‘AKP patlama sonrası yalan söyledi’
HDK Eş Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Kürkçü, Ankara'daki patlamanın ardından Türkiye'nin PYD ve YPG hareketini yalanlar söyleyerek düşman ilan edilmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.
HDK Eş Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Kürkçü, Ankara'daki patlamanın ardından Türkiye'nin PYD ve YPG hareketini yalanlar söyleyerek düşman ilan edilmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.
Kürkçü, Tayyip Erdoğan’ın, olağanüstü bir rejime gidilmedikçe kendisini mahkemenin beklediğini bildiğini belirterek, her türlü çılgınlığı yapabileceğini vurguladı.
ANF’ye konuşan Ertuğrul Kürkçü, Hükümetin, Ankara saldırısı sonrasında gerçeğe kısa zamanda ulaşmasının gerektiğini ve bir şeylere ulaşmasında şaşılacak bir durumun olmadığını belirterek, “AKP Hükümeti burada 24 saat içinde yalana ulaştı asıl mesele bu. Hükümet elde insan olduğundan daha fazla bir veri olmadan bunun; Amudeli bir Kürt olduğunu ve YPG savaşçısı olduğunu açıkladı. Tuhaf olan işin bu kısmı. Yoksa 24 saat içerisinde hükümetin bu olayı çözebilmesi normaldir” diye konuştu.
‘HÜKÜMET YPG’Yİ BAHANE ETMEK İSTEDİ’
“Bizim için kabul edilmez olan Türkiye’ye yönelik düşmanca faaliyeti bilinmeyen ve Türkiye’ye karşı silahlı faaliyeti bulunmayan PYD ve YPG hareketinin birden düşman ilan edilmesiydi” diyen Kürkçü, bu olay vesilesiyle başka arşiv bilgilerinin de ortaya çıktığını ifade ederek, şöyle konuştu: “Aslında İçişleri Bakanlığı YPG’yi bir ‘terörist’ örgüt olarak nitelemiyor. 2015 yılında Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sorduğu bir soruya yanıt olarak İçişleri Bakanlığı, PYD ve YPG’nin ‘terör’ örgütleri listesinde bulunmadığını söylemiştir. İçişleri Bakanlığı’nın bu şekildeki resmi görüşü en önemli mevzudur. Hükümet, hiçbir delile ve kanıta yaslanmadan bu açıklamasıyla; Birleşmiş Milletler Konseyi’nin 5 daimi üyesini ve NATO’yu YPG gerekçesiyle, Suriye’ye doğru hareket düzenlemesinin bir hak olduğuna ikna etmeye çalışıyordu. Bütün bu tertip bununla ilgilidir.”
‘TAYİP ERDOĞAN’A MAHKEME YOLU GÖRÜNEBİLİR’
Kürkçü, AKP Hükümetinin herhangi biçimde bir rasyonel plana sahip olmadığına dikkat çekerek, bu çıkmazda da her adımında başka bir yanlış yaptığını belirtti. Kürkçü, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin davranışları ve tutumu o kadar kaygı verici ki, NATO üyesi ülkeler, ‘Rusya karşısında Türkiye’ye kayıtsız şartsız kefil değiliz’ diye bir açıklama yaptı. Bunun anlamı; Türkiye’nin davranışları artık öngörülememektedir. Uluslararası literatürde öngörülemez bir hükümet ‘haydut’ bir devlete bir adım kaldı demektir. Türkiye’nin ne yaptığını mantıklı bir çerçevede izlemenin artık bir imkanı yok.
Saplantılarını izlediğimizde, Ortadoğu’da Türkiye, esasen Kürt düşmanı ve Sünni eksenli bir hat izleyecektir. Bu bakımdan da kurmaya çalıştığı sunni eksen ABD kontrolü altında olduğu için Suudi Arabistan çekilmiş görünüyor. Bu şartlar altında Türkiye, ya bir çılgınlık yapabilir ya da ona gösterilen bir başka yol vardır; Batı ve Kuzey de Kürtlerle anlaşarak kendisini de kurtaracak olan büyük bir barış açılımına dönebilir.
Fakat ikinci yolu deneyeceğine ihtimal vermiyorum; çünkü bu Tayyip Erdoğan için varlık ve yokluk meselesi haline gelmiştir. Olağan üstü bir rejime gitmedikçe kendisini mahkemenin beklediğini bildiği için her türlü çılgınlığı yapabilir gibi duruyor. Bugün Tayyip Erdoğan’ın etrafından kurulmuş olan Gladio ve Deniz Baykal’a varana kadar çeşitlenmiş bu ittifaka bakıldığında Erdoğan’ın yalnız olmadığını söyleyebiliriz.”
‘GÖGSÜNÜ İŞİD’E SİPER EDİYOR’
Kürkçü, sözlerine şu şekilde devam etti: “Türkiye’nin Suriye’ye kara hareketi düzenlemeye kalkmasından doğacak temel mesele; dikkatlerin İŞİD üzerinden ayrılması, Suriye’nin toprak bütünlüğünün uluslararası camianın esas konusu haline gelmesi. Böylelikle İŞİD sorunu yerine Türkiye sorunu dünyanın gündemine oturması anlamına gelecektir. Bu aslında Türkiye’nin göğsünü İŞİD’e siper etmesi anlamına gelir. Türkiye’nin bugün iç ve dış politikasını bağımsız ele alamayız. Kürt halkının, Türkiye’nin yönetimine eşit haklı bir ortak olarak katılma talebinin ezilmesi ve kolektif cezalandırılmasına endekslenmiş bir durumda. Bütün ittifaklar bunun etrafında kurulmaktadır. AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın takip ettiği siyaset, 1930’lı yılların tek parti rejiminin takip ettiği siyasetle birebir örtüşür hale gelmiştir.”