Almanya yolunda bir mülteci trajedisi

Almanya yolunda bir mülteci trajedisi

Avrupa'ya gelmek üzere 1yıl önce Rojava'nın Haseke kentinden ailesiyle birlikte yola çıkan Cuma Mihemed (47) akciğer kanseri hastalığına yakalanmıştı. Uzun süre teşhis konamayan ve kanser olduğunu son durağı olan Almanya'da öğrenen Cuma Mihemed, geçtiğimiz günlerde tedavi gördüğü hastanede hayatını yitirdi.

DAİŞ çetelerinin Rojava'ya saldırısının ardından yaşadığı Haseke kentinden ayrılan Cuma Mihemed, eşi ve 5 çocuğuyla birlikte Almanya'ya doğru yola çıktı. İlk önce Rojava ile Türkiye sınırını yaya olarak, ölüm tehlikesi altında geçer, Mihemed ailesi. Bir çok zorluklarla Türkiye üzerinden Bulgaristan'a ulaşır. Burada 8 ay kalan aile, çadır kentlerde bir çok zorluklarla boğuşur. Baba Cuma Mihemed, burada fenalaşarak, hastaneye kaldırılır. Doktorlar sol göğsünde, su birikimi var diyerek, ameliyata alır. Ameliyatın yapıldığı aynı gün ölüm döşeğindeki Cuma Mihemed'i doktorlar, taburcu ederek, kamptaki çadırlarda kalan ailesinin yanına gönderir. Mihemed, Bulgaristan'da kaldığı aylar boyunca acılar içerisinde yaşar. Bütün girişimlere rağmen kendisi çeşitli gerekçelerle tedavi edilmeyerek, hastalığına bir türlü teşhis konulmaz. Bu yılın Haziran ayında geldiği Almanya'nın Essen kentinde, hastaneye giden Cuma Mihemed'e Alman doktorlar, akciğer kanseri teşhisi koyarak, kendisine tedavi için geç kalındığını söylerler. Buna rağmen hastanede tedavi altına alınan Cuma Mihemed, geçtiğimiz günlerde kaldığı hastanede yaşamını yitirir.

Akrabaları, Mihemed'in naaşını doğduğu Hasekê kentine götürdü. Mihemed'in eşi ve 5 çocuğu ise ş uanda Essen kentinde bir mülteci kampında belirsizlik içerisinde yaşıyor.

Cuma Mihemed'in eşi Fatma Mihemed, sürgün ve diasporanın kendileri için ölüm getirdiğini söylüyor. Mihemed, “Almanya yolu benim eşimin ölümü olacağını bilseydim, kesinlikle gelmezdim” diyerek içinde bulunduğu acısını anlatıyor. Fatma Mihemed, başka bir çareleri olmadığı için yollara düştüklerini kaydederek şunları söylüyor: “Eşim orada tuğla fabrikasında çalışıyordu. Durumumuz iyiydi. Ne zamanki bu DAİŞ çetelerinin saldırısı başladı hayatımız alt-üst oldu. Avrupa'ya gelmeyi düşünmüyorduk ama birgün yol aramasında eşimin yakalayıp, tehdit ediyorlar. Yanlarında götürmeye çalışmışlar ama şans eseri arabada bulunan bazı Arap arkadaşları itiraz edince vazgeçiyorlar. Bu olaydan sonra biz artık orada kalmak istemedik.”

Mihemed, bütün dünyada Kürtlerin yaşadığı bir trajedi olduğunu vurgulayarak, dünya devletlerinin buna sessiz kalmasına anlam veremediğini söyledi.

“Allahtan reva mı bu yaşadığımız. Nereye gideceğiz, birileri bu zulme 'dur' diyemeyecek mi?” sorusu soran Fatma Mihemed, “Evet ölümden kaçınılmaz. Ölüm Allah'ın emridir ama kendi toprağımızda evimizde ölseydik, birşey diyemiyeceğim. Ölümden kaçtık geldik, ölüme yakalandık. Acımız büyük, sadece bunu diyebilirim” diyerek, üzüntüsünü dile getiriyor.

Zekariya Mihemed ise daha 22 yaşında, ailenin en büyük çocuğu. O'da birçok kez DAİŞ çetelerinin baskısıyla karşı karşıya kalmış. Suriye rejimi onu savaştırmak için askere aldırmak istemiş, işkencelerden geçmiş, bunun için ölümden dönmüş. Avrupa'ya yeni bir hayat kurma hayaliyle geliyor. Babasının ani ölümünden diğer aile fertleri gibi o da etkilenmiş. Artık ailenin bütün yükünün onun omuzunda olduğunu biliyor. Zekariya Mihemed,“ Babamı kaybettik. Acımız büyük. O kadar kötü ki, cenazesiyle bile gidemiyoruz. Bu aslında Kürtlerin yaşadığı durumu gösteriyor. Bu kadar çaresiz ve mağduruz” diyor.

Ala Mihemed ise daha 11 yaşında. Babasının kaybetmenin acısı içerisinde. Üzgün ve bitkin, tam olarak, anlam veremiyor. Sadece, „”Bamamla gezmeye gidecektik” demekle yetiniyor.