AKP’nin DAİŞ’le ölümcül dansı - Cahit Mervan

AKP’nin DAİŞ’le ölümcül dansı - Cahit Mervan

DAİŞ çetelerinin Kobanê Kantonu’na karşı 15 Eylül’de başlattıkları istila harekâtı devam ediyor. İstilacı güçlerin kuşatmasına karşı YPG-YPJ güçleri ve halk son derece kısıtlı olanaklarla direniyorlar.

KÜÇÜK BİR ŞEHİR DÜNYAYI DEĞİŞTİRİYOR

Direniş dünya kamuoyunda ve insanlığın vicdanında büyük bir saygı uyandırıyor. Kobanê giderek daha fazla dünyanın ve çağımız insanlığının karanlığa karşı aydınlık yüzünü oluşturuyor. Sadece Kürt ve Kürdistan’ın geleceğini değil, direniş aynı zamanda nasıl bir Ortadoğu ve dünya istediğimizin de mihenk taşını oluyor. Hem de dünyayı değiştirmeye aday mihenk taşı oluyor. 

Bu kadar küçük bir şehrin ve az sayıda direnişçinin, çağımızı bu kadar sarsması ve yön verici olması elbette ki en çok DAİŞ gibi katiller ordusunu Kürtlere karşı cepheye süren güçleri rahatsı ediyor. Tedirgin kılıyor. Onların uykularını kaçırıyor.

AKP, ÇETELERLE AYNI CEPHEDE YER ALIYOR

Kobanê’de ortaya çıkan bu muazzam enerji ve direnişten Türk devleti, onun cumhurbaşkanı ve hükümeti rahatsız oluyor. Türk devleti, hükümet ve medyası Kobanê’de dişini tırnağına takmış ve istilacı barbarlara karşı direnen güçlerinin başarısını istemiyorlar.   Ellerindeki tüm olanakları seferber ederek, Kobanê’nin düşmesi için çalışıyorlar. Hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde DAİŞ ile aynı mevzide ve aynı cephede hem Kobanê’de ve hem de sınırın diğer tarafında Kürtlere karşı savaşıyorlar. Kamuoyunun böyle olmadığını düşünmesi için hiçbir olumlu davranış içine girmiyorlar.

AKP her zaman olduğu gibi yapmadığı şeyi yapmış, yaptığı işi ise yapmamış gibi göstermeye çalışıyor. Nede olsa bu konuda, yani sahtekarlıkta ustalar.

AKP hükümeti ve Türk cumhurbaşkanı bunun için sözüm ona çözüm sürecine sıkı sıkıya bağlı olduklarını ikide bir deklere ediyorlar. Bunun için HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ile görüşen başbakan Ahmet Davutoğlu ‘Kabonê’nin düşmesini istemeyiz’ türünden arabesk açıklamalar yapıyor. Ve tabi ki bunun için Türk Dışişleri bakanlığı PYD Eş Başkanı Salih Müslim’i Ankara’ya davet ederek, görüşüyor.

Ancak hem çözüm sürecine ilişkin yapılan ‘olumlu’ açıklamalar, hem de her iki eş başkanla yapılan görüşmelerde verilen ‘sıcak mesajlar’ sahada karşılığını bulmuyor.

Bunun tam tersi durum söz konusu. Yani Türk hükümeti Kobanê’de DAİŞ çetelerini destekliyor. Bu soysuzlar çetesinin amacına ulaşması için Bakur halkının destek ve dayanışmasına karşı ise tam bir terör estiriyor.  Bu nedenle iyi niyetli olarak ve birazda meydanının yarattığı algı sonucu bazı Kürt siyasetçilerin dillendirdikleri ‘hükümet tavır değişikliğine gidiyor’ açıklamaları bile anında boşluğa itiliyor.  Bu tür açıklamalara karşı devletin başı, başbakan ve bakanlar ısrarla ‘IŞİD ve PKK bizim için aynıdır’ diyerek böyle bir değişikliğin olmadığını ilan ediyorlar.

Kaldı ki ‘bizim için IŞİD ve PKK aynıdır’ demek açıkça IŞİD ile aynı safta durmaktır. Bu masumane yapılmış, Türkiye’nin PKK ile yıllardır sürdürdüğü savaşın bir sonucu olarak ortaya atılmış sıradan bir benzetme veya bir eşleştirme değildir.

Bu aslında Türk devleti için esas ve değişmeyen hedefin Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek, Rojava Kürdistanı’nı Kürtlerden arındırmak politikasının en belirgin dışa vurumudur.

