Amed: 2015 kadın özgürlük yılı olacak

Amed: 2015 kadın özgürlük yılı olacak

YJA Star Merkez Karargah Komutanı Delal Amed, “2015 yılının kadınların özgürlük yılı olacağı gibi 21. yüzyılın kadın özgürlüğü öncülüğünde toplumların özgürlüğünü sağlayacağını müjdelemektedir” dedi.

DAİŞ saldırılarına karşı Rojava, Başur, Şengal, Maxmur ve en son Kobanê’de YJA Star ve YPJ güçlerinin büyük bir direniş sergilediklerini belirten Delal Amed, 2014 yılını ANF’ye değerlendirdi.

Özellikle Rojava Devrimi ile birlikte 2014 yılında Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri kısaca değerlendirebilir misiniz?

Ortadoğu’da tarihsel kökeni güçlü olan toplumsal sorunlar ve çelişkilerin her geçen gün yoğunlaştığı, kriz ve çatışmaların sınır tanımadığı, vahşi kapitalizm denilen aşamanın yaşandığı bir süreçten geçmekteyiz. Ortadoğu coğrafyasında halklar ve kültürler üzerinde sınırsız şiddet ve baskı rejimleri yeniden devreye konularak toplumsal yaşam sürdürülemez bir aşamaya getirilmiştir. Beş bin yıllık erkek egemenlikli kültürü temsil eden dünya kapitalist modernite sistemi ve onun ulus-devlet yapılanmalarının kriz ve çöküş aşamalarını yaşadığı bir süreçte DAİŞ denilen zalim örgütün sahneye çıkartılmasıyla birlikte dünya kapitalist sistemi bölgede yeni bir hamle yapmış, Ortadoğu’ya dönük büyük bir saldırı konsepti devreye konulmuştur. Kapitalist modernist sistem bölgede ulus-devlet yapılanmalarını yeniden mevzilendirmekte, şekillendirmekte, derinleştirerek farklı boyutlara taşırmak istemektedir.

Ortadoğu’nun bir yandan çözülüşü yaşadığı, bir yandan kendisini yeniden yapılandırdığı bu süreçte kapitalist hegemonik güçler ve devletler yaşadıkları sistemsel krizi aşma ve kapitalist sistemi yaşanan sürece göre yeniden dizayn etme çabasındadırlar. Günümüzde en çok gündemleşen DAİŞ çetesi ve bu çetenin ortaya çıkardığı pratik, kesinlikle en üst düzeyde tıkanmayı yaşayan kapitalist zihniyetin, dolayısıyla bir bütün sistemin ifadesi olmaktadır. Daha net ifade ile DAİŞ kapitalist güçlerin, devletlerin vurucu ve darbe gücüdür. Bir yandan kapitalist sistem açısından yaşanan durum kısaca bu olurken her süreçten daha çok, halkların özgürlük eğilimi, özellikle Kürt halkının arayışı ve bu temelde örgütlenen mücadeleleri dorukta devam etmektedir.

DAİŞ’in 10 Haziran’da Musul’u işgal etmesiyle bölge yeni bir sürece girmiştir. Böylece Ortadoğu’daki temel sorunlar daha fazla derinleştirilerek, çelişkiler körüklenip gün yüzüne çıkarılmaya çalışılmıştır. Bununla 1. Dünya Savaşı sonrası çizilen ulus-devlet sınırları aşılmaya başlamıştır. Bu da Ortadoğu’nun halklar ve kültürler mozaiği olan zengin dokusuna yeni ulus-devletçiliklerinin eklenmesi anlamına gelirken Irak ve Suriye’de ulus-devletler daha küçük parçalara bölünerek, bu kez mezhep ve aşiretlere dayalı ulus-devletçikler oluşturularak bölgedeki mevcut devlet sınırları yeniden dizayn edilmeye çalışılmaktadır. Özcesi bugün Ortadoğu’da gerçek anlamıyla bir kaos süreci yaşanmaktadır. Bunun halklar lehine sonuçlanacağını da çok eşitsiz koşullara rağmen sürse de Kobanê ve Şengal’de sergilenen direniş gerçeği açıkça göstermektedir.

