Çepni: AKP'nin savaş politikalarına sırtınızı dönün

AKP'nin geliştirdiği politikalarla savaş hükümetine dönüştüğünü söyleyen HDP Milletvekili Murat Çepni, Türkiye halklarına şu çağrıda bulundu: "Savaş politikalarına sırtınızı dönün ve barış için mücadele edelim."

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Murat Çepni, Türkiye ve Kürdistan'da yaşanan ekonomik kriz, İmralı'da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik devam eden tecrit, HDP'nin maruz kaldığı baskılar ve bu baskılar karşısında nasıl bir yol izleyeceklerine dair değerlendirmelerde bulundu.

AKP-MHP faşist koalisyonun bugün itibarı ile bir savaş hükümetine dönüştüğünü belirterek konuşmasına başlayan Çepni, "Bu savaş hükümeti tabirini şöyle açmakta fayda var. Tümüyle halklara, Kürt halkına, kadınlara, işçilere, doğaya düşman bir siyaset yürüttüklerini belirtebiliriz. Bu iktidar vesayetle mücadele, refah, kalkınma, özgürlük söylemleri ile geldi fakat çok kısa bir süre sonra fabrika ayarlarına yeniden döndüler.

Aslında bir avuç sermayenin iktidarları olduklarını ortaya koydular. İktidar başta inşaat ekonomisi ile tüketime dayalı ekonomi ile kendi sermaye grubunu yaratma stratejisi ile gelişti. Fakat bir süre sonra tüm dünyada gelişen ekonomik kriz ile kapitalizmin yaşadığı krize bağlı olarak Türkiye sermayesi de büyük bir kriz içine girdi. Dolayısıyla AKP-MHP koalisyonu bu süreçten sonra artık tamamen bir savaş hükümetine dönüşmüş durumda. Tabi bunun karşısında çok güçlü bir direniş de gelişiyor" diye konuştu.

HALKLAR VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ KESİNTİSİZ BİR MÜCADELE VERİYOR

Kürt halkının en temel taleplerine, haklarına dönük saldırgan bir siyaset yürütüldüğüne işaret eden Çepni, buna bağlı olarak HDP'ye de çok güçlü bir imha saldırısı olduğunu vurguladı. HDP tümüyle siyaset dışına itilmeye çalışıldığını ve çalışamaz hale getirilmek istendiğine dikkat çeken Çepni, bu siyasete karşı halkların ve demokrasi güçlerinin de kesintisiz bir mücadele verdiğini ifade etti.

Darbe girişimi meselesini ranta, fırsata çeviren bir AKP-MHP hükümeti ile karşı karşıya olduklarının altını çizen Çepni, devamla şunları belirtti: "Buna pandemi sürecini de ekleyebiliriz bunu da fırsata çevirmeye çalışan bir hükümet var. Dolayısı ile gelişen bütün süreçleri zor ve baskı yöntemleri ile aleyhine çevirmek isteyen bir iktidar gerçekliği var karşımızda.

En nihayetinde halklara, işçilere, emekçilere bir gelecek vaat etmekten ziyade, 'kurşunun fiyatı kaç liradır biliyor musunuz' diye sormaktan ibaret, yeni Osmanlıcı, fetihçi, Ayasofya'dan başlayıp, gaz meselesine kadar tümüyle tarihten ruh çağırmaya dönük bir siyasetle kitleleri etkilemeye çalışıyor. Fakat bunun da artık bir sonu yok, denizin bittiğini söyleyebiliriz."

HÜKÜMETİN KADIN KATİLLERİNİ KORUYAN POLİTİKALARI TEŞHİR OLDU

İktidarın ülkeyi yönetemez hale geldiğini belirten Çepni, "Çünkü ekonomi yönetilemez halde, Kürt sorununda savaş siyaseti tıkanmış durumda, dışta savaş ve fetih siyaseti tıkanmış, hükümetin kadın katillerini koruyan, kollayan, kadın cinayetleri ve tecavüz politikaları teşhir olmuş durumda. Yine doğaya dönük geliştirdiği talan, savaş siyaseti zirve yapmış durumda. Dolayısı ile bütün bu konsept, siyaset yürütülemez halde.

