Ankara Katliamı Davası: Kandan beslenen bir adam var!
Ankara Katliamı Davası'nın duruşmasına devam edildi. Aileler, AKP'nin katliamdaki sorumluluğuna dikkati çeken konuşmalar yaptılar.
Ankara Katliamı Davası'nın duruşmasına devam edildi. Aileler, AKP'nin katliamdaki sorumluluğuna dikkati çeken konuşmalar yaptılar.
10 Ekim Ankara Katliamı Davası'nın 2'nci duruşması 4’üncü gününde devam ediyor. 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden duruşmaya müştekiler ve avukatları ile failler ve avukatlarının yanı sıra çok sayıda kişi izleyici olarak katıldı. 5 Haziran 2015 tarihinde Amed'deki HDP mitingindeki saldırıda yaralanan ve iki bacağını kaybeden Lisa Çalan da katıldı.
Müşteki Şükran Elçik, davaya ilişkin adalet talebinde bulunarak şunları söyledi: “Ben sadece bu piyonların suçlu olduğunu düşünmüyorum. Tüm sorumlulardan, sadece bu piyonlar değil; şikayetçiyim. Bunların ele başlarını bulun. Suruç Katliamı sonrası bombacının annesi kendini patlatan oğlunun ardından emniyete gitti ve diğer oğlu için ifade verdi, ‘ortada yok’ diye. Birkaç ay sonra diğer oğlu da kendini Ankara'da patlattı. Size yine şans verilirse, yine bir yerleri patlatırsınız.”
'10 EKİM'DE KAN KARDEŞİ OLDUK!'
Müşteki İzzettin Çevik ise şöyle dedi: "Urfalıyım, Kürdüm. Asimile edildim belki ama Kürdüm. Öndekiler, benim hemşehrilerim. Suphi Suruçlu, ben de Suruçluyum. Barış niye lazım biliyor musunuz? Sizin çocuklarınız için, sizin için lazımdı. Bizde asker ve polis var, adalet yok. Eksik olana adalet lazım, barış lazım. Köyde inşaat mühendisi ilk kadın kızım olacaktı. Sizinle helalleşeceğiz, ama nasıl olacak biliyor musunuz? Sizi yönlendirenleri anlatacaksınız. Onların yargılanmasını sağlayacaksınız.”
Müşteki Yusuf Can da "Biz bu ülkenin halkları 10 Ekim'e kadar kardeştik. Ama 10 Ekim'de bu halklar kan kardeşi oldu. Onlar türlü oyunlara devam ediyor iktidarları için; onlardan şikayetçiyim. Biz barış için bedel ödemeye devam edeceğiz. İhmali olan siyasi iktidardan, emniyet, vali ve içişleri yetkililerinden şikayetçiyim. Bunların da aklı varsa kendilerini kullananları söylesinler.”
'OĞLUMU GAZ SIKARAK ÖLDÜRDÜLER'
Katliamda yaşamını yitiren Korkmaz Tedik’in annesi Zöhre Tedik’in ifadeleri sırasında salonda duygulu anlar yaşandı. Tedik, oğlunun polis gazı ile yaşamını yitirdiğini ve şunları söyledi:
“Barış için gelmiş herkes oraya, suç mu işledik? Eş dostla görüşürken oğluma telefon geldi, gitti. O arada patlama oldu. Eşim ‘Ses bombası, yere yatın’ dedi. Tekrar bir bombayla herkes kaçışmaya başladı. Biz de gara doğru gittik. Ben sırtımı dayadım, Korkmaz yok, ‘O nerede' dedim. Tam aramak için alana geldik, gaz bombası atıldı. Gazla yeniden kaçtık. Gazın etkisi geçince yeniden alana girdim. Gaz olmasa belki oğlum yaşayacaktı. Ben yanında olsam onun kanını durduracaktım, öpecektim onu... Arkadaşları oğlumun üstüne kapanmış, gaz etkilemesin diye. Gaz atma emrini kim verdi? Çok yaralı kurtulabilirdi. Hastaneye gittik, alana geldik. Alanı süpürüyorlardı. Yaşım 100 olsa bile ben mücadele edeceğim.
