AKP yalanlarına inanmamak lazım...-Mehmet Reşit
Örneğin Giresun’da bir helikopter düşmüş. Neredeyse düşüşü üzerinden bir hafta geçmiş, ama hala nasıl düştüğü belli değil! Belli de, AKP tarafından bilinçli muğlaklaştırılıyor.
Örneğin Giresun’da bir helikopter düşmüş. Neredeyse düşüşü üzerinden bir hafta geçmiş, ama hala nasıl düştüğü belli değil! Belli de, AKP tarafından bilinçli muğlaklaştırılıyor.
Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP yöneticilerinin yalan söyledikleri adeta yüzlerinden okunuyor. Durumlarını kendileri de bildikleri için hep yere bakıyorlar. Kafalarını kaldırıp da karşıdakinin yüzüne bakamıyorlar. Söyledikleri yalanların ve işledikleri suçların telaşları her hallerine yansıyor.
Nasıl yansımasın ki! İnsan bu kadar kuyruklu yalan söyler de yüzü kızarmaz mı? Kızarır elbette! Fakat yine de yüzü en az kızaran Tayyip Erdoğan oluyor. Her şeyi o kadar tersyüz etmesine rağmen, neredeyse bana bile demiyor.
Örneğin Giresun’da bir helikopter düşmüş. Neredeyse düşüşü üzerinden bir hafta geçmiş, ama hala nasıl düştüğü belli değil! Belli de, AKP tarafından bilinçli muğlaklaştırılıyor. Ortada sis yokken, “Sisten düştü” yalanı uyduruluyor. Güya günlerdir inceleme yapılıyor, ama bir türlü net ve kesin sonuç kamuoyuna açıklanmıyor.
Bir de olaydan “Sekiz kişinin yaralı kurtulduğu” söyleniyor. Peki eğer gerçekten yaralı kurtulan varsa, o zaman bu kadar gün olayın nasıl gerçekleştiğini muğlaklaştırmak niye? Sorun kurtulanlardan birine, size nasıl düştüklerini söylesin! Ama böyle yapılmıyor. Sisten dolayı düştü deniyor. Helikopterin havada ateş aldığını gösteren görüntüler varken, “Kaza ile düştü” deniyor.
Sadece bu söylem ve tutum bile, olaya ilişkin yapılan açıklamaların doğru olmadığı konusunda insanda bir kanaat oluşturuyor. Öyle ya, eğer gerçekten söyledikleri gibi olsa, o zaman niye bu kadar karıştırılıyor ve anlaşılmaz kılınıyor? Belli ki helikopterin düşüş nedeni açıklandığı gibi değildir. O halde gerilla tarafından vurulmuş olma ihtimali öne çıkmaktadır. Sanki bunu bildikleri için, üzerini kapatabilmek amacıyla bu kadar kıvırıyorlar.
Benzer durum Lice Operasyonu için de geçerlidir. Öyle propaganda ettiler ki, adeta “PKK’nin bitirildiği” izlenimini herkeste oluşturmaya çalıştılar. Oysa HPG Merkez Karargahı’nın operasyon sonuçlarına ilişkin açıklamaları olayın bir fiyasko olduğunu ortaya koyuyor. Zaten HPG de “Fiyasko” olarak ifadelendiriyor.
HPG Karargahına göre, tüm operasyonda 7 gerilla yaşamını yitirmiş. Üçü de teslim olmuş veya esir düşmüş. Gerillaya yeni katılmak isteyen beş genç de ordunun eline geçmiş. Bunlara karşılık, gelişen gerilla eylemlerinde ordunun kaybı otuza yakınmış. Ayrıca daha çok yaralıları da varmış. Eğer sonuç böyleyse, adeta dünyayı fetheder havasıyla yapılan operasyon gerçekten fiyasko ile sonuçlanmamış mı?
Diğer yandan, AKP’nin mevcut psikolojik savaşçıları öyle bir hava yaratıyorlar ki, sanki Lice’de sadece kendileri operasyon yapıyorlar. Oysa General Bahtiyar Aydın, Lice operasyonunda ölmedi mi? Bu Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Lice’de operasyon yapmıyor mu? Lice’nin doksan yıldır operasyonsuz bir günü geçti mi?
Şimdi bütün bunlar birer tarihsel gerçekken, AKP’nin sanki sadece kendisi Lice’de operasyon yapıyormuş ve de zafer kazanacakmış gibi bir hava yaratması yalandan ve psikolojik savaştan ibaret değil mi? Böyle olduğu çok açıktır. Oysa mevcut devlet kurulduğundan beri Lice’de operasyon yapmasına rağmen bir sonuç alamamıştır. Demek ki, AKP’nin yaptığının bir yeniliği yoktur ve dolayısıyla sonuç alması da mümkün değildir.
Yine son günlerde “AKP’nin iç ve dış politikada yenilik yaptığı” yönünde psikolojik savaş borazanları kıyamet koparmaktadırlar. Peki yapılan yenilikler veya AKP’nin şimdi yürüttüğü politikalar nelerdir? Herkes çok iyi biliyor ki, birincisi Kürt düşmanlığıdır, ikincisi ise herkesi Kürt düşmanlığına ortak edebilmek için Türkiye’nin tüm değerlerini pazarlamaktır.
Peki söz konusu bu politikanın yeniliği nerededir? Bu politika doksan üç yıldır izlenen Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleneksel stratejisi ve politikası değil midir? Bu politika İnönü’nün, Demirel’in, Kenan Evren’in, Türkeş’in politikası değil midir? Böyle olduğu çok açıktır. O halde “Yeni politikalar” diye topluma sunulan politikanın yeniliği nerededir?
En eski TC politikaları “Yeni iç ve dış politika” diye topluma yutturulmaya çalışılmaktadır. Oysa son doksan üç yıldır söz konusu bu politika izlenmektedir. Sonucu ise Türkiye’yi üçüncü sınıf bir faşist diktatörlük haline getirmek olmuştur. Doksan üç yıldır kazandırmayan, tersine kaybettiren bu politikanın AKP’ye de kaybettireceği açıktır.
Oysa gerçekleşen şudur: AKP yönetimi MHP çizgisine gelmekte, Ergenekon ile uzlaşmakta ve yönetimi özellikle Kürdistan’da orduya devretmektedir. Dolayısıyla izlenen politikada AKP rengine ilişkin hiçbir şey kalmamaktadır. AKP politikalarının ortadan kalktığı ve AKP’nin geleneksel Kürdü inkâr ve imha stratejisini olduğu gibi benimsediği söylenebilir.
Ortada AKP yönetimi ile ordu arasında 2007 Dolmabahçe Mutabakatı’na benzer bir anlaşmanın yapılmış olduğu söz konusudur. AKP, Kürt sorununu tümüyle orduya devretmiş ve askeri planların ekonomik ve siyasi ihtiyacını karşılamayı üslenmiş, bunun karşılığı olarak da Genelkurmay Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kalmasına bir süre daha razı olmuş! Gerçekleşen budur ve bu gayet açık ve kesindir.
Dikkat edilirse, aynı politikayı geçmişte AKP’nin kendisi de uygulamıştır. Yine AKP’den önceki hükümetlerin uyguladığı klasik TC politikası budur. Buna rağmen, psikolojik savaş borazanları “AKP politikasını yeniliyor” diye ortalığı toza dumana vermektedir. Oysa ortada politik yenilik diye bir şey yoktur.
Kuşkusuz burada iki nokta üzerinde durmak önemlidir. Birincisi, gerçeği bilmesine rağmen, AKP yönetimi niçin böyle bir yalana ve aldatmaya başvurmaktadır? Çünkü çok zayıftır. İzlediği politikalar AKP’yi çözülme ve çökme noktasına getirmiştir. Şimdiye kadar ateşkes ortamına dayanarak varlık bulan AKP, 24 Temmuz’dan bu yana başlatmış olduğu faşist soykırım savaşının sonuçlarını kaldıramamaktadır.
İkincisi, AKP’nin yöneldiği geleneksel TC politikalarını başarıyla uygulama ve sonuç alma şansı var mıdır? Çok açık ki, eğer bu politikalar sonuç verseydi, şimdiye kadar verirdi. Dolayısıyla yeni AKP hükümeti “PKK’yi tek düşman yaparak” hedefini küçültebilir, ancak “dostlarını çoğaltması” mümkün değildir. Kuşkusuz bazıları menfaat icabı dostmuş gibi görüntü verebilir.
Peki bu durumu, yani doksan üç yıldır iflas etmiş inkâr ve imha politikasını yürütemeyeceğini, bu çabanın bir sonuç vermeyeceğini AKP hükümeti bilmiyor mudur? Elbette biliyordur, hem de Türkiye’ye çok kaybettireceğini herkesten iyi bilmektedir. Ama Türkiye zarar etse de, belki Tayyip Erdoğan’ın iktidarını uzatır diye bu politikalara sarılınmaktadır.
O halde AKP çabalarının toplumu aldatmaya çalışmaktan öteye yeni bir yanı yoktur. Toplumu aldatma çabası da AKP için zaten yeni değildir. Yalan ve demogoji ile toplumu aldatmak AKP iktidarının temelidir.
Kaynak: Özgür Gündem