İsviçreli vekil: Tecrit kalkmalı, Öcalan’sız hiçbir çözüm olmaz!

İsviçre Ulusal Parlamento Milletvekili Fabian Molina, Türkiye’de Öcalan’sız hiçbir çözümün mümkün olmayacağını ifade ederek, tecridin kaldırılması gerektiğini söyledi.

Açlık grevleri eylemcileri ile dayanışma içerisinde olduğunu söyleyen Molina, “Bu eylem her türlü baskıya rağmen Kürt halkının alternatifsiz olmadığının göstergesidir” dedi.

Demokratik Toplum Kongresi ve HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başta cezaevleri olmak üzere birçok merkezde devam eden açlık grevleri eylemlerini ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridi ve birçok noktayı İsviçre Ulusal Parlamento Sosyalist Parti Milletvekili ve Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Fabian Molina ile konuştuk.

Türkiye siyasetini de yakından takip eden Molina, Ekim 2018 yılında bir grup İsviçreli heyetle Türkiye Kürdistan’ını ziyaret ederek, Kürdistan yaşanan gelişmeleri yakından gözlemlemişti.

‘TÜRKİYE’DE HERŞEY ASKIYA ALINMIŞ’

Daha önce Kuzey Kürdistan’a bir ziyarette bulunarak, yaşananları yakından takip etme şansınız oldu. Burada gözlemlediklerin doğrultusunda Türkiye’deki aktüel durumu ve siyaseti nasıl değerlendiriyorsunuz?

Heyet olarak Mardin, Diyarbakır gibi kentlerde bir dizi temaslarda bulunduk. O gün gördüğümüz hak ihlalleri, bugün daha da şiddetlenerek devam ediyor. Örneğin o gün konuştuğumuz insanların birçoğu bizden sonra tutuklandı. Türkiye’de demokrasi ve insan hakları askıya alınmış durumda. Bugünkü hükümet, demokrasi ve insan hakları temel normlarına saygı duymuyor. Ziyaretimiz sürecinde de açıkça gördük ki, Türkiye’de temel özgürlükler tamamen yok edilmiş durumda. Özellikle ülkedeki farklı kimliklerin, Kürtler gibi, siyaset yapma hakları ellerinden alınmış durumda. Bu sorunlara çözüm bulma isteği hükümetin baskısı nedeniyle çok zor bir süreçten geçiyor.

‘TALEPLERİNİ DESTEKLİYORUM, TECRİT KALKMALI’

Bugün HDP Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başta cezaevleri olmak üzere birçok merkezde Öcalan üzerindeki mutlak tecridi kırmaya dönük açlık grevleri devam ediyor bu noktada ne demek istersiniz?

Öncelikle, bütün açlık grevi eylemcileri dayanışma içerisinde olduğumu dile getirmek isterim. Bugün siyasetçiler açlık grevinde çünkü; bu insanlar haklı olarak böyle bir eylemi gerçekleştiriyor. Çünkü bu insanların politik düşüncülerini ve taleplerini dile getirecek hiçbir alternatif alan ve seçenek bırakılmamış. Aynı zamanda bu açlık grevleri, Kürt halkının bütün baskılara rağmen seçeneksiz olmadığının bir göstergesi, stratejik olarak böyle bir eyleme gidilmiş diye düşünüyorum. Açlık grevleri, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasına yönelik bu zaten başka bir önem taşıyor.

Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerekir, Öcalan ile görüşülmesi gerekir. Çünkü Öcalan olmadan Türkiye’de uzun vadeli bir çözüm olamaz. Bu da iyi bilindiği için bugün insanlar açlık grevlerinde.

‘ÖCALAN KİLİT BİR ÖNEME SAHİP’

Bir İsviçreli siyasetçi olarak Öcalan’ın rolünün neden önemli olduğunu düşünüyorsunuz?

