AKP-MHP faşizmi Efrîn’e bir işgali harekatı gerçekleştirdi. AKP-MHP faşizmi aylardır Efrîn’i hedef gösteriyordu. AKP-MHP faşizmi hem Kürt düşmanlığı nedeniyle, hem de iktidarını ayakta tutmak için böyle bir dış savaşa ihtiyaç duyuyorlardı. Şovenizmi aylardır şahlandırarak iktidarlarını ayakta tutacak bir savaşa destek toplamayı amaçlıyorlardı. İçeride böyle bir kamuoyu desteği yaratıp dış dengeleri de kendileri için uygun görünce işgal saldırısı başlattılar. AKP-MHP faşist iktidarı için böyle bir işgal zorunlu hale gelmişti. Ya iktidarını kaybedecek ya da böyle bir işgal harekatı yürüteceklerdi.
En dikkat çekici tutum ise CHP’den geldi. AKP-MHP iktidarına muhalif olduğunu söyleyen CHP bu iktidarı ayakta tutacak işgal harekatına en büyük desteği vermiştir. “Bu harekat zorunluydu” diyerek AKP-MHP faşizminin şovenizmi şahlandırıp iktidarını ayakta tutma politikasına onay vermiştir. 20 Temmuz Olağanüstü Hal darbesini meşrulaştırarak AKP-MHP faşist iktidarının pervasızca bir baskı ve zulüm düzeni kurmasına imkan sağlayan CHP, bu defa da bu işgalin meşrulaştırıcısı ve birinci dereceden sorumlusu haline gelmiştir. Bir daha karakterindeki soykırımcı ve Kürt düşmanı özellikleri ortaya koymuştur. Sosyal demokrat söylemlerinin sadece bu karakterini örtme kılıfı olduğu bir kez daha görülmüştür.
20 Temmuz Olağanüstü Hal darbesini meşrulaştıran ve AKP-MHP faşizminin görülmedik düzeyde zulüm yapmasını sağlayan kesinlikle CHP’dir. CHP tutumuyla meşrulaştırmasaydı AKP-MHP faşizmi OHAL’i bu düzeyde bir zulüm ve baskı düzeni haline getiremezdi. Bu açıdan OHAL’e karşı çıkması günah çıkarmaktan başka bir anlama gelmemektedir. OHAL’i meşrulaştıran, AKP-MHP zulmünün bu düzeye gelmesinde birinci derecede sorumluluğu olan CHP’nin OHAL’e karşı çıkmasından bir sonuç çıkmaz. Sadece kendisini muhalif göstermeyi amaçlayan, dostlar bizi pazarda görsün misali bir yaklaşımdır.
20 Temmuz darbesini meşrulaştıran CHP şimdi de Efrîn işgalini içeride ve dışarıda meşrulaştıran bir rol oynamaktadır. 20 Temmuz ve Efrîn işgalinde CHP’nin ortaya koyduğu tutum göstermiştir ki, kendini sol ve demokrat olarak gösterenler kadar halklar için tehlikeli olan bir duruş olamaz. Bu açıdan gerçek sosyal demokrat ya da sol olmayanların teşhiri çok önemlidir. Efrîn işgali bu gerçeği bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Zaten CHP hiçbir zaman sosyal demokrat olmamıştır. Tek parti dönemini bir tarafa bırakalım, Kürt halkına karşı 1980’li ve 1990’lı yıllarda yürütülen kirli savaşta en kirli rolü Deniz Baykal oynamıştır. O zaman da Deniz Baykal ve CHP’ye kirli savaşı meşrulaştırma rolü verilmişti. Çünkü Çiller ya da Mehmet Ağarlar bu savaşı meşrulaştıramazdı.
CHP tarihsel ve toplumsal olarak değil, politik olarak 1960’ların sonunda sosyal demokrat olma sıfatını almıştı. Sosyal demokratlar eskinin sosyalist partileridir. Komünist partiler 1912 yılına kadar kendilerine sosyal demokrat diyorlardı. Sovyetlerde devrim yapan Lenin’in partisinin ilk ismi de sosyal demokrattı. 1912 yılında ayak sesleri gelen savaşa karşı çıkmadıkları için artık sosyalist saflarda görülmediler. Ancak belli düzeyde emekçi ve sol söylemde bulunuyorlardı. Yine de sağ partiler kadar şovenist olmuyorlardı. Farklı kimliklerin sorunlarının çözümünde sağ partilerden daha fazla yumuşak davranmışlardır. Ancak CHP daha baştan devletçi ve farklı kimlikleri soykırıma uğratan bir karakter kazandığından hiçbir zaman batıdaki sosyal demokratların zihniyet ve politikalarını içselleştirmedi. Şu anda Sosyalist Enternasyonale üye olan ama en fazla şovenist olan parti CHP’dir.
CHP zihniyet olarak değişmeden, söylemde kendini sosyal demokrat olarak gösterince ve söylemde demokrasi ve özgürlükten söz edince 1970’li yıllarda demokrasi isteyen kesimler CHP’ye sempati duymaya ve oy vermeye başladılar. Bu nedenle hala CHP tabanında demokrasi isteyen toplumsal kesimler bulunmaktadır. Bu durum gelinen aşamada CHP’nin yüzünü maskeleyen bir rol oynamaktadır. Bu toplumsal kesimler ve bazı sol çevreler yıllarca CHP’nin demokratik bir tutum göstermesini beklediler. Hep bunu umdular. Ancak AKP-MHP faşizminin halka kan kusturduğu bir dönemde bu iktidarın destekçisi haline gelmesi nedeniyle CHP’nin teşhir edilmesi ve sosyal demokrat bir parti olmadığının ortaya konulması gerekir.
