‘23. faslı açın demokratikleşelim’

‘23. faslı açın demokratikleşelim’

Ýktidara geldiði 2002 seçimleri öncesi ve hemen sonrasında AB'ye tam üyelik hedefinin temel amacı olduðunu söyleyen AKP'nin gizli ajandasının ortaya çıkması uzun sürmedi. Ýkinci kez iktidara gelmesinin ardından, başta Kürt sorunu olmak üzere demokratikleşme ve özgürlükler konusuda kendinden önceki iktidarların tüm birikimini kullanarak muhalif kesimlere karşı saldırgan bir tutum izleyen AKP, Kürt sorununda da savaşı tek seçenek haline getirmek için özel bir çaba sarf etti.

AB sürecinde başından itibaren AKP'nin politikalarını destekleyen ülkelerin başında gelen Ýsveç'in de sonunda AKP'nin bu geriye dönüşünden duyduðu rahatsızlık parlamento gündemine taşındı. Öyle ki Türk parlamentosunun sorunun tartışılmasına hiç yanaşmadıðı bir süreçte Ýsveçli politikacılar Kürt sorununun nasıl bir uluslararası boyut kazandıðını ortaya koydu.

8 Mayıs günü Ýsveç Parlamentosu'nda muhalefetin, ”Türk Hükümeti'nin Kürt sorunu ve basın özgürlüðü konusudaki” kötüye gidişi karşısında duyarsız kalmakla eleştirdiði Dışişleri Bakanı Carl Bildt karşılaştıðı sert eleştiriler üzerine, ”Türk hükümetinin çok yavaş ve çok uzun zamana yaydıðı bir reform süreci var” demekle yetindi.

Dışişleri bakanı olmadan önce OYAK yönetim kurulu üyeliði yaptıðı Ýsveç basınına yansıyan Bildt'in zorlama izahı ile yetinmeyen muhalefet milletvekilleri yaptıkları açıklamalarla AKP Hükümeti'nin AB ile ilişkilerde iç siyaseti nasıl koz olarak kullandıðını da bir kez daha ortaya çıkardı. Bildt'in, özgürlükler konusuda Türk Hükümeti'nin AB sürecinde 23. fasılı başlatmasının desteklenebileceðini söylemesi üzerine söz alan Çevre Partisi Milletvekili Bodil Ceballos bir süre önce Ýsveç Parlamentosu'nda temaslarda bulunan bir Türk diplomattan söz ederek şunları söyledi:

”Gazeteci örgütlerinin verilerine göre, Türkiye'de 95 gazeteci cezaevinde bulunuyor. Bunların yüzde yetmişi Kürt gazeteciler. Bir süre önce Türkiye'nin AB nezdindeki büyükelçisi Ýsveç parlamentosunun dış ilişkiler komisyonu ile görüştü. Burada sadece 4 gazetecinin ”gazetecilik” faaliyetlerinden ötürü tutuklu olduðunu iddia etti. Bu durumda geri kalan 91 gazeteci neden cezaevinde? Bunlar üst düzey suçlular mı yoksa teröristler mi? Aynı büyükelçi, bize hitaben, ”sizin ne istemediðinizi biliyoruz. AB müzakerelerinde 23. fasılı açmazsanız biz bir şey yapamayız” dedi.

Oysa biz biliyoruz ki bir şeyler yapılması için 23. fasılın açılması bir zorunluluk deðil. Ýnsan hakları ve basın özgürlüðü konusunda neler yapılması gerektiðine ilişkin ortak bir fikir var. 2009'dan sonra Kürt bölgelerinde tutuklama politikası benimsendi. 7 bin kişi ana dillerinde savunma yapmak için mahkemelerde bekliyor. 4 bin kişi de düşünce ve ifade özgürlüðü kapsamında yargılanıyor. Türkiye yeni bir anayasa yazım süreci içerisinde bizim de Ýsveç olarak bu süreçte daha müdahil olmamız gerekir.”

Ceballos'un anlatımları, AKP Hükümeti'nin demokratikleşme ve Kürt sorunu konusunda atması gereken zorunlu adımları da AB ile pazarlık konusu ettiðini ortaya çıkardı. Ýsveçli parlamenterin aktardıðına göre, AKP hükümeti demokratikleşme konusuda atması gereken adımları AB sürecinde en önemli eşiklerden biri olarak görülen ve AB tarafından Türkiye'nin henüz hazır olmadıðı vurgulanan 23. fasılın açılması için pazarlık kozu olarak kullanıyor. Ýç politikada, ”biz AB için deðil Türk halkı bunları ve fazlasını hak ettiði için reformlar yapıyoruz” diyen AKP'nin bir oyalama politikası daha böylece su yüzüne çıktı. Zira, Türk diplomatın Ýsveç parlamenterlere hitaben sarf ettiði, ”sizin ne istemediðinizi biliyoruz. AB müzakerelerinde 23. fasılı açmazsanız biz bir şey yapamayız.” sözleri AKP'nin ne yaparsa göstermelik ve sadece AB'yi kandırmak üzere yaptıðını ortaya çıkardı.

”PKK ile görüşmeler devam etmeli...”

Sol Parti milletvekili Emine Kakabaveh de Bildt'e PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Ýmralı Adası'ndaki koşullarını hatırlatarak devam etmekte olan tecride dikkat çekerek "Öcalan'ın tutulduðu şartlar yeni Guantanamo'dur. Bir an önce uygulanan tecrit kalkmalı ve tutukluluk şartları iyileştirilmeli" diye konuştu.