Yaşanan gelişmeler karşısında Kürt Özgürlük Hareketi nasıl bir mücadele tarzını esas alarak hareket etmiştir?

Ortadoğu’nun en devrimci-demokratik hareketi olarak Önder Apo öncülüğünde gelişen Kürdistan Özgürlük Hareketimiz, bölgede küresel hegemonik sistemin Kürdistan’ı dört parçaya bölmesine ve dayattığı çözümsüzlüğe başkaldırmış, kırk yılı aşan görkemli mücadelesiyle bu kirli politikaları boşa çıkarmıştır. Günümüzde de Kürdistan merkezli gelişmeler Ortadoğu ve dünyanın temel gündemini belirlemeye devam etmektedir. Geldiğimiz aşamada mücadelemizin bir sonucu olarak artık bölgede Kürtleri ve Özgürlük Hareketimizi dikkate almadan hiçbir siyasi-askeri adımın atılmasının mümkün olmadığı noktaya gelinmiştir. Kırk yıldır amansızca sürdürülen özgürlük mücadelesi Kürtleri iradeli, ulusal onuruna bağlı bir halk konumuna getirmiştir. Bu gelişmelerle beraber Kürt halkının bölgede önemli bir aktör olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Kürt halkı artık statüsüzlüğü kabul etmemekte. Yeniden dizayn edilmeye çalışılan Ortadoğu’da Kürt halkının mücadelesi halkların özgürleşmesinde öncülük rolünü oynayacaktır. Bu anlamda partimiz PKK, bölgede yükselişe geçen bir güç olarak dikkat çekmektedir. Özellikle Rojava devrimi ile demokratik özerk sistemin inşası, bölgede kapitalist sistemin ulus devlet yapılanmalarına karşı alternatif bir demokratik çözüm modeli olarak örnek teşkil etmektedir. Kapitalist modernitenin kendisiyle getirdiği yabancılaşma, özden uzaklaşma, köle statüsünde kalma yaklaşımı ve deyim yerindeyse haklar için ölümlerden ölüm beğenin çizgisi karşısında haklara gerçek rengini kazandırma mücadelesidir bu. Esasen insan olmanın ön koşulu olan toplumsallaşmayı kendi dinamikleri üzerine oturtma hareketidir. Bu insana ve halklara hitap ettiği, ekmek su kadar özgürlüğe ihtiyaç duyan halklar için tek kurtuluş yolu olarak görüldüğünden sahiplenme de bu oranda güçlü oluyor.

Özellikle günümüzde Ortadoğu’daki DAİŞ saldırıları sonucunda yaşanan son gelişmelerle bölgede karmaşa, katliam ve kaos daha fazla derinleştirilmişken Önder Apo’nun demokratik modernite modelinin tek doğru çözüm seçeneği olduğu daha iyi anlaşılmış ve doğrulanmıştır. Dolayısıyla bölgede hem bir hak hem de acil bir görev olarak demokratik ulus projesinin tüm boyutlarıyla pratikleştirilmesine ihtiyaç vardır. Ortadoğu halkları ve kültürlerinin şiddetle ihtiyacını duyduğu demokratik çözümlere dayalı demokratik yönetimlerdir, demokratik özerk sistemlerdir. Demokratik özerk sistem, bölgeye kendi rengini kazandıracak tek çözüm yoludur.

