Alevi örgütleri ‘Cami-Cemevi’ projesine karşı mitingler yapacak

Alevi örgütleri ‘Cami-Cemevi’ projesine karşı mitingler yapacak

Alevi örgütleri, Fethullah Gülen ve Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan’ın “Cami-Cemevi-Aşevi” projesinin Aleviliği asimilasyon politikasıyla eritme zihniyetinin temeli olduğuna dikkat çekerek, Ekim ayından itibaren kitlesel eylemlerle tepkilerini ortaya koyacak ve taleplerini haykıracak.

Alevi örgütleri, Fethullah Gülen ve İzzettin Doğan’ın “Cami-Cemevi-Aşevi” projesi ve buna yönelik Alevilerin tepkilerine ilişkin Mülkiyeliler Birliği’nde basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD) Genel Başkanı Kemal Bülbül, Alevi Bektaşi Federasyonu’ndan (ABF) Oktay Kandemir, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’ndan Turan Eser, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ve 2 Temmuz Pir Sultan Abdal Kültür Vakfı’ndan Emel Sungur, Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Ahmet Tokgöz katıldı. 

‘ALEVİLİK ‘ILIMLI SİYASAL İSLAM’ İÇİNDE ERİTİLMEK İSTENİYOR’

Alevi örgütleri adına açıklama yapan Kemal Bülbül, Gülen ve Doğan’ın projesinin “barış projesi” olmadığını ifade ederek, projenin her iki inanç açısından da meşruiyeti ve hakkaniyeti olmadığını söyledi. “Arsasından imar projesine, temelinden harcına kadar yöntemi korsan, zihniyeti gayri meşrudur” diyen Bülbül, asimilasyon projesinin Aleviliği “ılımlı siyasal İslam” içinde eritmeyi amaçladığını vurguladı. Mevcut anlayış tarafından bilinçli ve kasıtlı olarak “Alevileri, Sünnilerle barıştırma” cümlesinin kullanıldığını dile getiren Bülbül, “Biz Alevilerin, Sünni toplumu ile çözülmeyecek, kavgayı gerektirecek sorunumuz yoktur. Aleviler, Sünnilerden değil devletten hak istiyor. Alevileri ötekileştiren, meşru, demokratik haklarımızı gasp eden, Aleviliği yasaklayan Sünni toplumu değil, ırkçı, gerici, asimilasyoncu devlet anlayışıdır” dedi.

‘DELİLLER ORTADA KATİLLER NEDEN KORUNUYOR?’

Alevilerin demokratik, laik bir Türkiye ve eşit yurttaşlık istediğinin altını çizen Bülbül, “Biz Aleviler hak alma değil varlık yokluk noktasındayız. AKP eliyle Türkiye’nin dört bir yanında ve Suriye’de Alevilere karşı yürütülen devletin geleneksel inkarcı politikası haklarımızı ve inancımızı tanımak yerine kendi siyasetine göre bir Alevilik tanımı yapıyor. Mamak ve Tuzluçayır Alevilerin yoğun olduğu, çok kültürlü ve köklü demokratik mücadele geleneği olan bir yerdir. İki hoca efendi ve proje ortakları Mamak Tuzluçayır’ı özellikle seçmiştir. Hoca efendilerin proje ortakları evlerimizin içine kadar girip adına ‘gaz bombası’ dedikleri kimyasal silahlarla beşikteki bebeklerimizi, yatak odalarımızı zehirlemişlerdir. Gezi eylemlerinde genç canlarımızı hunharca katleden polis güçleri dün Hatay’da Ahmet Atakan canımızı katletmiştir. Polisin insan hakları, demokrasi ve toplum düşmanlığı, kimyasal gaz terörü, katliam tutkusu bizzat Başbakanın talimatlarıyla yürüyor. Soruyoruz, Gezi eylemlerinde katledilen canlarımızın katilleri nerede? Bunca somut delil ortadayken neden katilleri koruyup saklıyorsunuz? Hangi hukuk katilleri koruma, kollama ve saklama hakkını veriyor size?” ifadelerinde bulundu.

