GÖRÜNTÜLÜ

Av. Çakas: Umut hakkı barışa giden yoldur

Sürecin ilerleyebilmesi için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğini söyleyen Av. Yusuf Çakas, umut hakkına dair atılacak adımların, bu topraklarda yeşerecek büyük bir barışın adımı olacağına vurgu yaptı.

Av. Yusuf Çakas, "Devlet Bahçeli ve bizlerin ısrarla umut hakkından bahsetmemiz, umut hakkının hayata geçmesi ve Sayın Abdullah Öcalan'ın koşullarının sağlanması demek, bu topraklarda barışı inşası demek. Umut hakkının uygulanması meselesi, tüm meselelerin çözümü meselesidir. Duruma bu kadar önemli ve hayati derecede yaklaşmamız gerekiyor” dedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2014 yılında Önder Apo’ya tahliye imkanı olmaksızın verilen “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezasını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkenceyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı bularak ihlal kararı verdi. AİHM, Önder Apo’nun “umut hakkı”nın sağlanması gerektiğine hükmederken, aradan geçen 11 yıllık süreçte herhangi bir yasal düzenleme yapılmadı. Bunun üzerine Önder Apo’nun avukatları ile çeşitli hak ve hukuk örgütleri, AİHM’in kararlarını denetlemekle yükümlü olan Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi’ne Türkiye’ye dair bildirimde bulundu. Komite, en son 17-19 Eylül’de yaptığı toplantılarda Türkiye’ye, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için 2025 yılının Eylül ayına kadar süre vererek, ilk kez ara karar vereceği uyarısında bulundu. Kürt sorununun demokratik çözümü bağlamında yürütülen süreçte Önder Apo’nun “umut hakkı” yeniden gündeme geldi. Ancak gelinen aşamada “umut hakkı”na dair henüz atılmış somut bir adım yok.

 Konuya ilişkin ANF'ye konuşan ÖHD Amed Şubesi Hapishane Komisyonu üyesi Av. Yusuf Çakas, şunları aktardı: "Dünyada iki tür cezalandırmadan bahsedebilir. Biri işlenen suçlara karşı bir yaptırım, diğeri ise iktidar ve devletlerin kendilerinden görmediği politik tutuklu olan kişilere karşı yaklaşımlarından bahsediyoruz. Dünya tarihi iktidarla aynı söylemde bulunmayan düşünür, siyasetçi, devrimci ve eylemcilerin idamına şahit olmuştur. Bizim bugün 'umut hakkı'nı tartıştığımız süreç, aslında idamların kaldırılması ve daha sonra ağırlaştırılmış müebbet hapis sistemine geçilmesi ve koşullu salıverilme hakkının tümden yok edilmesiyle alakalı. Bu çerçevede görmek gerekiyor. Türkiye'de belli bir döneme kadar idam cezasının uygulandığını daha sonra idam cezası verilmekte birlikte belli dönemde uygulanmadığını görmekteyiz. Daha sonra Sayın Abdullah Öcalan'ın Türkiye’ye teslim edilişi süreci, yargılama ve devamında ki süreçte idam cezasının verilmesi ve ardından idam cezasının Avrupa Birliği Uyum Yasaları sürecinde kaldırılarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası dönüştürülmesi ve bununla birlikte oluşturulan koşullu salıverilme hakkının tümden yok edilmesi. 'Umut hakkı' erkesin bir gün hapishaneden çıkma hakkının olması gerektiğinden bahsediyor."

UMUT HAKKININ TANINMASI BİRÇOK SORUNUN ÇÖZÜMÜ OLACAKTIR

Türkiye’de politik tutsaklara yönelik özel bir infaz rejiminin uygulandığına dikkat çeken Çakas, "Türkiye’deki mevcut sistemde ağırlaştırılmış hapis cezası verilen tutsakların aslında ömür boyu cezaevinden çıkmaması, mevcut yasada 'terör' tanımından kaynaklanıyor. Bizim örgütlü suç dediğimiz suçlar kapsamında ceza alanlara özel bir infaz rejiminden bahsediyoruz. Bu uygulamanın kendisi kabul edilecek bir uygulama değildir. Bu kısmı uzun dönemdir çok tartışıyoruz. Herkes umut hakkının çerçevesini ve olması gerektiği hususunda çok tartışıyor. Biz uzun dönem neyi tartıştık? Umut hakkını, tecridi, tecridin İmralı Hapishanesi'nde tüm cezaevlerine yayıldığını tartıştık. Bir çerçevede tecridi görmek gerektiğini söyledik.

Geldiğimiz noktada milliyetçi muhalefetin lideri Devlet Bahçeli'nin, umut hakkını bizzat mecliste gündeme getirmesini görüyoruz. Ve bizim ‘Sayın Abdullah Öcalan’ söylemememizden bile bu kadar rahatsız olmuş iken, kendisinin aslında 'Kurucu Önder Abdullah Öcalan' söyleminden bahsediyoruz. Bir havanın değiştiğini görmek gerekiyor. Toplumun tabiriyle bahar gelebilir diyebileceğimiz bir hava var. Bu hava atmosferinde umut hakkını tartışmak gerekiyor. Türkiye'nin burada ne yapması gerektiğini tartışmak gerekiyor. Geçtiğimiz Eylül ayında Bakanlar Komitesi’nin bir yıllık süresi vardı. Bakanlar Komitesi’nin süreyi sürekli uzatmasını sağlıklı bulmuyoruz. 27 Şubat çağrısıyla birlikte süreç değişti. Tarihi bir süreçteyiz ve Kürt meselesinin çözümünden bahsediyoruz. Umut hakkı ve Sayın Abdullah Öcalan şahsında gerçekleşen bu hakkın tek başına Sayın Öcalan’ın faydalanması anlamına gelmemektedir. Umut hakkının tanınması, aslında Sayın Abdullah Öcalan şahsında gerçekleştiği zaman Kürt meselesinin tümden çözümü, demokratikleşme, insan hakları alanında ilerleme ve bunlara bağlı olarak Sayın Abdullah Öcalan'ın dile getirdiği gibi ekonomik ve benzeri diğer durumların da çözülmesi olacaktır" ifadelerine yer verdi.

SAYIN ÖCALAN ÖZGÜR OLMALI

Sürecin ilerleyebilmesi Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğine dikkat çeken Çakas, "Devlet Bahçeli ve bizlerin ısrarla umut hakkından bahsetmemiz, umut hakkının hayata geçmesi ve Sayın Abdullah Öcalan'ın koşullarının sağlanması demek, bu topraklarda barışı inşası demek. Umut hakkının uygulanması meselesi, tüm meselelerin çözümü meselesidir. Duruma bu kadar önemli ve hayati derecede yaklaşmamız gerekiyor. Gerçekten heyecan ve moralin yüksek olduğu bir süreçteyiz. Bir barış inşası gerçekleşebilir ve umut hakkı, barışın inşasına giden yoldur. Çünkü 93 yılından bu yana Sayın Abdullah Öcalan'ın bir barış inşası ve demokratik toplum inşası süreci vardı. Süreç, buna karşılık gelmektedir. Umut hakkı, demokratik toplumun inşasının olmazsa olmazıdır. Toplumda buna dair gerçekten büyük bir beklenti var. Burada bir kardeşlik ve demokratik toplum inşa ediliyor. Bunun yolu da Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüdür" şeklinde konuştu.