15 Eylül’den bu yana Kobanê’de yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kuşkusuz bölgede giderek güçlenmemiz dünya kapitalist sisteminin çıkarlarına ters düşmekte, mücadelemiz sistemin Ortadoğu’daki hedeflerini boşa çıkardığı için hareketimizin güçlenmesi karşısında büyük korku yaşanmaktadır. Bu nedenle son olarak DAİŞ ağır silahlarla Kobanê Kantonu’na saldırı yapmış, kent kuşatmaya alınmıştır. 15 Eylül’den itibaren DAİŞ’in Kobanê’ye saldırması ve kuşatma altına alması sonucu Kobanê’de büyük bir direnişin yaşandığı, oldukça hassas ve kritik bir süreçten geçmekteyiz. Neredeyse tüm dünya ve bölgesel statükocu güçler ilk etapta DAİŞ’in Kobanê’ye saldırmasına seyirci kalmış ve Kobanê’nin düşmesini beklemiş, bununla hareketimizin güçten düşürülerek bölgede yükselen itibarının sarsılmasının hesapları yapılmıştır. Bu saldırılarla özellikle de Türkiye-DAİŞ ittifakı net bir biçimde deşifre olmuştur.

Üç ayı aşan Kobanê direnişi bölgenin ve dünyanın temel gündemi haline gelmiş bulunmaktadır. Türkiye’nin DAİŞ ile ittifakı, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da yürütülmek istenen demokratik çözüm sürecini bitirme aşamasına getirmiştir. Kobanê’ye dönük DAİŞ saldırılarına Türkiye devletinin vermiş olduğu destek üzerine Kobanê’yi destekleme, her yeri Kobanê’ye dönüştürme amacıyla başta Bakur’da olmak üzere Başur, Rojhilat ve Rojava’da, Avrupa’da Kürtlerin bulunduğu her yerde halkımız ayağa kalkmış, büyük serhildanlar ortaya çıkmıştır. Bu görkemli eylemlerle halkımız Kobanê kuşatmasını önemli oranda kırmıştır ve zafere yürümektedir. Kuşkusuz bu zaferi Kobanê direnişinde kahramanca savaşan özgürlük savaşçılarına borçluyuz. Her biri bir destan yazarak direnişi büyütmüş ve bu uğurda şehit düşmüştür. Arîn, Gelhat, Diyar, Zozan, Êriş, Gulan, Destîna, Sarya gibi nice şehitlerimiz Kobanê zaferini garantilemiştir. Halkımız ve savunma güçlerimizin ortaklaştırdıkları bu topyekün direniş ile birkaç gün içerisinde düşüreceklerini söyledikleri ve adeta deyim yerindeyse avına atlayacak çakal gibi bu düşüşü bekledikleri Kobanê’nin kolay kolay düşmeyeceği anlaşılmış ve tüm işbirlikçi güçlerin beklentileri boşa çıkarak hevesleri kursaklarında kalmıştır. Bunu gerçekleştiren elbette ki PKK’nin kahramanlık yaratan ruhunu yaşamsallaştıran yüce şehitlerimiz ve özgürlükten öte yaşamı kabul etmeyeceğini her yönüyle ortaya koyan halkımızın başkaldırısı olmuştur. Bu anlamda Kobanê direnişinin başarıyla sonuçlanması özgürlük mücadelemiz açısından büyük zaferlerle dolu bir süreci başlatacaktır.

DAİŞ’in saldırılarıyla yüz yüze kalan Güney Kürdistan’da da uluslararası koalisyon güçlerinin rol biçtiği Güneyli güçlerin gerek Şengal ve Başur parçamızdaki çatışmalarda gerekse de Kobanê direnişinde yer almaları Özgürlük Hareketimizle ilişkilerin zeminini oluşturmuş, ortak paydada mücadele koşullarını doğurmuştur. Bu noktada Güneyli güçlerle ideolojik-politik mücadeleyi derinleştirerek sürdürmekle birlikte, gelişen bu ortaklığın stratejik ulusal birliğe dönüştürülmesi önemli olacaktır. Bu anlamda tüm Kürtlerin ulusal birlik esprisiyle hareket etme zemini olgunlaşmış olup, Kürtlerin ulusal birliğinin yaratılması tarihi önemde olacaktır. Dolayısıyla uluslararası arenada mücadele eden tüm güçlerde uyanan ilgi düzeyini artırmakta ve halkların yararına olabilecek her tür oluşumu geliştirmeye çalışmaktayız. Kürt uluslaşmasında olduğu gibi tüm halkları kapsayacak ortaklıkları da gerçekleştirme çabamız vardır ve sürecektir.

