2012’de AKP emek mücadelesini sindirmek için her yolu denedi

2012’de AKP emek mücadelesini sindirmek için her yolu denedi

Özellikle "KCK operasyonları"nın damgasını vurduðu 2012 yılındaki emek mücadelesinde tutuklanarak 8 ay cezaevinde kalan KESK Kadın Sekreteri Canan Çalaðan, emek alanının bir yılını deðerlendirdi. Çalaðan, KESK'li kadınların tutuklanmasının asıl nedeninin sendikal faaliyetlerin ötesinde cinsiyet özgürlüðü ve demokratikleşme mücalelerini yürütmeleri sonucunda hükümeti zorlamaları olduðunu belirtti. AKP'nin 2012 yılı boyunca emek alanında verilen mücadeleyi yasadışılaştırma ve tekçilikle sindirmeye çalıştıðına dikkat çeken Çalaðan, "AKP, KESK'in sendikal, barış, demokratikleşme mücadelesini etkisiz kılmak için yasalarla sokakları bize kapatmaya çalışıyor. Tutuklama ve gözaltılarda yıldırmaya çalışıyor. 1990'lardan bu yana gözdaðı vermek, etkisizleştirmek, güçsüzleştirmek amaçlı uygulamalara bu yıl da maruz kaldık. Ancak cezaevinde bulunan 68 arkadaşımızı da alarak mücadelemizi sürdüreceðiz" dedi.

Türkiye’de emek ve çalışma alanındaki olumsuzluklar 2012 yılında da hızından bir şey kaybetmeksizin sürdü. Emek alanında 2012’nin temel gündemi ise şüphesiz 13 Şubat’ta KESK’e yönelik “KCK operasyonu” sonrasında yoðunlukla genel merkez yöneticilerinin aðırlıkta olduðu 15 KESK’li kadın sendikacının gözaltına alınması oldu. 16 Şubat’ta 9 kadın sendikacı tutuklanark, haklarında "Örgüt üyesi olmak" iddiasıyla dava açıldı. KESK'li kadınların Ankara 11. Aðır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaları devam ediyor.

Davanın 4 Ekim’de görülen ilk duruşmasında KESK Kadın Sekreteri Canan Çalaðan, Eðitim Sen 1 Nolu Şube Üyesi Hatice Beydilli, SES Ankara Şube Üyesi Nurşat Yeşil, KESK eski yöneticisi Belkıs Yurtsever, Eðitim Sen 1 Nolu Şube Üyesi Evrim Oðraş, SES Ankara Şube Yöneticisi Hülya Mendilligil, tahliye edilmişti. Tutukluluk halleri devam eden SES Kadın Sekreteri Bedriye Yorgun, Tüm Bel-Sen Basın Yayın Sekreteri Güler Elveren ve Eðitim Sen Ankara 2 Nolu Şube Kadın Sekreteri Güldane Erdoðan da 13 Aralık’taki ikinci duruşmada özgürlüklerine kavuştu.

8 ay tutsak edilen KESK Kadın Sekreteri Canan Çalaðan, KESK, kadın mücadelesi, emek alanındaki gelişmeler ve AKP’nin bir yıl boyunca emek cephesinde temel haklar ve demokrasi mücadelesi yürütücülerine yönelik baskı, tutuklama ve sindirme politikalarını deðerlendirdi. Türkiye’de emek alanına ilişkin son 20 yıldır gelişen neoliberal politikaların bir sonucu olarak emeðin yeni haklar elde etmesinin ötesinden emekçilerin ödedi bedellerle alınmış haklarına yönelik de ciddi saldırıların olduðu bir dönemi yaşadıklarını vurguladı.

TEKÇÝLÝÐÝN HEDEFLENDÝÐÝ BÝR DÖNEMÝ YAŞIYORUZ

KESK’in kurulduðu ilk dönemlerdeki vahşi kapitalist döneme benzer bir dönemi yaşadıklarını söyleyen Çalaðan, “Türkiye’de de neoliberal politikalar, biraz tekçi, biraz muhafazakar, otoriter milliyetçi, mevcut hükümet de görünür olan politikalarla harmanlanarak emek alanına dönük çok yoðun saldırılarla karşı karşıyayız. Ülkede yaratılmak istenen her şeyin tek olduðu, düzende hiçbir muhalefete tahammül olmamasının hedeflenmesidir. KESK olarak biz de yürüttüðümüz mücadele esnasında kurulduðumuz günden bu yana hükümetlere karşı emekten yana tutum almış konfederasyon olarak aramızda mesafe olmuştur. Bu dönemki kadar yoðun tahammülsüzlüðün görüldüðü dönemler ise nadirdir” dedi.