AKP hükümetinin “ileri demokrasisi”nin sahte olduğunu dile getiren Bülbül, AKP’nin içte ve dışta ısrarla yürüttüğü şiddet ve nefret politikasının adını “çözüm süreci” olarak koyduğunu söyledi. “Alevi açılımı” ile “çözüm süreci”nin sahte olduğunu kaydeden Bülbül, “Maaşlı dedelik, devletleştirilmiş Alevilik, ibadethane statüsü tanınmaksızın cemevini Diyanet Vakfı içinde camileştirmek taleplerimiz arasında yoktur. Başbakanın yegane çabası sahte demokrasi paketleriyle yerel seçimler için zaman kazanmaktır. ‘Yeni anayasa’ dedikleri ‘süreç’ 12 Eylül askeri darbe anayasasını yamalama sürecine dönmüştür. Yarın 12 Eylül faşist darbesinin 33. yıldönümü. 33 yıldır Türkiye, bu zihniyetle yönetilmektedir. ‘Darbecileri yargılayacağını’ söyleyen AKP rejimi, 12 Eylül zihniyetini yaşamın her alanında ısrarla sürdürmektedir” diye konuştu.

EYLEM TAKVİMİ

Alevi kurumlarının “hoca efendilerin” ve AKP’nin aktör olduğu bu asimilasyoncu, ırkçılık ve katliam senaryosunun uygulanmasına izin vermeyeceklerinin altını çizen Bülbül, Alevi örgütleri olarak “Gezi ruhu” ile alanlara çıkarak, demokrasi mücadelesini yükselteceklerini vurguladı. Bülbül, Ekim ayı içinde Adıyaman, Mersin, İzmir, İstanbul’da kitlesel mitingleri, Ankara yürüyüşü ile sürdüreceklerini belirterek, “Demokratik Alevi Hareketi olarak eylem programımızı yerel örgütlerimizle dost ve müsahip kurumlarla paylaştıktan sonra takvimlendirip, uygulamaya koyacağız. Ayrıca bunlarla da sınırlı kalmayıp uluslar arası diplomasi ve yerellerde etkinliklerle çabalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

‘KARIŞTIR BARIŞTIR ZİHNİYETİDİR’

Bülbül’ün ardından konuşan  Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, devletin “karıştır barıştır” zihniyetinde olduğunu ifade ederek, şunları dile getirdi: “Devlet inançlardan, toplumdan elini çekerse, polis şiddeti sona ererse barış gelecektir. Biz Büyükşehir Belediyesi’nden vakıf için yer talebinde bulunmuştuk. ‘Sınırlarımız içinde böyle bir yer yok’ yanıtı veren Büyükşehir Belediyesi, bu projeye karıştır barıştır zihniyetiyle yer tahsis etti. Bu yeni bir süreçtir ve bu süreçte Aleviler tepkilerini ortaya koyacak. Bu aynı zamanda Sünnileri de hedef alıyor. O nedenle bu sopa gün gelir onları da etkiler.”

‘ÇÖPLÜK ÜZERİNDE KAÇAK YAPILAŞMAYLA ASİMİLASYON PROJESİ’

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’ndan Turan Eser, AKP’nin siyaseti yönetmek yerine özel hayatlara varana kadar her alanı kendine uygun hale getirmeye gayret ettiğini belirtti. AKP’nin insanların ne giyeceklerinden içeceklerine kadar bir dizi uygulamayı kendine göre hayata geçirmeye çalışmasının topluma, insanların özel alanlarına yaptığı müdahaleyle kalıplara hapsedilmiş bir toplum yaratmaya çalıştığının altını çizen Eser, “İnsanların vicdanlarının özgür olması için inançlarıyla barışık olmaları gerekir. Mesele cami ile cemevinin iç içe olması meselesi değil. Yanlış anlatılıyor. Bu çöplük üzerinde temeli atılan bir asimilasyon projesidir. O alanın imar izni dahi yok. Kaçak bir yapılaşma var” dedi.

Eser, Gezi eylemlerinde yaşamlarını yitirenlerin Alevi olmalarının tesadüf olmadığını söyleyerek, Alevilerin yoğunlukta oldukları yerlerde bu saldırıların ve ölümlerin yaşanmasının dikkat çekici olduğuna vurgu yaptı.