İmralı tecridine karşı İstanbul Barosu’na başvuru-YENİLENDİ

ÖHD, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük tecride karşı İstanbul Barosu’na başvurdu.

Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecrit koşullarının sona erdirilmesi, avukat görüş yasağının kaldırılması, iç ve uluslararası mevzuatta yer alan haklarının temini için İstanbul Barosuna başvuruda bulunarak, harekete geçmesini istedi.


Başvuruda, Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve Adalet Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunması gerektiği vurgulandı.


Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi’ne bağlı 155 avukat, İmralı'daki tecrit koşullarının sona erdirilmesi, avukat görüş yasağının kaldırılması, iç ve uluslararası mevzuatta yer alan haklarının temini yapılan başvuruların takibi için İstanbul Barosu’na başvuruda bulundu.

 
'ULUSLARARASI HUKUK DEVRE DIŞI'


Talep başvurusunda, Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinde iç hukuk ve uluslararası hukukun devre dışı bırakıldığına işaret edildi. Cezaevinin Abdullah Öcalan’a özgü olarak 1999 yıllında tekrardan inşa edildiği ifade edilen başvuruda, “O günden bugüne kadar da kişiye özel statü ve uygulamalarla yönetilmiştir. Burada tutulan müvekkiller; Sn. Abdullah Öcalan geride kalan 23 yıl boyunca, Sn. Hamili Yıldırım, Sn. Ömer Hayri Konar ve Sn. Veysi Aktaş ise adada bulundukları 7 yıl boyunca ‘İmralı Tecrit Sistemi’ dediğimiz ağırlaştırılmış infaz rejiminde, olağanüstü tecrit koşullarında tutulmaktadırlar” denildi.

 
'HİÇBİR ŞEKİLDE HABER ALINAMIYOR'


Başvuruda, 27 Temmuz 2011 tarihinden bugüne değin geçen 11 yıl boyunca Mayıs-Ağustos 2019 tarihlerinde gerçekleşen 5 avukat görüşü dışında hiçbir avukat görüşmesi olmadığına dikkat çekilerek, "Belirtilen 3 aylık aralık hariç, 11 yıldan uzun süredir İmralı Ada Hapishanesi’nde avukat girememektedir. Sn. Öcalan, 2014 yılından bu yana yalnızca 5 aile görüşü gerçekleştirebilmiştir. Son yüz yüze yapılan görüşme 3 Mart 2020 tarihinde Sn. Abdullah Öcalan’ın kardeşi ile yapabildiği görüşmedir. İlk günden bugüne yalnızca 27 Nisan 2020 ile 25 Mart 2021 tarihlerinde olmak üzere 2 defa telefon ile görüşme gerçekleştirilebilmiş, 25 Mart 2021 tarihli son telefon görüşmesi çok kısa süre içinde aniden kesilmiş ve görüşmeye devam edilememiştir. Eş deyişle 25 Mart 2021 tarihinden itibaren Sn. Abdullah Öcalan’dan hiçbir şekilde haber alınamamaktadır” ifadelerine yer verildi.

 
Yıldırım, Konar ve Aktaş’a yönelik tecride dikkat çekilen başvuruda, şu ifadelere yer verildi: “‘İncommunicado-Mutlak İletişimsizlik’ olarak tanımlanan bu duruma ilişkin olarak; yalnızca 2021 yılında aile ve vasilerin 71 başvurusu, avukatların ise 202 başvurusu yanıtsız bırakılmış, 2022 yılı boyunca yapılan sayısız başvuruda da sonuç değişmemiştir. Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurusunda da tedbir talebi reddedilmiştir. Avukatlar olarak aynı zamanda; Türkiye Barolar Birliği’ ne ve 28 Baroya, Türkiye’de faaliyet gösteren 9 farklı insan hakları kurumuna, uluslararası alanda çalışma yürüten 13 farklı kuruma, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonuna ve Adalet Bakanlığı’na başvuru yapılarak İmralı’da süren ağır tecrit halinin ve hukuka aykırı izolasyon halinin sonlandırılması talepli başvuruda bulunulmuştur.”  


SONUÇSUZ BAŞVURULARA DİKKAT ÇEKİLDİ


Abdullah Öcalan ile görüşülmesi için yapılan başvurulara dikkat çekilen metinde, “2022 yılı içerisinde de mutlak tecrit halini sürdüren uygulamalar devam etmiş, tamamen hukuk dışı bir alana evrilen İmralı tecridinin sona erdirilmesine ilişkin başvurular 2022 yılı içerisinde de sürdürülmüştür. İçinde bulunduğumuz senede; avukatlar ve aileler tarafından yapılan sayısız başvuru cevapsız bırakılmış, AİHM kararları ve CPT Komitesinin değerlendirilmeleri yok sayılmıştır. İmralı Ada Hapishanesi’nde bulunan Sn Öcalan, Sn. Konar, Sn. Aktaş ve Sn. Aktaş ile avukat görüşmesinin gerçekleşmesi için 29 farklı barodan 775 avukat Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunmuştur” denildi.

