Af Örgütü Türkiye raporu: Söz verilen düzenlemeler yapılmadı

Af Örgütü Türkiye raporu: Söz verilen düzenlemeler yapılmadı

Uluslararası Af Örgütü yayınladıðı yıllık raporunda Türk hükümetinin sözünü verdiði anayasal ve diðer yasal düzenlemeleri gerçekleştirmediði eleştirisini yaparken, aksine ifade özgürlüðü hakkı tehdit edildiðini ve göstericilerin artan polis şiddetiyle karşılaştıðını kaydetti.

Uluslar arası Af Örgütü “Adaletsizlik ve zulüm artık eskisi gibi işlemeyecek” başlıðı altında yayınladıðı 2012 Raporu’nda Türkiye’deki ihlallere yer verdi. Örgüt, Türkiye’nin durumunu şöyle özetledi:

“Söz verilen anayasal ve diðer yasal düzenlemeler gerçekleşmedi. Aksine, ifade özgürlüðü hakkı tehdit edildi ve göstericiler artan polis şiddetiyle karşılaştı. Kusurlu terörle mücadele yasaları kapsamında yapılan binlerce kovuşturma adil yargılama standartlarını yakalayamadı. Bombalı saldırılar sivillerin yaşamına mal oldu. Adalet sisteminde vicdani ret hakkının tanınması ya da çocuk haklarının korunması konularında hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Mülteci ve sıðınmacıların, lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireylerin hakları yasada güvencesiz olmaya devam etti. Kadına yönelik şiddeti önleme mekanizmaları yetersiz kaldı.”

Türkiye’nin Eylül ayında gözaltı merkezlerinin baðımsız olarak izlemeye zemin hazırlayan Ýşkenceye Karşı Sözleşme’nin Seçmeli Protokolü’nü imzaladıðını hatırlatan örgüt, “Ancak, yıl sonunda, ülkede uygulama için gerekli mekanizmalar ya da baðımsız polis şikayetleri prosedürü ve kamu denetçisi makamı gibi söz verilen diðer önleyici mekanizmaları yasaya geçirmemişti” diye belirtti.

ROBOSKÝ KATLÝAMI

Raporda PKK ile Türk ordusu arasındaki çatışmalar ile Roboski katliamına da yer verildi: “Kürdistan Ýşçi Partisi (PKK) ve silahlı kuvvetler arasındaki silahlı çatışmalar arttı. Ekim ayında, Kuzey Irak’a, PKK üslerini hedef alan ve yüzlerce sivili köylerinden göçe zorlayan büyük askeri müdahaleler yapıldı. Aralık ayında, Türk savaş uçaðı, Irak sınırı yakınlarındaki Uludere ilçesini bombaladıðında, büyük çoðunluðu çocuk olan 35 sivil öldürüldü. Ekim ayında, Van’daki depremde 600’den fazla insan öldü. Yetkililer, binlerce evsiz insanı dondurucu koşullarda bırakan krize yavaş cevap verdikleri için eleştirildi.”

ÝFADE ÖZGÜRLÜÐÜNÜ TEHDÝT EDEN ÇOK SAYIDA DAVA AÇILDI

Ýfade özgürlüðü konusunda “Bireylerin ifade özgürlüðü hakkını tehdit eden çok sayıda dava açıldı” diyen Uluslar arası Af Örgütü, şunları ifade etti: “Özellikle, eleştirel gazeteciler, Kürt siyasal aktivistler ve diðerleri Türkiye’deki Kürtlerin durumu hakkında konuştuklarında ya da silahlı kuvvetleri eleştirdiklerinde haklarında haksız davalar açılmasını göze almış oluyorlardı. Ceza hukukundaki birçok madde kapsamında açılan davalara ek olarak, ifade özgürlüðünü tehdit eden çok sayıda dava terörle mücadele yasaları kapsamında açıldı. Kasım ayında internet sitelerinin keyfi sınırlanması gibi endişeleri arttıran yeni düzenlemeler yürürlüðe girdi.

CEZASIZLIK

Örgüt tutuklanan gazeteciler ile Ragıp Zarakolu ve Büşra Ersanlı’ya da yer verirken cezasızlık konusunda da eleştirilerde bulundu: Devlet görevlileri tarafından yapıldıðı iddia edilen insan hakları ihlalleri hakkında yapılan soruşturmalar etkisiz kaldı. Açılan ceza davalarında sorumluları adalet karşısına çıkarma ihtimali gerçekten uzak kaldı. Karşı suçlamalar ihlalleri iddia edenlerin aleyhinde bir taktik olarak kullanıldı.”