'DEVLET KATLETİ'
Evet, piyonlar ama bunlara emir verenleri de bunları da tutuklamalısınız. Ne zaman oğlumun sesine ihtiyaç duysam elim böğrüme gidiyor. Ben oğlumu büyüttüm, evlendirecektim; her şey yarım kaldı. İçişleri Bakanı da Sağlık Bakanı da Başbakan da çocuklarımızı katletti. Siz yargılayacaksınız onları, omuzumuzdaki yükü siz kaldıracaksınız. Siz onların cezasını en ağır şekilde vermezseniz yük sizin omuzunuzda kalır."
İzmir’den barış mitingine katılmak üzere Ankara’ya gelen ve katliamdan yaralı olarak kurtulan öğretmen müşteki Mehmet Murat Akçalı da şöyle konuştu:
"Gaz bombasından nefes alamıyorduk artık. Özdemir'e ‘bizi burada öldürecekler Özdemir’, dedim. 'Yola doğru sürüklenelim, caddeye yakın olalım' dedim. Özdemir, ‘hareket etme, bekleyelim’ dedi.
İhtimal yok ki kasıt var, bilerek, isteyerek adam öldürmek var. Bunlar gariban piyonlar, bunlar yüz yıl yatsa ne olacak. Belki 30 kişi daha yolda ve bir yerleri patlatacaklar. Antep Emniyet Müdürü neden görevini yapmıyor, görevini yapacak kimse neden atanmıyor, İçişleri Bakanı neden üzerine düşeni yapmak yerine ahlaksızca gülüyor? Bu kadar mı vicdanınız kurudu, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar vicdansızı bir araya getiremezsiniz.”
Katliamda yaşamını yitiren İbrahim Atılgan’ın ağabeyi ve 8 yaşındaki Veysel Atılgan’ın amcası Mehmet Zeki Atılgan ile yine yaşamını yitiren Meryem Bulut’un oğlu müşteki Adnan Bulut'un ifadesiyle duruşmaya devam edildi.
Bulut, "Annem, barış için nerede etkinlik varsa, oradaydı. Siz barışın elçisini katlettiniz, 101 canla beraber. Biz şu an adalet için buradayız. İhmal deniliyor, göz önünde yaşandı her şey. Ankara'da ne kadar görevli varsa, ihmali olan herkesten cevap bekliyoruz" dedi.
Katliamda babasını kaybeden müşteki Çağlayan Bozacı da AKP ve devletten şikayetçi olduğunu belirtti.
'POLİSLERDEN KÜFÜR İŞİTTİK'
Katliamda yaşamını yitiren Gökhan Alpaçay’ın ablası Dilek Alpaçay ise şunları dile getirdi: “Bunu söylemekten utanıyorum, ama söylemeliyim. Ben Kürt değilim, Türküm. Ama Kürt de olabilirdim. Böyle ayrımlara girerek hiçbir yerlere varamayız. Bugün biz öldüysek, yarın siz ölürsünüz. 10 Ekim'de o meydanda olmadığım için kendimden utanıyorum. Bunu yapmadığım için kendimi sorumlu hissediyorum. Benim kardeşim Beşiktaşlıydı; oğluna bir sözü vardı. Onu maça götürecekti. Götüremedi, gidemediler. Ben kendimi mahkeme yerine koyuyorum, yapılanlar çok açık aslında millete ait olması gereken adaletin devletin idaresine geçtiği bir mahkeme. Hukuk millet içindir. Adaletin siyasallaştığı bir ülkede sağlıklı bir karar vermek zor. (...) Polis teşkilatının içerisinde bize teröristler diyenler, küfredenler var, FETÖ'cüler, suikastçılar var. Yaralıların üzerine gaz sıkanlar burada bize O.Ç diyorlardı.”
