Afşin: Her yere Kürtçe okul

Afşin: Her yere Kürtçe okul

Kürt çocukları yeni bir eğitim öğretim yılına yine asimilasyon ve anadilde eğitimden yoksunlukla giriyor. Kürtçe-anadilde eğitim için okulları boykot da gündemde.

Amed, Hakkari ve Şırnak gibi merkezlerde ise Kürtçe okullara kayıtlar yapılıyor.

Okul boykotu, anadilde eğitim kurumlarını inşa konularını değerlendiren KCK Bilim Aydınlanma Komitesi Üyesi Delal Afşin, süreli eylemler ve okul boykotunun önemli olmakla beraber anadil eğitimi için yeterli olmayacağının altını çizdi.

Afşin, “anadilde eğitimi yaşamın her alanında, her zaman gündemleştirmek önemlidir. Sokak ve parkların eğitim alanına dönüştürülmeli her yerde anadil eğitimi kursları açılmalıdır” dedi.

Delal Afşin, asimilasyon kurumları olarak işlev gören mevcut eğitim kurumlarının yarattığı tahribatları, buna alternatif olarak yapılması gerekenleri, anadil eksenli eğitim sistemiyle ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.

Anadil neden o kadar önemli?

Dil iletişimin temel aracıdır. İnsanların birbirlerini anlayabilmeleri, birbirleriyle ilişki kurabilmeleri ve anlaşabilmeleri açısından dil önemli bir araçtır. Bir çocuğu algılayabilecek onunla paylaşım içerisine girecek ilk kişi de kuşkusuz annesidir. Çocuğa yaşam hakkında ilk bilgileri veren, geçmişine, tarihine, kültürüne ve geleceğine ilişkin ilk eğitimini veren, ilk öğretmenliğini yapan annedir. Bundan dolayı anadil denilince ilk akla gelen özne anne olmaktadır. Anadili sahiplenme bir insanın annesine, kültürüne, toplumuna olan bağlılığı oranında artar veya azalır.          

Bir çocuğu anadilinden mahrum bırakırsanız onu annesinden koparmış olursunuz. Annesinden kopan çocuk hem anne bilgisinden hem de anadilinden kopmuş demektir. Bu ayırmada gerçekleşen çocuğun annesinin kültüründen, binyıllardır süregelen tarihinden koparılmasıdır.

TÜRKİYE ANA DİLSİZ

Bu konuda Türkiye’deki eğitim kurumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunu devlet okulları ve yurtlar üzerinden örnekleyelim. Bu okullar devletin özelde Kürt toplumuna karşı asimilasyonu amaçlayan özel savaş kurumları olarak örgütlenmiştir. Bu kurumlarda temel amaç eğitim vermek değil, çocuğu annesinden, ailesinden hatta kültüründen uzaklaştırmaktır. Çocuğun anadili dışında bir dil ile tanışması onu en başta bir yabancılaşmaya götürüyor. İlk etapta ailesine yabancılaşan çocuk giderek kendine, çevresine, toplumuna ve tarihine karşı bir yabancılaşmayı yaşıyor. Kimliğinden, kültüründen kısacası kendisi olmaktan çıkıyor.  T.C. Devlet okullarında öğretilen dil en başta bir Devlet-Cumhuriyet misyonerliğini yapmakta, Kemalizm üzerinden Türk milliyetçiliğini aşılamaktadır. Bu aynı zamanda özel ve psikolojik bir savaştır. Tek dil zorunluluğu ile Kürt toplumunu özelde çocuklarını bu kurumlar aracıyla kendi özüne yabancılaştırma hedeflenirken aynı zamanda ruhta, duyguda, fizikte bütünüyle eritmek isteniyor. Bu yolla zihinlerde Türkleştirilme inşa ediliyor. Kültürel soykırım böyle gerçekleştiriliyor. Dikkat edilirse bu okullarda eğitim müfredatları hiç değişmez, kitaplar vs. hep aynıdır. Yeni literatürler yeni düşünce biçimlerine asla yer verilmez. Çünkü burada amaçlanan bir insanı eğitmek değil, daha çok onun kişiliğini, özünü nasıl boşaltabilir, kimliğinden ne kadar uzaklaştırılabilir ne kadar aynılaştırabilir üzerinedir.