Örgüt, cezasızlık konusunda şu örneði de verdi: “Aralık ayında, yerel bir mahkeme, 2009’da bir çocuk göstericinin kafasına defalarca tüfeðin dipçiðiyle vururken görüntülenen bir polis memuruna ceza vermedi. 14 yaşındaki S.T.’nin saldırı sonrası kafatası kırıldı ve altı gün yoðun bakımda kaldı.”

ÝŞKENCE

Ýşkence ve diðer kötü muamelelerin devam ettiðine işaret eden örgüt şu gözlemlerde bulundu: “Polis merkezlerine ve hapishanelere götürülme esnasında işkence ve kötü muamele yapıldıðı iddiaları devam etti. Özellikle Haziran ayındaki genel seçimler öncesi ve sonrasındaki eylemlerde, gösteriler sırasında polis düzenli olarak aşırı güç kullandı. Birçok durumda, eylemler polis müdahalesinin ve biber gazı, tazyikli su fışkırtma aracı ve plastik mermi kullanımının ardından şiddetli bir hale geldi. Çoðu olayda, basın emniyet görevlilerinin göstericileri copla dövdüðünü belgeledi.”

ADÝL OLMAYAN YARGILAMALAR

“Fazlasıyla geniş ve belirsiz terörle mücadele kanunları kapsamında, büyük çoðunluðu terör örgütü üyeliði iddiasıyla olmak üzere yıl boyunca binlerce dava açıldı ve hükümler daha fazla hak ihlallerine yol açtı. Hakkında dava açılanların birçoðu aralarında öðrencilerin, gazetecilerin, yazarların, avukatların ve akademisyenlerin bulunduðu siyasi aktivistlerdi. Savcılar düzenli olarak ifade özgürlüðü hakkı ve diðer uluslararası düzlemde güvenceye alınmış hakların korumasındaki hareketlere ilişkin şüphelileri sorguladı. Diðer kusurlu yürütmeler arasında uzatılmış mahkeme öncesi tutukluluk da bulunuyor. Bu gözaltılar esnasında da dosyaya erişimi engelleyen gizlilik emirleri nedeniyle, savunma avukatlarının müvekkilleri hakkındaki kanıtları incelemeleri ya da müvekkillerinin gözaltında tutulmalarının yasallıðına itiraz etmeleri engellendi.”

Örgüt bu konuda Kürt öðrenci Cihan Kırmızıgül olayını hatırlattı: “Yıl sonunda, üniversite öðrencisi Cihan Kırmızıgül, mülke zarar vermekten ve terör örgütü üyesi olmaktan 22 ay tutuklu kaldı. Dava, Molotof kokteyli atılan bir eylemde, eyleme katıldıðı iddia edilenlerin giydiðiyle uyuşan bir puşi takmasına dayanıyor. Ayrıca, diðer polis memurlarının ifadeleriyle çelişerek, bir polis memuru onu olay yerinde gördüðünü söyledi. Savcı, delil yetersizliðinden Cihan Kırmızıgül’ün beraatini talep ederken, hakim tutukluluðunun ve davasının devam etmesi gerektiðine karar verdi.”

Örgüt “Silahlı gruplar tarafından yapılan ihlaller” başlıðı altında ise 20 Eylül’de Ankara’da kalabalık bir alışveriş bölgesini hedef alan bombalı saldırıda üç sivil öldüðünü ve 34 sivil yaralandıðını hatırlattı. Bu saldırının sorumluluðunu Kürdistan Özgürlük Şahinler’nin (TAK) üstlendiðini belirten örgüt, aynı gün “Siirt’te, polisi hedef aldıðı düşünülen PKK saldırısında dört sivil öldü” dedi.

BARINMA HAKKI

“Zorla tahliyeler kiracıların danışma, tazminat ve tedarik alternatif ev bulma haklarını ihlal etti. Kentsel dönüşüm projelerinden etkilenenlerin büyük çoðunluðu, içlerinde daha önce Güneydoðu’daki şehirlerden zorla göç ettirilen insanlar da olmak üzere, en yoksul ve en fazla risk altında olan kesimden geliyorlar. Mayıs ayında, BM Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar heyeti bu projeler hakkındaki endişelerini dile getirdi. Ýstanbul’un Tarlabaşı bölgesinde, onlarca aile Beyoðlu Belediyesi’nin yürüttüðü kentsel dönüşüm projesi kapsamında yerlerinden edildi. Ýnsanlar uygulamada evsiz bırakıldıklarını belirtti.”

