler'de İlhan Şiş ve cezaevinde olan DBP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel ile HDP Hakkari eski Milletvekili Selma Irmak'ta süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemlerine başladı. Leyla Güven'in öncülük ettiği bu eylem, günbegün büyüdü. Bugün itibariyle hapishanelerde 310 tutsak açlık grevindeyken, Avrupa'nın farklı ülkeleri başta olmak üzere dışarıda onlarca kişi açık grevinde. Bu eylemler Kürdistan, Türkiye ve genel olarak dünya gündemine girdi.

AMED'DEN HEWLÊR’E, STRASBOURG'DAN GALLER'E...

16 Aralık'ta 10 cezaevinde başlayan ve 35 tutsağın dahil olduğu ilk grubun eylemi 62, 17 Aralık'ta 3 cezaevinde başlayan 10 tutsağın eylemi 61, 26 Aralık'ta 13 cezaevinde başlayan 35 tutsağın eylemi de 52. gününde. 2 Ocak'ta bir cezaevinde bir tutsağın başladığı eylem 45, 5 Ocak'ta 26 cezaevinde 100’ü aşkın tutsağın eylemi de 42. gününde. 15 Ocak'tan bu yana süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan DBP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel ve HDP eski Milletvekili Selma Irmak'ın eylemi de 31. gününe girdi.

Son olarak 17 Ocak’ta bir cezaevinde 3 tutsak, 27 Ocak’ta bir cezaevinde 5 tutsak, 28 Ocak’ta bir cezaevinde 2 tutsak, 29 Ocak’ta da bir cezaevinde 3 tutsak daha eyleme dahil oldu. Tek bir taleple açlık grevini sürdüren tutsaklar, Öcalan üzerindeki tecrit kalkıncaya kadar eylemlerini sürdürme kararlığında. Ayrıca Güney Kürdistan’ın Hewlêr kentinde HDP Nasır Yağız 87 gündür, Maxmûr’da ise İştar Kadın Meclisi Üyesi Fadile Tok 20 Ocak’tan itibaren eylemde.

'TECRİDİ KENDİME UYGULANMIŞ SAYIYORUM'

Leyla Güven Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde, eyleminin 4'üncü gününde ANF'nin kendisine gönderdiği sorulara verdiği cevaplarda neden bu eyleme başladığını şu sözlerle yazmıştı: "Ben Amed Zindanı'ndan, direnişin kalesinden fedakar halkımızın duygularına bir nebze de olsa tercüman olmak istedim. Yanlış anlaşılmasın, bu halkın binlerce fedaisi var ve Sayın Öcalan için gözlerini kırpmadan her türlü eylemi yapmışlardır. Başta zindanlar olmak üzere dünyanın her yerinde yıllardır kahramanca direnen bir halk gerçeği söz konusudur.

Ben bir Kürt kadını olarak, Sayın Öcalan'ın kadın özgürlük ve kurtuluş ideolojisi ile kendimi bildim. Dolayısıyla ona uygulanmış tecridi kendime uygulanmış varsayıyorum. Elbette Kürt sorunu gibi devasa bir sorunu, tecrit gibi ağır bir uygulamayı tek başıma çözmem mümkün değil. Ancak ben Amed Zindanı'nın verdiği maneviyatla, Hz. İbrahim için su taşıyan karınca misali bir duygu içindeyim. Amed Zindanı'nda gerçekleştirilen eylemler tarihin akışını değiştirmiştir. O kahramanlara olan saygımla bu eylemimi başlattım."

YASAK VE DİSİPLİN CEZASI

Güven’in eylemi ve talebi destek bulup eylem ve etkinlikler başlayınca devletin ilk yanıtı yasaklama oldu. Diyarbakır Valiliği, OHAL kapsamında verilen yetkilere dayanarak 16 Kasım’da aldığı kararla Güven için yapılacak her türlü eylem ve etkinlikleri yasakladı. Yasaklama ile birlikte de HDP İl Örgütü binalarında abluka başlatıldı. Girdiği eylem nedeniyle Güven hakkında disiplin soruşturması başlatan tutuklu bulunduğu cezaevi idaresi, bedeni ölüme yatırmış bir insana verilebilecek belki de en ilginç ceza olarak “1 ay süre ile ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma” cezası verdi.