Öcalan, Kürt halkının mücadelesi içerisinde kilit bir figür. Aynı zamanda herkes iyi biliyor ki; Kürt sorununun çözümünde Öcalan büyük bir öneme sahip ve bu noktada kilit bir rol oynuyor. Öcalan olmadan Kürt sorununa bir çözüm bulmak çok zor. Bundan kaynaklı ben açlık grevlerini eylemlerinin taleplerini destekliyor ve evrensel temel insan haklarının Öcalan’ı da kapsayacak şekilde herkese eşit bir şekilde uygulanması gerektiğini savunuyorum. Öcalan’ın rolünün önemini göz önüne aldığımızda ailesi, avukatları ve siyasi heyetlerle görüşmesinin engellenmesi kabul edilemez. Öcalan ile görüşmeler yapılarak, yeniden barış görüşmelerine dönülmesi gerekir.

Barış sürecinin ardından tekrardan savaşın başlaması ile birlikte Kürt bölgelerinde yaşanan ölümleri ve insan hakları ihlallerini göz önüne aldığımızda, Türkiye’nin acilen yeniden bir barış sürecine dönmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Buda Öcalan ile görüşülerek yapılır.

Öcalan’ın özgürlüğünü sağlayacak bağımsız yargıdır, bunu da Türkiye’de bulmak zor. Ama durumun politik yanını göz önüne aldığımızda Türkiye’de Öcalan’sız hiçbir çözümün mümkün olmayacağının kesinliği. Bu nedenle Öcalan ile birlikte bir yol bulunması gerekir, Kürtleri tekrardan masaya getirecek olan Öcalan’dır.

‘ÖCALAN’A İHTİYAÇ VAR’

Bugün Türkiye toplumunun birçoğu Öcalan’ı bir kahraman olarak değil, hala bir ‘terörist’ olarak görüyor. Bu anlayışın değişmesi gerekir, burada sorulacak soru şu olmalı: Öcalan olmadan bir çözüm mümkün mü, değil mi? Şunu anlamalıyız, Öcalan olmadan Kürt sorununa çözüm bulamayacağımız gibi savaşın sonlandırılıp barışın sağlanamayacağı çok açık. Barış içinde demokratik bir çözümün sağlanması için Öcalan’a ihtiyaç var.

Ama ne yazık ki, Erdoğan ve AKP hükümetinin Kürt sorununa bir çözüm bulma ve ülkeye demokrasi getirme gibi bir derdi yok şu anda. Çünkü Erdoğan bu politikayla milliyetçi kesimlerin oylarını alarak ayakta kalmaya ve gücünü korumaya çalışıyor.

Burada Avrupa’nın Türkiye’ye karşı olacak politikasının önemi ortaya çıkıyor. Avrupa Erdoğan’a ‘artık yeter’ diyerek, Erdoğan’ı barışa ve demokratik bir Türkiye’ye zorlamalıdır.

‘BATI’NIN POLİTİKASI ERDOĞAN’I GÜÇLENDİRİYOR’

Avrupa’nın politikasının Erdoğan’ı güçlendirdiğini mi düşünüyorsunuz?

Kesinlikle evet, ilk olarak Türkiye’nin NATO üyesi olması ve NATO üyesi ülkelerin Erdoğan’ın yaptıklarına göz yumması Erdoğan’ı güçlendiriyor. Ne NATO ne de Avrupa Erdoğan’ın yalnız bırakmadı, bu büyük bir sorun. İkinci olarak, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki mülteci antlaşması, Erdoğan elini güçlendirdi. Erdoğan bu antlaşmayı Avrupa’ya karşı kullanıyor. Erdoğan bu durumu kullanarak, Türkiye’de demokrasi ve insan haklarını askıya aldı. Yaşananlar karşısında Avrupa Birliği sessizliğini koruyor, bu durum Avrupa için bir utançtır.

İsviçre’nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsviçre ne NATO ne de Avrupa Birliği üyesi değil. Türkiye için önemli bir role sahip. İsviçre sık sık Türkiye’yi insan haklarına saygı duymaya çağırıyor. Türkiye’yi demokrasi ve temel insan haklarına saygı duyması için zorluyor. Diğer taraftan hali hazırda Türkiye ile arasında serbest ticaret sözleşmesi devam ediyor. Şu anda bu antlaşmanın yenilenmesi tartışılıyor, bu kötü bir sinyal. İsviçre Türkiye’ye karşı bir baskı yapıyor ama daha fazlasını yapabilir. Erdoğan rejimi ile daha sert bir ilişki içerisine girebilir.

