Baluken: Kürt halkı kendi kendini yönetmek istiyor

Baluken: Kürt halkı kendi kendini yönetmek istiyor

BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Türkiye'nin enerji, petrol gibi kaynaklarının çoğunu Kürt illerinden aldığını ancak buradaki halkın yoksul bırakıldığını belirtti. "Bu dengesizlik halkın kendini yönetmesiyle çözülebilir" diyen Baluken, halkın çözüm sürecinde AKP'ye temkinli ama Öcalan'a ve özgücüne güvenerek yaklaştığını belirtti. 

BDP Genel Merkezi'nin "demokratik kurtuluş, özgür yaşam" sloganıyla başlattığı geziler sürüyor. Halkla bir araya gelerek toplantılar düzenleyen siyasiler, halkın eleştiri ve taleplerini dinliyor. 

BDP Grup Başkanvekili ve Bingöl milletvekili İdris Baluken, Karakoçan, Bingöl, Muş, Bitlis ve bu illere ait ilçelerle birlikte yol güzergahındaki belde ve köylerdeki toplantılara katıldı. 

Baluken, halk toplantılarındaki tartışmaları ANF'ye anlattı...

Ziyaretleri sırasında halkın coşkusuyla karşılaştıklarını ifade eden Baluken, şunları söyledi: "Halkın büyük coşkusu, otuz yıllık çatışmalı sürecin özgürlük ve barışa evriliyor olmasıyla ilgili. Bir özlemin coşkusu. Gittiğimiz her yerde, daha önce farklı siyasi partilerden yana tercih kullananlar da yanımıza gelerek, barışın sağlanması yolunda önemli görev üstlenen Sayın Abdullah Öcalan'a ve PKK ile BDP'ye teşekkürlerini sundular. Sayın Öcalan'a ve Kürt hareketine güven duyduklarını söylediler."

Türk devletinin baskı, sindirme, katliam politikaları nedeniyle güvensizliğin de bulunduğunu belirten Baluken, "Görüştüğümüz yurttaşlar bizlerden sürekli AKP'ye, devlete güvenmememizi istiyorlar. Devlet geleneğini işaret edip 'bu devlette oyun çok' diyorlar. Temkinli, kaygılı bir hal var. Ancak halka, bugünbe kadar mücadele ederken, direnirken Sayın Öcalan'a, halka, Kürt hareketine güvendiğimizi ve dolayısıyla şimdi de kendimize güvenerek yola devam ettiğimizi söylüyoruz" diye konuştu.

'HALK KENDİSİNE BÜYÜK ROL DÜŞTÜĞÜNÜN FARKINDA'

Gezilerindeki tabloyu 'kaygılı-temkinli bir yaklaşım' şeklinde özetleyen Baluken, çözüm süreci üzerine yapılan bu toplantılarda halktaki soru işaretlerinin azalmaya başladığını belirtti. Baluken, şunları kaydetti: "Toplantılarda halkımıza, Orta Doğu'daki Kürtlerin köleliği üzerine kurulmuş yüz yıllık sayfanın, dört parça Kürdistan'da inkar ve asimilasyon üzerinden kurulmuş sayfanın artık değişeceğini; bunun da Kürtlerin sayesinde olacağını söylüyoruz. Yeni sayfa bedellerle, direnişlerle, halkın ortaya koyduklarıyla bir kazanıma dönüşüyor. Gelinen aşamada artık küresel-emperyal güçler hem de bölge üzerine hesabı olan bölgesel güçler Kürtlerin varlığını kabul etmeden, halk olarak haklarını kabul etmeden bir sürecin yürüyemeyeceğini anlamış durumdalar. Halkımız aslında bunun da farkında. Bu yüzden halkta heyecan da görüyoruz. Çünkü önümüzdeki dönem Orta Doğu'nun taşlarının yeniden dizayn edildiği bir süreç olduğunun farkındalar. Önce Güney Kürdistan, sonra Rojava'daki kazanımlar ve Kuzey sahasının da bütün tasfiye konseptlerine karşı direnişle kendini kabul ettirmiş olması artık bu sürecin kaçınılmaz şekilde hedefe gittiğini gösteriyor. Kürtleri köleleştiren anlaşmalar, Kürtlerin özgürlüğüyle tarihe karışacak ve halk, kendisine büyük rol düştüğünü fark ederek bu çözüm sürecine en kararlı şekilde dahil olmaktan yana."

