Ankara-Paris-Berlin hattında planlanan bir katliam süreci

Ankara-Paris-Berlin hattında planlanan bir katliam süreci

9 Ocak 2013 günü tüm bir öğleden sonra Paris'teki Kürdistan Enformasyon Merkezi'nde telefonlar cevap vermiyordu.

Üç kadın vardı içeride. Kahredici bir ölüm sessizliği vardı. İlk saatlerde hiçbir gariplik hissedilmemişti.

Akşam olduğunda tedirginlik başlamıştı. Telefonlar çalmaya devam ediyordu. İçeride hiçbir yaşam belirtisi yok gibiydi.

Gece saatlerinden itibaren La Fayette sokağındaki 147 numaralı binanın kapısı da çalmaya başlamıştı. Soğuk bir kış günüydü.

10 Ocak günü saat 01.00 binanın kapısını açmayı başaran üç kişi Enformasyon Merkezi'nden içeri girdiğinde, yerde yatan üç cenaze ile karşılaştı.

Sara, Rojbin ve Ronahi, başlarına sıkılmış üçer kurşunlar yerde yatıyorlardı. 10'uncu kurşun Rojbin'in ağzına sıkılmıştı.

Sara, PKK'nin kurucu kadrolarındandı. Rojbin, sürgünde kurulan Kürdistan Ulusal Kongresi'nin Paris temsilcisi, Ronahi ise Kürt gençlik hareketinin bir üyesiydi.

Bu infazlar toplumsal bir şok, derin bir öfkeye yol açmıştı. Tetikçi ya da tetikçiler uzakta değildi.

Yaklaşık bir buçuk yıldır, Kürt özgürlük hareketine sızmış, infaz hesapları yapıyordu. Defalarca bu planlarını hayata geçirmek için fırsatlar yakalamış ancak gerekli talimat gelmemişti.

Tetikçi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın dış dünya ile bağlantısının kesildiği ve gerilla hareketine yönelik Tamil senaryosu olarak hafızalara kazınan imha operasyonlarına hazırlık yapıldığı bir sırada Almanya'dan harekete geçirilmişti.

2011 yılının ortalarıydı. Aynı yılın Kasım ayında, herkese açık olan Paris'in Villiers-le-Bel banliyösündeki Kürt derneğine üye olan tetikçi böylece ilk sızma eylemini gerçekleştirmişti.

İnfaz listesinde çok sayıda Kürt yönetici ve aktivist bulunuyordu. Ekim 2012'de Sara olarak tanınan Sakine Cansız bürokratik işleri için Paris'e geldiğinde, infaz timi Sara ile ilk teması böyle kurmuştu. Bu bilgi Türk istihbarat servislerine ulaştırıldığında, tetikçiye infaz planını hayata geçirmesi için gerekli talimat verilmişti.

Paris'te üç Kürt kadınının katledilmesinden bir yıl sonra, Türkiye'de AKP hükümeti ile ortağı Fethullah Gülen Cemaati arasında yaşanan iktidar kavgası sırasında ortaya çıkan belgeler Ankara merkezli bu cinayet planlarını deşifre etti.

Kürt hareketine sızdırılan tetikçi Ömer Güney'e ait bir ses kaydı, Paris katliamının birinci yıldönümünden sadece üç güç sonra, 12 Ocak 2014 günü internete sızdı. Kayıtta tetikçi, Türk istihbarat servisinden olduğu belirtilen iki kişiyle cinayet planlarını konuşuyordu.

Ailece MİT ile bağlantılarının olduğunu anlatan tetikçi, MİT'in kendisine verdiği kriptolu telefondan, Paris'teki faaliyetlerinden, hedeflerini nasıl yok edeceğinden ve bunun için gerekli olan para ve silahtan bahsediyordu.

Paris'teki Kürt derneğinin hemen altındaki araç parkında hedeflerinden birine pusu kurup yok edebileceğini söyleyen tetikçi, Türk istihbaratının iki yetkilisiyle kaçma ve kurtulma yolları üzerinde duruyordu. Tetikçi, cinayetler için kullanacağı silahı ise Belçika üzerinden temin etmenin hesaplarını yapıyordu.

Tetikçiye yanıt veren istihbarat yetkilisi, kriptolu telefonu hatırlatarak, "Bizden bir şey bekle. Yine olur da bir fırsat olursa telefon üzerinden yine bir daha önceden planladığımız o şifreli konuşma çerçevesinde. Ama şu anda sen tekrardan o planların hepsini bir gözden geçir" diyordu.

Kayıttaki sesin tetikçiye ait olduğu, onu tanıyanlar tarafından çok geçmeden doğrulandı. Ses kaydının ortaya çıkmasında sadece iki gün sonra, 14 Ocak günü Sakine Cansız'a yönelik suikast için tetikçiye verilen talimatın belgesi yayınlandı.

KARANLIK BİR DÖNEM, EKİM AYI

Belgede, Lejyoner adlı istihbarat görevlisinin 2012 yılı Ekim ayı ortalarında Türk istihbarat servisine gönderdiği bir maile dikkat çekiliyordu. Bu mailde Paris’te katledilen PKK kurucularından Sakine Cansız’ın Villiers-le-Bel banliyösüne gelişi haber veriliyordu.

