Ablası toplu mezarda, babası cezaevinde
Ablası toplu mezarda, babası cezaevinde
Ablası toplu mezarda, babası cezaevinde
KCK İstanbul ana davasında tutuklu YAKAY-DER çalışanı ağır kalp hastası Kemal Aydın, cezaevinde hastalıkla pençeleşirken yıllardır akıbetini öğrenmeye çalıştığı kızı Axîn Aydın’ın Dersim Aliboğazı’ndaki toplu mezarda olduğu ortaya çıktı.
Bugün hem babasının hem de ablasının hasretini çeken Jîyan Aydın, “Benim için barış babamın hukuksuz bir biçimde tutulduğu cezaevinden çıktığı ve ablamın bir mezar taşı olduğu zaman gelecek” dedi
Kemal ve Mürüvvet Aydın’ın kızı olan Axîn Aydın kırsala çıktığında henüz 14 yaşındaydı. Devletin baskıları sonucunda ailesinin yaşamak zorunda kaldığı sürgün hayatı içinde büyüyen Axîn, küçük yaşından itibaren politikanın ve Kürt özgürlük hareketinin içinde yetişti. Amcası Abdülkadir Aydın’ın ve diğer büyüklerinin yolundan giden Axîn, sahte insan ilişkilerine alışamadığı metropollere sırtını dönerek dağların yolunu tuttu. 17 Ekim 1996’da, bir yıl önce amcasının çatışma esnasında öldürüldüğü Aliboğazı mevkiinde o da 3 arkadaşıyla birlikte pusuya düşürülerek 16 yaşında yaşamını yitirdi. Tıpkı amcası gibi Aliboğazı’nda bir toplu mezarda bulunan Axîn’in annesi Mürüvvet Aydın ve kızkardeşi Jîyan Aydın onun hayat öyküsünü ANF ile paylaştılar.
12 EYLÜL 1980’DE POSTAL SESLERİ ARASINDA DOĞDU
Axîn dünyaya tam 12 Eylül darbesinin kapıya vurduğu gün doğmuştu. Dışarı çıkma yasağı ilan edildiği için hastaneye gidemeyen annesi Mürüvvet’in yardımına komşular koşmuştu. Babası arandığı için Sakarya’ya göç etmek zorunda kaldılar ve Axin postal seslerinin her yerde yankılandığı bir dönemde dünyaya gözlerini açtı.
Hem darbenin hem de doğum sancılarının birleştiği bir gün olduğunu anlatan Anne Mürüvvet Aydın, kızı Axîn’in öyküsünü şöyle anlattı: “Hem topraklarımızdan uzakta olmamız, hem ülke özlemi, hem kapıya vuran askeri darbe nedeniyle o gün çok iç çektiğim için ismini Axîn koymuştum. İlk çocuğumu 1979 yılında Mardin’de eşim gözaltındayken henüz daha 60 günlükken bronşit hastalığı yüzünden kaybettiğim için Axîn’in doğumu o acıyı biraz olsun yüreğime gömmemi sağlamıştı. Axîn evin gülü, neşesi, coşkusuydu. Bütün bu baskılar, yokluğun içinde bize yaşam gücü veriyordu. Babasının mücadele arkadaşları içinde büyümesi onun daha ufak bir çocukken çok şeye tanık olmasına neden oldu. 1990 yılında mücadelenin geldiği nokta itibariyle, politik söylemlere çok büyük bir merak sarmıştı. Gerek amcası Abdülkadir Aydın’ın kırsalda olması, gerek bizim evde kalan ve kendisini yetiştiren büyüklerinin kırsala çıkması, gerekse ailemizin üzerinde bitmeyen devlet baskısı onu küçük yaşında bir çok olayın perde arkasını sorgulamaya itmiş ve çok etkilemişti.
