ANALİZ

AKP’yi Kürt düşmanlığı bitirecektir

Kürt halkı ve demokrasi güçleri sağlam dursun, rahat olsun, bu iktidarın sonu getirilecektir. Tabii ki bekleyerek değil, direnilerek bu yapılacaktır. Kürt Özgürlük Hareketi bunda bir saniye tereddüt etmeyecektir.

Türkiye tam bir cazgır ve şirret politika izliyor. Suçlu ve hesap vereceğine herkesi suçluyor. Kürt halkı üzerinde soykırım politikası yürütüyor, ama pişkin pişkin başka halkların haklarını savunduğunu söylüyor. Herhalde dünyada Türkiye kadar utanmaz ve bu kadar yüzsüz bir ülke olmamıştır. Kuşkusuz başka baskıcı, otoriter ve diktatörlükle yönetilen ülkeler olmuştur. Ancak AKP hükümeti kadar suçlu ve başkalarını suçlayanı görülmemiştir. 

Türkiye için sanki sivil insan öldürmek; önüne geleni tutuklamak hak olmuş. Türk uçakları Bab’ta yüzlerce sivili öldürüyor, ama bunu hiç kimse gündemleştirmiyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi sayıları toplar gibi “şu kadar insan vuruldu” diyor. Ama üzerinde hiç kimse durmuyor. Sanki Türkiye için çocuk, kadın, yaşlı, genç sivil insan vurmak serbest! Bir yerlerde Türkiye’nin sivil insanları katlettiği haberleri çıksa ya da açıklama yapılsa hemen asker ve polisimiz sivillere zarar vermemek için azami dikkat gösteriyor deniliyor. Böylece bu katliamlar meşrulaştırılıyor. Zaten başbakan ve AKP hükümeti yetkilileri şimdi “kurşun adres sormaz, gidip sivilleri öldürüyor, ne yapalım” diyerek bundan sonra da sivilleri katledeceklerini ilan ediyorlar. Açıkça biz bir yere girersek, bir yeri vurursak sivil-asker demez vururuz, diyorlar. Kurşun adres sormaz demek, hedef gözetmeden insanları vurmak demektir. Bu sözle bundan sonra yapacakları katliamları da meşrulaştırmış oluyorlar. 

AKP iktidarı Sur, Cizre, Silopi ve birçok Kürt şehrinde de yüzlerce sivili katletti. Kürt şehirlerini ve mahallelerini de hedef gözetmeden bombalarla vuruyordu. O zaman da insan hakları konusunda hassas olduğunu söyleyenler, bu bombalamalara ve öldürmelere ses çıkarmadılar. Sanki sivil insanları öldürmek AKP iktidarı, Türk devleti için normalmiş, hakmış gibi sessiz kalındı. Şimdi de Bab’a yönelik hava saldırılarında yüzlerce sivili öldürüyorlar; hatta daha fazla öldüreceğini söylüyorlar. Şimdiye kadar Rojava sınırında yüzlerce sivil öldürmüş, buna da ses çıkaran yok. Acaba Türk devletinin yaptıklarını dünyada başka bir ülke yapsaydı başına ne getirirlerdi? 

Türk devleti yıllarca Halep’te uçaklar şöyle vurdu, şöyle öldürdü propagandası yapıyordu. Şehirler şöyle yıkılıyor diyordu. Peki, Kürdistan’da AKP iktidarı döneminde yıkılan şehirlerin Suriye şehirlerinden farkı var mı? Hatta tankla topla yıkmadıklarını sonra iş makinalarıyla yıkan bu iktidar değil mi? Cizre, Şırnak, Nusaybin ve Sur’da çatışmalar olmadığı halde mahallelerin yıkılıp nasıl dümdüz edildiğini her gün görüyoruz. 

