AKP’nin şartı: ‘Ya takla at, ya daða çık!’ -Veysi Sarısözen

AKP’nin şartı: ‘Ya takla at, ya daða çık!’ -Veysi Sarısözen

Bu yazı yazıldıðı sırada Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve onun başındaki şahıs, “suç işlemeye” devam ediyordu. “Manevi” bir suç bu. Ne “hafif cezalık”, ne “aðır cezalık”... Yurttaş vicdanında “müebbet mahkumiyeti” gerektiren bir suç.

Ýçişleri Bakanı işlediði suça raðmen dört gündür görevinin başında ve hükümet ile onun başındaki şahıs bu Bakanı dört gündür görev başında tutma suçunu işlemeye devam ediyor.

Suç yeri işçilerin boðularak can verdiði Erzurum havalisi. Suç ise medyada şu şekilde haberleşti:

“Ýçişleri Bakanı Ýdris Naim Şahin Erzurum’a gitmiş. 5 TEDAŞ işçisinin öldüðü gölette incelemelerde bulunmuş. Ardından da Pasinler ilçesine geçmiş.

60 yaşındaki bir vatandaş yanına gelip “Sayın Bakanım senin geldiðine çok sevindim” deyince Bakan şöyle cevaplamış:

“Yok ya... Nereden bileyim sevindiðini? Hadi bir takla at ya da oyna göreyim.”

Uzun lafa gerek yok. Bu şahsın eline silah ve emrine polis verilemez. Kendisine zavallıca “dalkavukluk” edeni “takla attıran” bu kişi, karakola düşen insanlara neler yapmaz!..

Bir gün bile görevde durması herkes için tehlikelidir.

Bu tamam. Peki, hükümetin elindeki yargı cihazı nasıl işliyor? Onu da Malatya 2. Aðır Ceza Mahkemesi’nin Yargıtay’ın bozma kararından sonra verdiði beraat kararı çok iyi anlatıyor. Buna göre, Şemdinli’de “iyi çocukların” Umut Kitabevi’ni bombalamasından sonra halka silahla saldıran ve bir kişiyi öldüren, dört kişiyi aðır yaralayan uzman çavuş T.Ç. beraat ediyor. “Meşru savunma” nedeniyle beraat eden bu “kardeşimiz”, Isparta’da da Salih Uçar adındaki Vanlı bir Kürdü öldürmüş. Az sonra oradan da “yırtacaðı” kesin gibi görünüyor.

Demek ki, üç kuvvetten “icra”nın en kritik adamı olan Ýçişleri Bakanı Ýdris Naim Şahin’in durumu meydanda. Yürütme “erki”, “Halka takla attırıyor.”

Ýkinci kuvvet olan yargının haline son örnek malum. Kürt öldüren “Seri katile beraat.”

Ya üçüncü kuvvet olan Yasama’nın durumu ne?

Onu da geçtiðimiz gün MHP’li Bal, CHP’li Türmen ile üçüncü kuvvetin başındaki TBMM Başkanı Cemil Çiçek arasındaki “sohbetin” medyaya yansımasıyla öðreniyoruz. Konuşmanın bir yerinde Türmen ve Bal, seçilmiş vekillerle ilgili taleplerini dile getiriyorlar. Meclis Başkanını ikna etmenin yolu malum: Kürt düşmanlıðı. Nitekim MHP’li Bal, tutuklu BDP’lilerle CHP’li ve MHP’li tutuklu vekilleri birbirinden ayırmak gerektiðini, yani MHP’li ve CHP’lileri serbest bırakırken, BDP’li altı vekili hapiste tutmanın doðru olacaðını söylüyor. Ve ekliyor “Bunu yapmazsanız, yarın öbür gün daðdakini milletvekili seçer gönderirler...”

Bu iðrenç pazarlıða üçüncü kuvvet olan Yasama’nın başı ne diyor. Okuyalım:

“Şimdi bu yol açılırsa ne olur? Bildiðim kadarıyla Murat Karayılan’ın bir mahkumiyeti yok. Karayılan daðdayken aday gösterilir, seçilirse ne yapacaksınız? Yol açılırken nereye varabileceðini düşünmek lazım.”

Ýşte böyle... BDP vekillerinin hapiste tutulmasının gerekçesi işte böylece anlaşılmış oluyor. Yasamanın başı “takla attıran bakanın” emrindeki polis fezlekesiyle ve “seri Kürt katilini beraat ettiren” mekanizmanın kararıyla tutuklanan vekillerin, seçildikleri halde hapiste kalmasının nedenini, “onlar bırakılırsa yol açılır, Karayılan vekil seçilip, Meclis’e girer” diyerek “onaylıyor.”

Kuvvetler ayrılıðı böylece Kürt halkına ve onun iradesine karşı “birleşiyor”, tek bir yumruk oluyor; vatandaşa “takla”, katile “beraat” ve vekile “hapis” böylece bu “kuvvetler birliðinin” kararıyla gerçekleşiyor.

Ýnsan fesüphanallah diye iç geçiriyor.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Karayılan’a sorsak; “TBMM Başkanı Cemil Çiçek hapisteki vekilleri bırakırsak, Karayılan adaylıðını koyar, seçilir, bu yolu açmamak için BDP’li vekilleri hukuka aykırı olarak hapiste tutuyoruz’ mealinde laflar etti. Siz bu işe ne diyorsunuz? Aday olma niyetiniz var mı?”

Acaba bize ne derdi?

Belki de şöyle derdi; “Biz daða piknik yapmak, mebus olmak için çıkmadık!”

Gerçekten akıl almayan işler bütün bu yazdıklarımız. Bakan yurttaşa “beni gördüðüne sevindiðini göstermek için takla at” diyor; yargıç “seri Kürt katiline beraat” veriyor, Meclis Başkanı “BDP’li vekilleri bırakırsam Karayılan Meclis’e girer” diye korkuyor.

Neden? Karayılan “elini tetikten çekiyor”, çekmekle kalmıyor, üniformasını çıkarıp, silahını gömüp, “silahsızlanıyor”, daðdan kendi ayaðıyla Amed’e deðil de Ankara ovasına iniyor, inip de “serhildanın” başına bile geçmiyor, “Özerk Kürdistan Meclisi’ne” deðil de, doðru Cemil Çiçek’in başında olduðu Türk Meclisi’ne varıp, mazbatasını alıyor, ve... “Atatürk devrimleri” filan diye “Türklük” adına “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüðü” hakkında yemin ediyor...

Hey Allah’ım. Cemil Çiçek’in çevirdiði bu filmi Nusaybinli “tren yolu çocukları” seyretse, emin olun, polisten korkmayan bu çocuklar ebediyen tırsar ve bir daha da ellerine “taş” almazlardı. Barış anneleri ise “tövbe, Allah yazdıysa bozsun” diye dua ederlerdi.

Karayılan’ın Meclis’e girmesinden korkacaðına, dua et ki Meclistekiler daða çıkmak zorunda kalmasın!... Öyle ya, vatandaşa “takla attıran” şu rejim insanı Meclis’ten de çıkarır, zıvanadan da çıkarır, daða da çıkarır.

ANF NEWS AGENCY