'KANDAN BESLENİYOR!'
Durdane Kaygusuz Atabay ise, sanıkların kaldıkları mahallede iki yıl boyunca öğretmenlik yaptığını, sanık katillerin olduğu mahalledeki çocukların okul sonrası fabrikalarda çalışan emekçilerin çocukları olduğu dile getirdi.
Atabay’ın ifadesini şöyle sürdürdü: “İHH denen bir dernek, bu sanıkların Suriye'ye geçişlerinde, eğitim almasında rol alıyor. Dernekleri kapatan hükümet buna karşı sessiz. Bugün kandan beslenen bir adam var. Siyasi sorumlulardan ve kamu görevlilerinden tek tek şikayetçiyim."
'ERDOĞAN'I TEBRİK EDİYORUM!'
Katliamda yaşamını yitiren Ercan Adsız’ın kardeşi Emir Aslan Adsız ise, "Yeğenim 11 yaşında, ‘Amca benim babamı devlet mi öldürdü?’ diye soruyor. Erdoğan ‘Bu ülkede faili meçhul cinayet olmayacak’ dedi. Tebrik ediyorum olmadı, ama toplu katliamlar oldu sokak ortasında. ‘Biz olmazsak Toroslar gelecek’ dediler, insanların üzerine tanklarla gittiler" şeklinde konuştu.
PATLAMA ANINI ANLATTI
Katliamda yaşamını yitiren Dicle Deli’nin babası müşteki Faik Deli, "Bu devlet o çocuklardan da birer katil yaratmış. İşte bizim sorgulamamız gereken, bu sistemin tartışılıp mahkûm edilmesidir" dedi.
Müşteki Gamze Dinigüzel ise ifadesinde olay anında yaşananları anlattı. Dinigüzel, bombanın patlamasından sonra kendilerine doğru gaz fişeği atıldığını ifade ederek, aynı zamanda gazla mücadele etmek zorunda kaldıklarını anlattı. Dinigüzel, şunları söyledi: “İlk düştüğümüz yerde 45 dakika kadar bekledik. Alanla yol arasında bir yerdeydik. 20-25 dakika sonra arbede yaşandı, anlamlandıramadık. Gaz fişeği gelmeye başladı. Yanımdaki eşarbın birini Ayşegül'e verdim. Diğerini ağzıma doladım. Gazdan etkilenmemek için kafamı yere eğdim. Arkadaşlar gelerek Ayşegül'ü pankarta koydular. Sonra onu taşıdılar, ben de çantası ve ayakkabılarını götürdüm peşinden. Ambulanslar doluydu, taksiyle mi götürsek diye düşünürken, bir ambulansa alındı. Hastaneye götürdük.”
'AKP'NİN KUKLALARI'
Katliamda yaşamını yitiren Önder Atabey’in annesi müşteki Halime Atabay da “Ben oğlumu devlet öldürsün diye yetiştirmedim. Antep Emniyet Müdüründen, geçiren polislerden, Başbakan'dan, İçişleri Bakanı'ndan, MİT'ten şikayetçiyim. Benim eşim de polisti, bunlar polis değil. Bunlar AKP'nin kuklası" dedi.
'BOMBALAR KÜRT HALKI VE MUHALİFLERE'
Katliamda yaralı olarak kurtulan müştekilerden İbrahim Akkaya ise şu değerlendirmeyi yaptı: "7 Haziran seçim süreci HDP bürolarında bombalar patladı. Diyarbakır seçim mitinginde patlama oldu. Mitingler öncesi alanda aramalar yapılır. Diyarbakır’da bu yok. Suruç'ta patlama oldu, 33 genç katledildi, 1 tane görevli yok içlerinde. 10 Ekim Gar mitingi; sendikalar, kitle örgütleri, meslek odaları ve onlara destek olan siyasi partiler. İzinli miting, tertip heyeti var, valiyle görüşmeler yapılıyor, her şey belli. Miting alanına girerken herkes aranarak alana alınır. Güzergahta da güvenlik önlemleri alınır. Her seferinde olduğu gibi o gün de erkenden alana giderek arkadaşlarımızı karşıladık. Bizim de önlemsizlik dikkatimizi çekti, ‘demokratikleşiyoruz’ diye alaya aldık. Sonra bombalar patladı. O bombalar daha çok Kürt halkına, sisteme muhalif olanlara yönelik 'hak ediyorlar' denilerek kullanıldı. Bu alanda işçi, emekçi ve daha bir sürü çevre vardı. Bu yüzden olmaz dedik. Biz bunu hak etmedik. Orada köfteci dahi yaralandı, ama polis yok aralarında. O gün yoklardı alanda. Bunun neresi ihmal, bal gibi kasıt!”
