Şehitliklere sahip çıkmak acil görevdir!

Faşizmi geriletmek, yenilgiye uğratmak ve tarihin çöp sepetine atmanın koşulları ve imkanları çok fazladır. Zor durumda ve çıkmazda olan AKP’dir.

Garzan şehitliğinde 267 mezar açılarak, şehitlerin naaşlarının çıkarılıp, götürüldüğü bilgisi haber olarak basında yer aldı. Birkaç haber ve tepki ile sınırlı tutumu aşmayan bir durum yaşanmaktadır. Aslında insanlığın bittiği yer ve en tip nokta gibi açıklamalar yapıldı, buna rağmen tepkilerin ve haberlerin sınırlılığı-rutinliği aşılamadı. Çok keskin ve net bir tutum ve gündem oluşturulamadı. Peki bu sınırlı habercilik ve tepki durumu, Garzan şehitleri şahsında Kürt halkına ve en temel değerlerine karşı geliştirilen soykırım saldırısını yeteri düzeyde gündemleştirir ve herkese önemini kavratır mı? Hayır. Elbette ki, sadece etkili gündem oluşturmakta yetmemektedir. Yoğun olarak gündemleştirmenin yanı sıra, ciddi bir tutum ve tepkinin gösterilmesi de bir o kadar önemlidir.

Peki yeteri kadar gündemleştirilmez ve ciddi bir sahiplenme gelişmez ise ne olur? Ya da Kürt gençliği başta olmak üzere, gerekli tavır, tepki ve eylem konulmazsa bu saldırılar nereye varır? Hepimiz çok net hatırlamaktayız. 2015 büyük saldırısı öncesinden Kürt halkının en değerli evlatlarının yattığı şehitliklere karşı alçakça saldırılar geliştirilmişti. Şehitlikler bombalanmış, mezar taşları kırılmıştı ve buldozerlerle mezarlar yerle bir edilmişti. Sonrasında da 24 Temmuz 2015 tarihinde Türk faşist iktidarı, gerillaya karşı tarihinin en büyük hava saldırısını geliştirmişti. Söz konusu soykırım saldırısı ve konsepti halen devam etmektedir. Binlerce insan yaşamını yitirdi ve ülkede faşizm tam olarak hakim hale geldi.

O zaman şehitliklere karşı geliştirilen saldırıların her biri Kürt halkının nabzını, tepkisini ve ortaya koyacağı tutumu ölçülerek, geliştirildi. Güçlü bir tepki, tavır ve yanıt gelmeyince parça parça tüm şehitliklere saldırıldı ve sonrasında da bu saldırılar genelleştirildi.  2015 saldırılarında olduğu gibi devlet alıştıra alıştıra ve refleksleri ölçerek neyi ne kadar yapacağının yeni bir sürecini geliştirmektedir. Bu saldırıların giderek diğer tüm şehitlikler ve sonrasında da tüm manevi, maddi ve kurumsal değerlere saldıracağını bilmek ve beklemek gerekir. Erdoğan ve Bahçeli faşizminin en öncelikli ve birinci hedefi, Kürt soykırımını sonuca götürmek ve başarmaktadır. En büyük amaçlarının bu olduğu çok nettir. Şu an faşizmin kurumlaşması ve kalıcılaşması önündeki tek ve en önemli engel olarak Kürtleri ve özgürlük hareketini görmektedirler. AKP  iktidarı, kendisi açısından en büyük engel olarak gördüğü örgütlü Kürt yapılanmasını ortadan kaldırmak veya en azından etkisiz kılmak için her şeyi yapmaya çalışacaktır.

30 Ekim 2014’te gerçekleşen MGK toplantısında kararlaştırılan “çöktürme” planı yukarıda ifade ettiğimiz tüm durumları içermekteydi. Söz konusu plan uygulamaya konuldu ve tam olarak sonuca götürülmek istendi. İlk etapta siyasi kurumlara ve mitinglere karşı geliştirilen bombalı saldırılar ile plana start verildi ve sonrasında da şehitliklere yöneltildi. Devamında ise genel bir saldırıya dönüştürüldü ve günümüze kadar devam ettirildi. Fakat istedikleri ve bekledikleri sonucu alamadılar. Şimdi sonuca götürmek için saldırılarını daha pervasız, ahlaksızca ve insanlık dışı yöntemlerle yürütmek istedikleri anlaşılmaktadır.

Bir devlet, iktidar veya hükümet eğer ölülere ve mezarlıklara saldırma durumuna gelmiş ise bilelim ki, o iktidar ve güç çürümüş, yozlaşmış ve faşizmin girdabında debelenmektedir. Ortadoğu’daki tüm diktatör ve faşist rejimlerin son süreçlerine bakıldığında, benzer tutum ve pratikler göstermişlerdir. Tüm faşist güçler, iktidarlar ve diktatörler kaybedeceklerini anladıklarında, daha fazla saldırganlaşırlar. AKP iktidarı da kaybetme noktasına gelmiş ve kaybetmemek için şuursuzca saldırmaktadır. Tabi bu saldırılar yalnız başına sadece şuursuzca yapılan saldırılar da değildir. Son bir çare olarak soykırımda sonuç alma amacı üzerinden yapılmaktadır. Sonuç almak için de benzer yöntemleri sürdürecektir.

Çünkü “çöktürme” planında öngördükleri ve amaçladıkları sonuca ulaşamadılar. Özgürlük hareketi öncülüğünde Kürtler; Ortadoğu’da kalıcı bir statüye kavuşmanın imkanını büyük bir direniş ve mücadele ile yarattılar. Öz güçlerine dayalı geliştirdikleri mücadelede önemli bir ilişki ve açılım zeminini de yakaladılar. Yine Bakur’da gerilla büyük bir direniş ve mücadele geliştirdi. “Çöktürme” planı önemli oranda boşa çıkarıldı. Bu başarısızlık durumu faşizmi yeni arayış ve yöntemlere yöneltmiş durumdadır. Özgürlük hareketini geriletememenin ve yenememenin AKP faşist iktidarı açısından yarattığı saldırganlık düzeyinin de göstergesi olmaktadır.

Fakat Garzan şehitliği somutunda geliştirilen saldırılara zamanında, yerinde ve olması gerektiği kadar tavır konulursa, faşizm istediği ve öngördüğü sonuca gidemez. Faşizmi geriletmek, yenilgiye uğratmak ve tarihin çöp sepetine atmanın koşulları ve imkanları çok fazladır. Zor durumda ve çıkmazda olan AKP’dir.

Özellikle etkili bir gündem ve habercilik, kamuoyu oluşumunda önemli oranda etkide bulunur. Medyanın, harekete geçirici ve gündem oluşturucu yanı dikkate alındığında, var olan rutin ve normal yaklaşımı aştırabilir. Siyasi, hukuki çevreler, yine aileler, gençlik ve kadınlar harekete geçtiğinde, bu saldırılar önlenebilir. Tekrarın yaşanmasını önler. Yine şehitlerine sahip çıkamamanın ahlaki, vicdanı sorumluluğun yanı sıra, siyasi sonuçları da ağır olur. En başta kadınlar, gençlik olmak üzere, her türlü mücadeleyi göze alarak, bu saldırılar karşısında gerekli duyarlılığı ve tutumu gösterecekleri aşikardır. Şehitlere ve değerlere sahip çıkmanın herkese yüklediği sorumluluk vardır. Bu sorumluklar yerine getirildiğinde, aynı zamanda yeni saldırılar da önlemiş olur.