ANALİZ

AKP-MHP iktidarına karşı demokrasi mücadelesi

Artık AKP-MHP faşist iktidarına karşı mücadele, tüm darbe karşıtlarının mücadelesi olacaktır. Bu yönüyle hayırlara vesile olabilir. Şu anda Türkiye’de en acil ihtiyaç demokrasi güçlerinin bir araya gelmesidir.

Dikkat edilirse AKP yetkilileri her gün PKK’yi şöyle bitireceğiz, böyle bitireceğiz, diyor. Zaten bunu söylemeyen AKP başbakanı, içişleri bakanı kalmadı. Son zamanlarda bu tür söylemler daha fazla artmıştır. Aslında bu, Türk devletinin temel sorununun Kürt sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sorunu çözmedikleri için şovenizmi şahlandırıp her gün ezeceğiz demektedirler. Bunu iktidarlarını ayakta tutma yöntemi haline getirmişlerdir. İstedikleri gibi bağırsınlar, çağırsınlar AKP iktidarı her an alabora olacak düzeyde zayıf konumdadırlar. Çünkü AKP-MHP iktidarının içeride ve dışarıda savaş dışında politikası kalmamıştır. Bu düzeyde politikasız kalan bir siyasi iktidarın da uzun süre ayakta kalması zordur. 

Artık Türkiye’de sadece bir AKP iktidarı yoktur; AKP-MHP iktidarı demek daha doğrudur. Tayyip Erdoğan herhangi bir karar mı alacak Devlet Bahçeli ile baş başa veriyorlar. Tek başına Tayyip Erdoğan’dan söz etmek mevcut siyasi durumu açıklamada yetersiz kalır. Bu nedenle faşist iktidarın şefliğine Tayyip Bahçeli demek daha doğrudur. AKP-MHP iktidarı denirse mevcut siyasal gerçeklik daha iyi anlaşılır. Zaten AKP’lilerin kullandığı dil, üslup tamamen MHP’nin üslubudur. Bu açıdan AKP’ye tamamen yeni bir gözle bakmak gerekmektedir. 

AKP daha önceki dönemlerde iktidarını pekiştirmek için takiye yapmış, toplumu ve birçok çevreyi oyalamıştır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin çatışmasızlık ilan ettiği yıllar ise bir siyasal mücadele biçiminde geçmiştir. Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi toplum ile devleti hazırlayarak AKP’ye adım attırmak istemişse de bu başarılamamıştır. Çünkü bu yılları kendini iktidarda tutmak için değerlendiren AKP, kendini artık toplum ve devlet içinde sağlamlaştırdığına kanaat getirince bu defa yeni hegemonik otoriter sistemini kurmaya yönelerek gerçek yüzünü göstermiştir. 

AKP iktidarını bu açıdan iki temel döneme ayırmak gerekir. İlk dönemin kendi içinde aşamaları olsa da, esas olarak iktidarını ayakta tutma ve güçlendirme dönemi olarak görmek gerekir. Şimdi ise Erdoğan ve Bahçeli yeni kurucu liderler olarak Türkiye’de soykırımcı yeni hegemonik bir sistem kurmayı hedefliyorlar. Erdoğan ve bahçeli kurucu lider, AKP ve MHP ise kurucu parti olmak istiyorlar. Bunu da Kürt düşmanlığı üzerinden şekillendirmeye çalışıyorlar. Artık 1920’lerin Mustafa Kemal ve CHP’sinin Türkiye’sini Kürtleri yok etmek için yeterli görmüyorlar. Kürt düşmanlığını tırmandırarak asker ve sivil bürokrasiyi yanlarına alıp amaçlarına ulaşmayı hedefliyorlar. Her gün bölünmekten, var olma yok olma savaşından, istiklal savaşından söz etmeleri toplumu da bu amaçlarına destek verecek hale getirmek içindir. Bu açıdan şu andaki siyasi düzeni on yıllar öncesiyle karşılaştırmamak gerekiyor. 