AKP MÜCADELEMÝZÝ YASADIŞI ÝLAN ETMEYE ÇALIŞIYOR

1990’larda bile yoðun sürgünler, faili meçhuller, binlerce dava dosyalarının, sendikalarının kapılarına kilitler vurulması, alanlarda karşı karşıya verdikleri mücadelelerin AKP’nin on yıllık iktidarlık döneminde versiyonunun deðiştiðine dikkat çeken Çalaðan, AKP döneminde yürüttükleri mücadelenin yasadışı ilan edilmeye çalışılarak aylara varan tutuklamalarla, mücadeleden alıkoyma, emekçilere ve topluma alt yapısında gözdaðı verme mantıðıyla 2009’dan bu yana çok yoðun saldırı altında olunduðunu söyledi. “Bunun şununla baðlantılı olduðunu düşünüyorum; KESK’in tüzüðünde de var. Emek mücadelesi demokrasi mücadelesinden ayrı düşünülemez. Ýkisi birbiriyle alakalı” diyen Çalaðan demokrasi mücadelesi denildiðinde temel gündemlerden birinin de Kürt sorunu olduðunu ifade etti.

KESK BARIŞ DEDÝÐÝ ÝÇÝN HEDEFTE

KESK’in içerde ve dışarıda her türlü savaşa karşı olduðunu belirten Çalaðan, “Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümünden yana olduðumuzu söylüyoruz. Bu biçimiyle yıllardır söylediðimiz bizi biz yapan ilkelerimiz olmasına raðmen hükümet nezdinde sendikalara, özellikle Kürt emekçilere yönelik ya da savaşa karşı barış diyen, Kürt sorununda güvenlik-şiddet deðil, diyalogu öneren, aktif sendika mücadelesi yürüten arkadaşlarımıza yönelik operasyon furyası var. Genel merkezlerimizin, şubelerimizin, aktivistlerimizin hani belli dönemlerle cezaevlerinde mücadeleden ayrı konulduðu dönemi yaşıyoruz. Son 3 yılda olduðu gibi bir yandan mücadeleyi yürütürken, bir yandan adliye önlerinde mücadele ettiðimiz bir yıl oldu 2012’de” diye konuştu.

KADINLARIN MÜCADELESÝ HÜKÜMETÝ ZORLUYOR

“Eðitim Sen’in son üç dönem kadın sekreterleri, ben, benden önceki KESK kadın sekreteri, baðlı sendikaların yöneticilerinin tamamı 13 Aralık itibariyle serbest kaldı” diyen Çalaðan, şunları söyledi: “Kadınlara yoðun operasyonların yapılmasının KESK’in kadın mücadelesinin önemli bir bileşeni olmasıyla da alakalı olduðunu düşünüyorum. KESK her yerde örgütlü. Yürüttüðümüz mücadele yaygın olarak hükümeti zora sokuyor. Bu kadar cinsiyetçi söylemlerin öne çıktıðı, bu kadar kadına yönelik şiddetin arttıðı bir dönemde kadınların yürüttüðü mücadeleye tahammülsüzlüðün göstergesidir bu tutuklama ve gözaltı furyası. Yani biz 90’lardan bu yana benzer uygulamalarla karşı karşıya kaldık. Bununla gözdaðı vermek, etkisizleştirmek, güçsüzleştirmekti niyet. Ama hedeflendiði gibi olmadı. Ne kadın ne emek ne de barış mücadelesi sona ermedi. Arkadaşlarımız eksikleri tamamlıyor. Biz de 9 aylık aradan sonra haklı ve meşru mücadelemize kaldıðımız yerden devam ediyoruz.”

ASIL ÖNEMSEDÝÐÝMÝZ HALKIN VÝCDANINDAN TEMÝZ ÇIKMAK

90’lardaki sürgünler, faili meçhullerin bu ülkenin tarihine kara bir leke olarak geçtiðini belirten Çalaðan, 2009’dan bu yana emekçilerin yaşadıkları da böyle kara bir leke olarak Türkiye tarihine geçeceðini söyledi. Çalaðan, kendilerinin halkın vicdanında yargılanmayı önemsediðini ifade ederek, “Oradan temiz çıkmayı önemsiyoruz. Yoksa bu tutuklamaların, cezaların çok da etkisi olduðunu düşünmüyoruz. Tarihsel süreçte nerede durduðumuz, sürecin geçeceðini, buna yetecek güce ve dayanışmayı oluşturduðumuzu düşünüyorum. Birçok farklı kesimden Türkiye’nin aynası KESK. Birçok cinsiyete, cinsel yönelimi, etnik kimliði, inanç farkı olanların bir araya gelerek oluşturduðu bir kimlik. Dolayısıyla emeðin hakları mücadelesinde en önemli aktörlerden bir tanesi kamu alanında. Bundan ötürüdür ki, diðer konfederasyonlara göre KESK’in gördüðü baskının yoðun oluşu. Bu yıl zorlu bir mücadele yılı oldu. Bundan sonrasına da varız” dedi.