Burada devreye HDP ve demokrasi güçleri giriyor. HDP olarak tam da bu noktada halklarımıza şunu söylüyoruz, bu bir kader değil, bunu değiştirebiliriz. Daha önce de değiştirdik. Kuruluşumuzdan bu yana yürüttüğümüz siyasetle iktidarın yaşadığı tıkanmayı yaratan aslında biziz. Dolayısıyla HDP bir direniş, aynı zaman da iktidarı kurma hareketidir de. O yüzden halklarımıza irade, kararlılık ve cesaret olmaya çalışıyoruz. Bu 3 aylık kampanyamız da bunu bir kez daha ortaya koymak içindi. Nihayetinde öyle de oldu.

Yürüyüş aşaması çok güçlü bir irade ortaya çıkarttı, muazzam bir moral ortaya çıkardı. Hem Kürt halkına hem de tüm Türkiye halklarına büyük bir umut oldu. AKP'nin 'mutlak gerçek benim, ne yaparsanız yapın değiştiremezsiniz, siz zayıfsınız ben güçlüyüm' edebiyatı aslında HDP tarafından bir kez daha yerle bir edilmiş oldu. 2. aşamasında demokratik güçlerle birlik, ittifak görüşmeleri gerçekleştirdik. Son aşamasında da dünya barış günü vesilesiyle 'savaşa karşı barış, tecride karşı özgürlük' diyerek 3. aşamayı tamamlamış olacağız" diye konuştu.

TECRİT SADECE KÜRT HALKININ SORUNU DEĞİL

"Bu 3 aşamada da toplamda şunu söylemiş olduk. Birincisi HDP vardır, buradadır. Halklarımızla birlikte dimdik ayakta ve HDP iktidara yürüyor" diyen Çepni, Kürt sorununun acil çözümü için de Türkiye halklarına şu çağrıyı yaptı: "Tüm Türkiye halklarına bir çağrı yapıyoruz, savaş siyaseti sizi açlığa mahkum ediyor, savaş siyaseti sizi esir alıyor. Tecrit politikası, yani İmralı'da sayın Öcalan'a yönelik geliştirilen tecrit sadece Kürt halkının sorunu değil, aslında Kürt sorununu çözme iradesine karşı gelişen bir saldırıdır.

O yüzden Kürt sorununun çözümüne yönelik bir saldırı politikası Karadeniz’in de sorunudur, Ege'nin de İç Anadolu'nun da bir sorunudur. Dolayısıyla bu kampanyamızla, barış politikası, tecride karşı mücadele tüm Türkiye halklarının temel sorunudur demeye çalışıyoruz. Bundan sonra da bu temel de mücadele etmeye hazırız. HDP örgütleri ile, perspektifleri ile, programı ile buna fazlası ile hazır.

Halklarımızla da bu 3 ayda buluştuk. Bir kez daha şu görülmüş oldu, halklarımız partimizin arkasında. Halk her şeye rağmen AKP-MHP faşizmi karşısında dimdik ayakta. Halklarımız politik özgürlükleri, barışı kazanma mücadelesinde son derece kararlı. Bu konuda hiçbir problem yok."

BARIŞ İÇİN MÜCADELE EDELİM

Barışın herkese lazım olduğunu, bunun için de hep birlikte mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yapan Çepni, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Parti olarak bizim de eksikliklerimiz var, örgütlenme eksikliklerimiz var, siyaseti tabana yayma, siyaseti geliştirme, büyütme, kazanma siyasetini açığa çıkarma konusunda eksiklerimiz var. Fakat eğer halk varsa, partimiz halkımızla birlikte ise, umudumuz kararmamışsa, gelecek perspektifimiz, programımız, yaşam projemiz ortadan kalkmamışsa -ki bunlar gün gibi ortada duruyor- gerisi aşılabilir.

Bu açıdan hiçbir problemimiz yok, daha çok çalışmaya, daha çok örgütlenmeye, daha çok mücadele etmeye ihtiyacımız var. Bu vesile ile tüm halklarımızın 1 Eylül Dünya Barış Günü'nü kutluyorum ve aynı zamanda barış derken kimseden barış dilenmediğimizi, kimseden barış konusunda bir iyi niyet beklemediğimizi, bu barış meselesinin sömürgeciliğe, faşizme karşı bir mücadele konusu olduğunu biliyoruz.

Bütün halklarımıza, AKP-MHP faşizminin ırkçı-milliyetçi politikalarına yedeklenmiş, özellikle Türkiye halklarına şunu söylüyoruz, barış en çok size lazım, barış en çok bize lazım. Savaş politikalarına sırtınızı dönün, savaş politikalarını yürütenlere cevabını verin ve barış için mücadele edelim."