Önce Musul sonra Şengal, Rabia, Kerkük, Maxmur saldırıları gerçekleşti. DAİŞ saldırılarına karşı HPG/YJA STAR, YPG/YPJ güçleri olmasaydı, sonuç nasıl olurdu?

Şengal halkını katliamdan kurtarmak için HPG-YJA Star güçlerimizin Şengal’e müdahalesi ile YPG-YPJ güçlerinin Rabia direnişi ve Rabia’da denetimi sağlamaları ardından Cezaa kasabasındaki direnişle, büyük fedakarlık ve mücadele sergileyerek Şengal’e güvenlik koridoru açmaları büyük trajedinin önünü almıştır. Yüz binden fazla Êzîdî insanımızın Rojava’ya tahliye edilmesi büyük bir başarıdır, büyük bir olaydır. Devletlerin bile yapmakta zorlanacakları bu tahliyeyi savunma güçlerimizin başarmış olması hareket olarak bölge çapında büyük saygınlık ve meşruluk kazanmamıza yol açarken bu durum dünya çapında da ses getirmiştir. DAİŞ’in Şengal işgalinden sonra hızla Hewler’e doğru ilerleyişine karşı koyan, durduran HPG- YJA Star güçlerimizin devrimci müdahalesinin etkisi ve sonuçları önemli olmuştur. Savunma güçlerimiz olmasaydı Hewler’in düşeceği kesindi. Bunun için gerilla güçlerimizin halkı savunma amaçlı Maxmur-Kerkük, Şengal, Duhok ve Laleş’e gidişleri Başur’daki halkımız ve diğer halklar tarafından büyük bir umut olarak algılanmıştır. Bu karşı duruş olmasaydı şu anda bölgede soykırım ve katliam üst sınırda seyredecek, belki de Ortadoğu’nun kadim değerleri telafisi mümkün olmayan sonuçlarla yüz yüze kalacaktı. Şengal direnişi sonuç almıştır tekrar koridor açılmış ve Şengal özgürleştirilmektedir. Şengal halkını büyük bir katliamdan kurtaran HPG YJA-Star, YPG, YPJ ve direnişte örgütlenen YBŞ güçleri büyük bir çıkışla Şengal’i özgürleştirme hamlesi başlatmıştır. Şengal’in ve Êzîdi halkının savunmasını üstlenen Kürdistan halk savunma birlikleri tarihi bir rol oynamıştır. Kürdistan halk savunma birlikleri sadece Kürt halkı ve Kürdistan’la sınırlı kalmayarak Hıristiyan, Süryani, Türkmen, Asuri, Arap, Alevi ve tüm halkların savunması için gerekli rolünü oynamış ve bu konuda kendini ispatlamıştır. Bu gerçeklikle Kürdistan halk savunma güçleri tüm Ortadoğu halklarının özgürlük garantisi ve teminatıdır. Kürdistan halk savunma güçlerimizin müdahalesi olmasaydı DAİŞ’i bölgenin başına bela eden güçler istedikleri gibi at koşturabilecekleri zemini yaratmış olacaktı. Bu gerçeklik tüm eşitsiz koşullara karşın sergilenen destansı direniş sayesinde olmuştur. Dolayısıyla bu direniş gücünü gösteren Kürdistan Özgürlük Hareketimiz, bölgenin yükselen gücü olarak tüm dünyanın dikkatini çekmektedir. Bu durum Önderliğimizin, Hareketimizin bölgede ve dünyada daha fazla tanınmasına, meşrulaşmasına yol açmıştır. Kürdistan halk savunma güçleri olarak Ortadoğu halklarını savunacak en büyük ve tek savunma gücü olduğumuz giderek görülmektedir.