'BANA BUNALIYORUM DERDİ'
O dönem evimize Berxwedan ve Serxwebun gazeteleri gelirdi. Orada çıkan tüm yazıları defalarca okuyup, not defterine aktarırdı. Misafir olarak gittiğimiz her evde yazılardan söz ediyor, insanları aydınlatma çabası içine giriyordu. Bunu hep büyük bir coşku ve inançla yapardı. 12 yaşlarında ciddi ve samimi yüz ifadesi onu dinleyen her insanı etkiliyordu. Sakarya’da oturduğumuz mahallede evimize çok giren çıkan insan olduğu için çok dikkat çekmiştik. Zaten bize “ terörist” gözüyle bakan bir çok kişinin bizi polise şikayet etmesi yüzünden zorunlu olarak bu kez de İstanbul’a göç etmiştik. Axîn 14 yaşına gelmişti ve büyük metropollerdeki sahte insan ilişkileri içinde kendini çok yalnız hissetmeye başlamıştı. Artık evimizden mücadele arkadaşları da teker teker gittikleri için büyük bir boşluk yaşadığı günlerdi. Bana sık sık ‘ Bunalıyorum burada ‘ deyip duruyordu.
'KOCAMAN YÜREĞİ ÇOK SEVDİĞİ DAĞLARA KAVUŞTU'
Bu süreçte daha da politikleşti. Başta amcası olmak üzere çok sevdiği büyüklerinin de teker teker kırsala çıkmış olması, yaşıtlarıyla aynı dertleri paylaşmaması ona çoktan kararını verdirmişti. Axîn 14 yaşında kırsala çıktı. Axîn 16 yaşındayken, amcasının bir yıl önce can verdiği Dersim Aliboğazı mevkiinden 17 Ekim 1996 tarihinde çıkarken 3 gerillayla birlikte askerlerce pusuya düşürüldü. Bize Aliboğazı yakınında Haydar Alpaslan köyünde defnedildiği söylendi. Çok güzel, merhamet dolu bir kalbi vardı. Kırsala gitmeden önce eve çok katkısı olmuştu, küçük yaşında salyangoz fabrikasında çalışmıştı. Çok yürekli bir çocuktu ve o kocaman yüreği çok sevdiği ve hep sözünü ettiği dağlara kavuştu”.
'BANA HEP DİK DUR DERDİ'
Axîn’in özlemini en çok çekenlerden biri olan kardeşi Jîyan Aydın’ın bu özlemine bir de 2 senedir cezaevinde bulunan babası Kemal Aydın’ın hasreti eklendi. “Babam cezaevine düşmeseydi Axîn için İnsan Hakları Derneğine başvuracaktı” diyen Jîyan, ablası Axîn ile yaşadığı bir anısını şöyle anlattı: “Sakarya’da beraber salyangoz fabrikasında çalışırdık. Her sabah beraber fabrikaya gider, beraber çalışırdık. Bütün mahalle bize cephe almıştı. Biz geçerken Kürt olduğumuz için tüm çocuklar ırkçı hakaretlerde bulunuyordu. Bu Axîn’i hiç etkilemedi, o her zaman elimden tutuyor, dimdik yürüyordu. Bir gün yine mahalleden geçerken bize yine hakaret yağdırdıklarında benim başımı aşağı doğru eğdiğimi görünce, beni sokağın ortasında durdurarak, ‘Bak biz Kürdüz ve bununla gurur duyuyoruz. Sakın bir daha senin başını öne eğdiğini görmeyeceğim, daima dik duracaksın’ demişti. Bana o gün verdiği cesaret hayatımda hep devam etti. Her saldırının, ya da hakaretin karşısında hep dik duruyorum.” Barış sürecinden söz edile dursun daha on binlerce insanın ve hasta tutsağın cezaevlerinde bulunduğunu belirten Aydın, “Babam da o hasta tutsaklardan sadece biri. Ağır kalp hastası ve gün geçtikçe ağırlaşıyor. Üstelik yaptığı 14 günlük açlık grevi nedeniyle babama hücre cezası verdiler, ancak doktorların tek başına kalamaz demesi üzerine geri adım attılar, fakat bu defa da 11 ay iletişim yasağı verdiler. Benim barışım ancak o serbest kaldığı ve ablamın bir mezar taşı olduğunda gelecek” dedi.