Baluken: Derhal İmralı'ya gidilmesi gerek
HDP Grup Başkanvekili Baluken, Öcalan'ın durumuyla ilgili hükümetin bilgi vermesinin yeterli olamayacağını, derhal İmralı'ya gidilmesi gerektiğini belirtti.
HDP Grup Başkanvekili Baluken, Öcalan'ın durumuyla ilgili hükümetin bilgi vermesinin yeterli olamayacağını, derhal İmralı'ya gidilmesi gerektiğini belirtti.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimi üzerine ANF'ye değerlendirmelerde bulundu...
Baluken, Öcalan'ın hem Türkiye'nin iç politikasıyla ilgili öngörörüleri, hem de Rojava, Suriye, Irak ve Ortadoğu üzerinde yaptığı değerlendirmelerin güncelde doğrulandığını söyledi. Baluken, tecridin Öcalan'ın çözümlemelerinden korkanların, Ortadoğu'nun yeniden dizayn sürecinde Öcalan'ın görüşlerinin halktan ve siyasetten uzak olmasını amaçlayarak devreye koyduklarını dile getirdi. AKP iktidarının fiili olarak uygulamış olduğu tecrit konseptinin arkasında, Ortadoğu coğrafyası ve halkları ile ilgili birçok emperyal amacı olan küresel ve bölgesel güçleri görebilmenin gerektiğini kaydeden Baluken, şöyle devam etti:
"Sayın Öcalan'ın özellikle güncelde bu darbe süreciyle ilgili bir kez daha doğrulanmış olmasıyla, Türkiye'deki mevcut devlet anlayışının kendi politikalarını bir kez daha gözden geçirmesi ve buna göre tekrar bir güncelleme ve yenileme arayışına girmesi gerekiyor. Devletin çözüm sürecinde İmralı'da yapılan görüşmelerde kendi resmi tutanaklarında Sayın Öcalan'ın değerlendirme ve çözümlemeleri mevcut. Sayın Öcalan bu tutanaklarda iki yıl öncesinden başlayarak çözüm sürecinin bitmesi, müzakere masasının devrilmesi durumunda darbe mekaniğinin nasıl gelişeceğini çok net çözümlemeler ile ortaya koymuştur. Olası sonuçları çok önceden tespit etmiştir. Türkiye'nin Rojava politikası başta olmak üzere Kürt karşıtlığı temelinde geliştirdiği politikalarını devam ettirmek istemesi durumunda hangi sıkıntılar ile karşılaşılacağını; hangi oyunların, plan ve hesapların devreye gireceğini çok net ifade etmiştir."
'AKP ÖCALAN'I ANLAMAK YERİNE DARBE MEKANİĞİNE EKLEMLENDİ'
Baluken, AKP'nin Öcalan'ın çözümlemelerini anlamak, buna göre politika ve tutumlar geliştirmek yerine darbe mekaniğine eklemlenmeyi tercih ettiğinin altını çizdi. Baluken, müzakere masasının devrilmesi ve savaş konseptinin devreye konulması, Kürt illerinin tamamen darbeci, Ergenekoncu ve gladyocu yapılara terk edilmesi, 7 Haziran'da seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan halk iradesine yönelik Saray darbesinin yapılması ve Kürt halkının temsilcilerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak askere dokunulmazlık getiren yasaların parlamentodan geçirilmesini AKP'nin darbe mekaniğine eklemlenmesi olarak değerlendirdi.
Baluken, şunları ifade etti: "Şimdi bütün bu yaşanılanlardan sonra Erdoğan'ın ve AKP'nin önünde iki yol vardır; ya bu yanlışlarda ısrar ederek darbe mekaniğinin sonuca gideceği bir kaos ve iç savaş sürecini tetikleyecek, ya da buradan gerekli dersleri çıkararak müzakere masasına tekrardan dönüş, çözüm süreciyle ilgili Dolmabahçe Mutabakatı başta olmak üzere ortaya çıkan çalışmaları tekrar devam ettirme ve Sayın Öcalan üzerindeki tecridi tamamen kaldırma ve Rojava politikasını Kürt karşıtlığı ekseninden alarak, Rojava halkları ile birlikte bir ittifak temelinde değerlendirme seçeneği ile karşı karşıyadır.
Önümüzdeki süreci, AKP/Saray'ın ortaya koyacağı bu tercihler belirleyecektir. Eğer AKP/Saray ortaya çıkan bu kaos ortamından bir otoriter, diktatoryal bir sistem çıkarmayı hedeflerse, bu anlamda demokrasi yerine baskıcı uygulamaları yaşamın her alanında devreye koyarsa, bu tam da darbe anlayışının aynı şekilde sürdürülmesi olarak okunacaktır."
'BİZİM İÇİN SÜRPRİZ OLMADI!'
Baluken, 7 Haziran'dan beri bir Saray darbesi olduğunu belirtirken, önümüzdeki dönemde eğer demokrasi, insan hakları, çözüm, barış, hukuk devleti temelinde birtakım düzenlemeler yapılmadığı taktirde yeni darbe süreçlerinin de Türkiye halklarının önüne geleceğini söyledi.
