Ömer Öcalan: İmralı’da Gladyo rejimi var

HDP Urfa Milletvekili Ömer Öcalan, İmralı’da Gladyo rejiminin kurulduğunu belirterek, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasının “normalleşme için son derece önemli” olduğunu kaydetti.

HDP’li Ömer Öcalan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride ilişkin Meclis’te bir basın toplantısı düzenledi.

Avukat görüşmelerinin engellenmesinin “temel insan hakları ve hukuk ilkesi ile bağdaşmadığını” vurgulayan Ömer Öcalan, İşkenceyi Önleme Komitesi CPT’nin kısa bir süre önce İmralı’daki koşullara ilişkin açıkladığı raporuna dikkat çekti.

HDP’li Öcalan, “Türkiye cezaevlerindeki kapasite fazlalığı, işkence, kötü muamele ve tecrit CPT’nin raporu ile resmi olarak kayıt altına alınmış oldu. Yine Bertelsmann Vakfı’nın (BTI) yaptığı araştırmaya göre, demokrasinin zayıfladığı ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor. CPT’nin raporu ile Bertelsmann Vakfı'nın raporu birbirlerini tamamlıyor” dedi.

BU ŞİDDET KABUL EDİLEMEZ

Öcalan şöyle devam etti: “Ailesi olarak Sayın Öcalan’a uygulan bu şiddeti de içeren tecridi kabul etmek asla mümkün değildir. Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit sadece kendisini kapsayan bir tecrit değildir; bu tecrit barışı, demokrasiyi, tüm özgürlükleri ve bütün muhalefeti kapsayan bir tecrittir. Türkiye yurttaşlarının ve demokrasi cephesinin bunu böyle okuması gerekir. Artık çözümün ve barışın yolunu konuşmalıyız. Unutulmamalıdır ki Türkiye’de Kürt meselesinde çözümsüzlük, bütünüyle sistemi ve yaşam koşullarını çözümsüzlüğe ve kaosa sürüklemektedir.”

TECRİT, İNSANLIK DIŞIDIR

Ailesi olarak ayrıcalık veya lütuf değil, yürürlükteki kanunların uygulanmasını istediklerini belirten Öcalan, “İmralı tecridi, mevcut yasalara ve Anayasa'ya aykırıdır. Hukuk dışı ve insanlık dışıdır. Bu tecrit, hükümlünün hangi ceza nedeni ile ilgili olursa olsun 'gayri insani yahut haysiyet kırıcı' bir ceza infazına ve muamelesine tabi tutulamayacağını belirten Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3'üncü Maddesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırıdır” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE SUÇ İŞLİYOR

“Uluslararası anlaşmalara ve kendi anayasasına göre Türkiye şu anda suç işlemekte ve bu suçta ısrar etmektedir” diyen HDP’li vekil, şöyle devam etti: “İnsan haklarına aykırı bir şekilde kendi anayasasını dahi uygulamayan ve kendi meşruluğunu hukuksuzluk üzerinden var eden politik bir yaklaşım toplumsal sorunları derinleştirmekten başka bir sonuca yol açmamaktadır. Bu bağlamda çözümsüzlüğü bir çözüm olarak sunan aklın aynı yanlış politikalarının yansıması olarak savaş politikalarında da ısrar edilmektedir. 1999 yılında esaret altına alınan Sayın Öcalan’a tüm zamanların en ağır tecritlerinden biri uygulanmaktadır.”

İMRALI’DA GLADYO REJİMİ VAR

Öcalan, “İmralı Adası’nda Gladio rejimi vardır, uygulanan hukuk da Gladio hukukudur” vurgusunda bulunarak, AKP’nin bu tecridin “iştahlı yürütücüsü” olduğunu kaydetti.

Kürt Halk Önderi’nin barışçıl çözüm çabalarına dikkat çeken HDP’li vekil, “En küçük bir ışıktan olabildiğince cesur çözüm yolları öneren Sayın Öcalan’ın geçmişte barış için çaba harcayanlara olabildiğince geniş alan açtığını yakın tarihimiz gösterdi. Bu cesaret, barışın inşası için şart olduğu kadar Türkiye siyasetinde demokrasi adına tutunmak isteyenlerin de kaçınmaması gereken bir tutumdur” diye belirtti.

HUKUKSUZLUĞA KARŞI ÇIKALIM

HDP’li vekil, iktidarın Öcalan’ın sesini dahi kendisi açısındanbir tehlike olarak gördüğünü belirterek, şunları ekledi: “Çünkü söz konusu bütün halkların birlikte barış içinde yaşamasını sağlayan bu perspektif, mevcut otoriter yönetimlerin politik tutumlarına karşıt bir yerde durmaktadır. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması, ailesi ve kendisi için haklı olan talebinin karşılanması ile birlikte Türkiye’nin içinden geçtiği zor sürecin normalleşmesi adına da son derece önem arz etmektedir. Mutlak tecridi ve bunun karşısındaki sessizliği kabul etmiyoruz. Türkiye'de demokrasi ve siyasetin gücünü korumak isteyen bütün siyaset kurumları, insan hakları örgütleri ve sivil toplum örgütlerine çağrı yapıyoruz; Mutlak tecridin bir an evvel sonlandırılması için demokrasi cephesi olarak hep birlikte sesimizi yükseltmeliyiz. Hukuksuzluğa karşı çıkalım, demokrasi ve barış mücadelesini hep birlikte kazanalım. Uluslararası kuruluşları, başta CPT olmak üzere Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Birleşmiş Milletler'in ilgili kurumlarını da mutlak tecrit karşısında seslerini yükseltmeye ve göreve çağırıyoruz.”