250 kadın avukattan Barolar Birliði’ne çaðrı

250 kadın avukattan Barolar Birliði’ne çaðrı

250 kadın avukat, Türkiye Barolar Birliði'ni 18 Nisan'da yaptıkları, Fethiye'de görülen toplu tecavüz davasının sanık avukatlarından Muðla Baro Başkanı Mustafa Ýlker Gürkan'ı desteklediklerini beyan ettikleri açıklamayı geri çekmeye çaðırdı.

Ýstanbul Çaðlayan Adliyesi'nde toplanan kadın avukatlar, hazırladıkları metni Türkiye Barolar Birliði'ne faksladı.

Avukatlar, Afyon, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Denizli, Edirne, Kırklareli, Kocaeli, Kütahya, Manisa, Sakarya, Tekirdað, Uşak, Yalova, Ýstanbul Baro Başkanlarının da davanın karar duruşmasından bir gün önce aynı içerikte açıklamalar yaptıðını da hatırlattı.

Kadın avukatların açıklaması şöyle: ‘’18.04.2012 tarihinde Muðla Baro Başkanı Mustafa Ýlker Gürkan’ı sahiplenen ve uðradıðı “saldırı” ve ithamlara karşı Mustafa Ýlker Gürkan’ın yanında olacaðınızı belirten bir yazı yayınladınız. Ardınızdan Afyon, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Denizli, Edirne, Kırklareli, Kocaeli, Kütahya, Manisa, Sakarya, Tekirdað, Uşak, Yalova, Ýstanbul Baro Başkanları da, hem de davanın karar duruşmasından bir gün önce aynı içerikte bir açıklama yaptılar. Dolayısıyla sözümüz sizin nezdinizde bu açıklamaları yapan herkesedir.

‘5 YILDIR DAVAYI TAKÝP EDÝYORUZ’

Öncelikle belirtmek gerekir ki bu davayı biz kadın avukatlar ve kadın grupları olarak 5 yıldır takip ediyoruz. Türkiye Barolar Birliði ve Muðla Barosu Kadın Komisyonu, Ýzmir Barosu Kadın Komisyonu davaya müdahale talebinde bulundular ancak ne acıdır ki bu dava Baronuzun/Birliðin gündemine Mustafa Ýlker Gürkan vesilesiyle girdi. Oysa kadın kurumlarının özel bir önem vererek takip ettiði bu davada, davanın başından itibaren, kadına yönelik suçlarda kadından yana taraf olarak, söz söylemenizi beklerdik.

Her gün 5 kadının öldürüldüðü, Türkiye Ýstatistik Kurumu’nun verilerine göre, kadınların yüzde 35.6’sının bazen, yüzde 16.3’ünün sık sık aile içi tecavüze uðradıðı, cinsel saldırıya uðrayan kadınlardan %40’ının şikayetçi olmadıðı/olamadıðı, şikayetçi olduklarında da aynı travmayı tekrar yaşadıkları, hakimlerin-savcıların suçlayıcı tutumlarına maruz kaldıkları bu tablo karşısında, kanun gereði “insan haklarını savunmak ve korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmakla” görevli baroların hepsinin, bu görevlerini yerine getirdiklerinden bahsetmek mümkün deðil, ne yazık ki…

Bahse konu davanın soruşturma aşamasında da Savcılık; Adli Tıp Kurumu 6. Ýhtisas Kurulu’nun Raporu olmasına raðmen, müvekkilimizin şikayet ve beyanlarını doðrulayacak delilleri toplamadan, kovuşturmaya yer olmadıðı kararı vermiş, dava ancak Adalet Bakanlıðı’nın yazılı emri üzerine Yargıtay tarafından verilen karar sonrasında açılabilmiştir. Deliller ancak 3 yıl sonra kovuşturma aşamasında toplanmaya başlanmış, sonuçta sanıklar delil yetersizliðinden beraat etmiştir.