Anadilinden uzaklaştırılan çocuklarda nasıl bir psikoloji gelişiyor?

Bir çocuk anladığı, rahat algılayabildiği dilin dışında bir dil ile tanışınca ilk olarak kendi dilinden utanıyor. Kendisini rahat ifade edemediğini düşündüğünde kendisine ve kendisi gibi olanlara öfkeleniyor. Bu onda giderek kendisini küçük görme, kin, nefret, kendinden utanma gibi ruhsal ve psikolojik rahatsızlıklar yaratabiliyor. Bu aynı zamanda ilerleyen yıllarda derin bir öz güvensizliği getiriyor. Yine kişilik parçalanmalarına ve eklektik düşünceye yol açıyor. Evinde Kürtçe konuşan, okulda Türkçe konuşmaya zorlanan çocuğun duygu ve düşünce dünyasında kırılmalar ve parçalanmalar meydana geliyor. Bu da kişide zihinsel kaos yaratıyor.

ALİ ÖZÜNE BAK!

Yabancı bir dille büyüyen neslin yaşadığı bu bocalama nasıl giderilebilir?

Uygarlık tarihi boyunca devlet-iktidar düzenin kendisini ayakta tuttuğu araç toplumları sömürge ideolojisi ile eğiterek teslim alma, toplumu bu yoldan toplumsuzlaştırma politikasıdır. Kendi tarih anlayışları yine dinsel ve felsefi ideolojileriyle toplumu aynılaştıran ve yabancılaştıran bu eğitim sistemini ret etmek ve bu sistemin alternatifini de geliştirmek hayatidir. Bu tarz eğitim çocuklara ve gençlere bir şey kazandırmamakta, tersine büyük kaybettirmekte, onları toprağından, toplumundan, kök hücresinden kopartmaktadır. Buna karşı bizlerin de demokratik toplum eğitim sistemini inşa etmeliyiz. Örgütleyeceğimiz eğitim sistemi ile toplumu ve toplumun yapı taşları olan çocukları zihinsel faaliyetlere yönlendirmeliyiz. Anadilde eğitimi kurumlaştırmalı ve bu kurumlaşmaları geliştirmeliyiz. Halkımız da bir bütünen devletin eğitim sistemi dışında bir eğitim sisteminin mücadelesini yürütmelidir. Mesela her evi, ibadetgâhları, her ağaç altını bir eğitim mekânı bir akademi haline dönüştürmek gerekir. Bu temelde kendi tarihinden, kültüründen, ahlaki ve politik dokularından uzaklaştırılmış çocuklarımızı ve gençlerimizi bu eğitim kurumlarımızda anlayabilecekleri, anadillerinde eğitim imkânları sunmalıyız. Ancak bu şekilde demokratik toplum eğitim sistemiyle yeniden onları kazanabilir, onların öz kimliğine, kök hücresine dönmesini sağlayabiliriz.

Demokratik toplum eğitim sistemi, yaşamla iç içe olup başta çocukların, gençlerin ve kadınların sorunlarına çözüm bulan, yaşamı anlamlandıran ve güzelleştiren bir disiplin ile yaklaşırsa başarılı sonuç alabilir. Yoksa ulus-devletlerin tek tipleştirici eğitim sistemini aşmayan bir tarz tekrarlanabilir.  

Türkiye de neden hala Kürtçe ve diğer anadillerde eğitim yasak?

Türkiye’de henüz çözüme ilişkin somut, en ufak bir adım atılmış değildir ki, anadil eğitim hakkını tanınsın. Belki de Türk devletinin toplumlara tanıyacağı en son hak anadilde eğitimdir. Çünkü Türkiye üniter bir devlettir. Ulus-devlet kriterlerine göre hareket ederek kapitalist sistemin uydusu olmaya devam ediyor. Ulus-devlet zihniyeti kendi menfaatlerini korumak ve iktidarına güç katabilmek için toplumu kendi çizdiği eğitim yoluyla tek tipleştirmeye, aynılaştırma ve terbiye etmeye çalışıyor. Bu yolla toplumu kendine bağlamayı ve teslim almayı hedefliyor. Sermaye-iktidar tekellerinin eğitim-öğretim sistemini topluma ait ne varsa –maddi-manevi- yağmalamak, talan etmek ve tasfiye etmek amacıyla kullanıyor.