DAİŞ özellikle kadına yönelmekte, kadın şahsında halkları düşürmeye çalışmaktadır. Sizce bunu yapmaktaki temel amacı ne olabilir?

Önderliğimizin belirttiği gibi Ortadoğu devrimi kadın eksenli bir devrim olarak gelişebilirse ancak gerçek anlamda bir toplumsal özgürlük devriminden bahsetmek mümkün olabilir. Ortadoğu’nun çetrefilli, kör düğüm haline bürünmüş toplumsal sorunları ancak kadın özgürlüğü ile çözümlenebilir. Ortadoğu kadınlarına dönük kadın katliamı yönüyle tanınan DAİŞ, zalim-vahşi erkekliği temsil etmektedir. DAİŞ, 21. yüzyılın kadın özgürlükçü ideolojisi ve paradigmasına karşı büyük bir saldırıdır. DAİŞ’in çıkışı ile birlikte Ortadoğu’da tecavüz kültürüne dayalı cinsiyetçilik ideolojisine hamle kazandırılmaktadır. Bu yönüyle esasta Ortadoğu’da çok köklü temelleri olan kadın özgürlüğüne, kadının özgürlük ve demokratik potansiyeline dönük bir darbe yapılmıştır. DAİŞ’in Musul’un işgalinden sonra hemen kadın köleliğini içeren fetvalar yayınlaması, Suriye ve Rojava’da kadınlara dönük gerçekleştirdiği vahşi uygulamaları bu gerçeklikle ilgili bir durumdur. Bu çerçevede DAİŞ’in Şengal işgalinde özellikle kadın ve çocukları hedeflediği, ganimet olarak yaklaştığı görülmektedir. Yüzlerce Êzîdî kadının kaçırılması, tecavüz edilmesi, köle olarak satılması günümüzde yaşanan en büyük kadın katliamıdır. Êzîdî kadınları başta olmak üzere tüm kadınlara dönük büyük bir soykırım, vahşet başlatılmış, DAİŞ adındaki zalim, vahşi erkeklik, kadın katliamıyla halkların katliamını iç içe yürütmüştür. Bu da göstermektedir ki aslında süren mücadele iki çizgi arasında devam eden bir mücadeledir. Bir tarafta yürüttüğü katliam, vahşet ve tecavüzle en başta kadını hedefleyerek Ortadoğu’yu kendi çıkarları ekseninde bitirmeye çalışan erkek egemenliğini temsil eden DAİŞ çizgisi; diğer tarafta yine kadın özgürlüğü eksenli bir çizgiyle ve kadın katılımı ile gelişimini önceleyerek ilerleyen halkların baharını temsil eden Önder Apo çizgisi vardır. Bu anlamda YJA STAR ve YPJ kadın özgürlük çizgisinin en somutta yaşam bulması ve direniş gücüyle kendisini göstermesini ifade etmektedir.

Bugün DAİŞ’e karşı en aktif savaş yürüten güç YJA STAR ve YPJ’dir. Gerçekleştirdiğiniz bu mücadele neyi hedeflemektedir?