'SAYIN ÖCALAN'LA İLGİLİ BİLGİ TEYİT EDİLMELİ'
Baluken, Öcalan'ın güvenlik ve sağlık durumuna ilişkin endişeli olduklarını kaydederken, şunları belirtti:
"Bu konuda rahat değiliz. O gece İmralı'da nelerin yaşandığı ve Sayın Öcalan'ın sağlık durumu ile ilgili durumun ne olduğunu yerinde tespit etmek istedik. Bunun için de Kamu Güvenliği Müsteşarlığı ve Adalet Bakanlığı nezdinde en üst düzey görüşmelerimiz oldu. Bize iletmiş oldukları bilgileri kamuoyuna aktardık. Ancak bu bilgiler ile birlikte biz kesinlikle İmralı'ya avukat ya da aile görüşünün hızla sağlanması gerektiğini, bunun değerlendirilmesi için de en üst düzeyde hızla bir değerlendirme yapılarak heyetimize geri dönülmesi gerektiğini aktardık. Şu anda bu süreci takip ediyoruz. Şimdiye kadar bize iletilmiş olan herhangi bir farklı görüş yok. Aile ve avukat görüşlerine çıkarılan engellemeler, savcıların vermiş olduğu birtakım engelleme kararları var. Bizim açımızdan konuyu yakından takip etme durumu var. Bugün bize yapılacak olan dönüşe göre heyetimiz yeni bir açıklama yapabilir. Bu talebin karşılanması Sayın Öcalan'ın sağlığı ve koşullarıyla ilgili bilginin avukatlar ya da aile aracılığıyla mutlaka teyit edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun dışındaki bilgilerin tek başına yeterli olmadığını biz AKP iktidarının yetkililerine iletmiş durumdayız."
'TÜRKİYE'NİN BATISINA DA YANSIYACAĞINI SÖYLEMİŞTİK'
"Kürt meselesini çözmeden savaş politikalarına teslim olmuş bir anlayış, bu darbe ortamının zeminini yaratmıştır" diyen Baluken, şu değerlendirmede bulundu:
"Kürdistan'da aslında fiili olarak uzun süredir bütün irade sivil yönetimden alınarak, askeri yönetime verilmiştir. Sur'da, Cizre'de, Silopi'de, Nusaybin'de, İdil'de, Şırnak'ta ve Gever gibi birçok Kürt kentinde yaşanan politikalarda ısrar edilmesi durumunda Türkiye'nin batısına da taşırılacağını, buralara da yansıyacağını daha önce defalarca söylemiştik. Dikkat edilirse, Kürt illerinde Kürt halkını bombalayanlar bugün Türkiye halklarını bombalamış oldular. Bu halkların iradesi olmuş olan Meclis'i bombalamış oldular. Oysa o dönem buna karşı gerekli bir duyarlılıklar geliştirilmiş olsaydı, savaş politikaları yerine çözümü önceleyen politikalar üzerinde bir çalışma ortaya konulmuş olsaydı bugün bu vahim tablo ortaya çıkmıyor olabilirdi. Dün Kürtleri bombalarken kahraman olarak sundukları generalleri bugün terörist olarak cezaevlerine tıkıyorlar. Bu güncelin yakıcı sıcaklığından belki çok iyi görülmüyor ama tarih önünde sorgulanacak bir tablodur. Kürtleri bombalayan, katleden vahşet bodrumlarında yakan, cenazesine, inanç değerlerine hakaret edeni, yaşam alanlarını gasp eden, bütün coğrafyayı insansızlaştırmaya çalışanların hangi sahipler üzerinden kahraman ilan edildiği ve bugün o kahraman ilan edilenlerin neden terörist olarak yaftalandığı gerçekliği toplum, halklar ve tarih tarafından mutlaka sorgulanacaktır. Biz bu sorgudan da çok kirli işbirliklerinin, çok kirli ittifakların ortaya çıkacağını düşünüyoruz."
'ÜÇÜNCÜ YOL SEÇİLMELİ'
Darbelerin temel olarak devleti ele geçirme, devlet içerisindeki iktidar kavgalarının bir yansıması olarak Türkiye'de devreye konulduğunu söyleyen Baluken, bugün de yaşanan durumun aslında bundan farklı olmadığını dile getirdi.
"HDP başından beri devlet artı demokrasi formülünün geçerli olması gerektiğini, devletin demokratikleştirmediğiniz sürece devleti, devlet içerisindeki bu iktidar kavgalarının sürekli sorun üretmeye devam edeceğini ifade etmiştir" şeklinde konuşan HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, şunları da dile getirdi:
"Devlet, kutsallaştırılarak ele geçirilen bir iktidar aracı olarak mı ele alınacak, yoksa devlet artı demokrasi yaklaşımı üzerinden demokratikleştirilmesi gereken toplumun, bireyin hizmetine sunulması gereken bir varlık olarak mı değerlendirilecek... Temel mesele budur. Buradan demokrasi dinamiklerine ve güçlerine çağrıda bulunuyoruz. Bu tarz iktidar kavgalarına bulaşmış ve kendi kirli siyasi hesapları için her türlü arsız politikaları ortaya koymuş çevrelerden beklenti içerisinde olmak yanılgılı bir yaklaşımdır. Türkiye'nin demokrasisinden, barışından, halkların özgürlüğünden yana olan bütün çevrelerin bir üçüncü yol olarak artık ortaya çıkması gerekir. Türkiye halkları, ne darbeye ne diktatörlüğe mahkum edilmeli. Bir üçüncü yol, alternatif bir çıkış yolunu demokrasi üzerinden mutlaka kurabilmeli."