Paris'te üç Kürt kadın devrimcinin infaz edilmesi soruşturmasında tutuklanan Ömer Güney hakkında Alman güvenlik birimlerinin de soruşturma açıp açmadığı merak konusu. Bayern Eyaleti Suç Dairesi, Güney'in Almanya'da en son oturduğu Schliersee'deki ev sahibinin ifadesini aldığı öğrenilirken, federal savcılık ve polis ise “şimdilik dava açılmasını gerektirecek bir şüphenin bulunmadığını” açıkladı.

9 Ocak günü Paris'te katledilen Kürt kadın siyasetçiler Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in katil zanlısı Ömer Güney'in ev sahibi 24 Ocak'ta ANF'ye konuşmuş ve önemli bilgiler vermişti. Güney'in 2012'in Ağustos ayına kadar evinde oturduğunu, ancak bir gün apar-topar Fransa'ya gittiğini anlatan ev sahibi, Paris katliamının üzerinden iki hafta geçmesine rağmen polisin ifadesini almadığını söylemişti.

ANF'nin haberinin ardından önceki gün Bayern Eyaleti Suç Dairesi (LKA) yetkililerinin ev sahibinin ifadesine başvurduğu öğrenildi. Polisin Güney'e ilişkin kendisine sorular sorduğunu doğrulayan ev sahibi "Polisler, bana kirasını zamanında öder miydi? Yalnız mıydı, eve ne zaman girer-çıkardı şeklinde sorular yönelttiler" dedi.

POLİS VE SAVCILIK: BİZİ İLGİLENDİREN BİR KONU DEĞİL

Ancak Bayern Eyaleti polis yetkilileri ise Ömer Güney hakkında soruşturma açılmasını gerektirecek her hangi bir gelişmenin söz konusu olmadığını öne sürdüler. ANF'nin konuya ilişkin sorusunu yanıtlayan bir polis sözcüsü "Ömer Güney, daha önce bizim eyalette yaşamış olabilir, fakat olayın cereyan ettiği yer Fransa'dır. Bu yüzden soruşturmayı Fransız birimleri yapıyor, bizi ilgilendiren bir konu değil" dedi.

Aynı şekilde merkezi Karlsruhe'de bulunan Federal Başsavcılık yetkilileri ise Ömer Güney hakkındaki soruşturmanın ilgi alanlarına girmediğini belirtti. Federal savcılığın organizeli suç odaklarına yönelik soruşturma açtığına dikkat çeken bir yetkili "Şu anda Güney'in Almanya'yı ilgilendiren ve suçun Almanya merkezli organizeli olduğuna dair bir şüphe elimizde yok" diye konuştu.

Güney'in Schliersee ve daha önce de Bad Tölz kasabalarında oturduğu yıllarda aşırı milliyetçi çevrelerle sıkı ilişkisinin olduğu, 2009'dan sonra ise Türkspor derneğinde çaycı olarak çalışmaya başladığı ortaya çıkmıştı.