'AKP önceliği patronlara verdi'
'AKP önceliği patronlara verdi'
'AKP önceliği patronlara verdi'
AKP'nin 'Torba Kanun' ile emekçilerin haklarına saldırdığına işaret eden HDP Milletvekili Levent Tüzel ve DİSK Genel Başkanı Kani Beko, taşeron çalışmanın yasaklanmasını istedi. Kanunda işçi sağlığı ve güvenliği hakkında bir düzenlemenin olmadığına işaret eden Tüzel, "Sorumluluğu işçiye, teknik sorumluya iten düzenlemeler geçerliliğini koruyor" dedi. Beko da, özelleştirme, rödovans, taşeronlaştırmanın yüzlerce işçinin ölümüne sebep olduğunu kaydetti. Maden işçilerinin çalışma saatleriyle ilgili yapılan düzenlemenin ise yanıltma niteliğinde olduğu ifade ediliyor.
Kamuoyunda 'Torba Kanun' olarak bilinen 6552 sayılı "İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun" çalışanlar aleyhine düzenlemeleri içeriyor.
Torba Kanun'un emekçiler için ne anlama geldiğini; Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Levent Tüzel ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Kani Beko'ya sorduk.
TÜZEL: ÇALIŞMA SAATLERİ DÜŞÜRÜLMEDİ
HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, AKP hükümetini fırsatçılık yapmakla eleştirerek, "AKP, maden işçilerinin koşullarını düzeltme bahanesiyle taşeron çalışmasının devamını sağladı. Kamu emekçilerinin güvencesini ortadan kaldıran, aile hekimlerine, sağlık çalışanlarına yeni yükümlülükler getiren bir çalışma. Emekçiler için 'saldırı yasası' anlamına geliyor" dedi.
"Maden faciası üzerinden fırsatçılık yapıldı. Maden işçileri açısından çalışma saatleri düşürülüyor gibi gösterilse de, sadece yer altında geçen süre için 6 saatlik sınırlama var. Yer üstündeki sürelerle yine aynı saate denk gelecek. AKP bütün suçların üstünü örtmeye dönük bir çalışma yapmış oldu. Kamuda yeterli personel olmadığında hizmet alımında taşeron çalışmayı getiriyor."
'SORUMLULUK İŞÇİ VE TEKNİK SORUMLUDA'
İşçi sağlığı ve güvenliği hakkında kanunda yeni bir düzenlemenin olmadığına işaret eden Tüzel, "Bu tür koşulları ve denetimi asıl işverenin yapacağı yönünde karar var. Ücretlerin ödenip ödenmediği, sözleşmelere uyulup uyulmadığı konularında da asıl işvereni sorumluluk altına soktuğu iyileştirme gibi görünüyor ama sağlık ve güvenlik açısından sorumluluğu işçiye, teknik sorumluya iten düzenlemeler geçerliliğini koruyor" diye konuştu.
Kanunda öğretmen atamalarının yapılmasına ilişkin düzenlemeyi ve 'sürgün' tartışmalarını ise Tüzel, şöyle yorumladı: "Buna sevinecek birtakım insanlar olmakla birlikte, kadrolaşmanın diğer uygulaması olarak da görülebilir. Mevcut düzene, AKP'ye hizmet edecek yeni atamaları ileride göreceğiz.
Kanunda paralelle mücadele gibi söylemlerin şemsiyesi altında, bu konjonktürde memurların sürgün, atama, nakillerinde idari yargıdaki hak aramalarını kısıtlayan, yürütme kararı durdurulmasını engelleyen düzenlemeler var."
'TAŞERON ÇALIŞMA ÖRGÜTLENMENİN ENGELİ'
Tüzel, taşeron çalışmanın fiilen örgütlenmeyi engellediğini belirterek, ekledi: "Taşeron işçilerin de sendikaları varmış gibi örgütlenmesi, işverenin karşısına çıkması lazım. İşçi gücü harekete geçirilerek bu saldırılara engel olunabilir."
