Al sana polis devleti!

Al sana polis devleti!

57 yaşındaki felçli ve hafızasını yitirmiş hasta tutsak Salih Tuğrul için Adli Tıp Kurumu “cezaevinde kalamaz” raporu vermesine rağmen, Bakırköy İnfaz Savcılığı, Terörle Mücadele Şubesinin “toplum güvenliği için tehlikeli” beyanını esas alarak, Tuğrul’un infazını ertelemeyi reddetti. 

Siirt Terörle Mücadele Şubesi’nin hafızasını kaybetmiş, yürüyemeyen ve ihtiyaçlarını tek başına karşılamayan Tuğrul hakkında “Toplum güvenliği için tehlikeli” diye görüş bildirdiği ortaya çıktı.

Adlı Tıp Kurumu’nun (ATK) verdiği raporu değil TEM’in beyanını esas alan Bakırköy İnfaz Savcısı, Tuğrul’un infazını erteleme koşulunu reddetti. Bu da nasıl bir polis devletinde yaşadığımızı, tıbbi konularda bile karar yetkisinin poliste olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. ANF’ye konuşan Tuğrul’un avukatı Gülizar Tuncer bu kararın kendilerine dün tebliğ edildiğini açıkladı. Tuğrul’un oğlu Münir Tuğrul, “Sözün bittiği yerdeyiz” dedi. 

AKP hükümetinin ‘demokratik paket’te infazı erteleme için getirdiği “toplum güvenliği” koşulu, hasta tutsakları ölüme terk etmek için kullanılıyor. Bu hasta tutsaklardan birisi de 16 yıldır cezaevinde olan Salih Tuğrul. 

ATK ‘ÇIKSIN’ RAPORU VERDİ, TEM ‘ÖLSÜN’ DEDİ!

PKK davasından müebbet mahkumu, 16 yıldır tutuklu olan 57 yaşındaki Salih Tuğrul, 2007 yılında Siirt Kapalı Cezaevi’nde geçirdiği kalp krizi sonrası kısmı felç oldu. Belden aşağısı tutmayan Tuğrul, 2012 yılında geçirdiği beyin kanaması ardından vücut reflekslerini ve hafızasını da yitirdi. Konuşmayan, altını ıslatan ve tek başına ihtiyaçlarını karşılayamayan Tuğrul, Haziran ayında ATK’de muayene olmak üzere çeşitli cezaevlerinden Metris Cezaevi’ne getirilen 18 ağır hasta tutsak arasındaydı.

Ancak, Tuğrul, ATK 3. İhtisas Dairesi’nin 14 Haziran 2013 tarihinde verdiği “3 ay sonra sağlık durumunu bir daha gözden geçirmek üzere tekrar çağrılması” raporu sonrası gönderildiği Metris R Tipi Cezaevi’nde kendi kaderine terk edildi. Verilen 3 aylık müddetin üzerinden 3 ay daha geçmesine rağmen Tuğrul, tutulduğu iki kişilik hücrede unutuldu. Barıkalım bir kez daha muayene olmak, revir yüzü dahi görmeyen Tuğrul hakkında geçen hafta ATK, “Tek başında cezaevi koşullarında yaşamını sürdüremez” raporu verse de tahliyesi bu kez TEM’e takıldı.

Bakırköy İnfaz Savcısı, 16 yıldır cezaevinde olan Tuğrul hakkında, Siirt Terör ile Mücadele Şubesi’nin 26 Kasım 2013 tarihindeki, “Toplum güvenliği için tehlikelidir” beyanını esas alarak, aynı gün jet hızıyla infaz erteleme yasası koşulunu reddetti. 

SÖZÜN BİTTİĞİ YER!

Kararı öğrenen Münir Tuğrul ise babasına kavuşma konusunda son umudunu da yitirmenin acısı içindeydi. 12 yaşından bu yana babasına bir kez olsun sarılabilmek için cezaevi kapılarında dolaşan 29 yaşındaki Münir Tuğrul, Bakırköy İnfaz Savcılığı’nın bu kararının ikinci bir cezalandırma olduğunu söyledi.

“Yürüyemeyen, konuşamayan, hafızasını yitirmiş bir insanı cezaevinde tutmak hangi insanlığa, hangi vicdana sığar” diyen Tuğrul, sözün bittiği noktada olduğunu söyledi. Ağır hasta olan babasına sadece hücre arkadaşı Hayrettin Bektaş’ın bakabildiğini, onun da Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ne sevki çıktığını belirtti. Babasının tam anlamıyla ölüme terk edileceğini de sözlerine ekleyen Tuğrul, Türkiye Başbakanı R. Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “Demokrasi sözünü hiç ağzından düşürmeyen sizler, bu durum karşısında vicdanınız nasıl rahat edecek?”diye sordu. 

HASTA TUTSAKLARIN KULLANABİLECEKLERİ HAKLAR

Kararın kendisine 26 Kasım 2013 tarihinde tebliğ edildiğini belirten Salih Tuğrul’un avukatı Gülizar Tuncer ise, Ağır Ceza Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nde itiraz etmeye hazırlanıyor. Tüm duyarlı kesimlerin hasta tutsaklara yönelik bu haksız ve hukuksuz uygulamaya karşı koymasının şart olduğunun altını çizen Avukat Tuncer hasta tutsakların acilen kullanabilecekleri haklarına ilişkin de şunları belirtti:

“Hasta mahpusların Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Dairesi tarafından kendilerine verilen, ‘Cezaevinde kalabilir’ raporuna karşı Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna itiraz etme hakları bulunmaktadır.

ATK Genel Kurulu da olumsuz yönde rapor verirse her hasta mahpus Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen İstanbul Protokolü gereği bağımsız bilirkişilerce tedavi edilme ve rapor düzenlenmesini isteme haklarına sahipler.
Ayrıca rapor alan her mahpusun infaz savcılığının ret kararına karşı Ağır Ceza Mahkemesi’ne ve Anayasa Mahkemesi’ne itiraz hakkı var. Şöyle ki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ( AİHS) 2. maddesinde, ‘Yaşama hakkı’ ve 3. maddesinde düzenlenen, “İşkence görmeme ve aşağılayıcı, onur kırıcı cezalandırmaya maruz kalmama hakkı”nın yanı sıra, bir de anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesi ve 17. maddesindeki, ‘Yaşama ve vücut bütünlüğünü koruma ve işkence, aşağılayıcı muamele görmeme’ hakkı düzenlenmiştir. Bu nedenle infaz savcılarının TEM’i bilirkişi tayin ederek verdikleri bu haksız ve hukuksuz karara karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaları gerekiyor.”