ÜÇLÜ İNKAR MEKANİZMASI: TEK DEVLET, TEK MİLLET, TEK DİL

Özel okullar, dersler ve üniversiteler bunun görünür kanıtıdır. Çocuklar ve gençler üzerinden algı ve bilinç çarpıtmasını gerçekleştirerek topluma kendi zihniyetini yerleştiriyor. Bu okullarda bir yandan resmi ideolojisini, tekçi anlayışını derinleştirirken, diğer yandan ise, sermaye-iktidar tekelini güçlendirmekte ve kendi menfaatlerine göre insanları sözde mesleğe yönlendirmektedir. Eğitim sistemine ilişkin; Önder APO’nun kendi okul sürecine ilişkin; “Görünüşte Türkiye’nin en eski ve tanınmış Siyasal Bilgiler fakültesinin son sınıfına kadar üstün başarıyla tırmanmıştım. Sonuç, öğrenme yeteneğimin ölümcül bir darbe yemesiydi” belirlemesi gerçeği çok açık ifade etmektedir. Devlet tekçi sistemiyle toplumu teslim almaktadır. Yani bu yasakla amaç devletçi-iktidarın ömrünü uzatmak, toplumu, iradesiz, kimliksiz adeta benliğini yitirmiş silik bir toplum yaratmaktır.

Bu inkâr politikaları günümüzde nasıl devam ediyor?

Devletin Kürt halkına yönelik inkâr politikası bugün farklı versiyonlarıyla halen devam etmektedir. Kürt halkı anadilinde eğitim hakkı istediğinde, devlet daha çok bu alana yöneliyor. Özellikle Kürdistan’da daha fazla asimilasyon politikalarını ve sömürge kurumlarını yaygınlaştırıyor. Kürdistan illerinde, en ücra köylerimizde dahi birden fazla okul inşa etmiştir. Özellikle son yıllarda bunu daha fazla da arttırdı. Bu kadar masrafa girmesinin tek nedeni var. O da Kürt halkını geleceksiz bırakmak. Çünkü anadilini kullanamayan bir toplum, iradesizdir ve her zaman yıkılmaya mahkûmdur. Türk devleti de eğitim kurumlarıyla gerçekleştirmek istediği Kürtleri iradesizleştirerek yok etmektir.

Anadilde eğitim hakkı evrensel bir haktır. Sadece Kürtler için değil, diğer tüm halklar için de bu geçerli ve doğal bir haktır. Çerkezler, Ermeniler, Gürcüler, Süryaniler, Hemşinler ve diğer bütün halklar yabancı bir dille eritilmeye çalışılıyor. Bu halklar da kendi eğitim sistemlerinde anadilleriyle eğitim görebilirler.  Fakat Anadilde eğitim yasağının kalkması, T.C devleti anayasasının 42. Maddesindeki “Türkçe dilin dışında farklı diller yasak” ibaresinin ve maddenin tamamen ortadan kaldırılması bunun için de Türkiye’nin demokratikleşmesi gerekiyor.

ANADİL EĞİTİMİ STRATEJİKTİR

Kürtçe eğitim için Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de başlatılan okul boykotunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Demokratik ulus inşasının bir parçası olan boykot hamlesini geçen yıla oranla halkımızın daha fazla sahiplendiğini ve anadil eğitim hakkı için artık devletten bekleme değil de, kendi okullarını inşa ederek buna cevap olmaya çalıştıklarını görmek hamle açısından büyük bir adım oldu. Halkımız büyük fedakârlıklarla görkemli direniş sergiliyor. Fakat anadilde eğitim hakkı için başlatılan boykot dönemsel bir eylem tarzı olarak ele alınmamalı, öyle görülmemelidir. Yani salt çocukları okula göndermeme şeklinde basit bir protesto eylemi gibi bakılmamalıdır. Amaç demokratik ulus inşasında artık kendi demokratik-komünal sistemimizi oluşturmak ve bunun temelini oluşturan Kürtçe eğitim sistemimizi örgütlemektir. Bu hamleye stratejik bakmak gerekir. Bunun için tıpkı Kürdistan’ın bazı illerinde Amed-Bağlar, Cizire ve Gever’de olduğu gibi somut pratik adımlar atarak Kürdistan’ın her yerinde bu hamleye cevap olmak gerekir. Devletlerin tekçi eğitim sistemlerine Êdi Bese demek gerekir. Ayrıca anadilde eğitimin yaygınlaşması ve olumlu sonuç alabilmesi için de eğitim sisteminin çok planlı, disiplinli ve düzenli bir çalışma programıyla yürütülmesine önem verilmelidir.

Türkçe okul boykotu nasıl devam ettirilirse anadilde eğitim inşasına gidilebilir mi?

Anadilde eğitimi sadece belli zaman diliminde eylemler gerçekleştirerek gündeme koymak yeterli olmaz. Süreli eylem gerçekleştirmenin yanında, anadilde eğitimi yaşamın her alanında, her zaman gündemleştirmek önemlidir. Sokak ve parkların eğitim alanına dönüştürülmesi her yerde anadil eğitimi kursları açılmalıdır. Süreli okul boykotları yanında sürekli anadil eğitimlerinin yapılması, dile sahip çıkılması açısından önemlidir.

Yaşamın her alanında anadilin kullanılmasının yanında, okul önlerinde yürüyüşlerin yapılması, anadil eğitiminin Kürt sorununun çözümüyle yakın bağlantısından kaynaklı Kürt sorunun çözümünü sürekli gündemde tutan, çözümü dayatan örgütlü eylemler olmalıdır. Anadil konusunda duyarlılığı en üst seviyeye çıkaran kampanyaların geliştirilmesi, her evin okul görevini üstlenerek anadiline sahip çıkması, Kürtçe kitap, dergi ve gazetelerin daha fazla okunmasını sağlayacak yöntemlerin uygulanmaya konması anadil eğitiminin inşasında önemli rol oynayacaktır.

Demokratik ulus inşasında Kürtçe ve diğer dillerde eğitimin yeri nedir?

Demokratik ulus, karakteri gereği tüm ulusların kendi dillerinde yaşamlarını devam ettirmesi üzerine inşa edilen yapılanmadır. Ulus-devletin tekçi zihniyetini reddeden ve farklılıkları esas alan bir sistemdir. Ulus-devletin dayatılması yaşamı ne kadar fakirleştiriyorsa, demokratik ulusu esas almak da yaşamı o kadar zenginleştirmektedir. Bu zenginlik kendi geleneklerine, kültür ve dillerine göre yaşamaktır. O açıdan demokratik ulus inşasında ortak coğrafyada yaşayan halkların anadillerinde eğitim görmeleri,  okullarını açmaları temel bir kurumlaşma olmaktadır. Her ulusun kendi dili yanında diğer dilleri öğrenmesi ise halklar açısından bir zenginlik olarak yaşama renk katacak ve halkların birbirini daha iyi anlamasında önemli bir rol oynayacaktır.  Bu açıdan demokratik ulusun inşasında Kürtçe kadar, Türkçe, Lazca, Çerkezce, Arapça ve Farsça gibi dillerde da önemlidir.

Dillerin bu kadar farklı olması ulus-devletlerin korkulu rüyası olan parçalanmayı değil de, ortak vatanda kendini daha iyi ifade etmeyi beraberinde getirir. Onun için demokratik ulusun inşasında sorun sadece Kürt dilinde eğitim görmek değildir. Her ulusun anadili yanında diğer dilleri de öğrenmesi bunu bir zorunluluk olarak değil de yaşamın bir ihtiyacı olarak ele alması gerekir. Dayatmalardan çok gönüllüğün esas alınması, bireyin daha sağlıklı gelişimi açısından önemli olacaktır. Çünkü her egemen dil dayatması, bir soykırımdır.

Tüm bu zenginliklerin yarattığı yaşam anlayışını sahiplenme ve demokratik ulusun inşasında kendini daha iyi ifadelendirmek açısından her ulusun kendi dillerinde eğitim görmesi ne kadar gerekli ve önemli ise sadece kendi dilini dayatarak kendini hâkim kılması da o kadar gereksizdir. Kürt dilinin Kürt olmayan birine zorla öğretmek kadar, Kürtlere de kendi dilleri dışında başka dillerin öğretilmesi de demokratik ulusun karakterine ters düşer.

İNŞA GÜCÜ DTK

Demokratik toplumun eğitim sistemini örgütleme noktasında Demokratik Toplum Kongresi DTK’ (KCD) ye gibi görevler düşüyor?

