Astana toplantısının üzerinden yaklaşık bir hafta geçti. Ancak Suriye’de çok fazla değişen bir şey olmadı. Sözde ateşkes sağlandı ve garantiye alındı, ancak savaş yine devam etti. Türkiye’nin Bab ve çevresine dönük sivilleri bombalama; şehir, köy ve kasabaları yıkma faaliyetleri sürdü. Astana’ya götürülen Kürt işbirlikçilerinin eliyle Rojava karalanmaya devam etti. Ayrıca durmadan bir çete gücü olan sözde ‘Rojava Peşmergesini’ gündeme sokmayı sürdürdüler. Değişen ne oldu, diye sorulursa, Türkiye’nin çetelerine yönelik tasfiye sürecinde bir değişiklik oldu. Çünkü tasfiye sırası Nusra’ya geldi. Türkiye de Nusra’nın tasfiyesi için Müslüman Kardeşler’in gruplarını bir arada topladı.
GRUPLARIN AYRIŞMASI VE TASFİYE…
Astana toplantısından önce başlayan Halep’ten sonra Nusra’yı tasfiye planı toplantıdan sonra biraz daha netleşerek uygulamaya konuldu. Türkiye’nin Rusya ile anlaşmasından sonra başlayan bu süreç toplantının ardından belirginlik kazandı. O yüzden toplantıdan sonra Astana’ya götürülen Müslüman Kardeşler’in grupları kendi içinde bir cephe oluşturdular. Bu cephe Ehrar Şam çatısı altında örgütlendirildi. Ceyş El İslam, Mücahidinler, Sultan Murad, Sultan Abdulhamit, Fırkat El Hemze, Asifet Şimal, Zengi ve daha birçok küçük grup Ehrar Şam’a bağlı Feylak El Şam, Şarkiye ve diğer gruplar Ehrar Şam çatısı altında bir araya geldi. Bir araya gelen bu gruplar İdlip, Halep Çevresi ve diğer tüm alanlarda Nusra’ya savaş açtılar. Nusra ise Cundül Aksa’nın başını çektiği Zengi hareketinden ve Ehrar Şam’dan kopan bazı kesimler ile Liva El Hak, Cephet Ensar Din, Ceyş El Süne, Mücahadü Ejda, Ketibet ül Reşit, Keyatep El Sehaba, Ketibet Kuvvet el Şuheda, Ketibet Esved El Herb, El Meşayix, Abdullah El Mıheysni, Abdulrezak el Mehdi, Talha Ebu Şeib, Ebu Yekzan El Mısri, Ebu El Harıs Misri, Mesleh El Elyani, Ebu Tahir El Hamavi, Ebu Yusuf El Hamavi adlı kişi ve gruplarla geniş bir cephe oluşturdu. Bunun yanı sıra Zengi ile Ehrar Şam’dan kopanlar kendi içinde Tahrir Şam diye bir cephe oluşturarak bu cephe adıyla Nusra ile birlikte hareket etmeye başladılar.
Bu şekilde cepheler netleştikten sonra Ezaz, İdlip, Akrabat, Atme, Anedan, Haritan, Heyyan gibi merkezler başta olmak üzere birbirini tasfiye etme üzerine oluşturulan cepheler arasında çatışmalar başladı. Çatışmalar Ezaz merkezde üç gündür devam ediyor. Nusra’nın oluşturduğu cephe Ezaz’da bir üstünlük de ele geçirmiş durumda. Sadece Ezaz değil, İdlip çevresi ile Halep çevresinde Anedan, Heyyan, Haritan gibi yerlerde inisiyatifi ele geçirdi. Bu çatışmalar Hama, Humus gibi alanlara da yansımış durumda. Bu iç çatışmaların hedefi Nusra ve onunla birlikte hareket eden grupları tasfiye etmektir. Ancak kimin tasfiye olacağını şimdiden kestirmek zor.
TÜRKİYE REJİM İLE KENDİSİNE BAĞLI GRUPLARI UZAKLAŞTIRDI
Türkiye denetiminde olan Müslüman Kardeşler gruplarını Nusra ve Rojava’ya karşı uzlaştırarak birleştirdi. Sadece Müslüman Kardeşler’in grupları değil, bunların yanı sıra kendisi ile birlikte hareket eden bazı Kürt işbirlikçilerini de bu cephede buluşturdu. Astana’ya Türkiye listesinden özellikle götürülen İ. Biro, H. Beşar, F. Aliko, Siyabent Haco gibi işbirlikçiler de yeniden sözde ‘Rojava Peşmergesini’ hortlatmak için bir çaba içine girdiler. Bu çeteleri Türkiye zaten Sultan Murad grubu içinde örgütlendirmeye başlamış durumda. Kaldı ki son günlerde Eşrefiye saldırısıyla adını duyuran Azadi ve Selehattin gruplarının isimlerini yeniden zikretmeye başladılar. Bununla aslında Kuzey Suriye ve Rojava’ya karşı yeni bir cephe oluşturuluyor. Nusra tasfiye edilir yada edilmez, kısa süre içinde Türkiye yeniden bir çatı altında topladığı Müslüman Kardeşler’in grupları ile Kürt işbirlikçilerine bağlı çeteleri yeniden Efrîn, Şehba’ya yönelik bir saldırıya yöneltecek.
