Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın düşünceleri ışığında, “Kapitalist Moderniteye Meydan Okumak” konferans serisinin üçüncüsü “Demokratik Moderniteyi Açığa Çıkarmak: Direniş, İsyan ve Yeninin İnşası” alternatifleri düşünmek ve inşa etmek başlığı altında yapılan tartışmalarla devam ediyor.
Hamburg Üniversitesi’nde “Demokratik Moderniteyi Açığa Çıkarmak: Direniş, İsyan ve Yeninin İnşası” sloganı ile bu yıl üçüncüsü gerçekleşen “Kapitalist Moderniteye Meydan Okumak” konferansı, sunumlarla devam ediyor.
“Alternatifleri düşünmek ve inşa etmek” başlığı altında gerçekleşen ikinci oturumun moderatörlüğünü gazeteci-yazar Debbie Bookchin yaparken, konuşmacılar arasında; Özlem Ekinbaş, Haskar Kırmızıgül, Reimar Heider ve Hanım Engizek yer aldı.
Kadın konuşmacıların ağırlıkta olduğu konferansta tüm hiyerarşik yapılar yıkılmak istendiği için herkese eşit söz hakkı tanınırken, tanınmayan insanların da görüşlerini dile getirmesi için her oturumdan sonra sunum çağrısı yapılıyor. Konferansın birinci gününde dünyanın birçok ülkesinde toplam 1200 kişi katıldı.
‘ROJAVA BUGÜNÜN İDELOJİSİ VE GERÇEKLEŞMESİ BİZİM İŞİMİZ’
Gazeteci-yazar Debbie Bookchin, konuşmasında babası Murray Bookchin ve Öcalan’ın fikirleri üzerine kurarak ve güncelle bağına dikkat çekti. Öcalan’ın da toplumdaki hiyerarşiyi, eşitlikçi yöntemlerle ortadan kaldırmaya çalıştığına işaret eden Bookchin “Doğayla ortak bir harmoni içinde yaşamamız gerekiyor. Toplumun ezildiği sistemin içinde kadınlar daha fazla eziliyor. Toplum, bir bütün olarak ele alınmalı ancak böyle özgürleşir. Öcalan bu taleplerden yola çıkarak bir model oluşturdu” dedi.
Rojava’nın uluslararası bir nokta olduğunu söyleyen Bookchin şöyle devam etti: “Kürt hareketinin mücadelesini ve amaçlarını ortaya koydular gazeteciler. Ben de bir gazeteci olarak bunun farkındayım. Türk devletinin Kuzey Kürdistan’da çok büyük insan hakkı ihlallerine yol açmasına uluslararası medyada çok az yer verildi. Kürt halkına kaba bir şiddet uygulandığı gerçeği kabul edilmedi. Ve PKK bir terörist örgüt olarak göstermeye çalıştılar. Kürt halkının taleplerini gayri meşru gösterme cabaları bunlar. Bir Kürt fikri olan demokratik konfederalizmin Irak’taki modelden farklı olduğunu söylemiyorlar. Demokratik konfederalizmi toplumsal dönüşümün en önüne koyuyor Kürt hareketi. Nerede olursak olalım aktivistler olarak siyaset fikrini ortaya koyuyor ve yeniden ele alıyoruz. Rojava ve Kuzey Kürdistan deneyimi. Kürt halkının taleplerini taşımamız lazım. Babam bu fikirler için mücadele etti ama göremedi. Şimdi bu fikirler Rojava’da biçim alıyor, ideolojisi ve bunun gerçekleşmesi de bizim işimiz.”
‘TARİHSİZ TOPLUM OLMAZ’
“Bugünün tarihini görmek ve anlamak, geleceği kurmak” başlığı altında sunumunu gerçekleştiren Özlem Ekinbaş, tarih felsefesinin, tarih biliminin felsefesinin ne olduğuna dair tanımlamada bulundu. Abdullah Öcalan’ın tarihi evrensel boyutlarda ele aldığını aktaran Özlem Ekinbaş şunları söyledi: “Şimdinin tarih, tarihin şimdi olduğunu söyler. ‘Tarihsiz toplum olamaz. Mekanı belli olmayanın toplumsal gerçekliği de olamaz’ der.”
Hazırladığı görselle ve sunumu ile katılımcıları arkeolojik bir yolculuğa çıkaran Özlem Ekinbaş, Newala Çorî, Göbekli Tepe gibi tarihi yerlere ilişkin Öcalan’ın düşüncelerini ve kültürlerini anlattı. Arkeolojik kazıları ve bu kazılarda elde edilen bilgileri paylaşan Özlem Ekinbaş, “Özgür toplum göstergelerinden biri olan tarihsel bilişin uyandırılması sorunsalını çözmek bu şekilde mümkün kılınabilir” dedi.
‘JİNEOLOJİNİN RUHUNU GÖRÜNMEZ KILMAK GEREKİYOR’
Haskar Kırmızıgül ise “Demokratik uygarlığın ruhu” başlıklı sunumunda, jineolejinin demokratik modernitenin ruhu olduğunun altını çizdi. Moderniteyi anlamak için kapsam ve boyut etkilerine bakmak gerektiğini belirten Kırmızıgül, “Moderniteye yapılan eleştirileri sentezinden yola çıkarak alternatif yarattı Öcalan. Bize sorgulamanın yanı sıra umudu da vaat etti. Demokratik modernitenin tarih boyunca süren bir nehir akışı olduğunu ve bu umudu vaat etti. Bizim yapmamız gereken jineolojinin ruhunu demokratik modernitenin unsurlarını daha görünür kılmanız gerekiyor. Jineooji de burada devreye giriyor. Tarihsel nehir akışı nerede çatallaştı, nerede sapmaya uğradı? Jineoliji bunu ortaya koyacak. Yaşam ve kadın doğa ve kadın toplumsal doğa ve kadın bağlamında kendini ele alıyor jineoloji. Tarihi tabii ki kadın eksenli inceleyecek jineoloji ve tüm sosyal bilimlerle ilişkisi olacak” diye konuştu.
‘HER KES DUYARLI OLMALI’
Xanım Engizek ise “Öz savunma: Toplumun nasıl savunmasız bırakıldığının yapısal çözümlemesi” isimli bir sunum yaptı. Strasburg’da başlayan ölüm orucu eylemcilerin içerisinde yer alan Engizek, “Şu anda cezaevlerinde yüzlerce tutsak ölüm orucunda. Bunların birçoğunun durumu kritik. Bu tutuklular hem içerisinde bulunan konuşları hem de Öcalan’ın koşulların düzeltilmesi için ölüm orucunda. Herkes bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Bizde 33 kişi olarak, Strasburg’da ölüm orucuna başladık. Sizleri arkadaşlarım adına selamlıyorum” dedi.
Ulus devletin alternatifi demokratik ulus model olduğunu belirten Engizek şunları dile getirdi: “Bunun garantisi de öz savunmadır. Bu tarih boyunca böyle olmuştur. Bütün canlılar kendi öz savunmasını oluşturmuştur. Bu gerek doğada gerek ise insanlarda böyledir.”
‘KAPTALİZM KRİZLERİ ÇIKARTIYOR’
Öcalan’ın milletçiliği 20 yüz yılın hastalığı olarak tanımladığını söyleyen Reimar Heider, “Bence doğrudur. I. ve II. dünya savaşın nasıl çıktığını biliyoruz. Özellikle bunun kriz döneminde çıktığını da” diye konuştu.
Heider, çözümün ise demokratik ulus perspektifinde olduğunu söyledi.