”Türk devleti ve istihbarat örgütünün PKK ile geçen yıl yürüttüðü barış görüşmelerinin kesintiye uðradıðını ancak görüşmelerin devam etmesi gerektiðini” söyleyen Bildt, ”Türklük kavramının ve Türkiye tanımının Serv ve Lozan'a dayandıðını bugün bile bu tanımların tartışmalı olduðunu” söyledi.

Bildt'in Kürt sorunu, basın özgürlüðü ve ”terör” meselelerinin ayrı ayrı ele alınması gerektiði yolundaki sözleri üzerine Halk Partisi milletvekili Fredrik Malm, ”Bakanın söylediðinin aksine Kürt sorunu ve basın özgürlüðü birbiri ile baðlantılı. Bugün ”PKK'li olukları iddiası ile” cezaevinde bulunan gazeteciler aslında bu konuda haber yaptıkları için cezaevindeler.” sözleri ile Bildt'in açıklamalarının yetersiz olduðunu vurguladı.

Ýsveç Hükümeti'nin AKP ile yakın ilişkileri muhalefet tarafından çok aðır bir dille eleştiriliyor. Muhalefet iktidarın, AKP Hükümeti'nin ”dostu” gibi görünerek, Türkiye'nin özellikle Kürt sorunu ve basın özgürlüðü konularındaki politikalarını destekler bir konuma düşmesinden dolayı duyduðu rahatsızlıðı yüksek sesle dile getiriyor.

Malm, AKP iktidarı döneminde atılan küçük bir kaç adıma karşılık ciddi bir gerilme yaşandıðını belirterek şunları söyledi:

”AB'ye aday ülke olmasına karşın Türkiye hapisteki gazeteci sayısı bakımından bir dünya rekoruna sahip. ABD'de yayınlanan bir rapora göre Türkiye gazetecilere verirken en aðır ceza bakımından da birinci sırada. Sadece bir gazeteci 3 bin yıl hapisle yargılanıyor. Biz Abdullah Gül, Tayip Erdoðan ve Ahmet Davutoðlu'nun bize sundukları projeye inanmıştık. Ancak pratikte hiç bir adım atılmadı. Basın özgürlüðü ve Kürt sorunu konusunda hiç bir gelişme yaşanmadı.

AKP Hükümeti Kürt sorunu konusunda iyileştirme anlamda çok küçük adımlar atarken bir yandan da olumsuz anlamda çok büyük geriye gidişler yaşandı. Türk devleti başından beri milyonlarca Kürdü yok sayarak Kürt halkının varlıðını inkar etti. Sonra bunu kabule zorlandı ancak o zaman da şöyle dedi, ”Evet Kürtler vardır ama Kürtçe yoktur...” Ardından Kürtlerin ve Kürtçe'nin varlıðını kabul etmek zorunda kaldı ama bu sefer de Kürtler var ancak ayrı bir halk deðiller dedi. Kürtler'i yasal olarak tanımamasına karşın küçük adımlar atmakla yetindi. Geldiði nokta da, ”Kürtçe bir dildir ama eðitim dili olamaz, evet Kürdistan diye bir ülke de var ama sınırın öbür tarafında Irak'ın Kuzey'inde” dir.” dedi.

Prof. Büşra Ersanlı'yı cezaevinde ziyaret ederek görüşen Hristiyan Demokrat milletvekili Desiree Pethrus da, AKP iktidarında milliyetçiliðin yükselmekte olduðuna dikkat çekerek şunları söyledi:

”Doksanlardan bu yana Türk milliyetçiliði üzerine araştırmalar yapan Marmara Üniversitesi'nde görevli Prof. Büşra Ersan'lı ile Bakırköy Cezaevinde görüştüðümüzde, tutuklanırken evinden alınan Kürtlerle ilgili bilimsel araştırmalarının hakkında suçlayıcı delil olarak kullanıldıðını anlattı. 30 Nisan'da yapıðım görüşmede kendisini modern bir devlet olarak tanımlayan en azından öyle olmak isteyen bir ülkede bu kadar yaşlı bir kadının görüşlerinden dolayı hapiste olmasından büyük bir üzüntü duydum. Ersanlı, kendisi Türk olduðu halde Kürt sorunu ile ilgileniyor bu baðlamda BDP'de siyaset yapıyor ve BDP'nin anayasa hazırlık komisyonunda da aktif görev alıyor. Türkiye'de görüştüðümüz bir çok entelektüel Ýsveç'in AKP'nin bu politikaları karşısında neden Ýsveç'in sesinin daha yüksel çıkmadıðını soruyorlar. Bu anlamda Türkiye'nin AB'ye girmesini destekleyen bir ülke olarak cezaevindeki inasanların özgürlüðüne kavuşması için daha fazla neler yapabiliriz?”

(23.Fasıl)

YARGI VE TEMEL HAKLAR

I. Yargının Verimliliði, Etkinliði ve Ýşlevselliðinin Arttırılması

II. Yolsuzlukla Mücadele

III. Temel Haklar

a) Ýnsan Hakları kurumları (Kamu Denetçiliði dahil)

b) Ýşkence, insanlık dışı ve aşaðılayıcı muamele ile cezasızlık kültürü

c) Ayrımcılıða karşı yasal çerçeve

d) Temel Haklar Ulusal Eylem Planı

a) Kişisel Verilerin Korunmasına Ýlişkin Mevzuat Çalışması ve baðımsız bir veri

koruma ve denetleme otoritesinin kurulması

ANF NEWS AGENCY