GÜRKAN TEHDÝT ETTÝ

Üstelik Muðla Baro Başkanı Mustafa Ýlker Gürkan baştan itibaren bu önyargılı tutuma ortak olmuş, hatta bizzat müvekkile yönelik önyargıların oluşmasının ilk elden “kahramanı” olmuştur. Nitekim savunmanlıðı üstlenmesinden itibaren müvekkilimizin tüm özel hayatını, anne babasının boşanmış olmasından, kullandıðı ilaçlara kadar didik didik etmiş, yaşadıðı psikolojik sorunlar nedeniyle böyle bir suç uydurduðunu ima etmiş, tanık sıfatıyla dinlenecek olan annesini tehdit etmiş, bununla da yetinmemiş müvekkilimizin sol siyasi yapılara üye olmasını, çeşitli gazete ve dergilere cinsel şiddet suçları ile ilgili yazılar yazmasını bir savunma argümanı haline getirerek, Mahkeme nezdinde beyanların geçerliliðini çürütmeye çalışmıştır.

Bildirinizde belirttiðiniz gibi “savunma hakkının kutsallıðını” ve “avukatın müvekkili ile özdeşleştirilmemesi gerektiði” ilkelerini bizler de biliyoruz. Biz de hangi dava olursa olsun sanıkların savunmasız ve savunmansız bırakılmasını istemeyiz.

Ancak, “sanık hakları”nın hakim otorite-devlet karşısında zayıf olan bireyi korumak adına uzun mücadeleler sonucunda elde edildiðini bildiðimiz gibi, “yasal” olarak yani kaðıt üzerinde eşit olan erkeklerle kadınların, fiilen eşit olmadıðını da biliyoruz. Keza tüm bireyler için en dokunulmaz hak olan yaşam hakkının kadınlar açısından geçerli olmadıðını, her gün beş kadının öldürüldüðünü, devletin yaşam hakkını korumak yönündeki pozitif yükümlülüðünü yerine getirmediði gibi, cinayet faili erkekler hakkında etkili bir soruşturma ve kovuşturma yapmadıðını da biliyoruz.

Hukuk kurallarının ve uygulayıcılarının erkek egemenliðinden/cinsiyetçi hal ve tutumlardan baðımsızlaşamadıðını, yargısal süreçlerin kadınları korumak bir yana daha fazla maðduriyete yol açacak biçimde işletildiðini ve bu sistematiðin kadınları erkekler karşısında daha da zayıflattıðını da biliyoruz, hem özel, hem mesleki yaşantımızda her gün deneyimliyoruz.

Muðla Barosu tüzel kişiliðini de temsil eden, demokrasi ve insan haklarını savunmakla görevli Muðla Barosu Başkanı, Fethiye’nin önde gelen kişilerinin cinsel saldırı suçlaması ile yargılandıðı bu davada sanıkların savunmasını üstlenerek, kadını erkek karşısında güçsüz ve savunmasız bırakan bu mekanizmaya katkı sunmuş, tıpkı, öðretmen, müfettiş vb. mesleklere sahip bu şahısların böylesi bir suçu işlemesinin mümkün olmadıðı gerekçesiyle takipsizlik kararı veren Savcı gibi, toplum tarafından lanetlenen bir eylem olan tecavüz suçundan yargılanan sanıkların bu suçu işlemiş ol-a-mayacaðı algısını pekiştirmiş ve hem mahkeme, hem de toplum nezdinde sanıkların daha da güçlenmesine neden olmuştur. Bir baro başkanının Fethiye gibi küçük bir ilçede böylesi bir suçtan yargılanan sanıkların avukatlıðını yapmasının sanıklar lehine avantajlar yaratacaðı gerçeðini görmezden gelerek söz üretmek, samimi deðildir.