KONTRALAR SULTAN ABDULHAMİT İÇİN ÖRGÜTLENDİRİLİYOR
Türkiye Müslüman Kardeşler ile Kürt işbirlikçilerini buluşturup, Rojava’ya dönük geçmişten beri var olan planlarını yenilerken, öte yandan kiri pası deşifre olan Sultan Murad’ın yerine şimdi de Sultan Abdulhamit’i palazlandırıyor. Türkiye’de daha önce Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı kullanılan kontra kesimler şimdi dolgun maaşlarla Sultan Abdulhamit içinde göreve çağrılıyor. İzmit, Yalova, İstanbul başta olmak birçok kente dağılmış kontralar şimdi aylık 5000 TL maaş ile göreve çağrılarak Ezaz, Rai, Cerablus’ta konuşlandırılmış çoğu elemanı MİT üyesi olan grubun içine gönderiliyor. Gelen bilgilere göre, şu ana kadar Yalova, İzmit, İstanbul, İzmir, Antep’ten yüzden fazla kişi grubun içine gönderildi.
İ. Biro, H. Beşar, F. Aliko, K. Azizi ve Siyabent Haco’nun ‘peşmergelerimiz’ dediği grupların da bu kontralardan oluşturulduğu yönünde bilgiler var. Bunların başına verilmesi düşünülen insanlara bakılınca bu bilgiler güçleniyor. Türkiye MİT elemanı bu kişiler eliyle sözde Rojava Peşmergesi denilen ve içinde kontralara de yer verdiği bu grupları Rojava ve Kuzey Suriye’ye sokmaya çalışırken iki şeyi hedefliyor. Birincisi, Kürtler arası bir iç çatışmadır. İkincisi ise bu insanlara para vererek DAİŞ ve diğer gruplara karşı çatıştırmaktır. Her iki durumda da bu insanları sadece bir şey bekliyor. O da ölümdür! Çünkü ölme ve öldürme üzerine para ve bazı vaatlerle onları örgütleyip gönderiyorlar.
BAB’DA REJİM İLE ANLAŞMA MI?
Türkiye Bab’ı işgal girişimi ile Suriye ve Rojava’da sıfırı tüketti. Çünkü Bab’da tahmin edemediği ağır kayıplar verdi. Bu konuda çok çeşitli açıklamalar yapıldı. Hatta tıpkı DAİŞ’in Cerablus, Rai, Soran, Dabık hattında olduğu gibi danışıklı bir şekilde Bab’ın kendilerine bırakılması için dolaylı mesajlar gönderildi. Ancak DAİŞ yetkilileri yayımladıkları ses kayıtlarında, ‘Türkiye ile anlaşmalarının sınır boyunca olduğunu, Halep’te grupları yüzüstü bırakmaları ve Bab’a yönelmeleri ile var olan işbirliğini çiğnediklerini, bundan dolayı tek bir fertleri kalana kadar Bab’da direneceklerini’ söyledi. DAİŞ bundan dolayı Bab’da Türkiye’ye karşı bir savaş içine girdi. Türkiye’ye de ağır kayıplar verdirdi. Her gün Bab’dan Türkiye’ye cenazeler gidiyor. Türkiye de aralıksız bir şekilde Bab ve çevresini bombalıyor. Şu ana kadar çoğu kadın, çocuk, yaşlı olan 300’ün üzerinde sivil yaşamını yitirdi. Yüzlercesi de yaralandı. Türkiye Bab’da verdiği bu kayıplardan dolayı şimdi birçok köy ve alandan çıkıyor. Son günlerde Rai’ye kadar geri çekildiği ve askerleri ile bağlı çetelerini çektiği alanı çatışmasız bir şekilde Rejime bıraktığı yönünde bilgiler var. Türk ordusu ve çetelerinin Rejime bıraktığı yerlere bakılırsa; ‘Acaba Astana toplantısının bir sonucu mu? Astana’da böyle bir anlaşma da mı yapıldı’ sorusu akla geliyor. Ancak şu kesin; Suriye Baas Rejimi amacını gerçekleştirmek, hedefine ulaşmak için Türkiye ile bir dirsek temasına girse de Kürtler üzerinden bir politika izlemek için gider. Baas Rejimi bu politikaya stratejik mi taktik olarak mı yaklaşıyor, şimdiden bir şey söylemek zor. Zaman içinde bu durum biraz daha netlik kazanacak.
TÜRK ORDUSU HER GÜN KAYIP HABERİYLE UYANIYOR
Türkiye Bab’dan şimdi nasıl çıkacağının hesabını yapıyor. Çünkü Bab neredeyse Türkiye için ikinci bir Sarıkamış oldu. Kayıp sayısını kamuoyundan gizliyorlar. Türk ordusu her gün Bab çevresinden kayıp haberleri ile uyanıyor. Son günlerde yine büyük kayıplar verildi. Ancak şu ana kadar açıklanmış değil. Son 15 gün içinde Bab çevresinde Sultan Murad’ın sorumlusu Fehim İsa da öldürüldü. İsa’nın yerine amcasının oğlu İsmail Ereb İsa atandı. Ancak Türkiye şu ana kadar açıklamış değil. Son günlerde Türk ordusu ve çetelerinden büyük ve ağır kayıplar var. Hatta İsa ile birlikte daha başka bazı çete reislerinin de öldürüldüğü yönünde bilgiler var. Önümüzdeki günlerde bu konudaki bilgiler biraz daha belirginleşecek. Ancak halk arasında ‘bu insanlar gerçekten DAİŞ ile çatışmalarda mı öldürüldü yoksa Türkiye’nin tasfiyesi sonucu mu ortadan kaldırıldı’ yönünde tartışmalar da var.