AKP, bölge gericiliğini Rojava karşıtlığı temelinde buluşturmak istiyor-Seyit Evran

Cenevre konferansının Kürtsüz başladığı dönemde Kürtler bu siyasete yanıt olarak kendi çözüm projelerini hayata geçiriyor. Çözümün adresi bu anlamda netleşti.

12 Mart’ta halklar; zulme, köleliğe ve inkarcılığa karşı Kürdistan özgürlük dağlarında tarihi bir adım atarak Halkların Birleşik Devrim Hareketi ilan etti. Peşi sıra 17 Martta Rojava’da, Rojava-Kuzey Suriye federasyonu’nun ilanı deklere edildi.

Halkların bu hamlesi Bakur’da AKP tarafından Kürtlere yönelik soykırım uygulandığı, kent, köy, tarih, dil ve kültür yıkım saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşti.

Rojava’da askeri başarının siyasi kazanımlarla sonuçlanması dönemi yeni bir dönem. Öte yandan Birleşik Devrim Hareketi de Türkiye ve Kuzey Kürdistan açısından tarihi bir ilan. İşte tam böylesi bir dönemde RTE-Saray gladyosu saldırılarını daha da yoğunlaştırdı.

Cenevre konferansının Kürtsüz başladığı dönemde Kürtler bu siyasete yanıt olarak kendi çözüm projelerini hayata geçiriyor. Çözümün adresi bu anlamda netleşti.

Benzer bir adım, 2014 yılı başında Rojava Özerk Kanton yönetimleri ilan edilerek atılmıştı. Özerk kanton yönetimlerinin ilanı nasıl ki 2. Cenevre konferansının yanlış rotada ilerlediğini göstermiş ve çözüm çizgisine çekmeye çalışmışsa; Rojava-Kuzey Suriye Federasyonunun ilan edilmesi de, 3. Cenevre konferansında asıl gündemin ne olması gerektiğini ve çözümün nasıl gelişeceğini gösterdi.

KİRLİ PLANLAR

Halkların bu hamlesine karşılık yeni bir kirli plan devreye sokuldu. Kirli planın başını yine RTE ve ekibi çekiyor. Önce Türk Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun İran ziyareti gerçekleşti. Ardından Suriye Dış İşleri Bakanı Velid Mualim Tahran’a gitti. Bu görüşmelerden sonra İran’dan her hangi bir açıklama yapılmazken; Suriye ve Türk devlet yetkilileri, Rojava’yı ve Kürtlerle birlikte hareket eden çevreleri tehdit etmeye başladı. Öyle anlaşılıyor ki bu görüşme trafiği, Kürt karşıtı tarihsel işbirliğinin yeniden canlandırılmasının bir arayışı oluyor. Yapılan açıklamalar ve sahada yaşanan gelişmeler, tümüyle olmasa da bazı noktalarda anlaştıklarını gösteriyor.

Bu trafiğin ardından RTE ve AKP’nin ‘hayırsever’i Rıza Sarraf, ABD’ye kaçtı. Ve çok geçmeden de tutuklandı. Sarraf’ın ABD’ye gidişi ve ardından tutuklanması birçok yorumu ve tartışmayı beraberinde getirdi.

İran-Türkiye-Suriye arasındaki yeni bir işbirliğinden ötürü İran’ın talebi üzerine Sarraf’ın gözden çıkarılmış olması görüşü, doğruya en yakın yorum oluyor. Öyle anlaşılıyor ki Türk devleti, kara kutu olan Sarraf’ı İran’a teslim etmek yerine kaçışına göz yumdu. AKP ve RTE yanlısı kesimlerden gelen tepkiler bu görüşü doğrular nitelikte. ABD’nin Sarraf’ı nasıl kullanacağı, işin ucunun RTE iktidarına kadar varıp varmayacağı hususu şimdilik belirsizliğini koruyor. Ancak, ABD’nin Sarraf’ı bir şantaj ve tehdit unsuru olarak kullanma olasılığı ve potansiyeli hiç de yabana atılacak bir ihtimal değil.

BÖLGE GERİCİLİĞİNİN BAŞINI AKP ÇEKİYOR

Halkların hamlesine karşılık olarak bölge gericiliği ile anlaşarak uluslararası alanda tarihsel ittifakları canlandırma yönünde adım atan AKP ve RTE, Türkiye’de de tehlikeli bazı adımlar attı. Urfa’da Suriye’li Kürt düşmanı aşiretlerle yapılan toplantı bu adımlardan birisi. Bu toplantıya Hasekê bölgesindeki 45 Aşiret liderinin katıldığı iddia ediliyor.

22. Dönem Şanlıurfa AKP milletvekili Mahmut Kaplan’ın evinde gerçekleştiği belirtilen toplantıya özel savaş kurmayları olan Vali İzzettin Küçük, Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi, İl Jandarma Alay Komutanı Albay Selman Kömürcü, Ak Parti Urfa İl Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, Suruç Çadır Kenti Kamp Müdürü Mehmet Han Özdemir’in katıldığı belirtiliyor. Toplantıda Suriye’den ise MİT ile birlikte çalışan Halep, Deir ez Zor,  Rakka ve Hasekê'nin önde gelen aşiretlerinin reisleri, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Genelkurmay Başkanı Tuğgeneral Ahmet Berri'nin hazır bulunması, konseptin hedefini gösteriyor.