ÇOCUK HAKLARI

“Bu yasalar kapsamında çocuklara karşı dava açılmasını önlemeyi hedefleyen 2010 yasal düzenlemelerine raðmen, eylemlere katılmaktan da dava açmak dahil olmak üzere, Terörle Mücadele yasası kapsamında çocuklara karşı dava açmaya devam edildi. Hakkında dava açılan çocukların sayısı azalırken, birçoðu hala Çocuk Şube Müdürlüðü’ne gönderilmeden önce yetişkinler için olan polis gözetiminde tutuluyor. En fazla dört güne kadar olan suçlama öncesi gözaltı süreleri rapor edildi ve çocukları yargılama öncesi uzatılmış gözaltında tutma devam etti. Birçok şehirde Çocuk Mahkemesinin olmayışı konusuna deðinilmedi. Yıl sonunda, 17 yaşındaki L.K., Yargıtay’dan onu hangi mahkemenin yargılayacaðına dair kararını beklerken sekiz ay mahkemeye çıkmadan tutuklu kaldı.”

DÜŞÜNCE MAHKUMLARI-VÝCDANÝ RETÇÝLER

“Askeri hizmete karşı vicdani ret hakkının tanınması konusunda ya da vicdani retçilerin askeri hizmeti reddetmelerinden dolayı haklarında defalarca dava açılmasına son vermek için iç hukukta hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Kasım ayında, Avrupa Ýnsan Hakları Mahkemesi Erçep Türkiye’ye Karşı davasında, Türkiye’nin askeri hizmete sivil bir alternatif sunmamasını düşünce, vicdan ve din özgürlüðü hakları ihlali olarak kaydetti. Vicdani ret hakkını kamuya açık bir şekilde destekleyen insanlara karşı dava açılmaya devam edildi.”

KADIN VE KIZ ÇOCUKLARINA YÖNELÝK ŞÝDDET

“Türkiye Kadına Yönelik Şiddet ve Aile Ýçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa

Konseyi Sözleşmesi’ni imzaladı. Ancak, önleyici iç mekanizmalar ne yazık ki yetersiz kaldı ve sıðınakların sayısı iç hukukun gerektirdiði sayının oldukça altındaydı. Ekim ayında, Yargıtay, fuhuş yapması için satılan 12 yaşında bir kız çocuðuna tecavüz etmekle suçlanan 26 erkeðin ceza indirimini, kızın kendi rızasıyla cinsel ilişkiye girdiði gerekçesiyle onayladı.”

MÜLTECÝLER VE SIÐINMACILAR

“Ýltica prosedürüne erişim konusunda keyfi uygulamalar devam etti. Bu da insanların zulümle karşılaşabilecekleri yerlere zorla gönderilmelerine neden oldu. Yetkililer, mülteci ve sıðınmacıların temel haklarını güvence altına alacak planlanmış mevzuatı uygulamaya koymadı. Mayıs’tan itibaren, binlerce Suriye vatandaşı, ülkelerindeki şiddet ve insan hakları ihlallerinden korunmak için Türkiye’ye kaçtı. Birçoðu kamplara yerleştirildi ancak Birleşmiş Milletler mülteci ajansı BMMYK’ya ya da iltica prosedürüne erişimleri saðlanmadı. Suriye’deki insan haklarının durumunu bildirmeleri dahil olmak üzere, dış dünyaya erişimleri ciddi bir şekilde sınırlandı. Çok sayıda Suriyeli’nin Türkiye içinde kaçırıldıðı ve daha sonra zulüm görecekleri Suriye’ye geri gönderildikleri belgelendi.”

LEZBÝEN, GEY, BÝSEKSÜEL VE TRANS BÝREYLERÝN HAKKI

“Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliði temelli ayrımcılıkların üstüne gidilmedi. Yetkililer lezbiyen, gey, biseksüel ve trans (LGBT) hakları aktivistleri taciz etmeye devam etti. 2011 boyunca, LBGT hakları grupları, maðdurların cinsel yönelimleri ya da cinsel kimliklerinden kaynaklandıðı iddia edilen sekiz cinayet kaydetti. Kasım ayında, hepsi, Ankara merkezli LGBT hakları grubu olan Pembe Hayat üyesi üç trans kadın “polise hakaret” ve “polise mukavemet” ile suçlandı. Suçlamalar, kadınlar polis memurlarının kendilerini keyfi olarak tutukladıðını ve onlara kötü muamele ettiklerini iddia ettikten sonra yapıldı. Olayla ilişkili olarak hiçbir polis memuru aleyhinde dava açılmadı.”

ANF NEWS AGENCY