AKP’NÝN PÝYASALAŞTIRMA AMACINA KARŞI MÜCADELEMÝZ SÜRÜYOR

Sendikalara ilişkin son düzenlemenin daha geri bir statüde olduðunu belirten Çalaðan, “Yasalarla sınırlı bir örgüt olmadıðımızı, emeðin fiili mücadelesini yürüttüðümüzü ifade ediyorduk. Evrensel haklarımızı bin yıllara varan geriye dönük emek mücadelesinin kazanımları anlamında tuttuðumuz yerin gerisine çekmeyeceðiz. Ancak 4688 sayılı kanun evrensel sendikal haklarla örtüşmeyen toplu sözleşme, grev hakkını zımni olarak elimizden alan bir düzenleme. Buna karşı bu yıl da yürüttüðümüz mücadelemiz devam ediyor. Bunun dışında konfederasyon düzeyinde iş güvencemize yönelik tehdit söz konusu. Hükümet, bu konuda pazarlıklar yürütmek niyetinde. Kamu emekçilerinin tabi oldukları 657’ye ilişkin eleştirilerimiz de var. Bir sosyal ve iş güvencesi tanımı vardır. Hükümetin buna ilişkin piyasalaşma, kamu alanlarını piyasaya açma, oradaki istihdamı performansa göre konumlandırma niyeti var. Bu alanlarda iş güvencesini ortadan kaldırmak istiyor. Bunun grev nedeni olduðunu, sonuna kadar direneceðimiz bir mücadele olduðunu açıkladık” ifadelerinde bulundu.

ÝŞ GÜVENCEMÝZ TARTIŞMA KONUSU OLAMAZ

AKP’nin kamu alanındaki piyasalaştırma ve performansa dayalı bir iş ortamı yaratma hedefinin sadece saðlık alanında deðil tüm alanlarda etkin kılmaya çalıştıðını dile getiren Çalaðan, “Hızla kamuda özelden hizmet satın alımı boyutu, taşeronlaştırma, güvencesiz çalıştırma yaygınlaştırılma başlandı. Performansa göre çalıştırma. Ürettiðiniz hizmetin hem de çalışma koşullarınızı yakından ilgilendiren düzenleme. Şimdi adım adım getirilen bu süreç, iş güvencesini tartışmaya kadar götürülüyor. Başından beri her türlü esnek, güvencesiz çalışma ile performansa dayalı ücretlendirmeye karşı mücadelemiz sürüyor. Ýş güvencesini tartışma konusu yapılamayacaðını ifade ettik. Bu konudaki duruşumuz halen nettir. Ýş güvencemiz bizim açımızdan tartışma konusu deðildir” diye belirtti.

2911 ÝLE MÜCADELE ALANLARI KAPATILMAK ÝSTENÝYOR

KESK başta olmak üzere emek alanında sendikal mücadele yürütenlerin önüne konulan bir diðer engelin ise 2911sayılı yasa olduðunu vurgulayan Çalaðan, “Bir sendikanın en temel görevi üyeleri için mücadele etme, barışçıl şiddet içermeyen alan mücadeleleri yürütmektir. Bizim bugün yaptıðımız en küçük basın açıklamaları bile tamamen keyfi bir biçimde 2911’e muhalefet olarak deðerlendiriliyor. Yüzlerce üyemize bundan ötürü davalar açıldı. 2009 yılının 8 Martı’nda sendika eylemine katıldıkları için iki arkadaşımız bu yüzden tutuklu. Hükümet bu yolla bize alanları kapatmak istiyor. Sokakta verdiðimiz mücadeleyi kapatmak istiyoruz. Bizim temel sloganımız vardır; hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır. Sokak bizim temel mücadele alanlarımızdan biri. Terk etmek niyetinde deðiliz. Bu yasayla bizi durdurmak anlamsız. Biz bu suçu her gün çok daha etkili yaparak bu yasayı işlevsiz kılmak hedefini önümüze koyduk. Temel engellerden biri de budur KESK’in önüne çıkartılmak istenen” dedi.

