Kürdistan'da yakınları katledilenler adalet arayışlarını sürdürdü. Fail olarak devleti işaret eden aileler, AKP'nin savaş politikasını da protesto ederken, halkın direnişini selamladı. Eylemlerde, katledilenlerin hikayeleri de anlatıldı.
AMED
İHD ve kayıp yakınlarının “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 354’üncüsü Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapıldı. Kayıplar ile kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenlerin fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Amed Şubesi yönetici ve üyeleri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, kayıp yakınları ile insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1994 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde, kimliği belirsiz silahlı kişilerce kaçırıldıktan sonra katledilen Abdullah Düşkün’ün faillerinin bulunup yargılanması talep edildi.
YARGIYA ÇAĞRI
İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Amed Şubesi Başkanı Raci Bilici, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması için 354 haftadır sürdürdükleri eylemlere rağmen, yargının duruma kayıtsız kaldığını söyledi. Eylem alanından her hafta kayıpların sorumlusunun devlet olduğunu ve failleri deşifre ettiklerini söyleyen Bilici, kayıp dosyalarının zamanaşımına uğratıldığını söyledi. Yargı organlarına çağrıda bulunan Bilici, şunları belirtti: "Her hafta deşifre ettiğimiz failleri yargılayın. Eğer yargılamıyorsanız, iftara atıyorsak o zaman bizi yargılayın. Failleri yargı önüne çıkarın ve yargılayın. Biz buradan vicdanlara, adaleti dağıtma iddiasında olan yargı mensuplarına sesleniyoruz. Eğer biraz adalete olan inancınız varsa sizi bir dakikalık empati kurmaya davet ediyoruz. Siz olsanız nasıl bir duygu içerisinde olursunuz. Siz olsaydınız adalete olan inancınız kalır mıydı" diye sordu.
'DEVLET SAVAŞI KADIN BEDENİ ÜZERİNDEN YÜRÜTMEK İSTİYOR'
KESK Şubeler Platformu Eş Sözcüsü Müyeser Gülcemal de eylemde konuşma yaptı. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü'ne atıfta bulunan Gülcemal, kayıp annelerinin yaşadığı acının da bir şiddet olduğunu söyledi. Kayıp anneleri ile birlikte mücadele edeceklerini söyleyen Gülcemal, devletin Kürdistan'daki savaşı kadın bedeni üzerinden yürütmeye çalıştığını kaydetti. Gülcemal, savaş ortamının son bulmasını istedi.
ABDULLAH DÜŞKÜN'ÜN EŞİ ANLATIYOR
İHD Amed Kayıp Komisyonu Üyesi Nigar Kocaman, 1994 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde, kimliği belirsiz silahlı kişilerce kaçırıldıktan sonra katledilen Abdullah Düşkün’ün hikâyesini paylaştı. Kocaman, Düşkün’ün eşi Hediye Düşkün’ün olaya ilişkin beyanlarını şöyle aktardı:
"Biz ailece Güçlükonak Damlarka köyünde oturuyorduk. Köyümüz yakıldığı için, Cizre’ye eşyalarımızı yeni taşımıştık. Eşim hayvanlarımızın satım işiyle uğraşıyordu. Ben kayınvalidem, eniştemiz Tacdin Düşkün ve eşim Abdullah evdeydik. Evimize 2 kişi geldi. Birisi ince, uzun boylu ve sarışındı. Diğeri kısa boylu, siyah ve gür bıyıklıydı. Göğüs ceplerinde telsizleri vardı. Sarışın olanın belinde tabanca, omzunda uzun namlulu silah asılıydı. Diğerinin silahı yoktu. Kimliklerimizi istediler. Eşime ‘aradığımız şahıs sensin’ dediler. Eşimi alıp yanlarında götürdüler. Peşlerinden gitmek istedik, ancak ‘bir adım daha atarsanız vururum’ dedi, onlardan birisi. Eşimi, beyaz bir arabaya bindirip kaçırdılar.
Gelenler Türkçe konuşuyorlardı. Bu olaydan 3 gün sonra bir minibüs şoförü bize, eşimin cesedinin bulunması ile ilgili haber verdi. Nusaybin ilçesinin, Kürtçe adı Girefşe olan köyünde, ana caddeye yakın kendilerine ait olduğu bir evde, bir gün önce bir erkek cesedi bulunmuş. Jandarmaya haber verilmiş. Gerekli işlemlerden sonra cesedi köye defnetmişler. Bize eşimin saati ve elbiseleri verildi. Eşyalarını bize köyün muhtarı verdi."
