Ayla Akat: Zenginlerden yüksek vergi alınmalı
Ayla Akat: Zenginlerden yüksek vergi alınmalı
Ayla Akat: Zenginlerden yüksek vergi alınmalı
BDP Batman Milletvekili Ayla Akat, 4C'lilere statü verilmesi ve ücretli çalışanların vergi diliminde indirime gidilmesine ilişkin iki kanun teklifi verdi. 4/C li kamu çalışanlarının memur kadrosuna geçirilerek, güvenceli çalışma koşullarına sahip olmasını isteyen Akat, vergi adaletinin sağlanması için ise yüksek gelirli sermaye gruplarından yüksek vergi alınması gerektiğini vurguladı.
Ayla Akat, “Devlet Memurları Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi”nde bulundu. Kanun teklifinin genel gerekçesinde bugün kamuda istihdam edilenler için 4 ana istihdam biçimi bulunduğu hatırlatılarak, "Bu istihdam biçimleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. Maddesinde “Kamu hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür,” denilerek: “4/A: memurlar, 4/B: sözleşmeli personel, 4/C: Geçici Personel ve 4/D: işçiler” olarak sıralanmış ve ilgili fıkralarda tanımları yapılmıştır" denildi.
Gerekçede bu kategorilerden memurların ve işçilerin kamu hizmetlerindeki toplam istihdam payı daralırken sözleşmeli personelin ve geçici personelin payının arttığına dikkat çekildi. Gerekçede, "Yani 657 sayılı kanuna göre göreceli olarak güvenceli olan 4/A istihdam biçimi yerine güvencesiz istihdam biçimleri yaygınlaştırılmaktadır" şeklinde açıklama getirildi.
"4/C olarak karşımıza çıkan ve kamu personelinin en çok mağduriyetini yaşayan kesiminin istihdamını düzenleyen biçim, var olan memur statüsüne göre iş güvencesinin, mali ve sosyal hakların yok sayıldığı bir biçimdir" denilen kanun teklifi gerekçesinde, şunlar ifade edildi: "Bu kadroların genele yayılıp, tercih edilen bir istihdam şekline dönüştürülmesi de yapısal kamu istihdamının genel özelliklerinde belirleyici olmaktadır.
Özlük hakları bulunmayan ve çalışma koşulları her yıl Bakanlar Kurulu tarafından belirlendiği için kazanılmış hakları olmayan 4/C li kamu çalışanlarının memur kadrosuna geçirilerek, güvenceli çalışma koşullarına sahip olmaları sağlanmalıdır. Aksi halde işsizlik, yoksulluk ve sosyal hakların budanması gibi toplumsal sorunların daha da derinleşeceği açıktır."
ZAMLAR VERGİ YOLUYLA GERİ ALINIYOR
BDP'li vekil ayrıca 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifi verdi. Bu teklifin gerekçesinde vergide adaletin sağlanması için, vergilendirme sisteminin kişilerin gelir ve servetiyle orantılı bir düzende olması gerektiği kaydedildi.
Gerekçede, "Vergi sisteminin genel olduğu, yani her gelir düzeyinin aynı oranda vergi verdiği sistemde vergi adaletsizliği vardır. Zira vergi politikaları oluşturulurken, ülkedeki açlık ve yoksulluk düzeyi, hangi ücret grubunun bu düzeyin altında kaldığı da dikkate alınmak zorundadır" denildi.
"AKP'nin ekonomi politikası toplumda vergi adaletini sağlamak bir yana, bütün vergi yükünü en yoksul olan kesimlerin sırtına bindirmektedir" eleştirisinin yer aldığı gerekçede AKP'nin bunu hem ücretli çalışanların gelirinden kesilen yüksek vergi oranları, hem de dolaylı vergiler yoluyla yapmakta olduğunun altı çizildi.
İşçiye yapılan zamların zamlar yoluyla geri alındığına dikkat çekilen gerekçede şu ifadeler dikkat çekti: "Kamu çalışanları için kamuoyunda zam olarak ifade edilen rakamlar, vergi matrahlarından ötürü çalışanların cebine girmeden vergi olarak kesilmektedir. Başka bir deyişle, yapılan zamlar dolaylı ve dolaysız vergiler yoluyla geri alınmaktadır"
ZENGİNLERDEN YÜKSEK VERGİ ALINNMALI
Ayla Akat, "Vergi adaletinin sağlanması için, yüksek gelirli sermaye gruplarından yüksek vergi alınması gerekirken, Türkiye'de uygulanan bunun tam aksidir. Orta ve büyük sermaye sahiplerinden vergi almaktan bir şekilde kaçınılmakta, fakat ücretli ve maaşlı çalışanların “gelir vergisi dilimi”ndeki mağduriyetleri giderilmemektedir. Dolaysız vergilerle harcamalarının kendi gelirleri içindeki payı gittikçe yükselen emekçiler hem üretim hem de tüketim aşamasında ağır vergiler ödemektedir. Emekçiler vergi sisteminin en adaletsiz uygulamalarına maruz kalırken, trilyonlarca dolar kar elde eden bankaların vergi borçları aflar yoluyla silinmektedir" diye belirtti.
Gelişmiş sosyal devletlerin hiçbirinde, sermaye sahibi sınıfın Türkiye'de olduğu kadar çok avantaja sahip olmadığına işaret edilen gerekçede, "İstisnalar, vergi afları, vergiden muafiyet ve teşviklerle bu sınıf hem emekçi sınıfa oranla çok düşük vergiler ödemekteyken hem de üstüne devletten para yardımı alabilmektedir. Bu yolla orta ve büyük sermayeden vergi almamaya özen gösteren devlet, bütün yükü emekçilerin sırtına yüklemektedir. Böylece toplumdaki ekonomik kutuplaşma artmakta, en yoksul ile en zengin arasındaki uçurum gün günden açılmaktadır" denildi.
YOKSULLUK ARTIYOR
Bu alanda yapılan araştırmalara da yer verilen gerekçede, "Yapılan araştırmalar, toplumdaki gelir adaletsizliğini gözler önüne sermektedir. En yüksek beyanda bulunan ilk yüz mükellef listesinde bulunanların yıllık toplam kazancı 2 milyar 40 milyon Türk lirasına karşılık gelmekte, yani 3 milyon 215 bin asgari ücretlinin kazancına denk düşmektedir. İlk yüz mükelleften her birinin geliri ortalama olarak 32 bin asgari ücretlinin gelirine eşittir. Üstelik, ülkenin en zengin 100 kişisinin çoğu Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı vergi listesinde bulunmamaktadır. Dolayısıyla var olan devasa ekonomik eşitsizlik, vergi dağılımındaki adaletsizliklerle beraber daha da artmaktadır" diye belirtildi.
Vergi politikalarında ülkedeki açlık ve yoksulluk sınırı gibi kavramlar da dikkate alınmasını isteyen Akat, önergesine ayrıca şunlara yer verdi: "KESK Araştırma Departmanı KESK-AR tarafından yapılan araştırmaya göre 2012'nin ikinci yarısında açlık ve yoksulluk sınırı %6 oranında artmıştır. Bunun sonucunda emekçilerin insanlık onurlarına yaraşır bir hayat sürmesi olanaksızlaşmakta ve toplumun yoksul kesimleri en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamamaktadır. Böylece alım güçleri iyice düşen emekçiler, gelir vergisinin en ağır yükünü yüklenmiş olarak iyice ezilmektedir. Yüksek gelir vergisi oranları yüzünden yılın belli döneminde kamu emekçileri özellikle mağdur olmaktadır.
En son saptanan rakamlar gösteriyor ki dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1060 TL ve yoksulluk sınırı da 3000 TL civarındadır. Bu hesaplara göre kamu emekçileri aldıkları maaş ile yoksulluk sınırında yaşamakatadır. Bu nedenle bu kesim en düşük gelir vergisinden vergilendirilmeli ve yol sonunda maaşlarının adeta budanmasının önüne geçilmelidir. Uluslararası platforma bakıldığında da Türkiye'nin vergi politikalarındaki adaletsizlik açkça görülmektedir. OECD ülkeleri arasında, brüt ücretten devlete yapılan vergi ve sosyal güvenlik kesintilerinin en yüksek olduğu yer Türkiye'dir. Buna ek olarak, vergi yükü artışı bağlamında da Türkiye OECD ülkeleri arasında en başta gelmektedir.
Belirtilen sebeplerden ötürü, emekçilerin gelir vergisi dağılımındaki mağduriyetlerini önlemek için Gelir Vergisi Kanunu'nda gerekli değişiklikleri yapmak bir zaruriyet haline gelmiştir. İşbu kanun teklifi vergi adaletini sağlamaya yönelik olup çalışanların üzerindeki vergi yükünü hafifletmek üzere düzenlenmiştir."