AKP iktidarı şimdi Suriye’ye girmiş, ben de her tarafı yıkacağım diyor. Başkaları Suriye’yi yıktı ben yıkamaz mıyım, şimdi sıra bende, diyor. IŞİD bahane, amaç Kürtlerle savaştır. Şimdi IŞİD’e karşı Bab’ta yürüttüğü savaşı Kürtlerle savaşın kapısını açmak için sürdürüyor. Bab’ta IŞİD’le savaşa girmesi, Kürtlerle yapacağı savaşı meşrulaştırmak içindir. Zaten her fırsatta Bab’tan sonra Minbic’e gideceğiz diyor. Şimdi bundan öte, kantonları da yok edeceğiz, diyor. Suriye’de Kürt kazanımları bize de örnek olur korkusuyla kantonları hedefliyor. Açıkça Kürt düşmanlığını dünyaya haykırıyor. Zaten tüm dünya da Türkiye’nin Suriye’deki amacının Kürtlerin özerklik kazanmalarını engellemek olduğunu yazıyor çiziyor. Bu nedenle eskiden Suriye için söylediği söylemlerin tümünü bıraktı. Suriye ve Esad’ı unuttu. Yıllardır Suriye’ye karşı desteklediği çeteleri sattı. Bu satmaya bir şey demiyoruz. Çünkü baştan beri Suriye politikaları yanlıştı. Ama bu satışı Kürtler karşılığında yapması ise Türk devletinin tek derdinin Kürt düşmanlığı olduğunu bir daha gözler önüne sermiştir. 

Türk devletine sınırı geçmesine Halep karşılığında onay verildi. Rusya, İran ve Suriye bu nedenle ses çıkarmadı. Hatta Türk devleti çeteler Halep’i boşaltmadan Bab’a yaklaşmak isteyince Türk askerleri vuruldu. Bunun üzerine Türkiye çetelerin Halep’te ezilmesi ve çıkarılmasına göz yumdu. Türkiye işte böyle bir ülke, Kürtlere düşmanlık yapmak için herkese boyun eğer, diz çöker. Yeter ki Kürt düşmanlığı yapabilsin. Dünyada böyle başka bir ülke, devlet var mıdır? 

Suriye politikasında yenildi. Yenilgisini de Moskova’da İran, Rusya toplantısında resmen kabul etti. Bir nevi şimdiye kadar katil Esad dediği Esad’ın içinde olduğu ittifakın safına geçti. Şimdiye kadarki yanlış politikası yüzbinlerce insanın ölümüne yol açtı. Yüzbinlerce insanı mülteci olarak Türkiye’ye çekti. Ama Türkiye içinde hesap soran yok. Dışarıdan da yok. Kürt düşmanlığı yaptığı için yakın zamana kadar muhalefet yapan CHP bile AKP iktidarının kuyruğuna takıldı. Zaten Türkiye içinde Kürt düşmanı olan tüm çevreler herkese boyun eğelim herkese kendimizi satalım yeter ki Kürtleri ezme fırsatı bulalım diyorlar. 

ABD ve Avrupa’ya da kendi Kürt düşmanı politikalarını dayatıyor. Avrupa ile başka sorunu yok. Avrupa’yı sürekli suçlayarak Türkiye ve Kürdistan’da yaptığı zulme ses çıkarılmasın istiyor. Gerçekten de Türkiye bu cazgırlığıyla belli düzeyde amacına da ulaşıyor. Her gün yüzlerce insan tutuklanıyor. Topluma nefes alacağı hiçbir alan bırakılmıyor. Her türlü muhalif basın ve dernek kapatılıyor. Demokratik siyasetçiler suç işlemişler gibi zindanlara atılıyor. Ama bunlara ses çıkarılmıyor. Avrupa Türkiye’ye bazı eleştiriler yapsa da, bazı kararlar alsa da bunlar Türkiye’nin yaptıkları karşısında çok hafif kalıyor, hatta hiçbir şey ifade etmiyor. Nitekim Avrupa’yla dalga geçiyor. Sizin değerleriniz, normlarınız beni ilgilendirmez, siz benim değerlerimi, normlarımı kabul edeceksiniz yaklaşımıyla hareket ediyor. 

