Strasbourg'da düzenlenen oturma eylemi tertip komitesi üyesi Agit Polat, Avrupa kurumlarının harekete geçme çağrısında bulundurarak, “AİHM, Cizre’de sesini çıkarmadı. Sur’da da çıkarmadığı takdirde Türkiye ile suç ortağı olarak göreceğiz” dedi.
ANF
STRASBOURG
Salı, 1 Mart 2016, 07:01
Kuzey Kürdistan’daki öz yönetimlere destek amacıyla Fransa’nın Strasburg kentinde başlayan oturma eylemi 9’ncü gününde. Eylem Tertip Komitesi Üyesi Agit Polat, Avrupa kurumlarının harekete geçme çağrısında bulundurarak, “AİHM, Cizre’de sesini çıkarmadı. Sur’da da çıkarmadığı takdirde Türkiye ile suç ortağı olarak göreceğiz” dedi.
Fransa’nın Strasburg kentinde bulunan Avrupa Konseyi (AK), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) İşkence Önleme Komitesi’nin (CPT) önünde 22 Şubat’ta Türk devletinin, Kuzey Kürdistan’daki katliamlarına son vermesi için oturma eylemi başlatan Kürdistanlıların eylemi 9’ncü gününde. Şimdiye birçok kurum temsilcileriyle bir araya gelen Kürdistanlılar, Sur’un Cizre olmaması için Avrupa kurumlarının devreye girmesini talep ediyor. Fransa Demokratik Kürt Konseyi (CDK-F) Dışilişkiler Temsilcisi ve eylemin tertip komite üyesi Agit Polat, Türk devletinin Kürdistan’da sivil bir katliam yaptığına dikkat çekerek, “Türk devleti, Kürtlerin özgürlük talebi katliam ve imha ile karşılık veriyor. Avrupa devleti ise bu katliama karşı sessizliğini koruyor. Bu ikiyüzlü ve çıkarcılıktır. AİHM Cizre’de konusundaki sessizliği katliamı getirmiştir. Bizce AİHM’in Cizre sessizliği bu katliamın suç ortaklığıdır. Kürtler bunu böyle görüyor. Onun için Sur’un ikinci Cizre olmaması için başta AİHM, AK, olmak üzere bütün Avrupa kurumlarını acil göreve çağırıyoruz” dedi. Strasburg oturma eylemi tertip komite üyesi Agit Polat, eylemlerinin amacı ve taleplerine ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı...
Strasbuorg’da 9 gündür eylemdesiniz. Bu eyleminizin temel amacı nedir?
Biz, Avrupa’nın birçok ülkesinden binlerce kişinin katılımıyla, 22 Şubat’ta bu eyleme başladık. İlkin bir hafta olarak hazırlanmıştık ancak eylemin içerisinde tarih değiştirerek, eylemimizi 12 Mart’a kadar uzattık. Eylemimizin temel amacı; AK ve AİHM’nin içerisinde bulunduğu mevcut sessizliğini protesto etmek, Türkiye devletinin üzerinde baskı oluşturmasıdır. Cizre’de yaşanan katliamın Sur’da tekrarlanmamasıdır. Bu yönlü karar alınana kadar biz bura da eylemimizi sürdüreceğiz.
Başlıca talep ve istemleriniz bunlar mı?
Evet, en acil ve öncelikli taleplerimiz bunlar. Avrupa Konseyi ve AİHM’in doğrudan Cizre, Sur ve Kürdistan’ın diğer kentlerine heyetler göndererek, kendilerinin orada araştırmalarda bulması gerekiyor. Bunu bütün Avrupa kurumlarından istiyoruz.
Eylem çerçevesinde birçok Avrupalı kurum temsilcileriyle görüştünüz. Bu görüşmelerde neler konuşuldu?
Baştan beri çeşitli kurum ve parti temsilcileriyle bir araya geliyoruz. Bu yönlü ziyaretlerde bulunuyoruz. Yine sivil topum örgütleriyle bir araya geliyoruz. Bu görüşmeler devam ediyor. Şunu açıkça söyleyebilirim; şimdiye kadar hangi kurum temsilcileriyle bir araya geldiysek açık destek vererek, Türkiye’nin Kürdistan’da yaptığı katliamların kabul edilmez olduğunu ifade etti. Bizlerle dayanışma içerisinde olduğunu gördük. Diplomatik bir çalışmanın bir etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Bu görüşmelerin sonuçlarını görüyoruz. Çünkü görüşme yaptığımız kurumların kendi cephesinde bir hareketlilik içerisinde olduğunu görüyoruz. Bu bizim için olumlu bir gelişmedir. Biz burada Kürt iç kamuoyuna yönelik bir çalışma yapmıyoruz. Sadece bir kaç slogan atıp dağılmıyoruz. Eylemimizin amacı bundan ibaret değil. Yani mümkün oldukça lobi çalışması yapmak ve diplomatik görüşmelerde bulunmaktır. Amacımız bu görüşmeler sonucunda Türkiye’ye karşı etkili bir karar aldırarak, Sur ve benzeri ablukaları kırdırmaktır. Sur’un Cizre olmaması için acil bir karar çıkarttırmaktır.
Özellikle Cizre’de sokağa çıkmama yasağının kaldırılması için AİHM’e yapılan başvurular, sonuç vermedi. Ve bundan kısa bir süre sonra sayıları yüzleri bulan insanlar yakılarak, infaz edildi. Siz Avrupa kurumlarının ve AİHM’in bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
AİHM’in sessizliğini, Türkiye’nin Cizre’de yaptığı katliamın suç ortaklığıyla tanımlıyoruz. Bizim açımızdan bu çok net ve açıktır. Çünkü yapılan başvurular kabul edilmedi ve ardından büyük katliamlar yapıldı.
Peki, bu ağır bir itham değil mi?
Evet, doğru ağır bir itham ama AİHM ve Avrupa’nın sessizliği Cizre’de yüzlerce insanın katliamına sebep oldu. Eğer gerçekten de AİHM kendi görevini yerine getirip, zamanında karar alsaydı Türkiye devletini caydırabilirdi. Ve bu katliamlarda olmazdı. Biz de burada Cizrelerin tekrarlanmaması için günlerdir, oturma eylemi yapmamış olurduk. Bu AİHM’in ikiyüzlülüğüdür.
Peki, AİHM’in bir yaptırım gücü var mı?
Tabi ki AİHM’in inisiyatifi, yaptırım gücü ve kararı alma yetkisi var. İster Türkiye devleti kabul etsin ister etmesin böyle bir gücü ve yetkisi vardır. Ama yapmadı. Yapmadığı için de Kürt kurumlarının gözünde AİHM sesiz kalarak, Cizre’deki katliama suç ortaklığı yapmıştır. Sessizliğiyle buna suç ortaklığı yapmıştır. Biz Kürtler bunun peşini bırakmayacağız. İkinci Cizre’nin yaşanmaması için elimizde geleni yapacağız. AİHM ve Avrupa Konseyi’nin bir delegasyonu Sur’a gönderene kadar eylemlerimizi sürdüreceğiz. Eylem yerimiz stratejik bir yerde. Avrupa kurumlarının olduğu bir yer. Onun için diğer bir çalışmamızda AK’nin daimi üye ülkeleri ziyaret edip, görüşmeler yapıyoruz. Bu bizim çalışmamız için önemli. Çünkü yaşananlar katliamları aktarıyor, bilgilendirmede bulunuyoruz.
Kaç ülke temsilcisiyle bir araya geldiniz?
Şimdiye kadar 9 daimi ülke temsilcileriyle bir araya geldik. Bunlar içerisinde, İspanya, İtalya, Rusya, Belçika gibi ülkeler var. Bizim amacımız Türkiye dışında 46 üye ülke temsilcilerini ziyaret etmektir. Bizim için önemli bir çalışmadır. Direniş çadırımızın en önemli çalışmalarından bir tanedir. Önümüzdeki haftadan itibaren de AP nezdinde görüşmeler başlatacağız. Ciddi destek alacağımızı düşünüyoruz. Çünkü ciddi dostlarımız ve bizimle dayanışma içerisinde olan kesimler var.
AB kurumlarından acil olarak talepleriniz nelerdir?
Türk devleti, Kürtlerin özgürlük ve demokrasi talebini katliamlarla cevap veriyor. Yok sayıyor. Onun için acil olarak AİHM’den talebimiz Türkiye’yi mahkum etmesidir. İkincisi Avrupa Birliği’nin Türkiye üyelik sürecinin dondurulması, AİHM ve Avrupa Konseyi’nin ayrı ayrı heyetlerinin Cizre, Sur ve diğer kenteler göndermesidir. Katliam ve vahşet ancak bu şekilde son bulur. İkinci Cizre’nin yapılmaması için bu mutlaka yapılması gerekiyor.
Son olarak Avrupa’da yaşayan Kürdistanlılara bir çağrınız var mı?
Mehmet Tunç son konuşmasında, “Biz şehit düşebiliriz ama mücadele devam edecektir” diyor. Halkımıza çağrımız; dünyanın neresinde olursa olsun Mehmet Tunçların mirasına sahip çıkılması gerekiyor. Cizre, Sur ve Kuzey Kürdistan’da başlatılan öz yönetim direnişe ses vermeliyiz. Her yerde ayağa kalkmalı ve demokratik mücadele içerisinde olmalıyız.