AKP DAİŞ KATLİAMLARINI MEŞRULAŞTIRIYOR

Erdoğan, Davutoğlu ve diğer hükümet yetkilileri de çok iyi bilirler ki, PKK’nin DAİŞ gibi soysuzlar çetesiyle hiçbir ortak yanı ve benzerliği yoktur. Ancak AKP rejimi Kürtleri, Şengal ve  Kobanê direnişleriyle birlikte küresel çapta daha çok meşru bir hale gelen Özgürlük Hareketi’ni insanlık tarihinin en çirkef, en kanlı ve en barbar çetesiyle eşleştirerek soykırım ve tasfiye planlarına şimdiden gerekçe yaratmaktadırlar.  

Bunun için medyasını, kiralık kalemlerini ve kendi havuzunda yüzmeyi kabul etmiş ‘aydınları’ cepheye sürüyorlar. Günlerdir PYD’nin Suriye rejimi ile var olmayan ilişkisi üzerinde koparılan fırtına da bunun içindir.

PYD’nin Suriye rejimi ile ilişkisini ortaya koyacak tek bir belge ve bulgu yoktur. Suriye krizi ve iç savaşı patladığından beri Kürtlerin ve PYD’nin savaştan uzak durmak için gösterdikleri çabayı, Kobanê  ile başlayan kansız devrimlerini ‘rejimin destekçisi’ diye sunmak eğer ahmaklığın ve cehaletin bir sonucu değilse, nedir? Bu türden teoriler bir tek işe yarar: DAİŞ’in soykırımlarına haklılık kazandırmak, bir halkı toplu olarak cezalandırmak için gerekçe yaratmaktan başa hiçbir şeye yaramaz. Özü itibariyle de ırkçı ve intikamcı bir yaklaşımdır.  Çünkü söylenen şudur: ‘kendiniz yaptınız kendiniz buldunuz.’

Kaldı ki  Davutoğlu daha önce Müslim’e ‘bizim dediğimizi yapın’ ve Demirtaş’a ‘tezkereye oy verin Kobanê’ye yardımı o zaman yapalım’’ demesi sadece ahlaksız bir teklif değildir. Aynı zamanda Türk hükümetin ve AKP’nin durduğu yeri tarif etmesi açısından son derece öğreticidir. 

TC İÇİN ‘DOST VE DÜŞMAN KUVVETLER’ KİMDİR?

Türk hükümeti DAİŞ ile olan işbirliğini son 24 saatte sınırı insanlardan arındırarak, sınırdaki köyleri boşaltarak, Kobanê ve Pirsus’a girişleri yasaklayarak en üst düzeye çıkarmıştır. Türk ordusu üç taraftan kuşatılan Kobanê’ye karşı dördüncü cepheyi sınırın Türkiye tarafından açmıştır.  Türk ordusu sınır hattını sivillere yasaklayarak ve köyleri boşaltarak DAİŞ çetelerine Kobanê şehrine sızmaları için büyük imkân sağlamıştır. Bu düşmanca ve asla af edilecek bir durum değildir. Türk devleti Kobanê’ye giriş ve çıkışları yasaklayarak, sınırda direnişle dayanışmak için gelen insanlara acımasız polis ve jandarma terörü uygulayarak Kürtlere karşı nasıl bir düşman hukuki içinde olduğunu ortaya koymuştur. AKP hükümeti için Kobanê ve Pirsus’ta direnen halk ve savaşçılar ‘dost kuvvetler’ değil, düşman kuvvetlerdir. 

PKK ELİNDEKİ İPİ ÇEKERSE EĞER

Elbette ki AKP rejiminin bu düşmanca tutumunun Kürtlere olduğu kadar sahipleri içinde bir faturası olacaktır. AKP bu tutumundan dolayı çok ağır bir fatura ödemek zorunda kalacaktır. 

Abdullah Öcalan’ın ‘Kobanê düşerse’ diye dikkat çektiği karanlık tünel budur. AKP maalesef kendi elleriyle aydınlığa giden tünelin girişini DAİŞ çetesiyle kapatmış, Türkiye’yi ve kendi siyasal geleceğini karanlık, iç savaşın ve darbelerlin olduğu bir tünele yönlendirmiştir.  Bu tünelinden Erdoğan’a, Davutoğlu’na ve onların lideri olduğu AKP’ye çıkış yoktur.

Bugün Kobanê’ye karşı düşman hukuku uygulayanlar, Kobanê’de soykırım yaşanırsa eğer, pişkinlik yaparak tekrardan görüşme ve müzakere masasına dönemezler. Ya şimdi bu kirli ve karanlık tünelden vazgeçecekler, DAİŞ’a verdikleri desteği kesecek, Kobanê halkının kendi geleceğini belirleme hakkına saygı duyacaklar, ya da PKK’nin elinde tuttuğu ipe razı olacak ve fatihalarını okuyacaktır. Çünkü bu saatten sonra AKP’nin DAİŞ’le ilişkisi Kürtler için değil, kendisi için ölüm dansına dönüşmüştür.