Av. Zeytun: Direnişçilerin taleplerinin yasal bir dayanağı var

Tecridin sona ermesi için devam eden açlık grevi eylemlerine ilişkin konuşan İHD Amed Şube Başkanı Av. Abdullah Zeytun, "Açlık grevinde olanların talepleri çok meşru ve yasal bir dayanağı var" dedi.

1999 yılından bu yana İmralı Cezaevi'nde olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit politikası 20 yıldır devam ediyor. Kürt halkının siyasi iradesi olarak gördüğü ve Kürt sorununun çözümü noktasında yegane temsilcileri olarak kabul ettikleri Öcalan'ın kendi halkı ile kuracağı iletişimin önüne geçildi. 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana sadece iki kez kardeşi Mehmet Öcalan ile görüştürüldü. Bu görüşmeler de Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlatılan açlık grevi eylemlerinin getirdiği bir sonuçtu.

Bugün yine benzer bir süreçten geçiliyor. Öcalan ve yanındaki diğer üç tutsak üzerinde gittikçe ağırlaşan tecridin sona ermesi için, DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayan daha sonra dünyanın dört yanına yayılan açlık grevi direnişleri devam ediyor. Hewlêr'de Nasır Yağız, Strasbourg'da Kürt siyasetçiler, Galler'de İmam Şiş, Kanada'da Yusuf İba, Maxmûr'da Fadile Tok, Amed'de HDP'li milletvekilleri, Batman'da Sedat Akın, Dêrîk'te Gurbet Ektiren ile Kürdistan ve Türkiye cezaevlerinde bulunan PKK ve PAJK'lı binlerce tutsak, aylardır açlık grevi eyleminde.

STK'LERDEN BEKLENTİ

Eylemler tüm kararlılığıyla devam ederken, Türk devletinin yetkililerinden herhangi bir adım atılmadığı görülüyor. Sivil toplum kuruluşları ve hak temelli çalışma yürüten kurumların dahi devletin ilgili makamlarıyla görüşme talepleri ya reddediliyor, ya da görüşme sağlansa da hiçbir cevap verilmiyor. Çocukları açlık grevi eyleminde olan aileler ise, cezaevlerinden daha fazla cenazelerin çıkmaması için mücadelelerini sürdürüyorlar.

Amed Barosu'nda 3 gün açlık grevi eylemi yapan aileler, mevcut sessizliğin sürmesi durumunda eylemlerine farklı yerlerde devam edeceklerini duyurmuşlardı. Aileler, insan hakları savunucularından ve STK'lerden de beklentilerinin olduğunu vurgulamışlardı.

İnsan Hakları Derneği Amed Şubesi Başkanı Av. Abdullah Zeytun, Öcalan üzerindeki tecridi ve açlık grevi eylemlerini ANF'ye değerlendirdi. Zeytun, STK'lerin bu konuda neler yaptığı ve bundan sonra nasıl bir eylem hattı izleyeceklerini anlattı.

KOORDİNASYON KURULDU

Derneklerinin açlık grevi eylemlerinin başladığı günden itibaren bu süreci takip ettiğini belirten Zeytun, hem eylemcilerin taleplerinin duyurulması, hem de eylemlerin devam ettiği cezaevlerindeki uygulamaları izlemek maksadıyla diğer insan hakları kurumlarıyla koordinasyon kurduklarını kaydetti.

Amed’de Baro, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Tabipler Odası ve İHD'den oluşan bir koordinasyonun kurulduğunu söyleyen Zeytun, Diyarbakır D, T, E Tipi ve Elazığ Cezaevi'ne rutin aralıklarla ziyaretler gerçekleştirerek eylemcilerin sağlık durumlarını ve cezaevlerindeki uygulamaları da gözlemlediklerini ifade etti. Zeytun, eylemlerin başladığı tarihten bugüne kadar söz konusu taleplerin kamuoyunda meşruluğunu ve haklılığını tartışmasız bir şekilde Türkiye'deki mevcut kanun ve yasalara uygun olduğunun anlattıklarını vurguladı.

TÜRKİYE UZUN SÜREDİR HUKUKİ BİR KRİZLE KARŞI KARŞIYA

Leyla Güven'in 158. güne varan bir açlık grevi eyleminin söz konusu olduğunu hatırlatan Zeytun, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Bu eylemin yasal muhatabı olan Adalet Bakanlığı ve siyasi iktidarın da sessizliği devam ediyor. Aslında Türkiye, uzun süredir hukuki bir kriz ile karşı karşıyadır. Bunun bir yansıması da kendisini İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu'nda gösteriyor.

Bu sorunun çözümü noktasında yasal mevzuatın işletilmesi için yetkili kurumlarla olan görüşmelerimizden üzüntüyle ifade etmemiz gerekir ki maalesef şimdiye kadar bir sonuç elde edilemedi. İnsan hakları hareketi olarak bu konuya hukuk çerçevesinde yaklaşmaktayız. Çünkü taleplerin çok meşru ve yasal bir dayanağı var."

'TALEPLER, YASAL ÇERÇEVEDE ELE ALINMALI'

"Sayın Öcalan'ın ve İmralı'daki diğer 3 mahpusun aileleri ile avukatları her hafta görüşme taleplerinde bulunuyorlar ama Adalet Bakanlığı hep aynı soyut gerekçelerle ve hukuken açıklanamaz nedenlerle bu görüşmeleri reddediyor" diyen Zeytun, bu durumun insan hakları değerleri bağlamında yorumlandığında İmralı'daki tecridi görünmez kılmak isteyen bir çabanın işlemekte olduğunun altını çizdi.

Zeytun, konuşmasına şöyle devam etti: "Daha önce yaptığımız görüşmelerde, diğer ihlallere ilişkin bizden bilgi almak isteyen yetkililer, söz konusu İmralı'daki tecrit olunca tamamen bir sessizliğe bürünüyorlar. Eylemcilerin taleplerini sadece politik boyutuyla ele almak istiyorlar. Ama bizler bunu böyle değerlendiremeyiz. Yasal çerçeveden bağımsız ele alınamaz. Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Kanunu'nda bir mahpusun ailesi ve avukatlarıyla ne derecede görüşeceğini çok açık ve nettir. Biz hak savunucularının bunun ötesini tartışmamak bile gerekiyor."

'CEZAEVLERİNDEN KÖTÜ HABERLER ALABİLİRİZ'

Diyarbakır D Tipi Ceza İnfaz Kurumu'ndaki eylemci tutsaklarla görüştüğünü söyleyen Zeytun, "Sağlık durumları artık kritik aşamayı geçti. Bu hukuksuzluk devam ettiği sürece, cezaevlerinden çok kötü haberler alabiliriz. Biz İHD olarak daha ilk günden beri açlık grevi eyleminin yaşam hakkını ve vücut bütünlüğüne zarar verdiği için önermediğimizi belirtmiştik.

Ancak yaşanan hukuksuzluk ve açmazlık belli ki mahpusların bu yönlü bir eyleme başvurmasına neden olmuş. Dolayısıyla bizler de onların bu ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamındaki eylemlerine saygı duyuyoruz. O yüzden onların taleplerini şu aşamada hukuksal çerçevede dillendirmeye devam edeceğiz. Bu taleplerin kabul edilebilirliğini belirtmek isteriz" ifadelerini kullandı.

'YETKİLİLER SADECE DİNLEDİLER'

Bir süre önce ilgili bakanlıkla yaptıkları görüşme hakkında da bilgi veren Zeytun, şunları paylaştı: "Sadece biz değil, diğer hak ve hukuk örgütlerinin de ilgili mercilerle görüşme taleplerinin olduğunu biliyoruz. Biz bakanlıkla yaptığımız görüşmede sadece söylediklerimizi not aldılar. Tecrit ve açlık grevi eylemlerine dair fikir belirtmediler.

Biz bakanlıkla yaptığımız görüşmemizde, Sayın Leyla Güven'in ve diğer açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin bir mahpusun avukatları, ailesi ve vasisiyle görüş yapmasından ibaret olduğunu ve bunun hukuki dayanağının yasadaki varlığını vurguladık. Kimsenin yaşamına zarar gelmeden bu taleplerin karşılanmasını gerektiğini belirttik. Bu söylediklerimiz yetkililer tarafından sadece not alındı. Buna dair herhangi bir görüş veya kanaat belirtmediler."

'STK'LER KONUYA İLKESEL YAKLAŞMALI'

Sorunun sadece Öcalan üzerinde uygulanan tecrit olmadığına dikkat çeken Zeytun, "Kim olursa olsun, uygulamada olan bir tecrit söz konusu olduğunda tüm hak ve hukuk alanlarında çalışan kesimin konusu olduğunu bilmemiz lazım. Bu sorunun da hukukla çözülebileceğini ve ilkesel yaklaşmak gerektiğini belirtmek istiyoruz. Dolayısıyla bugün sivil toplumun bu konuya dair tutumu da böyle olmalıdır.

Hak ve hukuk örgütlerinin bu haklı durumu sesli bir şekilde dile getirmeleri gerekiyor. Bugün nispeten dar bir alanda bu sesin çıktığını görüyoruz ancak bu zor dönemlerde haklı bir talebi dillendirmenin tam da yeri ve zamanı olduğunu vurgulamak gerekir. O yüzden de tüm sivil toplumun, yazar ve aydınların bu konuya dair tutumunun olması lazım" dedi.

'EYLEMLERİMİZ DEVAM EDECEK'

Zeytun, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Toplumsal uzlaşı ve adaletten bahsediyorsak bu konudan giriş yapabileceğimizi düşünüyorum. Biz, İHD olarak 'Yaşama ses ver' eylemi düzenledik. Buradaki amacımız, toplumsal bir travmaya evrilebilecek bir neticenin ortaya çıkmasını engellemektir. Onu için de derhal Sayın Öcalan ve diğer 3 mahpusun aileleri ve avukatlarıyla görüştürülmelerinin olanaklarının yaratılması gerekiyor.

Bir yönüyle de yaşamı savunduğumuzu kamuoyuna ve ilgililere hatırlatmak amacıyla biz bu eyleme başladık. Bu tür eylem ve girişimlerimiz devam edecektir. Bizler, adalet ve hukuk çerçevesinde yaklaşımımızı devam ettireceğiz. Bu nedenle de her türlü dayanışmayı sağlayacağımızı belirtmek istiyoruz."