Buna rağmen yapılan planlamalar doğrultusunda Amed, Hakkari, Van, Adana ve Urfa’da 17-18 Kasım destek amaçlı iki gün süreli açlık grevi eylemleri yapıldı. Bu eylemler yapılırken Güven gönderdiği mesajında tecridin ancak “ortak sesle” kırılabileceğinin altını çizdi. HDP Mersin İl binasının basılıp yöneticilerinin gözaltın alınması üzerine HDP ve DTK Eşbaşkanları ile birlikte 10 vekil, Meclis’te iki günlük açlık grevi yaptı. Diğer vekiller de Amed, Urfa, Van, Mardin, Mersin ve Adana gibi Kürdistan ve Türkiye kentlerinde üçer günlük açlık grevleri eylemleri yaptı.

'ANNE; BİR HALK YOK SAYILIYOR'

Güven, hapishanede koşullarında açlık grevi eylemindeyken annesi yaşamını yitirdi. Sağlık durumunun kötüleşmesi ve hapishane idaresinin ring aracıyla cenazeye katılmasını dayatması sonucu annesinin cenazesine katılamayan Güven, ona bir mektup yazdı. Annesinin zor zamanlarında, acılarla kıvranırken yanında olamadığını, elini tutup, başucunda oturup sesini son bir kez dinleyemediğini yazan Güven, mektubuna şu satırlarla devam etmişti: "Anne; bir halk yok sayılıyor. Birileri, 'ya bizim size biçtiğimiz elbiseyi giyeceksiniz ya da çıplak kalacaksınız' diyor.

İşte Kürt halkı bu anlayışa karşı yıllardır direniyor. Ben zaten biliyorum, canım annem. Her bir araya geldiğimizde uzun uzun konuşurduk. Yine de kaygılanırdı anne yüreğin. Kaygılanmakta haklıydın çünkü bizler konuştuk, cesaretle, mücadele etmeyi seçtik. Tüm bunlar için hedef gösterildik ve binlerce kişi tutuklandık. Evet, tutuklandık ama ölümü bedel olarak verenler oldu. Linç edilerek, panzerlerin arkasından sürüklenerek, gece evinde uyuyan masum çocuklar gibi ölmek de vardı. Kürde düşen pay; ölüm. Yaşam değil. Coğrafyanın kader olması böyle bir şey, anne... Canım annem; sana, tüm annelere layık olabilmek için direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğim. Mekanın cennet olsun, ışıklar içinde uyu, güzel annem."

'BEDELİ NE OLURSA OLSUN KAZANACAĞIZ'

HDP'nin 19 Ocak tarihinde açlık grevleri ve tecride dikkat amacıyla Amed'de düzenlediği mitinge bir mektup gönderen Güven, şunlara değinmişti: "Bu direngen halk, özgürlük ve demokrasi sevdalısı kadınlar, gençler Dehak’tan bugüne kadar zalime karşı oynadığı rolü bir kez daha oynayacak ve bedeli ne olursa olsun kazanacaktır. İnancımız ve irademizle bu direnişimizin sonunu zafere ulaştıracağız.

Tarihi süreçlerin içinden geçtiğimiz şu günlerde, sizlerle tüm koşullarda ve imkansızlıklara rağmen deyim yerindeyse duvarları yıka yıka özgür bilinç ve iradeler temelinde buluşmak, tutsak edilmeyecek olan tüm yarınlarımızla kendimizi ifade edecek zeminler yaratmak, büyük moral ve coşku ifadesidir benim için de. Uğruna ölecek bir yaşam gerçeğini soluduğumu ve bu uğurda seve seve ölümü kucaklayacak bir noktada olduğumu belirtiyorum. Sizleri bu direniş günlerinde duvarların öte yanından başaracağımıza olan inancımla bir kez daha selamlıyor, devrimci yüreklerinizden yoldaş sıcaklığı ile sarıyorum."

DEVLETİN DİRENİŞİ KIRMA PLANI

Güven ve diğer direnişçilerin talebini görmezden gelen, tek bir açıklama yapmayan, diyalog yolunu açmayan Türk devleti, direnişi kırmak için taktik hamleler yaptı. Önce 12 Ocak’ta, üstelik Cumartesi günü olmasına rağmen kardeşi Mehmet Öcalan’ı 15 dakika Öcalan ile görüştürüp böylece tecridin olmadığını göstermeye çalıştı. Fakat Leyla Güven ve diğer direnişçiler devletin direnişi kırma oyununu görüp eylemlerine devam etme kararı aldı.