‘GERÝ ÇEKMEYE ÇAÐIRIYORUZ’

Baroların kadın komisyonlarının ve hatta TÜBAKKOM’un da içinde olduðu kadın grupları, bir yandan pozitif ayrımcılık ve kota gibi kadınlarla erkekler arasında fiili eşitliði saðlamaya dönük mekanizmalar geliştirmek için mücadele verirken, yani kadınların bazı haklardan yararlanamadıðı ortadayken, hak arama özgürlüðünün bunun dışında kaldıðı söylenebilir mi? Cinsiyet ayrımcılıðı ispat gerektirmeyen bir vakıa iken kadınların mahkemelerde, adliyelerde bu ayrımcılıða maruz kalmadıkları iddia edilebilir mi? Yargı organlarının, hakimlerin, savcıların cinsiyetçilikten arınmış bireyler oldukları söylenebilir mi? Bu memleketin yargısı “kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” diye karar yazan hakimler de gördü.

Böylesi köklü bir gelenek karşısında, toplumdaki yeri ve itibarı tartışmasız olan barolardan, baro başkanlarından kadının durumunu daha da zayıflatacak, sanıkları cesaretlendirecek girişimlerde bulunmak yerine kadını güçlendirecek, cinsiyetçiliði geriletecek adımlar atmalarını beklemek çok mudur?

Nasıl ki bir eski Adalet Bakanının Sivas davası sanıklarının avukatlıðını yapmasından rahatsızlık duyuyor isek, “demokrasi ve insan haklarını” savunmakla görevli Muðla Barosu Başkanı’nı bu davada sanık avukatı olarak görmekten de, kadınlara yönelik suçları meşrulaştıracak/önemini/aðırlıðını azaltacak her girişimden, her açıklamadan da aynı şekilde rahatsızlık duyuyoruz.

Bugüne kadar bu rahatsızlıðımızı kimsenin kişilik haklarına saldırmadan, düşünce ve ifade özgürlüðü kapsamında dile getirdik, bundan sonra da dile getirmeye devam edeceðiz. Ancak duruşma salonunda meslek ilke ve kurallarını hiçe sayarak sesini yükselten ve hakaretamiz sözler sarf eden “seçkin hukukçu”, “insan hakları savunucusu”, “demokrat”, “özgürlükçü”, “entelektüel” ve “sevecen kişilik” sahibi Av. Mustafa Ýlker Gürkan kendisine yakıştırılan bu sıfatlarla taban tabana zıt bir tutum sergileyerek, Ankara Kadın Platformu eyleminde, hepimizin paylaştıðı eleştirileri yüksek sesle ifade eden, aynı zamanda Fethiye davasının avukatlarından olan Av. Candan Dumrul’u Ankara Barosu’na şikayet ederek, ne kadar “demokrat” ve “özgürlükçü” olduðunu göstermiştir. Belli ki bu tür girişimlerle, eleştirilmesinin önüne geçebileceðini düşünmüştür.

Bu vesileyle tekrar ediyoruz, yüzyıllar boyunca efendisi de kölesi de olmayan, boyun eðmeyen, boyun da eðdirmeyen avukatlık mesleðinin ve kadınlara yönelik suçların cinsiyetçilikle/erkek egemenliði ile doðrudan baðlantısına ilişkin politik görüşlerimizin bir gereði olarak Mustafa Ýlker Gürkan’ı ve onun şahsına, mesleki ve politik duruşuna destek olan herkesi eleştirmeye, ikna etmeye çalışmaya devam edeceðiz.

Avukatlık Kanunu gereðince insan haklarını gözetmek ve işlerlik kazandırmak görevi olan meslek birliðimizi ve ilgili baroları; biz kadın avukatların takip ettiði onlarca davayı, bu ülke topraklarında kadınların yaşama hakkı başta olmak üzere, bedensel ve ruhsal bütünlüðü için, hukuk mercilerine etkili başvuru hakkı için, ekonomik ve sosyal hakları için verdiði onca mücadeleyi ve kadınların yargı süreçlerinde maruz kaldıðı maðduriyetleri görmezden gelerek, Fethiye davası karar duruşması öncesinde yaptıkları açıklamaları düzeltmeye ve/veya geri çekmeye çaðırıyoruz.’’

ANF NEWS AGENCY