Şube müdürü O. Yüret, Daire Başkanı; U. K. Ayık, Başkan yardımcısı S. Asal ve Başkan H. Özcan adlı MİT yetkililerinin imzasını taşıyan belgede tetikçi Ömer Güney'e “olası harcamalar” için 6 bin Euro gönderildiği ve Sakine Cansız’a yönelik suikast için talimatlandırıldığı kaydediliyordu.

Belgede KNK Yürütme Konseyi üyesi Adem Uzun’un da adı geçiyor ve Sakine Cansız’ın, Adem Uzun gözaltına alındıktan birkaç gün sonra Paris’e geldiğine dikkat çekiliyordu.

18 Kasım 2012 tarihli bu belgede, aynen şu ifadeler yer alıyordu:

“Kaynak, tarafımızla görüşmek üzere ülkemize son gelişinde, AVRUPA’daki örgüt hedeflerine yönelik saldırı/sabotaj/suikast tarzı operatif imkan/kabiliyetleri çerçevesinde belirlenen kişilere yönelik hazırlık yapması, çalışma esnasında gerekli ekipmanı temin etmesi, tarafımızla gerçekleştirdiği her türlü haberleşmeye azami derecede özen göstermesi yönünde talimatlandırılmış, olası harcamaları için 6.000 Avro ödeme yapılmıştır.”

Adem Uzun, tetikçinin verdiği bilgiler doğrultusunda Lejyoner'in Türk istihbaratına gönderdiği mailden kısa bir süre önce 6 Ekim 2012'de skandal bir operasyonla tutuklanmıştı.

Fransız ve Türk servislerinin Uzun'a yönelik komplosu soruşturma sırasında ortaya çıkmış, Fransız adaleti tarafından bu komplo doğrulanmıştı. Soruşturmanın çökmesi ardından Adem Uzun, 9 Ağustos 2013’te cezaevinden çıkmıştı. Fransız adaleti, Kürt siyasetçi hakkındaki “delillerin illegal olarak toplandığını” kabul etmişti.

Cansız’ın infaz listesine alınmasından önce Uzun'un tutuklanması sırasında ilişkin Türk ve Fransız servisler arsındaki işbirliğine ilişkin ilginç bir gelişme yaşanmıştı. Kürtlere yönelik sansasyonel operasyonların arkasındaki Fransız sorgu yargısı Thierry Fragnoli, 1 Ekim günü Paris’ten, Ankara'daki Fransız Büyükelçiliği'ne gönderdiği elektronik postada PKK'ye karşı verdiği hizmetlerden bahsediyordu.

Dönemin Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Batılı ülkelerin PKK konusunda yardım etmediği yönündeki suçlamalarına yanıt veren Fransız savcı, “2006’dan bu yana PKK militanlarının en fazla gözaltına alındığı, yargılandığı, mahkum edildiği ve hapsedildiği tek ülkenin Fransa olmasından” duyduğu memnuniyeti de dile getiriyordu. Ne gariptir ki, Erdoğan'ın tepkisine yanıt veren tek Avrupalı Fragnoli olmuştu.

Fragnoli, aynı maili yakın ilişki halinde olduğu, şaibeli bir Türk milliyetçisine de göndermişti. Bu elektronik posta Aralık 2012’de Rojbin'in eline geçmişti. Paris katliamına ilişkin yürütülen soruşturma dosyasından sızan bilgilere dikkat edildiğinde, tetikçinin 1-3 Ekim tarihleri arasında Ankara’yı ziyaret ettiği görülüyor.

Bu ziyaretin, Fragnoli'nin Ankara'ya mail gönderdiği tarihe denk gelmesi de dikkat çekiyor.

Bu nedenle özellikle Ekim ayında Türkiye-Fransa arasında yaşanan, yargı-siyaset-istihbarat üçgenindeki bu şüpheli gelişmeler aydınlatılmayı bekliyor.

2014 yılında yargı cephesinde tetikçinin Türkiye bağlantısına ilişkin yeni gelişmeler yaşandı.

Katliama ilişkin soruşturmayı yürüten savcı Jeanne Duyé, Fransız servislerin de katliama ilişkin bildiklerini açıklamasını istedi.

Savcı Duyé, Eylül 2014'te Fansız istihbarat servislerinden katil zanlısı Ömer Güney'e ilişkin dosya üzerindeki gizliliğin kaldırılmasını talep etti. Savcı, her üç Kürt kadını ile katliamın gerçekleştiği Kürdistan Enformasyon Merkezi'ne ilişkin dosyalar üzerindeki gizliliğin de kaldırılmasını istedi.

SORUŞTURMA MİT KAPISINDA TIKANIYOR

Katliama ilişkin davan henüz başlatılmadı. Tüm izler Ankara'yı işaret etmesine rağmen, Türkiye cephesinde itiraflar ve engeller birlikte yürüyor. İktidar partisi AKP ve başındaki Recep Tayyip Erdoğan, Paris katliamından "paralel yapı" olarak ifade ettiği eski ortağı Gülen Cemaati'ni suçluyor.

