AKP'nin en büyük 'yatırımı' cezaevlerine
2017 yılında tek tip elbise, çıplak arama, sürgün, fişleme ve yasakların rutin uygulama haline getirildiği cezaevleri doldu taştı. AKP 384 cezaevine ek olarak 282 yeni cezaevi inşa edecek.
2017 yılında tek tip elbise, çıplak arama, sürgün, fişleme ve yasakların rutin uygulama haline getirildiği cezaevleri doldu taştı. AKP 384 cezaevine ek olarak 282 yeni cezaevi inşa edecek.
Son çıkarılan KHK ile cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere tek tip kıyafet giydirilecek olması zindanlarındaki baskı politikalarının zirvesi oldu. İnsanlık onuruna aykırı bu uygulamaya her cepheden tepkiler gelirken, tek tip kıyafet dayatması cezaevlerindeki kötü muamele sisteminin küçük bir parçasını oluşturuyor. Geride kalan 2017 yılı toplumun tüm alanlarında olduğu gibi cezaevleri de hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı yerler arasına girdi.
Türkiye cezaevlerinden sürekli olarak gelen şikayet mektuplarında ve avukat başvurularında işkence ve kötü muamele ile ilgili güçlü iddialar bulunmakta. Özellikle OHAL ilanından sonra işkence ve kötü muamele katmerleşti. Cezaevine girişte ve sonrasında devam eden kaba dayak, siyasi suçlardan tutuklananların “terörist” olarak damgalanması ve bu gerekçeyle dövülmeleri, çıplak arama uygulamaları, her türden keyfi muamele ve keyfi disiplin cezaları, hücre cezaları, tek tip elbise dayatmaları, sürgün ve sevk uygulamaları yakın tarihte görülmedik boyutlara ulaştı.
Hapishanelerdeki tecrit uygulamaları, her türden keyfilik, işkence ve kötü muamele, sürgün, keyfi disiplin cezaları, tutsakların sağlık sorunlarının zamanında ve etkili bir şekilde çözülmemesi, ağır hasta tutsaklarının tedavi edilmemesinin yanı sıra tahliye edilmemeleri gibi sıralanabilecek tonlarca sorun bulunuyor.
CEZAEVLERİ GENEL TABLOSU
Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye’de 291 kapalı, 70 açık, 8 kadın kapalı, 5 kadın açık, 7 çocuk kapalı cezaevi olmak üzere toplam 384 cezaevi bulunuyor. Bakanlığın verilerine göre 1 Kasım 2017 tarihi itibariyle cezaevlerinde toplam 230 bin 735 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Cezaevlerinde bulunan 230 bin 735 tutuklu ve hükümlü, TÜİK’in 2016 yılı il nüfusu verilerine göre 13 ilin nüfusundan fazla. Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre; tutuklu ve hükümlü sayısında 15 yılda yüzde 288’lik artış yaşandı ve cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısında tarihin en yüksek seviyesine ulaştı. Son 5 yılda cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 97 bin arttı. Cezaevlerindeki kapasitenin 207 bin 339 olduğu göz önünde bulundurulduğunda cezaevlerinde 22 bin dolayında kapasite fazlası hükümlü ve tutuklu bulunuyor. Bu nedenle 10 kişilik koğuşlarda 25-30 tutsak kalıyor, birçok tutsak yerde yatmak zorunda kalıyor. AKP hükümeti dolup taşan cezaevlerini boşaltmak için TCK’de yaptığı örtülü af niteliğindeki değişikliklerle on binlerce adli suçlu cezaevinde çıktı.
Cezaevlerinde bulunanların 163 bin 618'i adli (cinayet, gasp, hırsızlık, dolandırıcılık vs.), 63 bin 242’si siyasi, 2 bin 930'u ise organize suçlardan tutuklu ya da hükümlü. Bakanlık önümüzdeki 5 yıl içerisinde 228 yeni ceza infaz kurumu açmayı planlıyor.
ANNELERİYLE BİRLİKTE CEZAEVİNDE KALAN ÇOCUKLAR
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı sonunda 2 bin 108 olan kadın tutuklu ve hükümlü sayısı, 1 Kasım 2017 tarihi itibariyle 10 bin 277’ye yükseldi. Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı verilerek göre 2017 Nisan ayı itibariyle Türkiye cezaevlerinde 516 çocuk anneleriyle birlikte cezaevinde kalıyor. Yine aynı verilere göre cezaevlerinde birden fazla çocuğuyla kalan anne sayısı 44. Cezaevlerinde annesinin yanında yaşamak zorunda kalan 560 çocuktan yalnızca 100’ü açık havayı görebiliyor. Açık hapishanede kısmen de olsa dışarıdakine benzer bir ortamda yaşayan bu çocukların dışında kalan 460 çocuk ise bir bölümü yüksek güvenlikli olan hapishanelerde, kuşları, bulutları göremeden, gri duvarların ve dikenli tellerin ardında yaşamaya çalışıyor. 2013-2017 yılları arasında yaşları 12 ile 17 arasında değişen en az 13 çocuk cezaevlerinde yaşamını yitirdi. Cezaevlerinde 2013’te 2, 2014’te 6, 2015’te 1, 2016’da 2, Ocak 2017 – Haziran 2017 tarihlerinde ise 2 çocuk çeşitli nedenlerden dolayı yaşamını yitirdi.
CEZAEVLERİNDE ÖLÜM VE HASTA TUTUKLULAR
İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) açıkladığı verilere göre cezaevlerinde 357’si ağır, toplam 1025 hasta tutuklu bulunuyor. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre son 2 yılda ağır hastalığı nedeniyle ceza ertelemesi için başvuruda bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı 171 olurken, cezasının ertelenmesi uygun görülen ancak tahliye edilmeyen hasta tutuklu ve sayısı 841. Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alamayanlar da göz önünde bulundurulduğunda hasta tutuklu ve hükümlü sayısının çok yüksek olduğu düşünülüyor. Bakanlığın verilerine göre, 2012 yılında 286, 2013 yılında 265, 2014 yılında 312, 2015 yılında 373, 2016 yılında 172 kişi cezaevinde hayatını kaybetti. Bakanlığa göre 2000-2016 yılları arasındaki 16 yılda cezaevlerinde hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 3 bin 432. Türkiye cezaevlerinde her yıl ortalama 215 kişi devletin koruması altındayken hayatını kaybediyor. 2017 yılında kaç tutuklu ve hükümlünün yaşamını yitirdiği konusunda veriler yok.
Cezaevlerinde yeterli sayıda doktor olmaması, tutuklu ve hükümlülerin revire çıkarılmaması, periyodik muayeneleri olanların muayenelerinin yaptırılmaması, hastalara kesin tedavi uygulanmayıp, ağrıları azaltmaya yönelik geçici tedavi uygulanması, kelepçeli muayene gibi sebeplerle cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin sayısı her geçen gün artmakta. Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) cezaevinde tek başına yaşamını sürdüremeyenler için “Cezaevinde kalabilir” raporu vermesi, başvurularını kabul etmemesi nedeniyle cezaevinde tedavi göremeyen tutuklu ve hükümlüler her geçen ölüme biraz daha yaklaşıyor. Bu kişilerden durumu ağır olan 361 kişi insani ve hukuki açıdan bir an önce tahliye edilmeyi bekliyor.
CEZAEVLERİ İZLEME VE DENETİM
İşkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının önlenmesi açısından cezaevlerinde bağımsız kuruluşların yapacağı denetim büyük bir önem taşıyor. Ancak buna rağmen insan hakları örgütlerinin temsilcilerinin cezaevlerinde inceleme yapmasına izin verilmiyor. Denetim yetersizliği nedeniyle de cezaevlerindeki keyfi uygulamalar tavan yaptı. Türkiye’nin üyesi olmakla yükümlülükler üstlendiği başta BM ve Avrupa Konseyi bünyesindeki uluslararası izleme mekanizmalarının etkin çalışmaları engellenerek, bu kurumların uyarı ve önerilerine dikkate almıyor. İşkencenin Önlenmesi Avrupa Komitesi’nin (CPT) Eylül 2016’da Türkiye’ye yaptığı ziyarete ilişkin raporunu hazırlamasına rağmen, Türkiye bu raporun açıklanmasına izin vermiyor.
TECRİT VE İZOLASYON
Türkiye cezaevlerinde 2000 yılından bu yana F Tipi Cezaevleriyle birlikte uygulanmakta olan tecrit ve tretmana dayalı ceza infaz sistemi, tutuklu ve hükümlülerin fiziksel-sosyal-ruhsal bütünlüğünü tehdit ediyor. Bir ve üç kişilik oda sisteminde tutukluların ve hükümlülerin birbirleriyle sosyal ilişki kurması engellenmekte. Bu durum onların ruh sağlığı üzerinde ağır hasarlara yol açmakta. Bu ağır izolasyon koşullarını yumuşatmak için Adalet Bakanlığı'nın 10 tutuklu ve hükümlünün haftada 10 saat bir araya gelerek sosyalleşmesini öngören 22 Ocak 2007 tarihli genelgesi yürürlükte olmasına rağmen etkin bir şekilde uygulanmıyor. Ayrıca cezaevlerindeki keyfi ve onur kırıcı uygulamalar nedeniyle protesto hakkını kullanan tutsaklar, hücre, iletişim, hücre cezalarına çarptırılarak, dış dünyadan izole ediliyor. Ayrıca süngerli oda uygulaması tutsakları dış dünyadan izole eden başka bir uygulama.
İmralı Cezaevi'nde 17 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ise tüm bu baskı politikalarının merkezinde yer alıyor. Can güvenliğinden endişe edilen Öcalan'ın 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatlarıyla, 6 Ekim 2014 tarihinden bu yana ailesiyle ve 5 Nisan 2015 tarihi itibariyle İmralı heyetiyle görüşmesine izin verilmiyor. İmralı'daki tecrit koşulları keyfiyetle ve ciddiyetsizlikle her geçen gün derinleştiriliyor.
Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi (CPT) 1999 yılından bu yana 7 kez İmralı Cezaevi'ni ziyaret etti. CPT, İmralı Cezaevi'ni en son 3 kişilik bir heyetle 28-29 Nisan 2016 tarihinde ziyaret etti. AKP hükümetinin baskıları yüzünden CPT’nin ziyaretlere ilişkin hazırladığı raporu açıklamasına izin vermiyor.
SEVKLER VE YENİ AÇILAN CEZAEVLERİ
2017 yılında Antep, Elazığ, Patnos, Elazığ, Tekirdağ, Edirne, Şakran, Tarsus cezaevleri yoğun hak ihlalleriyle gündeme geldi. Çoğunluğu yeni açılan bu cezaevlerine sevk edilen tutsaklara çıplak arama dayatılmış, bu kabul etmeyen tutsaklar feci şekilde darp edilmişti. Bu cezaevlerindeki keyfi uygulamalar tavan yapmış, tutsaklar bu keyfi uygulamalara karşı açlık grevi eylemi başlatmıştı. Özellikle görüşler sırasında uygulanan ince aramaya tepki gösteren tutsak yakınları da darp edilmiş, görüş yapmalarına izin verilmemişti. Tutsaklar, ailelerinden yüzlerce kilometre uzaklıktaki yerlere cezaevlerine sevk edilmiş, bu uygulama ile hem aileleri hem de tutsaklar cezalandırılmıştı. Özellikle yoğun tutuklamalar nedeniyle dolan Diyarbakır Cezaevlerindeki tutsaklar, Antep, Elazığ, Patnos gibi uzak kentlerdeki cezaevlerine sürgün edildi. Özellikle yeni açılan Tarsus ve Elazığ cezaevleri kadın tutuklulara yönelik keyfi uygulamaları, çıplak arama, kamera nedeniyle açıldıkları günden bu yana gündemden düşmedi.
KART UYGULAMASI VE TEK TİP ELBİSE
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cezaevlerinde tek tip elbise uygulanması açıklaması ardından harekete geçen Adalet Bakanlığı cezaevlerinde tek tip elbise uygulamasını yaşama geçirdi. Bolu ve Van F Tipi Cezaevleri tek tip elbise için pilot seçilirken, bu cezaevlerindeki tutsakların elbiselerine el konuldu. Son KHK ile de buna yasal kılıf uydurulmaya çalışıldı. Ancak başta siyasi tutsaklar olmak üzere farklı kesimler tek tip baskısına karşı sert biçimde direneceklerini duyurdu.
Bu yıl cezaevlerinde devreye konulan yeni uygulama ise tutsaklara yönelik yaka kartı dayatması. Cezaevi idareleri üzerinde “terör” ifadesi yazan kartları, tutsakların yakalarına takması zorunlu tutuluyor. Özellikle, Elazığ T Tipi ve Bolu F Tipi cezaevlerinde yaşama geçirilmeye çalışılan bu uygulamaya tutsaklar karşı çıkıyor. Kartları takmayan tutukluların başta mahkeme olmak üzere revir, spor ve kütüphane gibi birçok aktiviteden men edildiği bilgisine ulaşıldı.