"Taşeronun önlenmesi ve istisnai durum haline getirilmesi ve bütün bu taşeron çalışanların kadrolu, güvenceli ve örgütlü, sendikalı bir çalışma hayatına katılması gerekiyor"
BEKO: RANT ÇEVRELERİNİN TALEPLERİ DİKKATE ALINDI
DİSK Genel Başkanı Kani Beko da, yasanın çıkma sürecinde taşeron işçiler ve Soma'daki katliamın ardından gündeme gelen maden işçileri ile ilgili düzenlemelerin ikinci planda kaldığını belirtti. "Rant çevreleri ve bürokrasinin talep ettiği yasal düzenlemelerin ardı ardına Torba Yasa’ya eklenmesi nedeniyle Torba Yasa adeta çorbaya dönmüştür. Ancak Türkiye’de hayatını emeği ile kazanan milyonların talep ve beklentilerine yanıt verilmedi" ifadelerini kullanan Beko, taşeron çalışmayı eleştirdi:
"Konfederasyonumuz başından beri, taşeronlaştırmanın tümüyle yasaklanması, tüm taşeron işçilerin asıl işverenin işçisi sayılmasını savunuyor. Meclis görüşmeleri sırasında, muhalefet partileri de, bu yönde değişiklik önergeleri verdi ancak bu önergeler AKP’li milletvekillerinin oyları ile reddedildi. Yıllardır, 'müjde, müjde, kadro geliyor' şeklindeki asılsız haberlerle taşeron işçileri beklenti ve umut içine sokan, bu umut ve beklentiden siyasi rant elde etmekten geri durmayan AKP hükümeti sonuçta 'durmak yok, taşerona devam' dedi."
'AKP ÖNCELİĞİ MADEN ŞİRKETLERİNE VERDİ'
"Kanun, taşeron işçilere hiçbir yeni hak getirmemektedir. Yıllık ücretli izin, kıdem tazminatı ve ücret ile ilgili düzenlemeler, İş Yasası’nda zaten mevcut olan, Yargıtay kararları ile artık kesinleşmiş olan haklar. Bu haklar bugüne kadar kağıt üzerinde mevcutken AKP hükümetinin yönettiği kamu kurumları ile taşeron şirketler tarafından elbirliği ile ihlal ediliyordu. Uygulamada yine bu hakları ihlal etmeye kalkacakları doğrultusunda endişelerimiz devam ediyor."
"Soma gibi tüm toplumun odaklandığı bir konuda dahi dağ fare doğurdu" diyen Beko, maden işçileri ile ilgili en önemli düzenlemenin, “çalışma süresinin haftada 45 saatten 36 saate düşürülmesi” olduğunu ifade ederken, ancak bu düzenlemenin maden şirketlerinin yoğun baskısı neticesinde değiştirildiğini kaydetti: "İşçilerin 36 saat yer altında, 9 saat yer üstünde, ancak yine toplamda 45 saat çalıştırılması olanaklı hale getirildi. Böylece AKP hükümeti, önceliği maden işçisine değil maden şirketlerine verdiğini bir kez daha gözler önüne serdi."
'CİNAYETLERİN TEMEL NEDENLERİ KALDIRILMADI'
Maden işçilerine ücretler ve emeklilik gibi konularda kısmi haklar sağlanmakla birlikte, özelleştirme, rödovans, taşeronlaştırmanın yüzlerce işçinin ölümüne sebep olduğunu vurgulayan Beko, "Şüphesiz, işçiler için yapılacak her iyileştirme önemlidir ancak toplu iş cinayetlerinin temel nedenleri ortadan kaldırılmadı. Aksine maden özelleştirmeleri devam etmekte, taşeronlaştırma büyümekte, madenler ve maden işçileri sermayenin kar hırsına terk edilmekte" dedi.
'DEMOKRASİ DÜZEYİ...'
"AKP hükümeti, 'sömürü düzeni' olan taşeronlaştırmada ısrar etti, yeni Soma’ların yaşanmaması için kılını kıpırdatmadı. Gelecek güzel günlerin AKP’nin torbasından çıkmayacağı bir kez daha görüldü.
Sendikal haklara yönelik barajlar, yasaklar, baskılar devam etse de bizim payımıza düşen, mücadelemizi büyüterek sürdürmektir. Örgütlenmektir, birleşmektir, birlikte mücadele etmektir."
Torba Yasa’nın yasalaşma sürecine de değinen Beko, "AKP hükümeti, gerek Komisyon çalışmaları gerekse Meclis görüşmeleri sırasında 'ben yaptım oldu' anlayışı ile bildiğini okudu., Meclis’i istediği zaman çalıştırdı, istediğinde tatil etti. Türkiye’de demokrasinin düzeyini gözler önüne sermiştir. Böyle sağlıksız, hukuksuz ve anti-demokratik bir süreçten olumlu bir çıktı elde edilmesi de olanaklı olmamıştır" diye konuştu.