Yeni kurucu liderler Türkiye’de kendi ideolojik siyasi çizgileri doğrultusunda Türkiye’yi şekillendirmeye çalışıyorlar. Esas yüzlerini ve amaçlarını böylece ortaya koymuş oluyorlar. Esas zihniyeti ve amacını Türkiye’yi nasıl şekillendireceği konusu gündeme girince tümden açığa vurmuştur. İşte gerçek Tayyip Erdoğan ve gerçek AKP budur. Önceki kimi söylemler sadece bu amaca ulaşmak için uygulanmış taktiklerin gereği olarak dile gelmiştir. Bir kişinin ve partinin zihniyeti nasıl bir Türkiye oluşturmasına bakılarak netleşir? Önceki partiler mevcut siyasi sistem içinde şunları bunları yapacağım derdi, pratikleri bu çerçevede olurdu. Bunlar kendini iktidarda tutmak için şu bu popülist politikalar izlerlerdi ya da dönemsel söylemlerde bulunur ve bu yönlü bazı icraatlar yaparlardı.

AKP ve MHP’nin yaptıkları şimdi farklıdır. Gerçek zihniyet ve amaçlarını ortaya koyan bir politikaya yönelmişlerdir. Türkiye’yi tam da kendi zihniyetleri doğrultusunda yeniden kurmak istiyorlar. Bu da tüm farklılıkları ortadan kaldıran Türk-İslam sentezi denilen bir zihniyetle yapılmaktadır. Zaten Tayyip Erdoğan Türkiye cumhuriyeti tarihinde hiçbir liderin söylemediği düzeyde tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrak diyerek karakterini ortaya koymuştur. Bunların içinde örtülü olarak tek din ve tek dil de bulunmaktadır. Hatta bu tek tekler içinde tek tip yaşam, tek tip kültür de vardır. Çünkü AKP-MHP iktidarı kendi düşünceleri, yaklaşımları, uygulamaları ve yaşamları dışındaki her şeyi yanlış görüyorlar. Hatta vatan haini olarak değerlendiriyorlar. Türkiye tarihinde hain, bölücü vb. kavramlar da en fazla bu dönemde kullanılmaktadır. 

AKP-MHP iktidarı yeni bir anayasayla bu zihniyet ve amaçlarını bir sisteme kavuşturmaya çalışıyorlar. Yeni bir darbe anayasası yapılacaktır. Aslında 15 Temmuz’da yapılan darbe bir AKP-MHP darbesidir. Diğerleri sadece bu AKP-MHP darbesinin provokatörleri olmuştur. Şu anda tutuklanan askerleri darbe provokatörü olarak değerlendirmek daha doğrudur. AKP ve MHP bu darbeye dayanarak Türkiye tarihindeki en faşist anayasayı yapacaklardır. Önceki darbelerde anayasa yapanlar bazı dengeleri düşünürken, iç ve dış dengeleri gözetirken, AKP ve MHP içeride ve dışarıda kim ne derse desin biz bildiğimizi yaparız demektedir. 

Artık AKP-MHP faşist iktidarına karşı mücadele, tüm darbe karşıtlarının mücadelesi olacaktır. Bu yönüyle hayırlara vesile olabilir. Şu anda Türkiye’de en acil ihtiyaç demokrasi güçlerinin bir araya gelmesidir. Kürt Özgürlük Hareketi sürekli Türkiye’nin temel sorununun demokratikleşme olduğunu vurgulamış, tüm demokrasi güçlerinin bir araya gelmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ancak bu yeterince dikkate alınmamıştır. Şimdi Kürt Özgürlük Hareketi dışındaki siyasi ve toplumsal güçlerin bu ihtiyaçtan söz etmesi önemlidir. Herhalde Türkiye’deki siyasi ve toplumsal güçler Kürt Özgürlük Hareketi’nin  Türkiye’yi bölmeyi değil de, Türkiye’yi gerçek anlamda birleştiren bir demokrasi mücadelesi yürüttüğü anlamışlardır. 

AKP-MHP iktidarının varlığı, Türkiye’nin temel ihtiyacının demokrasi mücadelesi olduğunu yakıcı biçimde ortaya koymuştur. Zaten bu iktidar aşılıp Türkiye demokratikleştiğinde Türkiye’de var olan tüm sorunlar bir bir çözülecektir. 


KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA