Avukat Yıldız: Mahpuslara cezaevi içinde cezaevi yaşatıyorlar

ÖHD’li Avukat Destine Yıldız: Grevler, mahpusların alternatifleri kalmadığı noktada gittikleri bir yol. En temel haklarından ediliyorlar. Bir yandan dışarının duyarsızlığıyla da alakalı. Seslerini başka türlü çıkarabilecekleri alanı yok.

Türkiye’deki cezaevlerinde, 27 Kasım 2020’den bu yana 133 gündür PKK, PAJK’lı tutsaklar Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde süreklileştirilen tecrit ve cezaevlerindeki hak ihlallerini protesto amacıyla 5 günlük süresiz ve dönüşümlü açlık grevinde. Tutsakların başlıca talebi ise tecridin sonlanması.

Marmara Bölgesi ÖHD İstanbul Hapishane komisyonu eş sözcüsü Destine Yıldız ile bölgedeki cezaevleri, açlık grevindeki tutsaklara ilişkin konuştuk.

‘CEZAEVİ İÇİNDE CEZAEVİ YAŞATIYORLAR MAHPUSLARA’

Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde de tutsakların izole edilmek istendiğini söyleyen Yıldız, “Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde tüm sene boyunca yayınladığımız raporlar gibi tecrit devam ediyor, salgından kaynaklı da bu uygulamalar ciddi boyutlara ulaştı. Mahpuslar halen içeride izole ediliyorlar. Açık görüşler halen yapılmıyor, kapalı görüşler bir ayda üçe çıkarıldı ama ayda dört olması önünde engel yok. Dışarıda normalleşme planları yapılırken hapishanede kalanlar için bu normalleşme süreçleri gözden geçirilmiyor, cezaevi içinde cezaevi yaşatıyorlar mahpuslara. Şu an dönüşümlü olarak devam ediyor, hapishanedeki kişi sayısına göre de bu değişiyor, müvekkillerimizin bize aktardıklarına göre, bazılarında birer kişi, kalabalık olan yerlerde üçer dörder kişi katılıyor bu grevlere. Tekrar dönmeye başladı aynı kişilere. Çok çabuk döndüğü zaman da uzun vadede greve giren mahpuslar açısında sağlık sorunlarına da sebep oluyor” dedi.

‘STK’LAR ÜZERİNE DÜŞENİ YAPIYOR, AMA YETERLİ DEĞİL’

Türkiye’de AKP-MHP ittifakının bilinçli ve algı yaratma politikalarından ötürü gündemi sürekli kendi aleyhlerine çevirdiklerini ve bundan ötürü kısmen cezaevi sorunlarının görünür olmadığını söyleyen Yıldız, STK’lar üzerindeki baskıların arttığını sözlerine ekledi:

“Elbette 2018-2019 sürecinde sivil toplum örgütlerinin sahiplenme sözünden sonra gelişmeyen adımları buraya bağlamak yeterli olmayacaktır. Ancak süreç bu şekilde ilerliyor Türkiye siyasetinde. Daha geçenlerde İHD başkanı gözaltına alındı. Bundan dolayı çekinceler var. Çok sebebi de var. Şu anda sürdürülen grevlerde bazı kurumlar üzerine düşeni yapmaya çalışıyor ama yeterli değil elbette.”

‘DIŞARISI ÇOK SESSİZ…’

“Bütün hapishanelerde sürdürülen tecritten söz edersek mahpusları kişiliksizleştirme politikası güdüyor hükümet” diyen Yıldız şöyle devam etti: “Devletin kafasında oluşturduğu, yaratmak istediği insan modeline yönelik bir baskı aracıdır tecrit. Grevler, mahpusların alternatifleri kalmadığı noktada gittikleri bir yol. En temel haklarından ediliyorlar. Bir yandan dışarının duyarsızlığıyla da alakalı. Seslerini başka türlü çıkarabilecekleri alanı yok. Dışarısı çok sessiz.

‘TOPLUMSAL MUHALEFET TAM DA BU ZAMANLARDA KENDİSİNİ GÖSTERMELİDİR’

Bazı şeyler Türkiye’de yap boz siyaseti içinde kaybolabiliyor ancak cezaevlerindeki hak ihlalleri ve devam eden açlık grevleri tüm gündemin tam ortasında durmalıdır. İnsan onuru söz konusu ve insan haklarından söz ediyoruz. Bu insanların talepleri toplumsal barışın inşasındaki en önemli nokta.”

Bir tutsağın bedenini açlığa yatırdığı noktada taleplere dönüp bakmak gerektiğini de vurgulayan Yıldız, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi kararı, HDP’ye yönelik açılan kapatma davasını da hatırlattı.

Bu iki gelişmeyi de “Tam olarak bu tecrit dediğimiz şeyin tam olarak kendisidir. Kaynamaması için biz ÖHP olarak elimizden geleni yapıyoruz. Toplumsal muhalefet tam da bu zamanlarda kendisini göstermelidir” biçiminde değerlendirdi.