Öztürk: Kötü bir neticenin sorumlusu siyasi iktidardır

Açlık grevinde olan direnişçilerin taleplerinin haklı bir talep olduğunu vurgulayan DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, "Yarın öbür gün kötü netice ortaya çıkarsa bu sorumluluğun altında kalacak olan siyasi iktidardır" dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sona ermesi talebiyle başlayan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemleri devam ediyor. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in eylemi 95'inci gününü geride bırakırken, Hewlêr'de Nasır Yağız eylemi ise 82'inci gününde.

Yine Kürdistan ve Türkiye cezaevlerinde siyasi tutsakların eylemi 57, Strasbourg'daki siyasetçilerin ve Galler'de İmam Şiş'in eylemleri de 56'ıncı gününde. Ayrıca Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşbaşkanı Sebahat Tuncel ve HDP eski Hakkari Milletvekili Selam Irmak'ın süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemleri de 26'ıncı gününde devam ediyor. DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Öcalan üzerindeki tecride ve açlık grevi eylemlerine ilişkin ANF'ye açıklamalarda bulundu.

'KÜRTLER, SİNDİRİLMEK İSTENİYOR'

Son 4 yıldır Kürt siyasal hareketini tasfiye etmeye yönelik bir planın devreye konulduğunu belirten Öztürk, söz konusu bu planın şehirlerin yıkılmasında insanların katledilmesine ve tutuklanarak cezaevlerine gönderilmelerine kadar geniş bir plan olduğunu kaydetti.

İktidarın Kürt halkını susturmak ve sindirmek için ellerinde ne kadar araç varsa hepsini kullandığını vurgulayan Öztürk, konuşmasına şöyle devam etti: "Tüm bunlara bütünlüklü olarak baktığımız zaman yine de Kürt halkı, iktidarın baskı ve sindirme politikalarına karşı geri adım atmadığını son 3 seçim ve bir referandumda göstermiştir. Kürtler, 'Biz irademize ve siyasi hareketimize sahip çıkıyoruz' diyerek açık ve net mesajlar vermiştir. Tabi ki bizler geçmişe göre eylem ve etkinlikler yapamıyoruz. Bu bir eksikliktir. Ama bunu değerlendirirken de iktidarın sürdürdüğü baskı koşullarını da göz ardı etmemek lazım."

TUTSAKLARIN TALEPLERİ NET

Tecride ilişkin de konuşan Öztürk, "Sayın Öcalan üzerinde zaten 1999'dan beridir tecrit uygulanıyor. 2015 yılından sonra da bu tecrit mutlak bir hale getirildi. Bu tecrit politikası sadece Sayın Öcalan üzerinde uygulanan bir politika değildir, milyonlarca insanın 'irademdir' dediği bir halkın önderine uygulanıyor. Dolayısıyla bu tecrit politikası milyonlara uygulanmış oluyor.

İmralı'da başlayan tecrit bugün tüm Türkiye'de yayılmış durumdadır. O yüzden eş başkanımız Sayın Leyla Güven ve cezaevlerindeki arkadaşlarımız süresiz-dönüşümsüz açlık grevindeler. Tutsakların talepleri çok nettir. Tecridin kaldırılmasını istiyorlar. Kaldı ki bu yapılmayacak bir şey değil. Ceza İnfaz Kanunu'na göre tüm tutuklu ve hükümlülerin ailesi ve avukatları ile görüşme hakkı vardır" diye konuştu.

'EKSİK KALDIK...'

DTK olarak tecridin kaldırılması noktasında kampanyalar, konferanslar ve paneller düzenlediklerini ama bunların yeterli olmadığının altını çizen Öztürk, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bu konuda eksik kaldık. Eksik kaldığımız için de şu an arkadaşlarımız açlık grevindeler.

Avrupa Parlamentosu ile de tecrit gündemli toplantılarımız oldu ama maalesef sürekli bir gündem kayması vardı. Bu elbette bir bahane değildir. O yüzden de güçlü anlamda bir özeleştiri vermemiz gerekiyor. Eğer biz tecridi yeterince gündemde tutabilmiş ve bununla ilgili bir örgütlenme gerçekleştirmiş olsaydık şimdi çok daha farklı bir konumda ve durumda olabilirdik."

HER AN HER ŞEY OLABİLİR

Leyla Güven'in eyleminin kritik aşamayı çoktan geçtiğini ve her an her şeyin olabileceği bir noktada olduklarını dile getiren Öztürk, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Sayın Güven'in morali ve motivasyon gayet yerinde. Kararlılık ve irade noktasında da çok sağlam duruyor. Hem eş başkanımız Sayın Güven'in hem de siyasi tutsakların talepleri haklı bir taleptir.

Kendileri de zaten talepleri gerçekleşmeyene kadar eylemlerini sonlandırmayacaklarını belirtmişlerdi. Zaten bunun dışında da farklı bir talep söz konusu değil. O açıdan da bu eylemler kararlı bir şekilde şu anda devam ediyor. Yarın öbür gün kötü netice ortaya çıkarsa bu sorumluluğun altında kalacak olan siyasi iktidardır."