Türk devleti Kürt’ü soykırıma uğratmak istiyor. Bu nedenle demokrasi düşmanlığı yapıyor. En küçük demokratik imkân bırakılmıyor. Ancak ne Avrupa ne de başka bir ülke Türkiye’nin bu demokrasi düşmanlığını, insanlık düşmanlığını, soykırımcı karakterini açıkça yüzüne vurabiliyor. Herhalde Kürtler değil de başkaları söz konusu olsaydı Avrupa bu kadar sessiz kalmazdı. Avrupa’nın Kürt’e yaklaşımı budur. Türkiye, Avrupa’nın bu yaklaşımını iyi gördüğünden yavuz hırsız misali soykırımına destek almak için bastırıyor. En azından soykırıma sessiz kalınmasını sağlamayı amaçlıyor. 

Türkiye ABD’ye de benzer baskıyı kuruyor. Rojava’da yürüttüğü Kürt düşmanlığını ABD’ye kabul ettirmeye çalışıyor. QSD Suriye Demokratik Güçleri olarak IŞİD’e karşı savaş veriyor. Rakka’da olduğu gibi ABD de IŞİD’i bombalıyor. Türkiye Rakka operasyonunun QSD güçleriyle birlikte yapıldığını bildiği halde ABD’ye neden IŞİD’i bombalıyorsun diyor. Kobanê Direnişi sırasında olduğu gibi ABD uçaklarının IŞİD’i bombalamasından rahatsız oluyor. Öte yandan ABD’yi YPG’ye destek vermekle suçluyor. Zaten YPG’nin de içinde olduğu QSD güçlerinin yürüttüğü Rakka operasyonunda ABD destek veriyor. ABD zaten defalarca YPG’yi Türkiye gibi görmediğini söyledi. Öte yandan ABD’nin bırak silah vermesini, tek bir mermilerinin bile gerillada olmadığını HPG yetkilileri defalarca vurguladılar.  ABD’nin PKK’ye silah verdiği tam bir kuyruklu yalandır. Türkiye ABD PKK’ye, IŞİD’e ve YPG’ye destek veriyor diyerek YPG’yi IŞİD’le özdeşleştirmek istiyor. Bu da bir psikolojik savaştır. Türkiye bunları yaparak ABD’nin Suriye işgaline ve demokratik Suriye güçlerine saldırmasına onay vermesini istiyor. ABD bir dış güç olarak Türkiye’nin Suriye içine çok fazla girmesinin ağır sonuçlar getireceğini düşündüğü için Türkiye’nin isteklerini kabul etmiyor. Böyle olunca da Türkiye IŞİD ve PKK’ye destek veriyor diyerek ABD’yi baskı altında almaya çalışıyor. Türkiye’de şahlandırdığı şovenizmi ve ABD’ye yönelik yarattığı tepkiyi ABD üzerinde baskı aracı olarak kullanıp dediklerini kabul ettirmek istiyor. En azından Rojava’da Kantonlara yönelik yürüteceği saldırılara ABD’nin sessiz kalmasını sağlamaya çalışıyor. AKP iktidarı Avrupa’ya da, ABD’ye de, Rusya’ya da, dünyaya da ya kendini pazarlayarak ya da şantajlar yaparak Kürt soykırımına destek olmalarını sağlamaya çalışıyor. Türkiye’nin tek bir politikası ve hedefi var; bu da Kürt soykırımıdır. 

Türk devleti Kürt soykırımını gerçekleştirmek için herkesi yaptığı katliamlara, tutuklamalara, işkencelere ve zulme alıştırıyor. “Delidir, ne yapsa yeridir” gibi bir algı oluşturuyor. Kuşkusuz bundan daha tehlikeli bir şey olamaz. Türk devleti bugün Kürt düşmanlığında ve soykırımında neden bu kadar ısrarlıdır? Türk devletinin Kürtlerin Kürdistan ve Ortadoğu’da güçlenmesi karşısında izleyeceği iki yol kalmıştı. Artık oyalama biçiminde ortayol bir politika izleme imkanı kalmamıştı. Ya Kürt sorununda adım atacaktı ya da Kürt sorununun çözümünü dayatan güçlenmiş bu irade, örgütlülük ve siyasi güç saldırılarla kırılacaktı. Birinci iradeyi gösteremeyenler ikinci yola başvuracaktır.