Bunun üzerine 25 Ocak’ta Güven’in yargılandığı davanın duruşması görüldü. Güven ve avukatlarının katılmadığı duruşmada tahliye kararı verildi. Kararı, direnişini bitirmeye yönelik bir siyasi hamle olarak değerlendiren Güven, talebinin karşılanmadığını belirterek, açlık grevine evinde devam edeceğini söyledi.

GÜVEN'DEN AP'YE MEKTUP: YAPICI ROLÜNÜZÜ OYNAMALISINIZ

Güven eyleminin 84. gününde Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Antonio Tajani ve AP’de yer alan siyasi grup başkanlarına bir mektup gönderdi. Mektubunda tecride karşı acilen gerekli girişimlerde bulunulmasını isteyen Güven, "AB üyeliğine aday bir ülke olan Türkiye’nin hem cezaevlerinde hem de toplumsal yaşamda uyguladığı izolasyon politikalarına karşı hassasiyet göstereceğinize olan inancım tamdır.

Süresiz açlık grevi kişisel bir talep değildir. Cezaevlerinde ve yurtdışında yüzlerce kişi süresiz açlık grevi yürütüyor. Bunlar, meşru bir hakkı savunan eylemlerdir. Avrupa Parlamentosu’ndan, başlatmış olduğum açlık grevi eylemine yönelik destek mesajları için şahsınızda, tüm dostlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyor, Türkiye’yi karanlık bir rejime dönüştüren tecrit sisteminin kaldırılması için şahsınızın ve kurumunuzun acilen gerekli girişimlerde bulunması için bir parlamenter olarak sizden ve Avrupa Parlamentosu’ndan yapıcı rolünüzü oynamanızı özellikle rica ediyorum" ifadelerini kullandı.

TALEBİM TOPLUMSALDIR

Eyleminin ikinci ayında Yeni Özgür Politika gazetesinin sorularını yanıtlarken şunların altını çizdi: "Eylemin tek amacı, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıdır. Sayın Öcalan için yapılan her eylem toplumsal bir amaç taşımaktadır. Bu nedenle eylemim aynı zamanda milyonların eylemidir. Önümüzde çok önemli bir sınav var. Ortaya koyacağımız irade ve mücadeleyle ya bu süreci kazanacağız ya da yüzyıl daha bekleyeceğiz. Halkımızı bir asır daha beklemeye mahkum edemeyeceğimiz açık.

Yüzyıllar önce köklerinden koparılmış ve Anadolu’nun çorak bozkırlarına sürgün edilmiş binlerce Kürt’ten biriyim. Zulme karşı direnen halkımızın bir neferi olarak içeriden sesimi onların çığlığıyla birleştirmek istedim. Ateşten bir tarihtir bizim yaşadıklarımız. Birilerimiz bu ateşte yanabilir ama asla kaybolmaz. Halkımızın yüreğinde hep yaşatılırız. Tecridin parçalanması için her türlü bedeli vermeye hazırım. Ömrümde hiç olmadığım kadar moralli ve huzurluyum. Milyonların 'irademdir' dediği Sayın Öcalan’a uygulanan tecride dair küçük de olsa birşey yapıyor olmanın huzurunu yaşıyorum."

EYLEMİYLE DE YETİNMEDİ

'Hipofiz adenom’ denilen hastalığından dolayı haftada iki defa alması gereken ilaçları alamayan 55 yaşındaki Leyla Güven, 100 gündür devam eden eylemi boyunca sürekli talebinin öne çıkmasını salık verdi ve herkesi motive etmeye çalıştı. Güven, her eylem ve etkinlik alanına mesajını ulaştırmaya çalışıyor; sağlık sorunlarının ağırlaşmasına rağmen medyanın sorularına yanıt veriyor. Diğer direnişçiler ve dayanışma gösterenlere moral verip motive ediyor.

HDP’nin Salı günü yapılan haftalık grup toplantısına kısa bir görüntülü mesaj gönderen Güven mesajında, şunları ifade etti: "Direnişimiz her gün biraz daha ses getiriyor. Duymazlıktan gelenleri de aslında rahatsız ediyor. Ben bu direnişin mutlaka başarı ile sonuçlanacağına olan inancımı koruyorum. Bu yolda kuşkusuz düşenler olabilir ama önemli olan bunun nihai hedefe ve başarıya ulaşmasıdır. Ben bu konuda sizlere ve halkımıza güveniyorum. Mutlaka başaracağız. Hepimizin bu konuda yürüteceğimiz çalışmalarda başarılı olacağımıza olan inançla sevgiyle selamlamak istiyorum. Mutlaka kazanacağız. Berxwadan Jiyane Hevalno!"