'KÜRTLER, AKP'NİN MECBUR KALDIĞININ BİLİNCİNDE'

Baluken, halkın AKP'nin 'oyun peşinde' olabileceğini gözardı etmediğini ancak özgücünün de farkında olduğunu ifade etti: "Hükümete, devlete güvenmeyen halkımız, toplantılarda sürekli Kürtlerin gücünden de bahsederek, aslında AKP'nin, devletin bu sürece mecbur kaldığının bilincinde olduğunu da göstermiş oluyor. AKP'nin Kürtleri tanımadan yola devam edemeyeceğini gördüğünü, şimdiye kadar ayak direttiğini ancak örgütlü mücadele sayesinde Kürtleri hesaba katmaya başladığını düşünüyor. Halk da bu fikirde, biz de."

Halktan, gerek otuz yıllık ve AKP dönemindeki mücadele gibi; gerekse de üç yıllık artan tasfiye politikalarına karşı gösterdiği performansı devam ettirmesini istediklerini anlatan Baluken, çözüm sürecinin ancak bununla birlikte Kürtlerin ve ezilenlerin lehine sonuçlanabileceğini kaydetti. 

'HALK YOKSULLUĞUN KENDİ KENDİNİ YÖNETEREK ÇÖZÜLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYOR'

Halk toplantılarında aynı zamanda Kürtlerin yoksulluk, sağlıksız yaşam koşullarının da tartışıldığını belirten Baluken, şöyle devam etti: "Kürt coğrafyasında açlık, yoksulluk, bilinçli geri bırakılmışlık, yine sağlık ve eğitimle ilgili; yaşamın her alanına dair sorunlar var. Halkımız bu sorunları da çözüm sürecine dahil etmemizi, bunlarla ilgili projeler de üretmemizi istiyor. AKP hükümetine bu sorunlarla ilgili yaptığımız baskıları da artırmamızı istiyorlar. Bunların hepsini not aldık. Halkımıza bu taleplerle ilgili şu yanıtı veriyoruz: 'Sistem değişmedikçe, Ankara'dan Tatvan'ı, Muş'u yönetme zihniyeti değişmediği sürece kalıcı çözümler sağlanamaz. Halkın kendi kendini yönetebileceği bir sistemin oluşması gerekiyor.' Halkımız da bütün gezdiğimiz bölgelerde, ilçelerde bu bölgeyi tanımayan, bölgeye yabancı, bölgenin kültürel, tarihi dokusunu bilmeyen, yine bölge insanının duygusunu bilmeyen yöneticilerin atandığını söylüyor. İdari, mülki, büroktatik yönetici kesim ile halk arasında ciddi mesafe var. Bu mesafeyi ortadan kaldırmadan sorunların çözülemeyeceğinin herkes farkında ve bu yüzden demokratik özerklik planı umutlandırıyor. Halk, kendi valisini, kaymakamını seçme özgürlüğü istiyor."

TÜRKİYE, KÜRDİSTAN'DAN YARARLANIYOR AMA...

Güney Kürdistan örneğinin de toplantıda konuşulduğunu bildiren Baluken, "Güney Kürdistan örneğini verdik. On yıl öncesine kadar dünyanın en büyük petrol, enerjisine sahip olan bu bölgede, Kuzey parçasındaki Kürtler gibi halk dünyanın en yoksul, geri bırakılmış, ihmal edilmişti. Öz kaynakları birilerinin saltanatları için kullanılıyordu. Ne zaman Kürtler orada kendi kendilerini yönetecek statüyü elde ettiler, ekonomik kalkınma, refah seviyesi, yönetime katılma süreçleri sosyal, toplumsal, kültürel ve hayatın bütün bileşenleri iyileşmeye başladı. Bugün tarafsız gözlemciler -her ne kadar kapitalist unsur taşımasına rağmen- Hewler'den bahsederken, on yıl sonrasının Dubaisi olarak gösteriyorlar. Yoksulluktan ekonomik kalkınmışlığa geçiş için önemi var" diye konuştu.

"Türkiye'nin petrollerinin yüzde 70'inin, enerji kaynaklarının yüzde 80'inin ve madenlerin yine yüzde 70'inin Kürdistan'dan çıktığını ancak halkın yoksulluk ve açlık çektiğini" belirten Baluken, ekledi: "Geri dönüşümüne bakıldığında bu topraklara en düşük payın, sadece göz boyayacak bir şekilde, aradaki uçurumu koruyacak payın ayrıldığını görüyoruz. Bingöl'e gittiğimizde köylerinde elektrik sorunu yaşanıyor ama yüzde 70 enerji buradan geliyor. Bu her şeyi anlatıyor. Dolayısıyla BDP olarak demokratik özerkliği savunuyoruz ve halkımız da kendi kendisini yönetmek istiyor. Asıl kurtuluş reçetesinin halkın kendi kendisini yönetmesinin başlaması olarak görüyoruz. Dengesizlik ancak böyle çözülür."