İşte bu nedenle 24 Temmuz 2015’ten bu yana tüm faşistleri yanına alarak saldırıyor. AKP-MHP bu savaşın sonunda kaybedeceklerini görerek yürüttükleri savaşı istiklal savaşı ve beka sorunu olarak gösterip herkesi kuyruklarına takarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Söyledikleri gibi Türkiye’nin bir beka sorunu yoktur. Aksine Türkiye’nin bekasını ve geleceğini tehlikeye atan bu faşist iktidardır. Kuşkusuz varlıklarını Kürt soykırımına dayandıran bu iktidara karşı Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçleri mücadele yürüteceklerdir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin bu soykırım saldırısı karşısında bırakalım geri adım atması, bu saldırıyı kırarak Türkiye’yi bunlardan kurtaracaktır. 

Türkiye’nin AKP-MHP iktidarından kurtulma sorunu vardır. Türkiye’nin bekasını da, varlığını da, geleceğini de tehlikeye sokan bu iktidardır. Önder Apo hep “Kürt düşmanlığı Türk düşmanlığıdır” dedi. Bu kadar Kürt düşmanlığı yapan bir iktidarın Türkiye’de yeri yoktur. Kürtlerle birlikte var olmayı düşünmeyen bir iktidar Türkiye tarihine de gerçeğine de ters davranıyor demektir. Kürtlerle bu düzeyde savaşan bir iktidar intihar ediyordur. Kendisiyle birlikte Türkiye’yi de bitirmek istiyordur. 

AKP-MHP iktidarı istediği kadar bağırıp çağırsın, şu kadar darbe vurduk desin; 2016’da kaybeden AKP iktidarı olmuştur. Bu nedenle kimlere kimlere sarılmadı ki! AKP’nin kuruluşundaki tüm söylemleri terk etmesi ve tersi söylemlerde bulunması kaybettiğinin açık kanıtıdır. AKP başkalaşıma uğramıştır. Sadece 2016’da Kürtlere reva gördükleri AKP’nin yıkılacağının kanıtıdır. Bahara kadar PKK kalmayacak diyorlar. Bu, onların yaşadığı bahar korkusudur.

Türkiye’de 2016 yılında ne kadar asker ve polis karakolu yerle bir oldu? Ne kadar asker ve polis hedeflendi? Bunlar alt alta konulsa bu iktidarın aldığı darbeler daha iyi açığa çıkar. AKP iktidarı asker ve polisle ezeceğim derse, her gün askerimiz, polisimiz şu kadar darbe vurdu, şehitlik mertebesi şu kadar yücedir diyerek ölümleri normalleştirirse asker ve polis de bu kadar darbe alır. AKP iktidarı 2012’de aldığı darbelerden daha fazlasını 2016’da almıştır. 15 Temmuz darbesi de Kürtlere karşı yürütülen savaşın ortaya çıkardığı kriz ve çatışma olarak görülürse 2016’da Kürt Özgürlük Hareketi karşısında kaybettikleri net görülür. Sur’da, Cizre’de, Şırnak’ta, Nusaybin ve diğer yerlerde de kaybeden bu iktidar olmuştur. Bu şehirleri ve mahalleleri ortadan kaldırmak tabii ki kaybetmektir. Tarihe böyle bir iktidar olarak geçmiştir. Bu saldırıların hesabı bu iktidarın burnundan fitil fitil getirilene kadar sorulacaktır. 

