ÖHD: Tutsağın sağlık hakkı esas alınmalı

Hasta tutsaklar konunun sağlık, hukuki ve politik bir mesele olduğunu söyleyen Av. Gulan Çağın Kaleli, öncelikle 6411 sayılı yasadaki şerhin kaldırılması gerektiğini, sağlık hakkının esas alınması gerektiğini söyledi.

ÖHD Genel Sekreteri Av. Gulan Çağın Kaleli, hasta tutsakların durumları hakkında konuşarak, "Hasta tutsakların sağlık hakları ve infazlarının durdurulması için yaptığımız başvuruların önündeki engeller kaldırılmalıdır" dedi.

Türk cezaevlerindeki hasta tutsakların durumu her geçen gün daha fazla ağırlaşıyor. Özellikle son yıllarda, her ay en az bir hasta tutsak yaşamını yitiriyor. Konuyla ilgili çalışmalar yürüten sivil toplum örgütlerinin tüm çabalarına rağmen başta Türk hükümeti ve ilgili kurumları sessizliklerini koruyor. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Genel Sekreteri Av. Gulan Çağın Kaleli, hasta tutsakların haklarına ilişkin ANF'ye konuştu.

DURUMUNU GÜNDEMLEŞTİRMEYEN TUTSAKLAR VAR

Hasta tutsakların toplam sayısının bin 334 olduğunu belirten Av. Kaleli, bunlardan 458’nin sağlık durumunun ağırlık arz ettiğini kaydetti. Paylaştığı verilerin İnsan Hakları Derneği'nin Nisan 2019 verileri olduğunu söyleyen Av. Kaleli, söz konusu verilerin hem tutsakların hem de onların ailelerinin sivil toplum örgütlerine başvurularından elde edildiğini ifade etti. Sivil toplum örgütlerinin ulaşamadıkları veya haberdar olmadıkları hasta tutsakların da olduğunun altını çizen Av. Kaleli, şöyle devam etti: "Çünkü kendi durumunu gündemleştirmeyen ve ön plana almayan çok fazla tutsak var. Cezaevi ziyaretlerimizde zaten gözlemleme fırsatımız oldu. O yüzden çok net bir veriden ziyade ortalama bir veri paylaşabiliyoruz."

RAPORLARA RAĞMEN TAHLİYE EDİLMİYORLAR

Hasta tutsaklarla ilgili yürütülen çalışmalar hakkında da bilgi veren Av. Kaleli, şunları paylaştı: "Tutsakların talebi üzerine infazlarının durdurulması için başvurular yapılıyor. Tutsakların sağlık durumları giderek ağırlaşıyor ve bizlerde infazların durdurulması için yaptığımız başvurularda engellerle karşılaşıyoruz. 6411 sayılı yasa ile getirilen bir şerh söz konusu. Bu şerhle sağlık durumu ağırlık arz eden tutsaklar tahliye edilmiyor. 'Toplum güvenliğini tehdit eden...' ibaresiyle bu şerh, önümüzdeki en büyük engellerden biridir. O yüzden de hem tam teşekküllü hastahanelerden hem de Adli Tıp Kurumu’ndan tutsaklar için verilen 'cezaevinde kalamaz' raporu bile bu 6411 sayılı yasanın söz konusu şerhine takılıyor. Biz hukukçuların da öncelikli olarak aşması gereken engel budur. Motivasyonumuz ve çalışmalarımız bu şerhin kaldırılması yönündedir."

KOŞULLAR HASTALIKLARI AĞIRLAŞTIRIYOR

Hasta tutsakların sağlık durumlarının kötü olmasının iki nedene bağlı olduğunu dile getiren Av. Kaleli, şöyle izah etti: “Cezaevine girmeden önce kronik bir hastalığı olup bu durumun dört duvar arasında daha fazla ağırlaşması sonucu hasta olan tutsaklar var. Bir de cezaevine sağlıklı bir şekilde girip orada koşullardan kaynaklı hastalanan tutsaklar var. Her iki durumda da ortak payda cezaevi koşullarıdır. O koşullar hasta tutsakların durumlarını günden güne etkiliyor. Özellikle mide ve bağırsak rahatsızlıklarına ilişkin çok fazla başvuru var. Bu da cezaevindeki beslenme koşullarının düzeyini ortaya koyuyor. Kadın tutsaklar açısından hareketsizliğin getirmiş olduğu eklem ağrıları baş gösteriyor. Bu hastalıklarla birlikte bir de tedavi ve gözlem sürecinin olması gerekiyor. Bu konuda da sıkıntılar var.”

SÜRGÜN, BODRUM VE KELEPÇE

Cezaevinde tutulan kişilerin sağlık hakkı kapsamında ele alındığında dışarıdaki herhangi birinden farkının olmaması gerektiğini savunan Av. Kaleli, şu değerlendirmelerde bulundu: "Sürgün edilen hasta tutsakların sağlık dosyaları bile bazen sürgün edildikleri cezaevine gönderilmiyor. Bu yüzden de yeniden tahliller yapılıyor ve sil baştan bir tedavi sürecine girilmiş oluyor. Aslında bunların hepsi zaman kaybı demektir.

Tabi bize gelen başvurularda en fazla ihlalin yaşandığı yerlerin, mahkum kabul koğuşları olduğunu görüyoruz. Bu koğuşlar bodrum katlar, güneş görmeyen yerler. Kronik rahatsızlıkları olan tutsakların burada tedavi edilmesi, enfeksiyona açık bir alanda olmasından kaynaklı tedavisinin başarılı geçmeyeceği demektir.

Yine kelepçeli muayene dayatması da en fazla ihlal konusu olan başlıklardan biri. Tutsaklar cezaevlerinden hastahanelere sevk edildiklerinde kelepçeli muayeneye zorlanıyorlar. Bu da bize sağlık, adalet ve içişleri bakanlıklarının imzalamış oldukları 'Üçlü protokol'ün ne yazık ki kötü bir mirasıdır. Protokolde, 'tutsağın güvenlik tehdidi oluşturması bakımından kelepçeli veya jandarma eşliğinde muayene edilmesi gerekir' diye bir madde geçiyor. Bu da hasta mahremiyetini tamamen ihlal eden bir durumdur."

POLİTİK SAİKLERLERLE ENGELLENİYORUZ

Hasta tutsaklar sorununun sağlık, hukuk ve politik bir mesele olduğunu söyleyen Av. Kaleli, konuşmasını şöyle sonlandırdı: "Bu üç başlıkta ele aldığımızda, bir özgürlüğünden yoksun bırakma hali var ve bundan kaynaklı da sağlık sorunları var. Ancak bu sağlık sorunlarının giderilebilmesi için de attığımız adımları politik saiklerle engelleyen durumlar var. Öncelikle 6411 sayılı yasaya getirilen şerhin kaldırılması gerekiyor. Kişinin sağlık hakkının ön planda tutulması lazım. Son olarak da sağlık hakkından kaynaklı objektif değerlendirmeler yapılması gerekiyor."