Aranın ardından ifadesi alınan müşteki Ahmet Altun diğer müştekiler gibi, yaşananların ihmal ya da tesadüften çok, kasıt olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “63 tane ihmalden bahsediliyor, bunlar tesadüf mü? Daha çok kasıt gibi geliyor bana. Kimler var bilmiyorum, ama çok daha fazla kişi var bu işin içinde. Zafiyeti olan kamu görevlileri de var, bilinçli olarak yapanlar da vardır. Onlar da yargılanmalı. Bir de neden bu dava sadece IŞİD elemanları üzerinden götürülüyor. Bir sürü ismi olan kişi var, onlar neden yok? O gün bize gaz sıkan polisler bize nefretle bakıyordu. Bu tutumu buradaki polislerde de var aynı şey. Bu piyonların dışında, ihmali ve kastı olan herkesten şikayetçiyim.
Ardından konuşan müşteki Cuma Ercan da katliamda yaşamını yitiren eşinin barış dışında bir şey istemediğini, bugün de hala barış ihtiyacının olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti: “Bu sanıklar kendilerini ele veriyorlar. Bunlardan şikayetçiyim. Ama eksik bunlar, bunların arkadaşları da var. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, ‘bombacıları eylem yapmadan tutuklayamıyoruz’, diyordu. Demek ki elinde listesi vardı. Başka bir konuşmasında ‘öfkeli çocuklar’ diyordu. Demek ki onun da parmağı var. Hatta onun listesinde burada olmayanlar da var. O eksikleri tamamlayıp gelsin.”
Katliamda yaşamını yitiren inşaat işçisi emekçi Erol Ekici’nin ağabeyi müşteki Murteza Ekici de kardeşinin her zaman emekçinin yanında yer aldığını ifade ederek, şunları söyledi: “Bu önde oturan aşağılık, cani insanlar cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamını yaptı. Belki en yüksek cezayı alacak, ama ben adalete güvenmiyorum yine de. Bunları yönlendirenleri, ortaya çıkarıp yargılarsanız, gerçekten elinizi öperim.”
Ekinci, ayrıca ana akım basını da eleştirdi. Ekinci şunu söyledi: “TRT Genel Müdürü'nden de şikayetçiyim. Burada 2’inci duruşmayı yapıyoruz, 4’üncü celsedeyiz ama 1 tane haber girmediler.”
Bugünün son müşteki ifadesini Mustafa Çeker verdi. Çeker, “Nizip'te bunlar gübre alırken; şüphe oluşuyor, şikâyette bulunuluyor ve hiçbir önlem alınmıyor. Bu kasıttır. Adana'da polis çevirmesinde arabada uyuşturucu çıkıyor, buna rağmen serbest bırakılıyor. Burada kasıt vardır. Miting alanlarında simitçi, sucu, olurdu, biz onların sivil olduğunu bilirdik. Yazık bir tane köfteci vardı. O sivillerin hepsini geri çektiler. Daha sonra patlatıldı. 2. patlamanın sonunda polis geliyor, ama 3. bomba var diyerek ambulansı almıyor. Herkes biliyordu ve bilerek isteyerek bizi katlettiler” şeklinde konuştu.
Duruşma yarın 11.00’de devam edecek.