DAİŞ saldırılarına karşı Rojava’da, Başur’da, Şengal’de, Maxmur’da ve en son Kobanê’de YJA Star ve YPJ güçlerinin aktif pozisyonda olması son derece önemli olmuştur. Kadın gerilla ordulaşmamız artık sadece Kürdistan dağlarında değildir, Ortadoğu’ya da açılım yapmıştır. DAİŞ’e karşı kadın savunma güçlerimizin mücadelesi bölgede ve dünya da büyük bir ilgi yaratmış, tarihi bir anlamı ifade etmektedir. DAİŞ’e karşı savaşan kadınlar olarak özgür kadın duruşunun itibar kazanması Ortadoğu kadınlarının özgürlüğü açısından yeni bir dönemi başlatmıştır. Ortadoğu kadınlarının ve halklarının başına bir karabasan gibi çökmek isteyen zalim DAİŞ çetesinin YJA STAR ve YPJ’nin savaşçı kadınları karşısında yenilgiye mahkum olduğu açıktır. DAİŞ’in saldırılarına karşı YJA STAR ve YPJ güçlerimizin direnişte ön saflarda yer alması, aktif savunma pozisyonu içerisinde olması hem bölgede hem de dünyada ilgiyle izlenmesine, dikkat çekmesine yol açmıştır. Dünyanın en tanınmış basın ve medya organlarında buna dönük birçok görüntü ve röportajlara yer verilmesi yükselen Kürt savaşçı kadın imajıyla ilgili bir durumdur. Kürt kadın gerillalara, bu savaşçı kadınlarımıza dönük büyük bir sempati yaşanmaktadır.

Ortadoğu’nun köle-ezilen kadın imajı yerine artık özgür kadın kişiliğine doğru daha büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Artık zayıf, güçsüz kadından iradeli, kendine güvenen, direnişçi kadın kişiliğine doğru bir yol alış söz konusudur. Kadın kimliğinin saygınlık, onur, sevgi ve yaşam kaynağı temelinde yücelmesi tarihi gelişmelerdir. Kürdistan dağlarındaki kadın gerilla ordumuzun kazanımları ardından bu miras ve tecrübeye dayanarak bu kez Rojava devriminde, Başur’da ve Şengal’de halkların ve kadınların savunulmasında savaşçı ve komutan düzeyinde yaşanan güçlü özgür kadın çıkışı geleneksel kadın imajının köklü bir değişim sürecine girdiğini göstermektedir. Rojava’da, Kobanê direnişinde genç kadınların, anaların göstermiş olduğu yiğitlik, cesaret bu süreçte büyük moral yaratmış, Kobanê direnişinde belirleyici olmuştur. Rojava devrimi kadın eksenli bir devrim olarak yol alırken, buradaki kadın devriminin Ortadoğu kadınlarını derinden etkileyeceği açığa çıkmıştır. Şimdiden YPJ saflarında Kürt kadınlarının yanı sıra Süryani, Arap, Türkmen vb. diğer halklardan kadınlarda yerlerini almaktadır. Kadın özgürlüğü açısından büyük umut ve iddiayı ifade eden bu gelişmeler devrimsel gelişmeye denk gelmektedir. Mücadelemizin ekseni de bu devrimsel gelişmeyi kadınlar açısından kalıcı kazanımlara dönüştürmek ve özgürlük ufkunu genişletmeyi hedeflemektedir.

Peki, YJA Star ve YPJ’nin bu görkemli direnişini kadınlar ve halk nasıl sahiplenmektedir?

Halkımızın DAİŞ’e karşı olan direnişte YJA Star ve YPJ’yi özellikle dile getirmesi, sloganlaştırması, savunma gücü olarak kadına duyulan güven ve sahiplenmeyle ilgilidir. Halkımız bu temelde kadın ordulaşmamızı, kadının örgütlü kimliğini tanımakta, onur ve gurur kaynağı olarak ele almaktadır. Kadın savunma gücümüz bir direniş gücü olarak etkili bir güç olarak sahiplenilmektedir. Bu temelde yüzlerce kadının direnişe katılımı bu olumlu gelişmelerden kaynağını almaktadır. Kadın ordulaşma tecrübemiz, hem Kürdistani güçlerin hem de dünyanın çeşitli ülkelerindeki kadın örgütlerinin ve devrimci hareketlerde yer alan kadınların yoğun ilgisine yol açmaktadır. Mevcut tecrübemizden yararlanmak isteğiyle öz savunma eğitimlerine dönük önemli bir ilgi söz konusudur. DAİŞ’in saldırılarından sonra, özellikle Şengal’de Êzîdî kadınlarına uygulanan katliamın gündemleşmesi ardından kadınların öz savunma ihtiyacı ortaya çıkmış, kadınların bu bilince ve örgütlülüğe kavuşturulması daha fazla gereklilik kazanmıştır. Bu temelde kadınlar kendi öz savunmasını gerçekleştirme anlamında ciddi bir uyanışı yaşamakta ve örgütlülüğünü oluşturmaktadır. Bu anlamda Êzîdî kadınları başta olmak üzere her kesimden kadının bu temelde savunma güçlerimizde yer almaya başlaması önemli olmaktadır. Her şeyden önemlisi de bırakalım kadının direniş-savaş gücü olarak kabul edilmesini, deyim yerindeyse kafasını kaldırmasına dahi izin vermeyecek düzeyde bölgede hakim olan geleneksel-katı olan zihniyette gedikler açılmış olmasıdır. Bu toplumlar açısından gelişecek özgürlük düzeyi için önemli bir zemini teşkil etmektedir.