 
Başvuruda, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere 22 farklı ülkeden 350 avukatın 14 Eylül’de, Ortadoğu’dan 756 avukatın ise 19 Eylül’de Adalet Bakanlığı’na başvuru yaparak İmralı Hapishanesi’nde avukat görüşü talebinde bulunduğu hatırlatıldı.
Avukatların sistematik yasaklar ile karşı karşıya olduğunun belirtildiği başvurusunda, şu ifadelere yer verildi:  


“Tecridin sona erdirilmesi, müvekkillerinin ulusal ve uluslararası mevzuattan doğan haklarının temini ve avukatlık görevinin engellenmesinin sona erdirilmesi için yapılan başvuruların tamamı sonuçsuz bırakılmaktadır. Güncel durumda; avukatların müvekkilleriyle ziyaret başvurularına (haftada 2 kez) hiçbir cevap verilmemektedir. Cevap vermeme haline dair İnfaz Hâkimliği’ne şikâyet yolunda Bursa İnfaz Hâkimliğince 6 aylık avukat kısıtlama kararı alındığı öğrenilebilmektedir. İlgili karar örneğinin taraflarına tebliği reddedilmektedir. Karar örneği dahi gösterilmemektedir.  Karar asillere tebliğ ile kesinleştikten ve infazına geçildikten sonra görüşme taleplerine yanıt olarak avukatlara bildirilmektedir. Bu esnada avukatların başvuru ve talepleri olsa dahi kararın kesinleşmesi beklendikten sonra taleplerine cevap verilmektedir. Avukatların vekâletname sunarak İnfaz Hâkimliği’nden disiplin dosyasının bir örneğini almaya dönük talepleri yasal bir dayanak bulunmaksızın reddedilmektedir.

 
DİSİPLİN CEZALARI


2018 yılının Eylül ayından itibaren İmralı’da bulunan dört mahpusa sistematik olarak 3 ayda bir aynı gerekçeyle disiplin soruşturması açılmakta ve her defasında 3 aylık ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verilmektedir. Bu disiplin soruşturmaları avukatlardan gizli yürütülmekte, talebe ve vekalet sunulmasına rağmen avukatlara tebliğ edilmemektedir. İnfaz Hakimliği’ne giden disiplin dosyaları avukatlardan gizlenmekte, avukatlara birer örneğinin verilmesi yasaklanmaktadır. Bu haliyle hukuki yardımdan muaf tutulan disiplin dosyaları kısa sürede kesinleştirilerek infaz edilmektedir.


SAVUNMA HAKKI GASP EDİLİYOR


Kaldı ki yargısal süreçlerin aleni yürütülmesi, ileri sürülen iddiaların öğrenilmesi, ilgili belgelerden örnek alınması ve dosyaların incelenmesi silahların eşitliği ilkesinin gereğidir. Bu yönüyle müvekkillerin iddia sahibi makamlar nezdinde dezavantajlı konumda olmaları adil yargılanma hakkını ihlal etmektedir. Dış dünya ile tüm bağları koparılan müvekkillerle ilgili dışarıdan da herhangi bir başvurunun yapılmasına müsaade edilmemektedir. Yani avukatları tarafından dışarıdan gözlemlenen ihlallere karşı hukuk mücadelesinin verilmesinin de engellendiği anlaşılmaktadır. Başka bir ifade ile yasal, anayasal ve sözleşmelerde tanınan temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen Müvekkillerin avukatlarının görev, yetki ve sorumluluklarının yerine getirilmesi engellenerek savunma hakkı, adil yargılanma, mahkemeye erişim ve başvuru hakkı gibi tüm hakları, idari ve yargı birlikteliğiyle topyekûn olarak ihlal edilmektedir.


'GİRİŞİMDE BULUNULMALI'


Müvekkillerin avukatları tarafından yapılan tüm hukuki girişimlerin sonuçsuz bırakıldığı, yerel ve uluslararası insan hakları kurumları, hukuk örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının konuya ilişkin girişimlerinden sonuç alınamadığı ve tarafımın da arasında bulunduğu 775 avukat tarafından Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan başvuruya herhangi bir yanıt verilmediği tartışmasız olup; avukatlık görevinin ifasını ve müvekkillerin adil yargılanma haklarını teminen Baro Başkanlığınız tarafından Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği nezdinde girişimde bulunulmasını talep etme gereği hasıl olmuştur. İlgili tüm kurum ve mercilerde hukuki girişim ve başvurularda bulunulmasını talep ederiz.”