‘HER TÜRLÜ SİLAH SATIŞI DURDURULMALI’

İsviçre kısıtlamış olsa da Türkiye’ye hala silah ticareti yapıyor bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdoğan içeride olduğu gibi Suriye’de uluslararası hukuku yok sayan bir pratik içerisinde. Suriye’de uluslararası hukuku yok saydığını herkes görüyor. Bundan kaynaklı Türkiye kınanmalı ve Türkiye’ye yönelik savaş malzemesi ve silah satışı tamamen durdurulmalıdır. Erdoğan’ın Suriye’de yaptığı hak ihlalleri ne yazık ki, uluslararası alanda çok tartışılmıyor veya bunu çok konuşmuyoruz, bu durum artık değişmeli. Uluslararası hukuk ve insan hakları herkes ve her ülke için geçerli ve herkes tarafından esas alınmalı. Batı’nın Erdoğan’a yaklaşımı bir taraftan Türkiye toplumu için büyük bir sıkıntıyken, diğer taraftan dünya içinde sorun teşkil ediyor. Çünkü bu tutum, uluslararası toplumu karşı olan güvenirliğini kaybettiriyor.

‘AVRUPA’DAKİ KÜRT TOPLUMU EKSİK KALIYOR’

Avrupa Konseyi veya Avrupa ülkeleri nasıl bir rol oynayabilir?

Şu çok açık, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği Erdoğan’a karşı tutumunu netleştirmeli. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve CPT bu noktada üzerine düşeni yapabilir, ama unutmamak gerekir karar verici merci yine Türkiye’nin kendisi oluyor. Örneğin, biz Türkiye’ye gittiğimizde sayın Demirtaş ile görüşmek için başvuru talebinde bulunduk ama bize herhangi bir cevap verilmedi.

Ama Türkiye’nin tutumuna rağmen hükümet üzerinde büyük bir baskı kurulabilir. Ekonomik ve politik anlamda bir baskı yapılabilir. Öncelikle Avrupa, Erdoğan’a karşı tutumunu değiştirmeli.

Avrupa’nın Erdoğan’a karşı tutumunu değiştirme de en büyük görev, Avrupa’da ve İsviçre’de yaşayan Kürt toplumuna düşüyor. Ne yazık ki, Kürt diasporası bu noktada çok eksik kalıyor. Kürt toplumunun, Avrupa veya İsviçre hakları ile birlikte yaratacağı hareketlilik, devletleri Türkiye’ye karşı net tutum almaya zorlayacağına inanıyorum.

‘PKK’NİN TERÖRİST OLARAK GÖRÜLMESİ GÜLÜNÇ’

Avrupa’nın PKK’yi ‘terör’ örgütü olarak görmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Birçok ülke, DAİŞ ile savaşması için Kürtlere silah gönderiyor, diğer taraftan PKK Almanya ve Fransa gibi ülkelerde ‘terör’ listesinde bu çok gülünç ve çelişkili bir durum. İsviçre’nin PKK’yi terörist örgüt olarak görmemesinden gurur duyuyorum. PKK’nin terör listesinde olmaması gerektiğine inanıyorum. PKK politik bir organizasyondur. Ben anti-militaristim, küçük olsa da çözümün siyasi yollarla yapılmasından yanayım. Buda bir gerçek, Türkiye’de bu zor.

Öte yandan Türkiye’nin Suriye Kürtlerine yönelik tehditlerine karşı uluslararası güçler harekete geçmeli. ABD’nin oradan çekilmesi önemli bir karar bunu destekliyorum. Ama diğer taraftan Suriye’de insan haklarına saygı duyulacak bir çözüm olmalı ve Kürtlerin orada yalnız bırakılmaması gerekir. Kürtlerin durumunu güvenceye alacak bütün önlemler alınmalı.