Katliama ilişkin Türkiye'de paralel olarak Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmadaki gizlilik kararı 20 Mart 2014 tarihinde kaldırıldı. Buna rağmen Ankara, tetikçiye ilişkin bilgileri Paris ile paylaşmayı reddediyor.

Fransız savcı hem kendi ülkesi hem de Türkiye istihbaratının kapısında duruyor. Her iki devletin ilgili servisleri tetikçiye ilişkin bildiklerini açıklamayı reddediyor. Özellikle bu katliamın merkezinde yer alan Türkiye'de soruşturmanın, temel adres olarak gösterilen MİT'e uzanması engelleniyor.

KAÇIŞ PLANLARI YAPARKEN MİT'TEN "ANNEM" DİYE SÖZ EDİYOR

Ocak ayında internete sızdırılan ses kaydı ve MİT yöneticilerinin imzasını taşıyan belgenin ortaya çıkmasında bir kaç gün önce, Ömer Güney Paris'teki cezaevinde Almanya'dan gelen bir ziyaretçiyle görüştü. Daha sonra Fransız medyasına sızdırılan bilgilere göre, tetikçi cezaevinden kaçış planları yapıyordu.

Soruşturma dosyasına yakın kaynaklardan alınan bilgilere göre, tetikçi görüşmelerin birinde "anneme bilgileri ilettin mi?" yönünde bir ifade kullandı. Burada şifreli olarak MİT'ten bahsedildiği belirtiliyor.

UYUYAN HÜCRELER AKTİFLEŞİYOR MU?

Soruşturmanın en önemli ayaklarından birini Almanya oluşturuyor. Tetikçi 2011'in ortalarında Almanya'dan harekete geçirildi. İlk temaslarını Almanya'da kurdu.

Cezaevinde kendisini ziyaret eden kişiyle, daha önce Ankara'da da bir araya gelmişti. Defalarca Türkiye'yi ziyaret ederek üçer gün kalan tetikçi, en son 19-21 Aralık tarihlerinde Türkiye'yi ziyaret etmesi, Tahran'dan geldiği belirtilen bir e-mail'e konu oldu.

Bu mail Fransa'da yürütülen soruşturmadaki önemli soru işaretlerinden birini oluşturuyor. 20 Ocak 2013'te Paris Emniyet Müdürlüğü'ne gelen bu mailde tetikçinin Türk istihbaratına çalıştığına ve son Türkiye ziyaretlerine ilişkin net detaylar yer aldığı belirtiliyordu. Tahran İP adresli mail, bir Almanya e-posta hesabından gönderilmişti.

Türk devletinin yurtdışındaki istihbarat faaliyetlerine ilişkin yeni bir gelişme, Paris katliamından yaklaşık iki yıl sonra yine Almanya'da yaşandı. 2014 Aralık ortalarında, Alman adaleti Türkiye vatandaşı üç kişiyi casusluk yapmaktan tutukladı. Bunların Muhammed Taha G., Göksel G. ve Ahmet Duran Y. isimli kişiler olduğu belirtildi.

33 yaşındaki Muhammed Taha Gergerlioğlu'nün AKP'li ve Erdoğan'ın eski danışmanı olduğu iddia edildi. Ortaya çıkan bilgilere göre bu kişilerin hedefinde yine PKK vardı. Planları neydi ve nasıl bir provokasyon peşindeydiler bilinmiyor.

Ancak iki yıl önce, 9 Ocak 2013'te gerçekleşen Paris katliamı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile devlet arasında görüşmelerin yeniden başladığı ve Öcalan'ın 21 Mart Newrozu'nda tarihi bir çağrı yapmaya hazırlandığı dönemde gerçekleşmişti.

KATLİAMDAN İKİ GÜN SONRA DİKKAT ÇEKİCİ BİR HABER

Katliamdan sadece bir ay kadar sonra AKP hükümetine yakın Sabah gazetesinde dikkat çekici bir haber vardı. 11 Şubat 2013 tarihli gazetenin haberine göre tetikçi, PKK ile devlet arasında 2008'de biçimlenmeye başlayan ve 2011 ortalarına kadar devam eden Oslo görüşmelerini baltalamak için Almanya'dan Fransa'ya gönderildi.

Habere göre Oslo görüşmeleri kesilince bu hücre Paris'te uykuya çekildi. Ancak Öcalan ile görüşmeler yeniden başlayınca, hücre harekete geçirildi.

Tüm bu bilgiler soruşturmanın Türkiye, Almanya ve Fransa ayaklarında korkunç bilgilerin gizlendiğini gösteriyor. Tetikçinin Ocak 2014'te cezaevinden kaçış planları yapması ve Almanya'da üç kişinin casusluktan yakalanması, halen bu hücrelerin aktif olduğuna işaret ediyor.

Paris katliamı tüm yönleri ile aydınlatılmayı beklerken, yeni provokasyon endişelerini arttırdı. Bu da Paris katliamının bir an önce aydınlatılması ve sorumlularının yargılanmasının önemini ortaya koyuyor.