'İnsan hakları savunucuları susmayacak!'
İHD eş genel başkanları, hükûmetin insan hakları savunuculara yönelmesini 'çılgınlık hali' olarak yorumlayarak, asla susmayacakları mesajını verdi.
İHD eş genel başkanları, hükûmetin insan hakları savunuculara yönelmesini 'çılgınlık hali' olarak yorumlayarak, asla susmayacakları mesajını verdi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) eş genel başkanları Eren Keskin ve Öztürk Türkdoğan, Büyükada'da insan hakları savunucularının gözaltına alınmasına ilişkin ANF'ye değerlendirme yaptı...
Hükümetin baskı politikalarının son hedefinin insan hakları savunucularına olmasına yönelik Birleşmiş Milletleri (BM) ile Avrupa Birliği’nden (AP) hükümete peş peşe çağrılar yapılıyor.
İnsan hakları savunucularının gözaltına alınmasını “çılgınlık hali” olarak değerlendiren İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, iktidardan farklı düşünen herkesin; her kişi ve kurumun “ajan” ve “terörist” olarak tanımlandığı bir çılgınlık hali yaşandığına dikkat çekti. Gözaltında alınan isimlerin yıllardır birlikte insan hakları mücadelesi verdikleri insanlar olduğunu belirten Keskin, toplantıya İHD temsilcilerinin de katılacağını ancak son anda bir işleri çıktığı için gidemediklerini ifade etti. Bu operasyonun bütün insan hakları örgütlerine yapılmış bir operasyon olduğunu vurgulayan Keskin, “İnsan hakları savunucuları her zaman düşüncelerini söyler; itirazlarını çekinmeden sürekli dile getirirler. Tam da bu nedenle hedef gösterildiler. Susturulmuş bir toplum yaratılmak isteniyor ve bunun için öncellikle toplumun en çok konuşan kesim olan insan hakları savunucuları susturulmak isteniyor” diye konuştu.
‘SUSMAYACAĞIZ!'
İnsan hakları mücadelesini ajanlık faaliyetiyle bağdaştırmaya çalışmanın kabul edilemez olduğunun altını çizen Keskin, bu yöntemle insanlara “susun, iktidarı eleştirmeyin” mesajı verildiğini söyledi. Keskin, OHAL ile İnsan Hakları Sözleşmesi’nin; itiraz ve yargıya başvurma hakkının askıyla alındığını bir ortamda, insan hakları savunucularına yönelik gerçekleşen operasyonun amacının açık olduğunu söyledi. İnsan hakları savunucuları olarak susmayacaklarını; gerçekleri söylemeye devam edeceklerini kaydeden Keskin, gözaltında tutulan insan hakları savunucularının derhal serbest bırakılmasını istedi. Bu keyfi operasyona dönük tazminat davası da açılması gerektiğini belirten Keskin, “Ortada hiçbir yokken insanların ömründen bir haftayı çalıyorlar; bu bir haftayı işkence altına geçirmelerine sebep oluyorlar” dedi.
‘DOSYA ÖNCE OLUŞTURULUYOR SONRA SAVCININ ÖNÜNE GELİYOR’
İHD Genel Eş Başkanı Öztürk Türkdoğan ise bu hatadan derhal geri dönülmesi gerektiğinin altını çizdi. Soruşturmanın savcıdan habersiz MİT tarafından yürütüldüğünü; gözaltının da MİT eşliğinde yapıldığına dikkat çekti. Soruşturma dosyasının gözaltından tam bir günden fazla bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Savcının önüne geldiğine işaret eden Türkdoğan, yapılan hukuksuzlukları şöyle sıraladı:
"Aslında savcı hiçbir şey bilmiyor. MİT ve polis gözaltı yapıyor, daha sonra dosya oluşturulup savcının önüne geliyor. Bu normal bir prosedür değil. İki, soruşturmaya önce sözlü, sonra yazılı olarak kısıtlama kararı getiriyor. Dosyada zaten bir şey yok; hiçbir şey olmayan bir dosyaya kısıtlama getiriliyor. Üç, gözaltında olan insanlar hakkında yandaş medya üzerinden delil üretmeye çalışıyorlar. Fakat bir şey de üretemiyorlar çünkü ortada dedikodudan başka bir şey yok. Niye bir şey yok, çünkü gözaltına alınan insanlar, insan hakları savunucusu. Bunlar, bir komplonun içine yer alacak insanlar kesinlikle değil; bilinen, tanınan insanlar. Dolasıyla yandaş medyaya neden böyle sipariş haberler yaptırılıyor anlamak çok zor.”
Türkdoğan, yalan ve asılsız haber yapan yandaş medya hakkında suç duyurusunda bulunduklarını da aktardı.
'HÜKÛMET BÜYÜK HATA YAPIYOR'
İnsan hakları savunucularını gözaltına almakla hükümetin çok büyük bir hata yaptığını vurgulayan Türkdoğan, hükümeti özür dilemeye çağırdı. Gözaltı furyasının insan hakları savunucularına yönelmesinin kötüye gidişatın habercisi olduğuna dikkat çeken Türkdoğan, sırf toplantı yaptıkları için insan hakları savunucularının gözaltına alınmasının topluma yönelik baskının vardığı noktayı gösterdiğine işaret etti.