TÝS SÜRECÝNDE HERŞEY ÖNCEDEN BELÝRLENÝYOR

Bu yıla da KESK’in taleplerinin damgasını vurduðu TÝS süreçlerine de deðinen Çalaðan, şu hususlara dikkat çekti: “Ciddi bir yoksulluk, açlık sınırı altında yaşıyor emekçiler. Emeðimizin karşılıðını alamadıðımız gibi, her gün kesilen doðrudan ve dolaylı vergilerle hükümet göstermelik yaptıðı sadaka zamlarıyla yılın ikinci yarısında vergi dilimleriyle geri alıyor. Dolayısıyla emekçilerin açlık ve yoksulluk sorunu devam ediyor. Bu sözleşmeler bizim açımızdan önemli. Toplu sözleşme ve grev hakkı. Bir sendikayı var eden budur. Bu mücadelemiz fiili olarak sürüyor. Her koşulda her şeye karşı deðiliz. Hükümet bir yerde bizim için işveren konumunda. Ve biz işverenle karşı karşıya geldiðimizde toplu pazarlık masasında aynı koşullarda olduðumuzu söylüyoruz. Adı toplu sözleşme, kendi toplu görüşmedir. Her şey önceden belirleniyor. Sınırlı bir söz hakkınız var. Uzlaşıya girme şansımız yok. Temsil ettiðimiz bir emek tabanı var. O tabanın haklarını bu şekilde koruma şansımız yok. Toplu sözleşme gerçek anlamda kurulduðunda KESK kendi yerini alacaktır. Bugün yapılan mevcut yasayla toplu sözleşme deðil, toplu görüşmeden de geri bir durumu içeriyor.”

SAVAŞA YAPILAN YATIRIM BÝZÝM EMEÐÝMÝZDEN FÝNANSE EDÝLÝYOR

Yürüttükleri mücadelenin bu yıl ki bir başka boyutunun ise açlık ve yoksulluða karşı da verildiðini ifade eden Çalaðan, “Bu anlamda yürütülen savaş bizi çok ciddi etkiliyor. Emekçiler olarak kadınlar olarak etkiliyor. Bütçe açıklandı. Verilere baktıðımızda en önemli gider kaynaklarını savaş harcamaları oluşturuyor. Biz açlık ve yoksulluk sınırında yaşarken bu ülkede savaşa yapılan yatırım ciddi biçimde bizim ürettiðimiz emekten finanse ediliyor. Ülkede sürekli savaşa yönelik güvenlik konseptiyle yürütülen süreç, şiddet olarak bize geri dönüyor” dedi.

EKONOMÝK KAZANIMLAR DEMOKRASÝ MÜCADELESÝNDEN BAÐIMSIZ DEÐÝL

Çalaðan, gerek topluma gerekse de kadına yönelik bu şiddettin ciddi manada etkilerinin olduðunu bir kez daha vurgulayarak, “Militarizmin gündemde olduðu ülkelerde böyle. Kadınların uðradıðı şiddet artıyor. Bizim özelde kadınlar olarak hem kadın, hem emek alanında uðradıðımız şiddet, temel mücadele perspektiflerimiz kapsamında 2012 yılını belirleyen sorunlar. Bunlar artarak devam ediyor. Yeni yeni kulvarlar olarak önümüzde duruyor. Bütünlüklü bir ortak mücadelenin ancak diðer parçalarda hak kazanmak olarak da düşünüyoruz. Yani herhangi bir ekonomik kazanımınız demokrasi mücadelesinden asla baðımsız deðil. Kadınların emek mücadelesinde görünür olması, emek alanından baðımsız deðil. Bütünlüklü götürülürse kazanımlar mümkün olacak. KESK sadece ekonomik boyutuyla mücadele yürütmediði gibi bundan sonra da bu perspektifle yürütecek” ifadelerinde bulundu.

11'Ý KADIN 68 KESK ÜYESÝ HALEN TUTUKLU

Türkiye’nin farklı cezaevlerinde 11’i kadın 68 KESK üyesinin tutuklu olduðunu dile getiren Çalaðan, “Bazılarının yıllardır tutuklu yargılanmaları sürüyor. Birçok arkadaşımız anadilde savunma yapma hakkı nedeniyle tutuklu yargılanmaya devam ediyor. Arkadaşlarımızı tek tek konfederasyon olarak sahiplenmeye devam edeceðiz. KESK’li kadın arkadaşlarımız KESK, kadın örgütleri, ulusal ve uluslararası örgütlerin dayanışması ile aramıza döndüler. Mücadelemize devam ediyoruz. Peyder pey cezaevlerindeki arkadaşlarımızı geri alarak, emek, demokrasi ve cinsiyet özgürlüðü mücadelemizi büyüterek sürdüreceðiz” dedi.