Kürt halkının Meclisi olarak önümüzdeki süreçte aktif çalışmaları örgütleyecek olan KCD’nin öncelikli görevi eğitim konusunda kurumlaşmaların oluşmasını sağlamaktır. Kürtçe okulların açılması, öğretmenlerin yetiştirilmesi, Kürtçe eğitim kitaplarının hazırlanması için örgütlemelerini yapması gerekmektedir. Anadilde eğitim ne kadar önemliyse onun hangi zihniyetle verildiği de önemli olmaktadır. Bunun için kendi eğitim sistemini oluşturmada öncülük etmeli, demokratik ulusun eğitim modeli için planlamalar, projeler hazırlamalıdır. Kürt halk meclisi olarak demokratik ulus zihniyetinin gelişmesine öncülük etmelidir.

Demokratik özerklik ancak toplum kendi kurumlaşmalarını oluşturduğunda gerçekleşecektir. Özerlik en çok da anadilin geliştirilmesiyle belirginlik kazanacaktır. Anadilde eğitim için sistem okullarının boykotu kendi okullarını oluşturduğunda amacına ulaşacaktır.

Bu konuda Kürt halkı neler yapmalıdır?  Halka çağrınız nedir?

Kültürel soykırımın en yoğun olarak uygulandığı alan dildir. Önce anadilini unuttur daha sonra tarihini, kültürünü unuttur. Yaşamda ise istediğin gibi yönlendireceğin insanlar yarat. Bu uygulamalar ulus devletlerin genel karakteridir Kürtlerin öncelikle kültürel soykırımın bilincinde olması gerekir. Kültürel soykırım bir halkın yok edilmesidir. Bu yok oluşa ‘dur’ demek için ‘anadiline sahip çık’ yaklaşımıyla anadili geliştiren çalışmalara öncelik vermelidir.

Genelde devletten bekleyen yaklaşımlar öne çıkmakta, ‘ devlet Kürtçe okullar açsın, öğretmen versin, gibi’ beklentiler gelişmektedir. Bu gün çocuklarımızın Kürtçe eğitim görmesi için devletin okullarını Kürt halkı boykot ediyorsa bu gelişmeler devletin izniyle olmadı. Günlük yaşam içerisinde Kürtçe bir kelime konuşmak bile bedeller sonucu oldu. Bu gün bu kadar kazanım elde etmemize rağmen Antalya-Kaş’ta bir Kürt genci Kürtçe konuştu diye katledildi. Yine Kürtçe müzik dinleniyor diye saldırılar gerçekleştiriliyor. Bu konular da ulus devlet zihniyeti hiçbir zaman tekçi anlayışını aşmamıştır ve aşmaz da. O yüzden devletten bekleyen duruştan vazgeçmek gerekiyor.

Kürt halkı kendi okullarını açmalıdır. Her zamankinden daha fazla bunun koşulları oluşmuştur.. Devlet okullarının kültürel soykırım merkezleri olduğunu bilerek bu okullardan uzak durmalı, tek umut kapısı olarak üniversiteleri, devlet yatılı okullarını görmemeli ve çocuklarını kendi elleri ile asimile kurumlarına teslim etmemelidir. Kendi okullarını açmalı, kendi çocuklarının eğitimini kendileri üstlenmelidir. Çocukları, gençleri en iyi kendi toplumu eğitir. İnsanı şekillendiren asimilasyon kurumları değil toplumsallığıdır. Kürt halkı da bunun bilincinde olarak anadilini sahiplenmeli ve kurumlaşmalarını oluşturmalıdır. Yani sadece yılda bir hafta boykot değil de, bütün bir eğitim sisteminin boykot edilmesi gerekmektedir.

Bu güne kadar anadil konusunda yaşanan gelişmeler çok kolay olmadığı için bu günden sonra da kolay olmayacaktır. Açılan Kürtçe okullara saldırılar olacak, bu okullara gidilmesini önlemek için engeller yaratılacaktır. Açılan okulları devletin ve ülkenin parçalanması olarak ele alacak ve faşist yönelimler gerçekleşecektir. Şimdiye kadar olduğu gibi bedelsiz bir kazanım olmayacak.

Kürt halkının bunun bilincinde olarak kendisini bir örgütlülüğe kavuşturması ve anadiline sahip çıkması en çokta bu süreçte önemli olacaktır.