AKP’NİN KİRLİ TEZGAHI

Toplantı sonrası, Rojava’ya karşı  'Ceyş Aşair el Şarkiye' adıyla bir ordu kurulması kararı alındığı açıklandı. Özel savaş kurmaylarının katılarak aşiretler adına ordu kurma kararının alındığı bu toplantının ikinci kararı ise ‘PYD-YPG’nin ‘terör örgütü’ sayılması ve bölgeden çıkarılması. Toplantının basına yansımasından sonra bir çok aşiretin ileri gelenleri yapılan açıklamayı ve toplantıyı kabul etmediklerini açıkladı.  

KDP KİRLİ PLANDA ROL ÜSTLENDİ

RTE, uluslararası alanda ve Bakur ile Türkiye’de böyle adımlar atarken tamamlayıcı güç olarak stratejik ortağı KDP ve Barzani’lere de önemli roller vermişti.

Barzani ve KDP kendilerine verilen görevi yerine getirmenin ilk adımı olarak Rojava-Kuzey Suriye Federasyonu’nun ilan edileceği gün, Rojava’ya açılan tek resmi kapı olan Sêmalka sınır kapısını kapattı.

Türk devletinin Sêmalka’nın kapatılmasından kaynaklı oluşabilecek maddi zararı temin amaçlı 200 milyon dolar ödenek ayırdığı belirtiliyor.

KDP lideri Mesut Barzani’nin geçen günlerde El-Monitor’a verdiği demeçte, ‘’PKK-PYD aynıdır’’ diyerek Türk devletinin bakışına sahip olduğunu açıkça ilan etti ve AKP’nin katliamcı ve soykırımcı politikalarını onayladığını açıklamış oldu. Bu açıklamayı kirli oyunda rol oynamanın itirafı olarak görmek gerekiyor.

YENİ BİR SALDIRI DALGASI MI?

2013 yılında yine KDP ve Barzaniler tarafından sınır kapısı kapatılmış ve akabinde DAİŞ, Nusra ve diğer çete grupları Efrin’den başlayarak Tel Koçer’e kadarki alanda saldırılar başlatmıştı. Sêmalka kapısının yeniden kapatılması, acaba Rojava ve Kürtlere yönelik yeni bir saldırı dalgası mı planlanıyor? Sorusunu akla getiriyor.

Suriye’de ve Irak’ta etkili olan Cuburi aşiretinden olan Irak Meclis Başkanı Selim Cuburi ile ‘Irak ve Güney Kürdistan hükümetleri arasındaki sorunlar tartışıldı’  şeklinde lanse edilen görüşmelerin de  Urfa toplantısının bir devamı olarak gerçekleştirildiği belirtiliyor. Hasekê ve Şeddadê’nin yanısıra Musul’da da hem nüfus hem de etki gücü olarak öne çıkan Cuburilerin, planın bir parçası olarak kullanılmak istendiği anlaşılıyor.

ENKS DE İŞİN İÇİNDE

Federasyonun ilan edildiği günden bu yana Suriye Ulusal Koalisyonu içinde yer alan A. Hekim Beşar ile Fuat Aliko’nun Rojava ve ilan edilen federasyona ilişkin yaptıkları karşıt açıklamalar ve Haleb’in Şex Maxsut mahallesine dönük ENKS çetelerinin saldırıları; anlaşmanın kapsamını, saldırının boyutlarını ve kirli hesapları doğruluyor.

Cezire Kanton özerk yönetiminden adının açıklanmasını istemeyen bir kaynak, Sêmalka sınır kapısının kapatılmasının arkasında, RTE ile Barzani arasındaki anlaşmanın olduğunu doğruluyor. Yetkili, Sêmalka’nın kapatılmasının ekonomik, siyasi ve askeri olarak yeniden kuşatma çabalarının bir parçası olarak ele alınması gerektiğini kaydediyor. Yetkiliye göre, yapılan anlaşma çerçevesinde Rojava yöneticilerinin diplomatik ilişkilerde bulunması, görüşmeler gerçekleştirmesi engellenecek. Rojava-Kuzey Suriye Federasyonu’na karşı uluslararası alanda karalama kampanyaları örgütlendirilecek ve ENKS öne çıkarılmaya çalışılacak.

Rojava devrimi gerçekleştiği günden bu yana AKP ve KDP arasında sayısız kirli plan yapıldı. Bu planların hepsi direniş, doğru politik hat ve ilkeli diplomasi ile sonuçsuz bırakıldı. Zira Kürtler ve dostları, komşu halklar bu oyunlara gelmedi ve tezgahlanan planları sonuçsuz bıraktı. Şu ana kadar ortaya çıkan sonuçlara bakıldığında bundan sonra da bu kirli hesapların tutmayacağını söyleyebiliriz.