AKPM'de 'demokrasi mi geliştiriliyor, bir diktatör mü yaratılıyor' paneli

AKPM’de Türkiye’deki gidişat üzerine hukukçuların katılımı ile “Bir diktatör mü yaratılıyor, demokrasi mi geliştiriliyor” konulu bir panel düzenlendi.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM), Türkiye’deki gidişat üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski başkanı Fransız yargıç Jean-Paul Costa, AİHM Türkiye eski yargıcı Rıza Türmen ve HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın katılımı ile “Bir diktatör mü yaratılıyor, demokrasi mi geliştiriliyor” bir panel düzenlendi.

AKPM Sol Birlik Grubu tarafından organze edilen panele ilgi ise yüksekti. Paneli, HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü yönetti.

Hukukçu ve Yargıç Jean-Paul Costa paneldeki konuşmasında, Türkiye’de anayasa değişikliğiyle yönetim, yasama ve yargıda gücün büyük bölümünün tek bir elde toplanacak olmasının “kaygı verici” olduğunu söyledi.

ABD örneğini vererek, ABD’de başbakanın olmadığını, ama kuvvetler ayrılığı olduğunu, güçlü ve bağımsız bir yargının mevcut olduğunu dile getiren Costa, temel hak ve özgürlükler konusunda Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen ülkelerin uyarılması gerektiğini söyledi.

Avrupa Konseyi’nin üyesi devletlere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeleri için uyarıda bulunmalarını isteyen Costa,

“Bu yapılmaz ise salgın haline gelebilir. Realpolitik veya finansal çıkarlar adına bazı devletlerin bu yükümlülükleri yerine getirmemelerine göz yumarsanız, sonra başka devletler de onları izler” diye konuştu.

HDP Milletvekili Mithat Sancar da AKPM’nin bu hafta Strasbourg’daki genel kurul toplantılarında Türkiye’deki gelişmelerin gündemine almamış olmasını eleştirdi.

Türk hükümetinin AKPM’deki Türkiye oturumunu engellemek için bazı Avrupa başkentlerinde pazarlıkları yapıldığını söyleyen Sancar, şunları söyledi: “Türkiye’nin Avrupa’nın büyük güçlerine ne verdiğini bilmiyoruz ama ne aldığı ortada. Avrupa’da Türkiye’deki demokrasi ve insan hakkı ihlallerinin görmezlikten gelinmesini elde etti.”

Avrupa’nın bu tutumunun “Avrupa’yı da tehdit edeceği” görüşünü vurgulayan Sancar, “Türkiye’de özgürlüklerden daha fazla uzaklaşılırsa bunun bedelini sadece Türkiye ve çevresi değil, Avrupa da öder. Burada Avrupa Konseyi'nin de sorumluluğu var. Avrupa kurumlarının sorumluluğu, üzerine inşa ettikleri değerleri korumaktır” dedi.

Avrupa ve dünya genelinde popülist sağ parti ve liderlerinin yükselişte olduğuna ve bu dalganın demokrasiyi tehdit ettiğine dikkat çeken Sancar, Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izlediği politikalarla dünyadaki bu sağcı popülizmin çok önemli bir unsuru olduğunu belirtti.

Panelin diğer konuşmacısı Rıza Türmen de 15 Temmuz sonrası OHAL ilanının, ulusun varlığını tehdit eden darbe girişimine karşı “Meşru bir yanıt” olduğunu, ancak OHAL’in temel hak ve özgürlükleri kısıtlamak için mazeret olarak kullanılmaması gerektiğini söyledi.

Anayasa’nın 15’inci maddesi gereği OHAL’in uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerle uyumlu olması zorunluluğuna işaret eden Türmen, 15 Temmuz sonrası yayımlanan KHK’lar ile bazı temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığını dile getirdi.

OHAL altındayken KHK’lar ile yasaların değiştirilemeyeceğini savunan Türmen, DBP’li belediye başkanlarının hükümet tarafından atanmış resmi görevlilerle değiştirilmesini “yapısal değişiklik” olarak değerlendirerek, bu tür uygulamaların KHK’ları “illegal” hale getirdiğini söyledi.

KHK’daki bazı düzenlemeleri olumlu ama yetersiz olumlu olduğunu öne süren Türmen, Anayasa değişikliğinin demokratik açıdan “sorunlarla dolu” olduğuna dikkat çekti.

Değişiklik hazırlanırken toplumsal tartışma yaşanmadığını, Meclis’te oylama sırasında gizli oy ilkesine uyulmadığını, referandumun ise ifade, toplantı ve basın özgürlüğünün olmadığı bir ortamda düzenleneceğini söyleyen Türmen, hazırlanan anayasa değişikliğinin tüm gücün tek bir adamın elinde toplanmasına neden olacağını belirtti.