Türkiye halkı ve bazı çevreler Türkiye’nin beka sorunu var, istiklal savaşı veriyoruz diyerek bir süre kandırılabilirler. Halk da herkes de Türkiye’nin değil, AKP ve MHP’nin beka sorunu olduğunu öğrenecektir. Türkiye’ye demokrasi geldiğinde, Türkiye barışa ve huzura kavuştuğunda AKP’nin de, MHP’nin de, bunların karikatürlerinin de yerinde yeller esecektir. Bunlarla demokrasi güçleri arasında süren mücadelede kazanan tabii ki demokrasi güçleri olacaktır. Demokrasi güçleri karşısında kazanma şansları yoktur. Türkiye Ortadoğu’da en fazla demokrasi mücadelesi verilen, demokrasi birikimi ve bilinci olan ülkedir. Dolayısıyla kaybedenler demokrasi düşmanları olacaktır. Artık Kürt’süz demokrasicilik oyunları son bulacaktır. Kürt’ün de Alevilerin de diğer etnik ve inanç topluluklarının da kendi kimlikleriyle var olduğu bir Türkiye ortaya çıkacaktır. 

Türkiye’de AKP-MHP iktidarına karşı kararlı bir demokrasi mücadelesi verilmeden demokrasinin önü açılamaz. Bu iktidar ya kıracak ya da kırılacaktır. Bu iktidardan beklenti içinde olmak bu iktidara teslim olmaktır. Bu iktidar şu politikayı bırakmalı demek bile gaflettir. Bu iktidara karşı sadece mücadele düşünülmelidir. Bu iktidara karşı olanlar mutlaka bir araya gelmelidirler. Bu iktidar güçsüzdür. Şiddetle kendini ayakta tutmaya çalışıyor. Mücadele edildiğinde kırılacaktır. Mücadele edildiğinde şu anda sessiz kalan kesimler de sessini yükseltecek, bu iktidar kaçacak delik arayacaktır. Bu tabii ki kendiliğinden olmayacaktır. Mücadele edildiğinde bu iktidarın ömrü kısalacaktır. Mücadele edilmezse otoriter hegemonik soykırımcı bir sistem kurumlaştırılacaktır. AKP-MHP iktidarının amacı budur. Ancak 2016’da olduğu gibi Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçleri buna fırsat vermeyecektir. 

Türk devleti bu savaşı Rojava ve Başur’a taşısa da kaybeden AKP-MHP iktidarı olacaktır. Savaşı dışa taşıma sadece bu iktidarın ömrünü kısaltacaktır. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşında Almanya’nın yanında yer alıp büyük kazanmak istedi. Ancak bunu yapanlar Osmanlı’ya büyük kaybettirdiler. Sonra da başka maceralara atıldılar, yine kaybettiler. AKP-MHP iktidarının da karakteri ve zihniyeti bu yönlüdür. AKP- MHP iktidarı Türkiye sınırları içinde kaybedince dışarıya saldırıp sonuç almak istiyor. Bu da kaybedişlerinin noktası olacaktır. 

AKP-MHP iktidarı her gün psikolojik savaş yürütüyor. Psikolojik savaşı daha da tırmandıracaklar. Çünkü toplumu böyle tutuyorlar. Gerçeğin açığa çıkmasını böyle önlemeye çalışıyorlar. Yalancının mumu yadsıya kadar yanarmış; bunların da mumu yansa yansa bahara kadar yanabilir. Hatta bahara kadar ayakta kalabilecekleri de belli değildir. Çünkü Rojava’ya saldırıları onlar için boğulacakları bataklık olacaktır. Saldırdıklarında Başur ve Kandil’de mezar taşları dikilebilir. 

Kürt halkı ve demokrasi güçleri sağlam dursun, rahat olsun, bu iktidarın sonu getirilecektir. Tabii ki bekleyerek değil, direnilerek bu yapılacaktır. Kürt Özgürlük Hareketi bunda bir saniye tereddüt etmeyecektir. Zaten Kürt Özgürlük Hareketi zor dönemlerde direnip kazanmak için tarih sahnesine çıkmıştır. Tam da PKK gerçekliğinin kendini kanıtlayacağı dönemden geçmekteyiz. 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA