İstanbul’da tutuklanan Kürt siyasetçilerin davası görüldü

İstanbul’da gözaltına ev baskınlarında tutuklanan DBP ve HDP üye ile yöneticileri ve gazeteci Haydar Ergül’ün tutuklu yargılandığı dava görüldü. Tutsaklar savunmalarına Leyla Güven'in eylemine verdikleri destekle başladı.

İstanbul’da 28 Temmuz 2017'de yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) üye ve yöneticisi 8 kişi ile gazeteci Haydar Ergül'ün tutuklu yargılandığı davanın duruşması İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmada tutuksuz ve tutuklu yargılananlar ve avukatları hazır bulundu. Gazeteci Ergül ise mahkemeye Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.

Yapılan kimlik tespiti ile duruşma başladı. Mahkemeye gelen evrakların okunmasının ardından iddia makamı duruşmaya ilişkin mütalaasını sundu. Gelen ve okunan belgelere dair diyecek bir şeyinin olmadığını belirten savcı, tutuklu yargılanan tutsakların tutuklu hallerinin devamını istedi.

Savcının mütalaasının ardından tutsak Mustafa Elma söz aldı. Elma, "Belirteceğim husus insani ve vicdani bir sorumluluktur. İmralı adası da ağır bir tecrit altında tutulan Sayın Abdullah Öcalan'ın ülkemiz toplumsal gerçekliğinde rolü bilinmektedir. Bu ağır tecridin kaldırılması için partimiz HDP'nin Hakkari Milletvekili Sayın Leyla Güven 72 gündür açlık grevindedir. Durumu kritik bir aşamaya geçmiştir. Sayın Leyla Güven'in açlık grevi talebi benim ve arkadaşlarımın da talebidir. Tamiri zor sonuçların çıkmaması için bu talebimizin bir an önce karşılık bulmasını istiyoruz" dedi.

Elma, ülkede muhalefetin düşmanlaştırıldığını dile getirdi. 18 aydır tutuklu olduklarını ve tutukluluklarının cezaya dönüştüğünü dile getiren Elma, "kaçma şüphesi" iddiasına dair "Bizi kovsanız da bu ülkeden gitmeyeceğiz. Bizler suçlu değiliz" diye konuştu.

Abdullah Geldi de söz alarak, "kaçma şüphesi" iddiasına dair, "Ben kaçsaydım cezaevinden 2005 yılında çıktığımda giderdim. Ben neden yurt dışına gideyim. Bu ülkede en son kaçacak olan bizleriz" dedi. Cezaevi koşullarına dair de konuşan Geldi, "Pas akan sularla yıkanıyoruz. Cezaevinde her gün bir işkencedir" diye konuştu.

Daha sonra söz alan Aygül Turhan da, "Bugün seçilmiş bir vekil olan ve bedenini açlık grevine yatıran Leyla Güven'in direnişini selamlıyorum" dedi. Turan, HDP'nin ilçe yönetiminde yönetici olarak yer almasından kaynaklı tutuklu olduğunu dile getirdi. Turhan, HDP'ye gidiş gelişlerinin suçlama konusu olduğunu söyledi. Turhan, "Ben HDP'nin herhangi bir il veya ilçe binasına gidemez miyim?" dedi. Turhan, "Annemin rahatsızlığından kaynaklı tutukluluğumu bir buçuk yıldır anneme söylemiş değiliz.

Aysel Diler de "Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı tüm cezaevlerinde Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevi direnişini selamlıyorum. Bir an önce tecridin sonlandırılmasını istiyorum" dedi. Diler, siyasi bir yargılama ile karşı karşıya olduklarını dile getirerek, "Farklı politik düşüncelere sahip olabiliriz. Muhalif olmamız suç konusu olamaz. Yaptığımız her şey terörize ve suçlama konusu yapılıyor. Tüm halklara nasıl bir hukuk uygulanıyorsa biz de aynı hukuktan yararlanmak istiyoruz" diye konuştu.

Söz alan bir diğer tutsak Eşref Yaşar, kendilerinin illegalize edilmek istendiğini dile getirerek, "Tüm KCK davaları adı altında yapılan operasyonlarda bu yapılıyor. Bu yapılarak siz mahkemeleri de etki altına almak istiyorlar" dedi. "Devlet bizi düşman olarak görüyor" diyen Yaşar, "Ben ülkenin bir bireyi olarak tüm ömrümü haksızlıkların olmaması için mücadele ettim. Bu ülkeyi yönetenler bizim kadar sevmediklerinden emin değilim. Biz hırsızlık yapmadık, biz sistemi dağıtmadık. Bizim suçumuz doğruyu savunmak oldu. Bizden bekledikleri bu ülkeyi satıp, çıkarlar ekseninde hareket etmemizi istemek mi?" dedi. Yaşar, "Biz HDP'yiz, biz halkların umuduyuz. Bizler bu ülkeyi demokratikleştireceğiz" dedi.

Mahkeme heyetine dönük ise Yaşar, "Bizler bu düşmanlığa ortak olmamanızı istiyoruz. Biz sizden tahliye falan istemiyoruz. Bugün burada adaleti temsilen burada bulunuyorsanız hukuku tescil etmek görevinizdir. Bu ülkede yargının iktidarın güdümünde olduğu açıktır" diye konuştu.

GAZETECİ ERGÜL: TÜRKİYE’DE YARGI ORTADAN KALKMIŞTIR

Gazeteci Haydar Ergül de söz alarak, "HDP yasal bir partidir. Ben yasal bir partide sunum yapabilirim. Ben basın çalışanıyım ve bu yönlü çalışmalarım var. Bir cümle ile suçlanıyorum. 'Ders vermiş' deniliyor. Detay bile yok. Türkiye'de yargı ortadan kalkmıştır. Devlet hukuk üzerine kurulmuştur. Hukuk tartışmalı hale gelmişse devletin varlığı tartışılır. Bir devlet bu şekilde korunamaz. Haksız yere tutukluyum" diye konuştu.

AVUKAT KANAR: 12 EYLÜL DARBE MAHKEMESİ DAHA ADİLDİ

Tutsakların ardından söz alan Avukat Ercan Kanar, "Tüm partilerin eğitim çalışması vardır. AKP'nin eğitim akademi çalışmaları öncesi sokaklar donatılır. MHP ve CHP'nin parti okulları var. Hatta MHP Süphan Dağı'nda silahlı ideolojik eğitim de verir. Silahlı eğitimlerine dair tek bir soruşturma bile başlatılmış değil" diye konuştu. Tutukluları "siyasi rehine" olarak tanımlayan Kanar, 12 Eylül darbe mahkemelerinin daha adil olduğunu söyleyerek, "Yarın bir gün AKP'nin akademileri için bir mahkeme çıksa gizli örgütlülük deyip, daha açılırsa nasıl yorumlanır?" diye konuştu.

Avukat Eren Keskin de "Türkiye'de mahkemeler kendi ülkelerinin imzaları olan uluslararası sözleşmeleri kabul etmiyor" dedi. Söz alan avukatlar, müvekkillerinin tahliyesini talep etti.

Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, Ahmet Sağnıç'ın tahliyesine, diğer 8 tutsağın tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Bir diğer duruşma 5 Nisan’a ertelendi.