ANALİZ

AKP’nin Rusya’yı aldatma politikası ve Minbic ile Şengal saldırıları

Türkiye Kürtler konusunda ABD ile anlaşmadığı için, Bab’ın işgal onayını Rusya’dan Halep karşılığında aldığı için Rusya ve İran cephesine kaymıştı.

Türk devleti ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, Suriye, Irak ve bölge politikaları çökünce yeni planlar peşinde koşuyor. Peşinde koştuğu planlar birbirine karşıt gibi görünen güçler arasında durmadan partner değişikliğine gidiyor. Bu durum Türkiye’ye pahalıya mal olacak. Diğer bir nokta ise Suriye’de daha önce yürüttüğü, ardından kendisi sahaya inerek sürdürdüğü vekalet savaşını şimdi Şengal’de KDP’ye devretmiş durumda.     

SAHADAKİ YENİLGİNİN GETİRDİĞİ OYUNLAR

Türkiye Kürt karşıtlığı üzerinden Suriye konusunda Rusya ve İran ile üçlü bir uzlaşma sağlamaya çalıştı. Bu uzlaşma grubunun ilk toplantısı Moskova’da yapılmıştı. Toplantı Halep’e karşılık Bab pazarlığı üzerine varılan anlaşma sonucu olmuştu. Daha sonra Astana toplantısı olarak ortaya çıktı. Bu toplantılardan çıkan karar ise Suriye’de Rejim ile Türkiye’ye bağlı gruplar arasında bir ateşkesin sağlanmasıydı. Bu ateşkes sözde ilan edildi. Bu her üç ülke de ateşkesin sürmesi için garantörlük görevini üstlendi. 

Bu garantörlük görevinde Rusya ve İran Rejim kanadından gelebilecek saldırıları durdurma, bir nevi kefil olma rolünü üstlendi. Türkiye ise başta Ehrar Şam ve Sultan Murad, Nurettin Zengi ve diğer grupların Rejime karşı saldırılarını durdurmasına kefil olmuştu.

Ancak Türkiye’nin kefil olduğu gruplar Halep, Hama, Şam, İdlip merkezleri başta olmak üzere hiçbir yerde Rejime karşı ateşkes kurallarına uymadı. 

Hama ve Humus arasında kalan Selimiye ve çevresine yönelik saldırılarını sürdürdü. Selimiye’ye yönelik saldırılar sadece Suriye Rejimine karşı değil, aynı zamanda İran’a karşı saldırılar demekti. Çünkü Selimiye’de baştan beri İran güçlerinin olduğu Türkiye, Rusya ve diğer uluslararası güçler tarafından biliniyor. 

Ehrar Şam Humus kırsalında olarak verdiği Selimiye El Kutri noktasına baskın yaparak 25 rejim askerini öldürdüğünü daha önce duyurmuştu. Ayrıca geçtiğimiz günlerde İdlip taraflarında teknik bir arıza sonucu düştüğü duyurulan Suriye savaş uçağının sınırda kendileri tarafından düşürüldüğünü yine yayımladıkları görüntü diye üslendi. Ehrar Şam ayrıca Halep’in güney ve kuzey kesiminde Rejime karşı bazı saldırılar gerçekleştirdi. Nubul, Zehra, Anedan, Haritan gibi yerlerden Halep merkezine yönelik saldırılarda bulundu. Bütün bunlar Türkiye’nin Rusya ve İran ile yaptığı üçlü anlaşma için kefil olduğu grupları durdurmadığı, bundan dolayı da sözde sağlanan ateşkesin olmadığını gösteriyor. Bu durum Türkiye’nin üçlü garantörlük adıyla Rusya ve İran ile yaptığı anlaşmanın gereğini yerine getirmeyerek, aksine alttan alta garantisini verdiği Rejimi yıkma karşıtlığını bu gruplarla sürdürdüğü ortaya çıkıyor.

RUSYA'YA RAĞMEN ABD İLE PLANLAR YAPTI

Türkiye Kürtler konusunda ABD ile anlaşmadığı için, Bab’ın işgal onayını Rusya’dan Halep karşılığında aldığı için Rusya ve İran cephesine kaymıştı. Ancak bir yandan Rusya ve İran ile gözükürken öte yandan ABD ile yeni planlar yaparak Suudi Arabistan ile de İdlip’te yeni bazı planlar devreye sokmaya çalıştı. 

Bu planlarından biri, İdlip’te yeni bir isim altında grupları bir araya getirme planıdır. Türkiye son günlerde Suudi Arabistan ile İdlip’te ‘Fırat Kalkanı’ benzeri bir oluşuma gidiyor. Bu oluşumu ‘Batı Kalkanı’ adıyla örgütlemeye başladılar. Ancak bunu yapmadan önce İdlip’te Nusra ile Ehrar Şam ve Feylak El Şam arasındaki çatışmaları körükledi. Bu çatışmalarda tasfiye edilmek istenenler tasfiye ediliyor.

SÜNNİ CEPHE VE MÜSLÜMAN KARDEŞLER PROJESİNE DEVAM

Türkiye’nin Rusya ve İran ile sözde yaptığı anlaşmaya rağmen bu uygulamaları hâlâ Sünni cephe arayışı ve Müslüman Kardeşler projesinden vazgeçmediğini gösteriyor. Müslüman Kardeşler projesinde Beşar Esad yönetiminin devrilmesi yerine Sünni İslami bir devlet yönetiminin oluşması vardı. Türkiye Suriye olaylarının ilk gününden itibaren yaptığı yatırım bunun üzerineydi. Son dönemlerde yeniden Suudi Arabistan ile içine girdiği yeni plan ve arayışlar bunun devam ettirdiğini gösteriyor. 

‘Fırat Kalkanı’ adı altında bunu gizlemeye çalıştı. Ancak ne Rusya, ne İran ne de ABD Türkiye’nin çetelerden devşirerek isim değişikliğine gittiği bu planına inandı. Türkiye, Suudi Arabistan ile şimdi İdlip’te Doğu Kalkanı adıyla oluşturmak istediği yeni çete grupları ile tıpkı Cerablus'tan başlanarak Bab’a kadar içine girdiği işgal girişimini bu kez İdlip’ten devam ettirme projesinde.

RUSYA VE İRAN NE DER?

Rusya Halep’e karşılık Türkiye’nin Bab'ı işgal etmesine onay verirken ikinci planda Türkiye’ye bağlı başta Nusra olmak üzere diğer tüm grupların Halep’ten çekilirken yerleştirildikleri İdlip’ten çıkarılmasını hedeflemişti. Türkiye’nin Suudi Arabistan ile şimdi planladığı ortak güç Rusya’nın bu planına karşı yeni bir plandır. Bu durum Türkiye ile Rusya ilişkilerine yansıyacak. Türkiye ABD ve Suudi Arabistan ile geliştirdiği ve yeni planlar içeren ilişkileri, Rusya ile ilişkilerini kopma noktasına getirecek. Türkiye ya Suudi Arabistan ve ABD ile geliştirdiği Rusya karşıtı planlardan vazgeçecek yada Rusya ile ilişkileri bitecek. Rusya ile ilişkilerinin bitmesi ise Türkiye’nin bir felaket ve uçuruma yuvarlanması demektir. Ancak ABD ve Suudi Arabistan ile ilişkilerine nokta koyması yada sınırlaması uçuruma yuvarlanmayı biraz geciktirebilir.

TÜRKİYE'NİN VEKALET SAVAŞLARI

Türkiye geçmişte Halep başta olmak üzere Suriye’nin her yerinde belirlediği, silah, cephane, lojistik destekte bulunduğu gruplar ve grupların başındaki kişilerle vekalet savaşı yürüttü. Vekalet savaşını yürüten grup ve kişileri Fırat Kalkanı adıyla bir araya getirerek onlara ordusu ile öncülük edip Cerablus, Rai, Ezaz, Exterin, Marea ve en son Bab’ı işgale kadar götürdü. Türkiye bu gruplara Minbic, Efrîn, Şehba ve Rojava’nın birçok yerini işgal etme üzerine yaptığı plan ve verdiği sözlerde bir araya getirdi. İçinde Kürt çete gruplarının da olduğu bu grupların şimdilik başta Minbic olmak üzere Rojava kentleri, köyleri ve kasabalarına yönelik işgal girişimlerinin önüne geçilmiş gibi görünüyor. Zira Minbic'te ABD ve Rusya’nın bir araya gelmesi ile böyle bir blokaj oluştu. Türkiye işgal üzerine söz vererek bir araya getirdiği bu grupları şimdi kullanmak için yer arıyor. Onlara alan açmaya çalışıyor. Türkiye bu gruplara alan açmaması durumunda bu grupları bir arada tutmakta zorlanacak. Hatta bu gruplar zamanla Türkiye’ye karşı savaşma durumuna bile gelebilecekler. O yüzden Türkiye onlara Minbic üzerinden aradığı alan açılmayınca Türkiye ya Gire Spi üzerinden yada Şehba üzerinden bu grupları saldırtarak Rojava’ya yönelik amacına ulaşmaya çalışacak. 

Yaklaşık bir aydan beri başta Tel Rıfat, Şeyh İsa, Ayn Dekne, Meraanaz, Minix ve Şehba’nın diğer köylerini bombalamasının altında böyle bir amaç yattığını söylemek yanlış olmaz. Türkiye Fırat Kalkanı adı altında topladığı çetelerine Rojava ve Kuzey Suriye’de bu şekilde alan açmaya çalışırken baştan beri eğittiği Kürt çetelerine ise şimdilik Şengal’e saldırtarak bir alan açtı. Bunu KDP üzerinden örgütledi. Bir nevi Halep çevresinde vekalet savaşını verdiği Abdulkadir Salip, Şeyh Tevfik Şehabettin, Şeyh Yusuf Anedani, Muhammed Abdurrahman gibi kişilere vekalet savaşı görevini şimdi Şengal içinde Mesut Barzani ve çete başlarını verdiği görülüyor. 3 Mart'ta bu çeteleri Xana Seri’de YBŞ güçlerine saldırarak vekalet savaşını ilan ettiler. Bu vekalet savaşında şimdilik çatışma durmuş durumda. Ancak KDP yetkililerinin yaptığı açıklamalar bunun durmayacağı ve Rojava’ya kadar süreceği şeklinde. Sadece Rojava değil, Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı her alanda saldırıya geçeceklerinin de mesajları veriliyor. Bu da aslında Türkiye adına yeni bir vekalet savaşını üstlenen Mesut Barzani’nin Kürt ulusal birliğinin çok yaklaştığı bir dönemde üslendiğini gösteriyor. Bu vekalet savaşı ve yeni bir Êzidî ve Kürt Özgürlük Hareketi karşıtı Türkiye planının nereye varacağını şimdiden kestirmek zor. Türkiye'nin tüm Kürdistan ve Suriye ile Kuzey Suriye için oluşturduğu gruplarına alan açmak için Kürtler arası bir iç savaş planı da yaptığı ve Barzani’nin de bunu uygulamaya başladığı görülüyor. Sonucunun nereye kadar gideceğini şimdiden kestirmek zor. Önümüzdeki günlerde bu kirli planın sonunun nereye varacağı biraz daha netleşecek.