ŞIRNAK
Şırnak'ın Cizre ilçesinde de kayıp yakınlarının adalet arayışı sürdü. Dayikên Şemiyê, yakınlarının akıbetini sormak ve faillerinin yargılanmasını talep etmek amacıyla 358'inci kez bir araya geldi. Sanat Sokağı'nda yapılan eylemde "Şehitler albümü" açan kayıp yakınları, kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. Eylül ayında ilçede 9 gün süren sıkıyönetim uygulamalarında katledilen 22 kişinin fotoğrafının da taşındığı eylemde, katledilenlerden Zeynep Taşkın'ın kızı Şükran Taşkın eylem boyunca annesinin fotoğrafına sarıldı.
Eylemde açıklama yapan MEYA-DER Cizre Yöneticisi Veysi Durgut, 1997'de JİTEM elamanları tarafından katledilen Ahmet Yağarcık'ın hikayesini anlattı. O gün Cudî Mahallesi'nde bir düğün olduğunu ve JİTEM elemanı olan Kamil Atak ve elemanlarının silahlarla düğüne saldırdığını anlatan Durgut, saldırı sonucunda 8 kişinin katledildiğini ve onlarca kişinin de yaralandığını hatırlattı.
Durgut, Yağarcık'ın da düğünde katledildiğini ifade ederken, "Olayın duyulmasının ardından Yağarcık'ın annesi hastaneye gidiyor. Burada Kamil Atak ve arkadaşları Yağarcık'ın annesini tehdit ediyorlar" dedi. Durgut, geçen zamana rağmen olaya ilişkin herhangi bir soruşturmanın açılmadığını belirtti.
Botan Din Alimleri Yöneticisi Mele İsmail Yanık ise Kürt halkına yönelik saldırılara tepki gösterdi. Yanık, saldırılara karşı direnen Nusaybin ve Yüksekova halkının direnişlerini selamladı.
BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 354. haftasında Gülistan Caddesi'nin İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Burada kayıp yakanları adına açıklama yapan İHD Batman Şubesi Başkanı Mehmet Bağadır, Kürdistan'da "sokağa çıkma yasağı"nın ilan edildiği merkezlerde insan onurunun zedelendiğini kaydetti.
Bağadır, "Kamu düzeni 35 günlük bebeği ve 75 yaşındaki insanları öldürmek mi?" diye sordu.
Bağadır, bölgede halkın aç bırakılıp ve hastalarının tedavisinin engellendiğini söylerken, "Savaş koşullarında askıya alınmayacak haklar vardır. Unutmayın, Türkiye'nin tarafı olduğu Cenevre Sözleşmesi vardır. Aksi halde savaş suçunu işlemiş olurlar ki, sorumlu taraf ile filli icra edenler insanlık karşısında hesap vermek zorunda kalacaklar" dedi.
İZMİR
İHD İzmir Şubesi ise, gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Konak Eski Sümerbank önünde açıklama yaptı. Eyleme, dernek üyeleriyle birlikte İzmir Barış Anneleri Meclisi üyeleri de katıldı.
Eylemde konuşan İHD Şube Yöneticisi Ahmet Çiçek, Yüksekova ve Nusaybin'de süren devlet terörüne dikkat çekerek, 22 Kasım 1993 gecesi Amed'de gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Mehmet Şah İkincisoy'un hikayesini anlattı.
'İŞKENCE İLE KATLETTİLER'
Çiçek, İkincisoy'un evine baskın yapan polislerin Mehmet Şah, babası, 5 kardeşi, amcası ve 4 kuzenini gözaltına aldığını belirterek, götürüldükleri Diyarbakır Terörle Mücadele Şubesi'nde İkincisoy'un işkence ile katledildiğini ifade etti. Çiçek, 13 Aralık 1993 tarihinde ise baba Abdülrezzak İkincisoy'un oğlunun akıbetini sormak için savcılığa gittiğini ve savcılıkta kendisine Mehmet Şah'ın gözaltına alınmadığı, 25 Kasım 1993'te polisle çatışmada hayatını kaybettiğinin söylendiğini aktardı. Mehmet Şah İkincisoy'un gözaltında kaybedilmesinden, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Ramazan Sürücü'yü ve diğer görevlilerin sorumlu olduğunu vurgulayan Çiçek, "İçlerinde Şerif Akay, Mustafa Şen ve Mustafa Hünerli Türkoğlu'nun bulunduğu Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube polislerini, Tansu Çiller'in Başbakan, Nahit Menteşe'nin İçişleri Bakanı, Seyfi Oktay'ın Adalet Bakanı olduğu 50. hükümeti sorumlu tutuyoruz. Mehmet Şah İkincisoy dosyasındaki 22 yıllık cezasızlık son bulsun" dedi.