Kadınlar DAİŞ’e karşı kendilerini nasıl örgütlemeli, öz savunma sistemi hangi temelde geliştirilmelidir?

İçinde bulunduğumuz süreçte YJA Star-YPJ güçleri olarak, sağlam bir özgürlük geleneğinden gelmiş olmanın vermiş olduğu birikim ve mirasımızı, Kürdistan’ın köylerinden başlamak üzere, şehirlere ve kadınların yaşadığı tüm Ortadoğu sahalarına kadar geliştirecek bir kadın savunma bilincine, örgütlülüğüne kavuşturmamız gerekmekte olup bu konudaki çabalarımızı yoğunlaştırmış bulunmaktayız. YJA Star-YPJ güçleri olarak bundan sonra kadının öz savunma alanında, öz savunmanın yediden yetmişe tüm kadınlarımızı içine alacak şekilde büyütme ve derinlik sağlama görevimiz bulunmaktadır. Kürdistan’da uygulanan vahşi kapitalizm ve onun dayandığı egemen erkek sistemi kadın üzerinde her türden şiddeti artmış durumdadır. Kadınlar mevcut haliyle kendisini savunmaktan uzak konumdadır. Köylerde, evlerde, okullarda, sokaklarda vb. her yerde kadın üzerinde nefes aldırmayan bir baskı ve şiddet söz konusudur. Kadının öz savunma gücü iddiasıyla hareket eden bir güç olarak, kadınları kendilerini savunacak düzeye getirecek bir yaklaşım, yoğunlaşma ve örgütlenmenin içindeyiz. Bu anlamda kadınların yalnız ve kendi kaderlerini yaşamaya mahkum olmadıkları bilincini kazandırmak kadar nerede ve hangi konumda olurlarsa olsunlar kendi savunmalarını geliştirecekleri bir örgütlülük yaratmak mümkündür. Bunun somut adımları Rojava ve Şengal gerçeğinde her boyutuyla görülmektedir. Burada gerek sıcak savaş mevzilerinde gerekse de toplumsal örgütlülükler içerisinde oluşturulan örgütlenme zeminini güçlendirip zenginleştirmek ve tüm dünya kadınlarının bundan feyz almalarını sağlamak istemiyle yaklaşıyoruz. Bunun kendisiyle muazzam gelişmeler yaratacağına da inanıyoruz.

Arîn Mirkan’ın DAİŞ’e yönelik gerçekleştirdiği fedai eylem dünyaya hangi mesajı vermiştir?