Sosyal demokrat ve emekçilerden yana siyasi bir rol üstlenmiyor, ancak halkların en zor döneminde faşist güçlere destek olarak halklar ve emekçiler için en olumsuz rolü oynuyor. Bu açıdan artık CHP’nin sol ve demokrat bir parti olarak görülmemesi gerekir. CHP’ye fazlasıyla kredi verilmiştir. CHP’nin gelinen aşamada solun ve demokrasi güçlerinin mücadelesini zayıflatan ve engelleyen bir parti olarak görülmesi, teşhir edilmesi ve mücadele edilmesi gerekir. Ancak bu teşhir ve mücadele Türkiye'de gerçek anlamda bir sol ya da demokrat parti ortaya çıkarabilir. CHP’nin bu karakteri ortaya konulup mücadele edilmeden Türkiye'de gerçek anlamda demokrasi mücadelesini geliştirmek mümkün değildir.
Türkiye'nin en büyük talihsizliği, sol ve demokrat kavramlarının çarpıtılmış ve yozlaştırılmış olmasıdır. Türk devletinin kuruluşundan itibaren bir özel savaş devleti olması, toplumları, hatta dünyayı aldatmayı esas alması, evrensel kavram ve kurumların da çarpıtılmasını beraberinde getirmiştir. En somut hali, işgal harekatlarının barış ve zeytin dalı harekatı olarak yutturulmaya çalışılmasıdır.
CHP’nin şu andaki en temel işi, AKP-MHP faşizminin ve bunların en temel politikası olan Kürt soykırımının sol ve demokratlık adına meşrulaştırılması olmaktadır. Bazı toplumsal kesimler AKP-MHP faşizmi karşısında CHP sol ve demokrasi güçleri yanında yer alabilir mi diye bir beklenti içinde olmuşlardır. 20 Temmuz sonrası Yenikapı’ya giderek, şimdi de işgal harekatına destek vererek AKP-MHP faşizminin örtüsü olma gerçeğini gözler önüne sermiştir. Bu açıdan başta ÖDP olmak üzere CHP’den sol ve demokratik güç çıkarmaya çalışanlar bu yaklaşımları bırakmalı, katırdan doğum beklenmeyeceğini görerek Türkiye'de sol ve demokrat gerçekliğinin doğru rotada gelişeceği bir anlayış ve tutum içine girmelidirler.
Aleviler de CHP’ye karşı tutumunu gözden geçirmeli ve tutum almalıdırlar. AKP-MHP faşizminin Efrîn’i işgalindeki ortakları Arap Alevilerinin kafasını kesenlerdir. Kürtler her zaman Alevilerle dostluk içinde olmuştur. Bu tutumunu sadece Türkiye'de değil, Suriye'de de göstermişleredir. Aleviler şunu bilmeli ki, Türkiye'de demokratik olmayan hiçbir siyasi güç Alevilerin sorunlarını çözemez. Bu açıdan demokratik bir zihniyete sahip olmayan CHP’den artık hiçbir beklenti içine girmemelidirler. CHP şimdiye kadar demokratik zihniyet ve duruşta bir parti olmadı. Son yıllardaki duruşu bunu açıkça ortaya koymaktadır. Hem Kürt hem de Alevi olan Kemal Kılıçdaroğlu AKP-MHP faşizminin baskıları ve psikolojik savaşı ortamında kompleksli bir biçimde Kürtlüğün de Aleviliğin de gerektirdiğinin tersini yaparak AKP-MHP faşizmine hizmet etmektedir. CHP hem zihniyet hem de liderlik olarak demokrasi güçlerine ve demokrasi mücadelesine zarar vermektedir.
Türkiye'de AKP-MHP faşizmine CHP meşruiyet kazandırırken, Kürt siyasetinde de KDP AKP-MHP faşizminin politika ve uygulamalarına meşruiyet kazandırmaktadır. Efrîn işgaline açıkça tutum koyma ve direnişçilerden yana olmak yerine; işgal ve Kürt düşmanlığı açıkken hala Türkiye'ye karşı muğlak ve başka devletlerin kullandığı politik cümleler kurulması, bir Kürt partisinin tutumu ve duruşu olamaz. Türk devletinin Efrîn’i işgal harekatının Kürt karşıtı tutum oluğu açıkça ortaya konulmalıdır. KDP’nin şu andaki söylem ve tutumu Kürtler için büyük bir zaaf durumudur. Bu, en başta da Başurê Kurdîstan'a zarar verecektir. İşgal ve Kürt düşmanlığı karşısında halkın zihniyet ve tutumunu muğlaklaştırmak, pasifleştirmek kadar Kürtlere zarar verici tutum olamaz. KDP’nin tutumu da Kürt yurtseverliğini ve duruşunu zayıflatmakta; soykırımcı sömürgecilerin saldırılarını meşrulaştırmaktadır. KDP ve tüm Kürt siyasi partileri bu tutumdan bir an önce vazgeçmelidirler.
Kaynak: Yeni Özgür Politika