TIBBİ MÜDAHALEYİ REDDETTİ

Leyla Güven'in sağlık durumu da ciddiyetini koruyor. Gelinen aşamada enfeksiyon riskinin yüksek olması nedeniyle bulunduğu evin mümkün mertebe hijyenine dikkat edilerek, kendisinin daha çok yorulmamasına özellikle hassasiyet gösteriliyor. En son önceki gün uluslararası bir delegasyonu kabul edip talebini tekrarladı. Ziyaretin hemen ardından fenalaştı. Göğüs ağrılarının olduğu belirtilen Güven, sağlık ekipleri tarafından ambulansla Urfa yolu üzerindeki özel bir hastaneye kaldırıldı.

Bilinci açık olan Leyla Güven, tıbbi müdahaleyi kabul etmedi. Bunun üzerine doktorlar tarafından müdahale edilemedi. Yoğun bakımda kalp ritmi takibe alındı. Gözlem altında olmayı dahi kabul etmeyerek ısrarla evine götürülmesini istedi. Tedaviyi kabul etmeyen Güven, evine götürüldü.

KÖTÜ OLDUĞUNU SÖYLEMİYOR

Yanında olan kızı Sabiha Temizkan, fenalaşmasından önce ANF’ye şunları söyledi: "Hiçbir zaman kötü olduğunu söylemiyor. Biz bedenindeki reaksiyonları takip etmesek annem bu konuda hiçbir şey söylemiyor. Çok güçlü bir iradeyle direnmeye devam ediyor. Annem 55 yaşında ve her geçen gün daha çok korkuyorum. Her an ne olacağı belli değil. Her an vücutta olumsuz bir reaksiyon yaşanabilir diye çok tedirgin oluyorum.

Kendi başına çok güçlü bir direniş sergiliyor. Arkasından onunla birlikte yürüyen yoldaşları ona çok büyük bir güç veriyor ve talebinin karşılanacağından hala umudu var. Çünkü çok haklı bir talebi olduğunu sürekli ifade ediyor. Öcalan'ın bir hükümlü olarak ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesi gerektiğinin bir anayasal hak olduğunu hep söylüyor. Bu talebi karşılanıncaya kadar direnişini sürdürmeye kararlı."

7 KOLDAN YÜRÜYÜŞ

Leyla Güven, Amed’deki evinde direnişine devam ediyor. Artık 100 gün olduğu için sağlıkçıların söylediği tüm komplikasyonlarla karşı karşıya. Buna rağmen önceki gün kabul ettiği delegasyona da talebindeki ısrarı ve eyleminde kararlılığı vurgulayarak vazgeçmeyeceğini tekrarladı.

HDP de "100. Gününde Leyla'ya, Tecridi Kırmaya" sloganıyla Hakkari, Van, Kars, Iğdır, Bitlis, Ağrı, Muş, Şırnak, Mardin, Siirt, Batman, Dersim, Bingöl, Antep ve Urfa’dan 7 ayrı koldan yürüyüşler başlattı. Hemen hemen bütün kentlerde etkinlikler yasaklanıp HDP teşkilatları abluka altına alındı, yürüyüşlere saldırıldı. Bugün saat 12.00’da Leyla Güven’in Amed’in Bağlar ilçesinin Bağcılar Mahallesi’nde bulunan evinin önünde açıklama yapılması bekleniyor.

KAZANAN BİZLER OLACAĞIZ

Leyla Güven’in evinin bulunduğu Aram Tigran Caddesi de dünden itibaren polis bariyerleriyle ablukaya alındı. Polisin, Leyla Güven’in evinin bulunduğu site ile çevresindeki sitelerin arasındaki yolları da bariyerlerle kapattığı görüldü.

Güven, hep umudunu koruyor ve bedelleri olsa da başarının kaçınılmaz olduğunu vurguluyor: "Talebimin herkesin talebi olması çok değerlidir. Ortak değerler toplumsal özün gücünü gösteriyor. Kürt kadınları olarak; içeride ve dışarıda, her yerde, yaşamın her alanında tecridi parçalamak için mücadelenin öncüsü olacağız. Bu mücadelenin kazananları bizler olacağız."