Arîn yoldaş eylemiyle Şengal’deki katliamın ve köleleştirilen kadınların intikamcısı olmuştur. Kırk yıldır mücadele eden bir hareketiz ve bu hareketin her aşamasında kahramanlık düzeyinde kadın duruşları olmuş, mücadeleye yön vermeyi başarmıştır. Mücadele çizgimizin kendisi kadın eksenlidir ve bu noktada kadının kendini bulması ifade etmesi güçlendirmesi için hiçbir yerde bulunmayan imkanları içerir. Kadını kendi öz değerleriyle buluşturur. Kaldı ki 90’lı yıllarla iyice şekil bulan ve bugün kendisini YJA Star/YPJ’de somutlaştıran kadın gerilla ordulaşması gerçeğimiz, PAJK ile gelişen ideolojik-partileşme düzeyimiz ve artık kendini KJK ile yaşamsal kılan tüm kadınları kucaklayan sistemsel yaklaşımımız bu gerçeğin bir kanıtıdır. Tüm bu yaratımlar Önder Apo’nun yol göstericiliğinde ilerleyen yüzlerce kadın kahramanın verdiği bedeller sonucunda olmuştur. Artık geri dönülemez bir düzey yaratılmıştır. Bu düzey köleleştirici hiçbir etkiyi kabul etmeyen özgürlük çığlıklarının dağlardan başlayarak kendi yaşamını örmesini ifade eder. Arîn arkadaş şahsında bu çığlık artık toplumda ulaşılmadık gözenek bırakmamıştır. Onda vücut bulan kırklı yıllara ulaşan mücadelemizin Saralarla, Bêrîtanlarla, Zîlanlarla ve Semalarla yaratmış olduğu birikimin Kobanê’den taşmasıdır. Dolayısıyla Bêrîrtan’ın, Zîlan’ın ve Sara’nın sesidir Arîn yoldaş. Bu ses tüm dünya kadınlarına ulaştığında büyük yankı bulmuştur. Çünkü tüm kadınlara kendi yaşamlarına sahip çıkma gücü vermekte, başarabilmenin gücünün kendimizde gizli olduğunu göstermektedir. Karşısında değme devletlerin duramadığı vahşi bir güce karşı en kıt imkanlarla yalın yürek durma gücünün gösterilmesi erkek egemen zihniyetin tüm ezberlerini bozmuş ve özgürlük noktasında büyük bir umut yazmıştır. Arîn yoldaş eylemiyle Şengal’deki katliamın ve köleleştirilen kadınların intikamcısı olmuştur. Arîn arkadaş özgürlüğün teslim alınamayacağını, özgürlükten başka yaşam tercihinin olmadığını, bunun gerçekleşmesi için her türden mücadele yönteminin geliştirileceğini ve başarının yakalanabileceğini tüm dünyaya kanıtlamıştır. Dolayısıyla Arîn Mirkan özgürlük hareketinin temsil ettiği yeni yaşamın temsili olmuştur.

Sonuç olarak; 2014 yılı mücadelemiz şu gerçeği ortaya çıkarmıştır. Kadınlar şahsında tüm toplumu teslim almak isteyen vahşi, katliamcı, baskı, şiddet politikalarının pratik yürütücü güçleri başta DAİŞ olmak üzere tüm geri erkek egemenlikli zihniyet ve kurumlaşmaları büyüyen özgürlük mücadelemiz karşısında yenilgiye mahkumdur. Özgürlük mücadelemiz, sistem güçlerinin artık teslim alabilecekleri kadın bulamayacağını, bu anlamda kadınların kendilerini dayandırdığı ve güç aldıkları öz savunma örgütlülüklerinin olduğunun bilinmesi gerektiğini ispatlamıştır. Öz savunma bilincine ve örgütlülüğüne kavuşan kadınların öncülüğünde özgürlük mücadelesi büyüyüp kapsamlılaşarak kadınların ve toplumun özgürleşmesini garanti altına alacaktır. Bu anlamda 2015 yılı kadınların özgürlük yılı olacağı gibi 21. yüzyılın kadın özgürlüğü öncülüğünde toplumların özgürlüğünü sağlayacağını müjdelemektedir. Bu iddia ile özgürlük mücadelesini yürütme hedefimiz olduğunu belirtiyor, özgürlük için mücadele eden tüm direnişçi halklara ve kadınlara başarılar diliyorum.